Hayatı çok seven şair: İlhan Sami Çomak

İlhan Sami Çomak'ın yeni şiir kitabı 'Hayattayız Nihayet', Manos Kitap tarafından yayımlandı. 'Hayattayız Nihayet', ithafla başlayıp “Özgürlük” adını verdiği şiirle açılıyor.

Google Haberlere Abone ol

Neslihan Eser

Bir yerden gitmenin değil, bir yerde kalmanın şiiri nasıl olurdu acaba? Kalmanın değil, hatta çakılı kalmanın. Bir yere, ama hiçbir yere gidememenin şiiri? Ne zaman arayacak olsa eliyle koymuş gibi bulması devletin ama buna rağmen sevdiklerinin istediği zaman ulaşamayacak olması… Doğanlardan, ölenlerden, kardeşlerden ve çocuklardan uzakta bir hayata mecbur edilmenin şiiri nasıl olurdu? Kim yazdı bu şiiri, belki bir başka insan yanıt verebilir bu soruya ama benim aklıma kimse gelmiyor nihayet. Belki bir yerde, hani olmaz ya, zorlasak Metin Altıok’un Bingöl zamanlarında yazdığı bazı şiirleri burada anabilir miyiz, bilmiyorum.

Hapishane, neredeyse okuma yazma bilmeye başladığımız günden beri hayatımızın bir parçası oldu. Biz istemesek de şehrin dışına küçüklü büyüklü bir dizi yapı kondurdu devlet, hapishane kampüsleri inşa etti. Duvarların dışında kalanlar şanslı mıydı, buna da herkes kendince yanıt verebilir; ama duvarların içinde tutulanlar şanslı olduklarını iddia edemez.

Nâmık Kemal’in Mağusa Limanı yakınlarında tutulduğu zindanı anımsayabiliriz. Nâzım hapisliğin kılcal damarlarından geçti adeta. Sabahattin Ali’den Enver Gökçe’ye, Arif Damar’dan Ahmed Arif’e uzanan bir geçmiş var tabloda. Zaman geçtikçe içeride olmanın seyri de değişiyor. Her kuşak neredeyse kendi şairini tanıyor hapishanede. Mehmet Çetin yaşasa ne derdi buna acaba? Emir Ali Yağan ne demek ister şimdi? Sezai Sarıoğlu? Ayşe Hülya Özzümrüt ya da Soysal Ekinci… Uzadıkça soruların ve zamanın alnı da kırışacak belli ki…

Nicedir içeride şair kardeşimiz İlhan Sami Çomak, şiire yeni bir soluk getirdi; içeride yazmanın sözcüklerine, imgelerine, düşünce dünyasına yeni pencereler açtı. Bildiğimiz ya da “hapishane şiiri” denildiği anda aklımıza gelen kalıpların dışında bir imge dünyası oluşturdu ve orada yazmaya, orada yaşamaya, oradan kopardığı parçaları bütüne dair kılmakla devam etti şiire.

Bu şiiri nerede mi yazıyorum
Öksüz rüzgârların taşıdıkları bazı
yorgun sularda, adını ezberleye ezberleye
sakındığım kış soğuğunda oturup masamda
. . .

Devam ediyor dizeler, kırılmadan, dökülüp saçılmadan bir dünyayı kucaklayarak yazıyor İlhan Sami Çomak. Bizim için bir zamandır içeride haksız yere tutsak edilmenin sembollerinden biri haline geldi. O kadar çok hasta tutsak, haksızlığa uğramış, haksız yere tutuklanmış, ağır işkencelerden geçirilip içeri atılmış o kadar tutsak var ki, birinin, en azından birinin sembol olması, diğerleri adına da bir şeyler mırıldanmak için neden olabiliyor.

İlhan Sami, kendi kendine başlıyor şiirin sokaklarında dolaşmaya. Lise yıllarından aklında kalan bir Metin Altıok var öğretmenleri arasında. Bingöl akşamlarında mahcup bir görüntüden ibaret gibi anımsıyor öğretmenini İlhan. Saygıyla bahsediyor yazdıklarında. Belki de tanıdığı, yüzünü gördüğü ve konuştuğu tek şair Metin Altıok. Böyle demek mümkün ama eksik; yakın zaman önce Ayrıntı Yayınları’ndan 'Serdestan' adını verdiği kitabı yayımlanan Cengiz Sinan Çelik ile koğuş komşusu olduğu bilgisini verelim İlhan’ın. İletişim biçimleri hakkında fikrimiz olmasa da iki şairin komşu olmasının hapishanede ne büyük bir umudu tazelediğini düşünmeden edemiyor insan. İki şairle de yakın zamanda dışarının merdivenli bir sokağında görüşmeyi umut ediyor, geniş gökyüzünün yüzüyle gülümsemelerini diliyoruz.

Hayattayız Nihayet, İlhan Sami Çomak, 96 syf., Manos Kitap, 2022.

Yakın zaman önce yeni bir şiir kitabı daha yayımlandı İlhan Sami’nin. 'Hayattayız Nihayet', bir yeni duyuş, bir yeni sesleniş gibi yeni bir şiirin hevesiyle çalıyor kapımızı. İlhan’ın şiir kitaplarını yayımlayan Manos Kitap’tan çıkan 'Hayattayız Nihayet' ithafla başlayıp “Özgürlük” adını verdiği şiirle açılıyor. Birinci Bölüm’ün adı olan “Hayat seni çok seviyorum” aynı zamanda 93 sayfalık kitabın son dizesi olarak karşımıza çıkıyor. İlhan Sami, canlı ve dinamik bir şiir yazıyor. Kuşkusuz hayattan ve okuduklarından beslenerek, çocukluğundan yola çıkıp annesine ve sevdiklerine ses vererek bir şiiri örüyor içeride İlhan. Hapiste olması ona şiirini kendi başına kurmasını ve çoğaltmasını öğretmiş, geç yaşında başladığı şiiri, kendi olanaklarıyla eleştirmiş ve kendince bulmuş yolunu, yazdıklarını göstereceği, fikrini alacağı, bir şeyler soracağı kimse olmayınca etrafında, yolunu kendi bulmak zorunda kalıyor şair ve orada bir yalnızlık şiiri örüyor kendine.

Uyandım belki acı çekiyorum ve taşa yağmura
                               benziyorum
Uyandım bu yalnızlıkla güneşi gölgeyi kıskanıyorum

Etrafındaki yalnızlıkla iletişim kuran şair, yine yalnızlıkla örüyor şiirini. Bilgelik mi ona yol gösteren, bitimsiz çocukluğu mu, emin değilim ama uslanmadan çalıştığı ve merak ettiğine kuşku yok.

'Hayattayız Nihayet' kitabının ikinci bölümüne “doğru suskunluk” adı verilmiş. Birbirini takip eden, devamlı kılan ve birbirine ses veren, birbirini etkileyen şiirler toplamı bir kitap olmuş. İlhan Sami o kadar samimiyetle, içten ve ustalıkla yazmış ki şiirleri, kitabı bitirdiğinizde hayatla aramızdaki anlaşmazlıkların biçim değiştirdiğine bile tanık olabilirsiniz.

Uzun uzun yazılmış şiirler var bu kitapta; bir başka şey deniyor şair, kendince belki anlatımın olanaklarını kullanmak istiyor. Belki zamanın geçip gittiği yerden getirdikleri yordu onu ve artık aktığı şiir ırmağının yatağını değiştirmek istiyor. Birçok şey demek mümkün ama ne olursa olsun İlhan Sami’nin yaşayan ve çağlayan bir şiir yazdığı muhakkak.

Nazlı Ongan’a ait kapak resmi, içinde hayatı besleyen İlhan’dan esin vermiş olmalı. Geçen zamanın ağırlığı, bıraktığı tortu ve bitimsiz yalnızlık duygusu yok kitabın kapağında. Şair diri kalmış, 30 yıla yaklaşan tutsaklığı ondan nice şey götürdü kim bilir ama şiiriyle hayatta kalmayı başarmış ve itiraz odaklarını geliştirmiş İlhan Sami. Nazlı Ongan, içinde kuşların yuvalandığı şair İlhan Sami’yi kapağa taşırken bu direnci ve samimiyeti görmüş olmalı.

Öfke var şiirlerde ama asla hınç yok. Öç alma duygusu yok, daha önce önceki kitaplarında da yoktu.

Ben damlardan evlerin ışığına çekilip
Kendimi suyun canına vermişim
Geçtim bu kapılardan sepetimde bıçkın çiçeklerle
Hep duygunun peşindeydim. Dalganın düşle buluştuğu
yerdeyim şimdi burada

Bir yerde içeride olanı anlamaya ve onun için bir şeyler yapmaya devam etmekte fayda var ama bir yerde artık içeride olan kişiyle birlikte, şair olanla, yazar olanla, yazan ve çizen kişiyle iletişim kurmak gerekmeli. Sadece tutsak olduğundan bir toplamı, bir kimliği yok bu insanların, sadece tutsak oldukları için bizim onlara olan gönül borcumuzdan dolayı vahlanmamız ve uzaklara bakıp iç çekmemiz de bir yere kadar. Şair ses veriyor, bir şey diyor:

Aşk bilgim şu kadarcık!
Ama durmadan seni düşünüyorum!

Bunu diyor mesela şair. Hayatta kalmanın, direnmenin şiir yazmanın kalbini alıp avcuna, firar etmek için sözcükleri yontuyor. Bize de bir şairle iletişim kurmak, şiirine dair düşünüp yazmak, onun yazdıklarını çoğaltıp güzelleştirmek kalıyor. Bir yanıyla yepyeni bir şiiri kapalı kapılar ardında yazan bir şair İlhan Çomak ama bu değil, asla bu olmadı tek başına, bir yanıyla da bir papatya şelalesi gibi çağlayan şiiriyle aramızda dolaşıyor. En çok da bu olsa gerek İlhan Sami Çomak.

Uzun bir evin dar odalarında sabaha uyanmak ve güneşe hayret etmek gibi yazıyor şiirlerini. Yazıklanmıyor asla. Yaşadıklarından kendine çıkardığı pay her neyse onu şiirle paylaşmak için çoğaltıyor sözcükleri. Bir yerden gelmenin, o yeri sakin ve yaşanır kılmanın şiirini yazıyor İlhan Sami, dağlar ve ovalar da ses veriyor elbet şaire.

Siz ne dersiniz Yakup Bey? 'Hayattayız Nihayet' kitabında size uzun bir selam göndermiş İlhan Sami, 'Çağrılmayan Yakup' adına söz alacak olsanız ne dersiniz?