YAZARLAR

Her tür adaletsizliğe karşı, herkes için adalet!..

“Bütün bu sorunların kökleri” aynı diyorlardı… “Acıların ortaklığı”ndan yola çıkıp “umutların ortaklığı”na ulaşan bir yolculuk. İster yürüyerek, ister koşarak, ister omuz omuza, ister kol kola, ister el ele!

Fransa’da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turuna “Fransız” kalmazsak hemen hangi sonuçları çıkarabiliriz:

1.Başkan adayı sayısı 12 olsa bile, 2. Tur iki partili sisteme dönüşüyor ve bu partilerden birinin adı “Faşizm” diğeri “Antifaşizm.” Bu kadar!

2. Erkek adayın antifaşizmi, kadın adayın faşizmi temsil etmesi ise bir Fransız tuhaflığı!

3. İkinci turda elbette “Antifaşizm” kazanacak ama “Faşizm”in oyu da yüzde 30’u geçecek, belki artık 40’a yaklaşacak. (Beş sene önce ilk turda yüzde 21, ikinci turda yüzde 34 almıştı Le Pen)

4. “Antifaşizm” cephesi ilk turun sonuçlarından itibaren netleşti: Bir zamanlar Sosyalist Parti’den yetişip merkeze yerleşen Cumhurbaşkanı Macron’a destek cephesi; 2 puandan az farkla üçüncü sırada kalan “Boyun Eğmeyen Fransa” başta olmak üzere, bütün sol partiler, Yeşiller ve merkez sağ Cumhuriyetçiler’den oluştu.

5. “Faşizm ve ırkçılık, yabancı düşmanlığı” cephesi de, yüzde 7 ile dördüncü olan, yüzde 2.1 ile 9’uncu gelen iki “faşizan”ın, Le Pen’in “Milliyetçi Toplanma”sına gönülden destekleriyle netleşti. Merkez sağdan da buraya oy kayması olur elbette.

6. Cumhurbaşkanı Macron 5 sene önceye göre, ilk turda 4 puan kadar, Le Pen 2 puan civarında, üçüncü gelen Melenchon 2,5 puan arttırdı oy oranını. Daha da eriyenler, bir zamanlar seçimin iki kutbunu oluşturan iki eski merkez; Sosyalist Parti ile Cumhuriyetçiler.

7. Seçim genel olarak Sol için çok açık bir ders verdi yine. Ne kadar çok fraksiyon, bölünme; o kadar neticesizlik. Bu tabii iki turlu Cumhurbaşkanlığı seçimi için. Yoksa genel seçimler elbette renkli, çok renkli, çok sesli olabilir. Eğer öncelikli amacınız otoriter bir yönetime ya da ihtimale set çekmek değil de sadece temsil ise.

8. Sol ve Yeşiller’in aldığı dersi şöyle özetleyeyim: 2017’de ilk turda Sol’daki en güçlü aday Melenchon ve “Boyun Eğmeyen Fransa” etrafında birleşme olabilseydi, ikinci tura Le Pen faşizanlığı değil, “Sol birlik” kalabilirdi!
O zaman ikinci turda Macron belki de Le Pen’in desteğini alırdı!

9. Aynı dersin 2022 modeli ise şöyle: İkinci tura kalan “faşizan” ile üçüncü sırada o şansı kaybeden “sol muhalif” arasındaki oy farkı yine 2 puan kadar oldu. Le Pen diğer iki “faşizan” adayın oyunu almış olsa bile, “Sol ve Yeşiller” onu geçip ikinci tura kalabilirdi.
Ve ikinci tur “Soldan sağa kaymış merkez” ile “Sol ve Yeşil herkes” arasında geçerdi. Kesinlikle ilki kazanacak olsa bile!
Kesinlikle? Bilinemez. Çünkü o zaman merkez ve aşırı sağın destekleyeceği “merkez Macron”a karşı, Macron’u desteklemiş “sola yakın” oylar da kendi köküne akabilirdi!
Fransa’nın kalbi olan geniş Paris bölgesi Île de France’da, yoksul banliyö oylarıyla da Melenchon’un “Boyun Eğemeyenler”i birinci oldu. En yoksul ve şiddet dolu banliyö Saint-Denis’de yüzde 61, Mbappe’nin büyüdüğü Bobigny’de yüzde 60, Seine-Saint-Denis’de yüzde 49’la hem de. Eski komünist banliyöler de oraya akmıştı.
Toulouse, Nantes, Montpellier, Strasbourg, Marsilya gibi büyük kentlerde de birinci sırada çıktı. Marsilya’da tam bir antifaşizm-faşizm mücadelesinde kent adeta Melenchon ile Le Pen-Zemmour arasında bölündü.

Türk sağına müjde:
Türkler, Araplar, Afrikalılar, Müslümanlar “faşizme karşı cephe”de buluşmuştu. Burada AKP’ye veya MHP’ye oy verenler de!

10. Seçime katılanların partilerinin isimleri bilmem bir şey ifade eder mi?
Bürokrasiden gelme Macron’unki “Uygun Adım Cumhuriyet” olsun…
İkinci, avukat Bayan Le Pen’inki “Milliyetçi Birlik” de olabilir…
Üçüncü, gazeteci Melenchon’unki “Boyun Eğmeyen Fransa…”
Dördüncü, gazeteci Zemmour’inki, neo-faşizme çok uygun “Yeniden Fetih…”
Beşinci, bürokrat kökenli Bayan Pecresse’inki “Cumhuriyetçiler…”
Altıncı, eski Greenpeace başkanı Jadot’nunki “Ekoloji-Yeşiller…"
Yedinci, tarım teknisyeni Lassalle’ınki “Direnelim…”
Sekizinci, gazeteci Roussel’inki “Komünist Parti…”
Dokuzuncu, yüksek bürokrat kökenli Dupont-Aignan’ınki yine faşizan dokulu “Fransa Ayağa…”
Onuncu, iş müfettişi, Paris Belediye Başkanı Bayan Hidalgo’nunki “Sosyalist Parti…”
On birinci, işçi Poutou’nun ki “Yeni Antikapitalist Parti…”
On ikinci, eğitimci Bayan Arthaud’nunki “İşçi Mücadelesi…”

11. Adayların doğum tarihleri 1955-1977 arasında. 60’larda doğanlar ağırlıklı, ama 68 İsyanı’ndan gelen kimse yok artık. En genç adayın zaten 5 senedir cumhurbaşkanlığında bulunan Macron olması ise, nasıl diyor Fransızlar, “enteresan.” 5 sene cumhurbaşkanlığı yapmış, henüz 50’sinde bile değil!

Şimdi geleyim benim çıkardığım derse. Aslında uzun süredir yazmaya, ifade etmeye çalıştığım mevzua.
Fransız Solu ve çevrecilerinde pek çoklarının seçimden önce fark ettikleri, şimdi ise kafalara dank eden mesele:

Hakiki, sistemli, örgütlü, kapsayıcı ve etkili, güçlü bir muhalefet…
Yoksulların, işçilerin, dar gelirlilerin, itilmişlerin, kadın mücadelelerinin…
Sadece insanların değil, tabiatın ve hayvanların, yani çevrenin, doğanın, sağlıklı bir geleceğin…
İnsanın temel haklarının; çalışma, geçim, barınma, saygı görme, eğitim, ifade haklarının…
Çocukların, gençlerin…
Tüm acıların ve başka türlü, daha iyi bir dünya ile ülkeye dair umutların ortaklaşmasıyla mümkün.
Tüm adaletsizliklere karşı, tüm adalet taleplerinin.

Nitekim Fransa’da ilk tur öncesinde, çok sayıda yerde binlerce insan “Gelecek İçin Yürüyüş”e bunları seslenerek katıldı; “Gelecek şimdi başlıyor… Daha az zengin, daha çok hayat” diyerek. (Aslında Türkçe okunuş ve Fransızca kafiyesiyle “daha az riş… daha çok rüş” yani arı kovanı idi slogan.)

Bu “gelecek yürüyüşleri”nin bir hattını hayatın ve iş ortamının tüm güvencesizliklerine, tabiatın tahribatına, kadına fiziksel ve manevi şiddete karşı olmak oluşturuyordu…
Bir hattı ise çok açıktı: Faşizm, ırkçılık, savaş karşıtı olmak!
300 civarında örgüt bu yürüyüşlerde birleşmişti.

“Bütün bu sorunların kökleri” aynı diyorlardı…
Burada sık sık yazdığım gibi:
“Acıların ortaklığı”ndan yola çıkıp “umutların ortaklığı”na ulaşan bir yolculuk.
İster yürüyerek, ister koşarak, ister omuz omuza, ister kol kola, ister el ele!


Umur Talu Kimdir?

Galatasaray Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü mezunu olan Talu, genç yaşında Günaydın, Güneş, Cumhuriyet, Milliyet ve Hürriyet gazetelerinde önemli görevlerde bulundu. Milliyet Gazetesi’nde Genel Yayın Yönetmenliği yaptı. Milliyet, Star, Sabah ve Habertürk gazetelerinde yıllarca köşe yazıları yazdı. 1996’da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) Türkiye Basın Özgürlüğü ödülünü aldı. 1998 ve 2000 yıllarında TGC Yönetim Kurulu’na seçildi, 2001 yılında TGC Başkan Yardımcısı oldu. 2004 ve 2005 yıllarında yılın köşe yazarı seçildi.