Dizilerdeki LGBTi+ karakterleri klişeleri yıktı

LGBTİ+ karakterleri sıradan ‘aile’ dizilerinde sosyal değişimlere paralel olarak işleniyor. Toplumsal özgürlükler ve hak kazanımlarının sonucu olarak gelişmiş ülkelerde çekilen dizilerde LGBTİ+ bireyler klişelerin ötesindeki karakterlerle de ekranlarda yer alıyor.

Google Haberlere Abone ol

Ayşegül Dikenli Williams

LONDRA - Geçenlerde dizilerden bahsederken benden yüz kat daha sofistike bir arkadaşım, “Artık bir lezbiyen sahnesi olmadan geçen bir dizi tutmaz bu piyasada” deyiverdi. Gerçekten de geçtiğimiz son beş yılda LGBTİ+ karakterleri en geleneksel dizilerin içinde bile klişelerin dozunun azaltıldığı karakterlerle de olsa karşımıza çıkıyor. İyi de oluyor.

İngiltere’de muhafazakar kesimin sevdiği dizilerden, 1960 yılından bu yana ekranlarda olan Coronation Street’te son yıllarda en az bir kaç gay/lezbiyen düğün sahnesi yer almıştır. Ya da LGBTİ+ bireylerin evlat edinme, tüp bebek ya da taşıyıcı yoluyla evlat edinme deneyimlerinin dizilerde etik bir üslupla yansıtılması da artık sıradanlaşıyor.

Geçtiğimiz yıl İskoçya’da devlet hastanesi gay bir çifte ücretsiz tüp bebek tedavisi için yeşil ışık yakmıştı. Yani diziler, sosyal kazanımları ve değişimleri yansıtıyor. Gündüz kuşağı İngiliz pembe dizilerden bahsediyorum. Politik doğruculuk ilkesinin bir sonucu olarak toplumsal değişimlerin TV dizlerine yansımasından daha doğal ne olabilir ki?

İngiltere’de aynı cinsiyetten evlilikler yasallaşalı neredeyse yedi yıl oldu. 1985 yılından bu yana hafta içi her gün yayınlanan BBC yapımı Bafta ödüllü Eastenders dizisinin 2012 yılında yayınlanan bir bölümünde aynı cinsiyetten bir çiftin (biri müslüman bir karakter) evlenme sahnesi şimdilerde eski bir haber. Hem de yasanın çıkmasından önce, ‘Sivil Birliktelik’ döneminde yayınlanmıştı. Öncesinde aynı cinsiyetten olanlar yasal olarak ancak ‘Sivil Birliktelik’ yasasıyla evlenebiliyordu.

KLİŞELERİN, DRAMALARIN ÖTESİNDE KARAKTERLER

Tüm bu gelişmelere bakarak toz pembe bir tablo yaratma derdinde değilim. Hala homofobi var İngiltere’de. Ama sıradan bir ‘aile’ dizisinde gay kuzeninin düğününe gitme, ya da lezbiyen arkadaşının çocuklarının bapdist törenine davet edilmenin gerçek hayatta olduğu kadar dizilere de yansıtılması olumlu bir sosyal değişim değildir de nedir?

‘Stigma’ diye bir kelime var İngilizce’de, bir konu hakkında konuşulmaması, tabu ve utaç verici olması anlamında kullanılıyor. Mesela depresyonda olmanın üzerinde stigma vardır denilir. Artık LGBTİ+ olmanın üzerindeki bu stigma bulutları kalkıyor desek yeridir. En azından gelişmiş ülkelerde rüzgar bu tarafa doğru esiyor. Bundan on yıl önce tepki toplayacak bir gay nikah sahnesi artık gündüz kuşağındaki sıradan dizilerde sıradan bir sahne olarak görünüyor.

Dizilere, ana akım dizilerine dönecek olursak. Türkiye’deki dizileri yazın tatile geldiğimde annemle izlerken hala kahraman karakterlerin mümkün olduğunca keskin heteroseksüeller olduğunu görüyorum. Aradaki birkaç gay karakterse abartılı ve karikatürize edilen ‘kuaför-modacı gay’ kalıbından çıkamamış görünüyor. Ya da polisiye bir dizide haksızlığa uğrayan travesti sahneleri. Bunun toplumsal gerçeklerle paralellik gösterdiğini söyleyebilir miyiz? Ya da bana sokağını göster sana dizini çekeyim demek daha doğru olabilir. Yani dizilerin tabanda kabul edilmeyen sosyal hakları ekrana taşıması biraz zor ve muhtemelen sansasyonel olur gibi görünüyor. Örneğin kimliğini saklamayan gay bir şirket sahibi karakteri ya da hayat kurtaran gay bir doktor.

İngiliz dizilerindeki LGBTİ+ karakterleri, tepki çekmek ya da sansasyon için serpiştirilmiyor artık. Tabi ki ilgi çekmek ve reyting artırmak amaç ama tabandaki yaşam tarzı değişikliğiyle o kadar paralel gidiyor ki çıkışlar. Benim son beş yılda iki gay nikahına gitmemle, bunun izlenen dizilere yansıması arasında doğru bir orantı var diyelim. Diziler toplumu yönlendirme iddiasında değil. ancak toplumu yansıtıyor ve insanların kendilerini görme arzusunu yerine getiriyor.

GENÇLER 'KURBAN’ OLARAK YANSITILMAK İSTEMİYOR

Bazı dizilerde LGBTİ+ bireylerin karakterlerinin fazla dramatize edildiği ve ‘kurban olarak resmedildikleri eleştirileri de yapılıyor. Örneğin sadece homofobi konusu işleniyor. LGBTİ+ bireyler ‘kurban’ rolünden sıyrılmak, pozitif, mutlu hikayelerle de yer almak istiyorlar televizyon dizilerinde. Trajedilerin LGBTİ+ bireylerle ilgili anlatıların tamamını oluşturması gerekmiyor. Hayatta kalma, umut, romantizm ve eğlenceli anlarda da hayatın parçası olarak görmek ve herkesin dilerse bunu yaşayabileceğini göstermek de aynı derecede önemli. Nadir de olsa dizilerde istikrarlı, pozitif bir eşcinsel ilişki görmeyi tercih ettiklerini belirtiyor birçok LGBTİ+ genç. Daha çok gay düğün, ya da evlat edinen mutlu eşcinsel aileler. Yani hayattaki olumlu şeyleri de görmek istiyorlar...

Alyson Hannigan'ın oynadığı Willow (sağda) ve Amber Benson'un oynadığı Tara karakteri ABD'de ekranların ilk lezbiyen çifti olmuştu.

Hatırlayanlarınız olacaktır yıllar önce Buffy Vampir Avcı’sı diye kült bir ergen dizisi vardı. Dizideki Willow ve Tara ABD ekranlarının ilk lezbiyen çifti olmuştu. Çiftin lezbiyenliği trajediden uzak (vampirler falan dışında) sakin, pozitif bir ilişki olarak yansıtılmıştı. Sanatsal filmlerde akıllarımıza kazınan klişe, çetrefilli örneklerin aksine. Muhafazakar kesim “Gençlerimizi özendiriyor bu zındıklar” tarzı çıkışlar yapsa da kapılar açılmıştı bir kere.

Bazı eyaletlerde aynı cinsiyetten kişilerin evlenmesinin hala yasak olduğu ABD’de de çok yol kat edildi 1990’ların bu kült dizisinden bu yana. Bu arada kayıtlara geçsin; Will and Grace'de bile iki erkek arasındaki öpüşme sahnesi ikinci sezon 14’üncü bölüme kadar gerçekleşmeyecekti. Şimdilerde ise dizilerde bu sahneler neredeyse sıradanlaştı.

İki heteroseksüelin yaşadığı her şeyi aynı cinsiyette olanların da yaşadığı kabul edildi, popüler kültürün onayını aldı. Onaya ihtiyacı olduğundan değil ama, sıkça ‘kurban’ rolü biçilen, karmaşık trajik hikayeler ya da adeta karikatürize ve aseksüel ilan edilen; modacı, şarkıcı kalıplarına sıkıştırılan bireylere televizyon kültürünün bakışının değişmesi de önemli. Bu durum özellikle klişelerden usanmış yeni kuşak LGBTİ+ bireylerin onayını alıyor diyebiliriz. 'Kategorilere sıkıştırmayın yeter' sesi yükselişte.