Göksel Bekmezci: Halka inilmez yanında olunur

Özkan Özgür ile 23 Soru'nun konuğu yazar Göksel Bekmezci...

Google Haberlere Abone ol

1. Sizin için kullanılan hitap biçimlerinden hangisi daha çok hoşunuza gidiyor?

Sadece birkaç dostum “Göks” diye hitap eder. Onların bu yaklaşımı hoşuma gidiyor.

2. Sizden daha zeki olduğunu düşündüğünüz arkadaşlarınız var mı?

Kendimi böyle bir kıyasın içine dâhil etmedim hiç. Kendi alanlarında zekâsına şaşırdığım yakınlarım var ama ölçütleri ben değilim.

3. Arada sırada saçma şeylerle uğraşmak zorunda olduğunuzu düşünüyor musunuz?

Şahsi kararlarımdan dolayı bir saçmanın içine düştüğümü pek söyleyemem, fakat kimliğini karakterine değil de, bulunduğu konuma yaslayan kimselerin verdiği kararlardan zaman zaman olumsuz etkilenmiyor değilim. Bundan toplum olarak etkileniyoruz demek daha doğru olur.

4. ‘Tüm yaşadığım sıkıntılara değdi bu!’ dediğiniz olaylar yaşadınız mı?

Hayır, yaşamadım. Uğruna çok şeyi göze alabileceğim bir hedef doğrultusunda yaşamayı tercih etmedim. Yavaş, sürekli ve sade olandan yanayım.

5. Bir evcil hayvanın insanı mısınız? Geçmişte böyle bir deneyiminiz oldu mu, ileride bir gün düşünür müsünüz?

İki ev arkadaşım var. Sirke hanım ve Kibar. İkisi de kedi. Ne ben onların insanıyım, ne de onlar benim hayvanlarım. Bazen “Hayvan besliyor musun?” diye soruyorlar. Hayır, paylaşıyorum, diyorum. Beslenmek,özkan77 onların yaşamsal hakkı. Bunun benim elimden olması bana bir sahiplik vermez. Ayrıca isimlerini de böyle koymadım. Haddime değil. Bekledim; ortak yaşadığımız hikâyeden çıksın istedim. Öyle de oldu.

“Köpeğe kemik atmak” deyimiyle “Halka inmek” söylemini bir ve aşağılayıcı bulurum. Hayvana yemek atılmaz, verilir. Halka inilmez, yanında olunur.

6. Çocukluğunuzdan kalan ve ilk fırsatta tatmak istediğiniz özel tat var mı?

1980’lerin başında, Almanya’da yaşarken, annemin aldığı vanilyalı pasta vardı. Tadı özel miydi bilmiyorum, ama bende özelleşen bir tattı.

7. Sanatın ya da sanatınızın neresindesiniz?

Sanata ölçüyle bakmadım. Dolayısıyla kendimi de bunun neresinde olduğumu düşünmedim, ama kitaplarımı ustalarla aynı raflarda gördüğümde kendimi takdir ettim. Ve sırada, daha çok çalışmak, paylaşmak var, dedim.

8. Ezberinizde şiir var mı? Hangi şairin hangi şiiri?

Sunay Akın’ın Kedi Kırıkları şiirinin bir bölümü hatırımda. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde öğrenci olduğum zamanlar, Ferhat Uludere’nin Otello Recep diye bir kedisi vardı. Onu kucağıma alıp, bu kısmı okurdum.

“Kutsal kitaplarda

aramam boşuna

bir işaret

bilirim ki kuşların

silah sesinden

ürkmediği gün kopacak

kıyamet”

9. Okuduktan sonra çok etkilendiğinizi düşündüğünüz bir kitap var mı?

Etkilendiğim birçok kitap var. Deneme, roman, düşünce yazıları başlıklarından hareketle, birer tane söyleyebilirim.

Albert Camus – Yabancı Gündüz Vassaf – Cehenneme Övgü Recep İhsan Eliaçık – Adalet Devleti Sunay Akın – Ay hırsızı Ömür Kurt – Küçük Adamlara Büyük Oyunlar

Jiddu Krishnamurti – Farkındalığın Işığı

10. En son ne zaman tiyatroya gittiniz?

21 Nisan 2017’de. Sunay Akın’ın Görçek gösterisine gittim.

11. Belleğinizde yer eden ve tavsiye edeceğiniz bir film var mı?

Tabii, birkaç film var… Fraçois Fenelon’un, “Tüm savaşlar, iç savaştır çünkü tüm insanlar kardeştir”, sözünden yola çıkarak Generation War (2011) filmini önerebilirim. 3 bölümden oluşuyor. Sabri Esat Siyavuşgil’in “Pasaport, en güzel bir seyahat romanıdır.”sözü, bana, insanın kendine gelmesini hatırlatır. Hakikatli bir yolculuktur çünkü kendine gelebilmek. Danish Girl (2015) filmi bu yolculuğun hakkını veriyor… Bir de Do-ga-ni filmini önerebilirim… Oradaki mücadelenin sebebi, dünyayı değiştirmek için değil, dünyanın bizi değiştirmesine izin vermemek için veriliyor.

12. Size göre ‘yabancı’ kimdir?

Kendinden uzaklaşandır…

13. En son ne zaman haksızlığa uğradığınızı düşündünüz?

Bu hissim geniş zamanlı… Kapital düzen bunu her haliyle hissettiriyor.

14. Hak etmediğini düşündüğünüz birilerine saygı göstermek zorunda kaldığınız oldu mu?

İster istemez oluyor. Örneğin günümüzde politikacılara dair ağız tadıyla espri dahi yapılamıyor. Bu istemsiz, zorunda kalınan bir hal… Bunun gibi..

15. Günlük hayatta görünce nefret ettiğiniz hareket nedir?

Nefret kelimesini şahsi sözlüğümde kullanmıyorum, fakat tasvip etmediğim davranışlar var tabii. Biriktirmek örneğin. Eşyanın, paranın veya bilginin tekelleşmesini doğru bulmuyorum. Yaşam, paylaşım üzerinedir. Birinde biriken, diğerinde eksilendir… Kapitalizmin panzehiri, paylaşımdır.

16. Sizi umutlandıran bir duruma örnek verir misiniz?

Haksızlığa karşı çıkan her bir ses, ihtiyacı olana uzanan her bir el umuttur benim için. Derecesinin bir önemi yok.

17. Hayallerinizin peşinden koştunuz mu? Hayal kurmaya devam ediyor musunuz?

Bir hareketin içinde olduğumda hayal kurabiliyorum. Bir sunuma hazırlanırken, kitap yazarken… O zaman hayal kendiliğinden geliyor…

Özellikle durup kendimi koşturacak bir hayali kurmuyorum. Sade ve sakin yürümekten yanayım. Yavaş ve sürekliliği tercih ediyorum.

18. Rekabetçi olduğunuzu düşünüyor musunuz?

Değilim. Dünkü halimden iyi olmak yeterli benim için. Bunu gerçekten önemsiyorum.

19. Özür dilemeyi ve teşekkür etmeyi ihmal ettiğiniz olur mu?

Farkında değilsem olur elbette, fakat bu da ihmale girmez. Özür dilemeyi ve teşekkür etmeyi yaşamın büyük birer hediyesi olarak görürüm. Temeli anlayışa dayanır. Anlayış, yaşamı dengeler.

20. Neyi ya da kimi özlüyorsunuz?

Kendimi özlüyorum. Geçen zamanlarımıza baktığımızda, bizi biz yapan ne varsa; kendimizden hareketle onları özlüyoruzdur aslında… Kendini özlemeli insan, sarılmalı da…

21. Stres atmak ya da kafanızı dağıtmak için ne yaparsınız?

Kimi yakınlarımla sohbetlerimde “Kafamı dağıtmak için arkadaşlarla takılıyorum” diyorlar. Aynı kimseler başka bir zaman “Kafamı toplamak için arkadaşlarla tatile çıkıyorum” diyorlar. Bu dili konuşamıyorum. Ne stres atmak, ne de kafa dağıtmakla ilgili bir yolum veya yöntemim yok. İhtiyacım da olmuyor. İkisi de birer sonuç. Nedenin farkında olduğumuzda sonuçları kontrol edebiliyoruz.

22. Şu ana kadar geçen hayatınızı özetleyen kelime hangisidir?

Sakinlik…

23. Allah gecinden versin, hak vaki olursa, geride kalanların sizi nasıl anacağını düşünüyorsunuz?

Bilmiyorum. Ama mezar taşıma şu yazılsın isterim: Yaşamak için canımı veririm!