Hangi bilim insanına ve neden güvenelim?

Bilimsel camia dışından insanların şu sorusunu duyabiliyorum “güncel olaylar hakkında fikir beyan eden bilim insanlarının hangisine güvenelim?” Tabii ki konuyla ilgili en çok bilimsel yayını olana.

Google Haberlere Abone ol

Bu yazı bilimsel camia dışında yer alan insanların belli başlı kavramlara alıştırılması ve de medyada gördükleri unvan sahibi bilim insanlarına ne kadar itibar edeceklerinin yolunu göstermek için kaleme alındı. Sunulan kavram ve görüşler yazarın yaklaşık 30 yıllık bilimsel kariyerinin birikiminden çıkarttığı, meslektaşları ile tartıştığı konular sonucunda vardığı görüşler olup sorumluluk yazarın tamamı ile kendisine aittir.

Doğal olarak hangi unvanlı bilim insanına (unvan şart koşul da değildir) itibar edeceğimizden önce bilim insanı, bilimsel çalışma ve bilimsel eser kavramları konusunda belli bir fikre sahip olmalıyız. Maalesef ülkemizde her ünvanı olan ya da her üniversitede çalışan akademik personel hakkında bilim insanı ön koşulu yerleşmiş. Oysa her işin olduğu gibi bilim insanlığının da altı doldurulmalı. O nedenle mevcut kavramları tanımlayıp onların üzerinden ünvanlı bilim insanlarını kabaca değerlendireceğiz.

BİLİM İNSANI, BİLİMSEL ÇALIŞMA VE BİLİMSEL ESER 

Bilim insanı bilimsel merakı olan ve bilimsel çalışma (bilimsel yöntemler ile ki bu çok önemli) yapmış ve bunları bilimsel camianın eleştirisine açmış kişidir. Bunun için bir unvan sahibi de olmasına gerek yoktur. Mesela dünya üzerinde her halde en çok bilinen ve tartışılan teoremlerden “Evrim” teorisinin meşhur düşünürlerinden birisi olan Charles Robert Darwin bilinen bilimsel bir unvana sahip değildi (mesela doktora). Unutulmaması gerek en önemli şey bilimin sübjektif başladığıdır. Sizin merak ettiğiniz konunun (mevcut teoreminizin) peşinden yılmazcasına gitmenizdir. Bu merak adeta bir tutkudur. Ancak bilimsel çalışma yapmak için önce bilimsel çalışma yöntemlerini bilmek ya da yeni bir yöntem öneriliyor ise bunu bilimsel camiaya kanıtlamak gereklidir. Test edilme olasılığı olmayan hiçbir yöntem bilimsel değildir. İster sizin önerdiğiniz ister bilinen yöntemler ile yapılmış olsun mevcut teoreminizi test etmeniz gereklidir. Bu da bilimsel gözlem yöntemleri (deney, gözlem ya da hesaplama) ile olur. Buraya kadar olan kesim bilimsel çalışmadır. Ancak unutulmaması gereken şey her bilimsel çalışma yapan kişinin bilim insanı olmamasıdır. Özellikle araştırma merkezleri ve üniversitelerde teknisyen, tekniker ya da mühendisler gibi araştırma yapan ancak bunları bilimsel esere dönüştürmeyen kişiler de yer alır. Onlar belirlenmiş ve bilinen yöntemleri tanımlı işleri gereği standart olarak yaparlar. Bu kişiler yaptıkları işlerin niteliğine göre bilimsel eserlere dahil edilirler ya da edilmezler. Avrupa’da bu tarz işlerde genellikle Doktor unvanı olan kişiler çalışır ve bu kişiler yönteme katkı sağladıkları için isimleri de bilimsel yayınlarda yer alır.

Bir bilim insanını bilim insanı yapan en önemli özellik bilimsel yayınlarıdır. Bunun yanında bilim insanı yetiştirmek, ders vermek de bilim insanlarının yaptığı işler arasında sayılmakla birlikte ders vermeyen ya da bilim insanı yetiştirmeyen, enstitülerde çalışan bilim insanları da vardır. Özetle bilimsel yayın bilim insanı olmak için birincil önceliklidir.

Gelelim bilimsel eser üretiminin nasıl olduğuna. Yukarıda öznel olarak başlanılan bilimsel araştırma eser aşamasında objektif platforma oturtulur. İlk tenkitler yayın yapmak isteyen kişinin güvendiği, yakın arkadaşlarından gelir. Tenkitler yanında öneriler de dikkate alınır ve yayın taslağı oluşturulur. Daha sonra yayınınızı bu konuda özelleşmiş yayın kurumlarına yollarsınız. İster makale, ister kitap ya da kitap içi bölüm olsun yolladığınız yayınevinde. konusunda uzman baş editör ya kendisi taslağınızı kontrol eder ya da yardımcılarını görevlendirir. İşte bu andan sonra bilimsel çalışmanız objektif alana çekilmeye başlar. Editör yayınınızın yayınlanacak dergi ya da kitap için uygun olup olmadığını kontrol eder. Bu hem konu hem de kalite açısından bir kontroldür. Daha sonra şayet olumlu bir intiba edinilmiş ise 2 ya da 3 hakeme (bazen 4) incelemesi için yollar. Bu hakemler sizin yolladığınız makale konusunda uzman ve sizinle bağlantısı olmayan kişilerden seçilir. Hakemlik gönüllülük esasına göre yapılır ve herhangi bir ücret talep edilmez. Bugün nasıl birisi sizin makalenizi değerlendirip tenkit ediyor ise daha sonra da siz onunkini değerlendirirsiniz. Hakem görüşleri editöre ulaştıktan sonra editör onlara dayanarak dört çeşit karardan birini belirleyip size bildirir. Ret kararı, çalışmanızın yayına hazır olmadığı ya da sonuçlarının yeterince iyi olmadığını anlatır. Ana düzeltme, sonuçların iyi olduğu ancak ya yazımın iyi olmadığını ya da sonuçların yeterince iyi değerlendirilmediğini ve daha yapılacak çok iş olduğunu anlatır. Orta düzeltme ise çalışmanızın hakemler tarafından önerilen çalışmalarla basıma hazır hale gelebileceğini ifade eder. Orta düzeltme aşamasından sonra gelen aşamalarda çalışmanızın basılması neredeyse garantidir. Küçük düzeltme çalışmanızın iyi olduğunu ancak çok da önemli olmayan bazı düzeltmeler yapılması gerektiğini ifade eder. Olduğu gibi basılsın ise ufak tefek bazı hatalar haricinde taslağınızın yayına hazır olduğunu belirtir. Ana, orta ve küçük düzeltme aşamalarında almış olduğunuz tenkitler doğrultusunda düzeltme ya da eklemelerinizi yaparak bir rapor ile birlikte taslak eserinizi tekrar dergiye yollarsınız. Şayet yapmış olduğunuz düzeltmeler uygun bulunur ise eseriniz basım için kabul edilir. Bu süreç dergiye eserinizi yayınlanması için gönderdiğinizden itibaren 1 yıl sürebilir. Ama artık bir bilimsel eseriniz olmuştur.

Öte yandan tenkit süreci bitmemiş aksine yeni başlamıştır. Bir kere bir eser basıldıktan sonra o konu ile ilgili herkesin incelemesine açılmış olur. Size tartışma yazabilirler veya eserinize kendi eserlerinde olumlu ya da olumsuz atıf verebilirler. Bu tüm eleştiri ve düzeltme süreçlerinden geçmeyen, uluslararası bilimsel topluma sunulmayan yayınlar bilimsel eser kategorisinde değildir. Bunun yanında ülke içi dergilerde, daha önce yapmış olduğunuz uluslararası eserinizi kendi dilinizde de yayınlayabilirsiniz. Bu aşama da yine hakem süreçlerinden geçmektedir. Ancak sadece yerel dergilerde (kitap vb.) yapılıp uluslararası alanlarda yapılmayan yayınlar düşük etkilidir. Bu tartışma süreçlerinin en önemli platformlarından birisi de ulusal ya da uluslararası toplantılardır. Burada da soru ve cevaplar ile tartışma üretilip tenkitler alınmakta ve de özetleriniz toplantı kitapçığında basılmaktadır. Bilimsel eseriniz olduktan sonra kendinize bilim insanı diyebilirsiniz.

KİMİN BİLİM İNSANI DAHA BÜYÜK? 

Bu soru tuhaf gelebilir ancak her ihtiyaç konusunda istenen sonuç en doğruya yakın bilgiyi edinebilmektir. Özellikle bilimsel camia dışından insanların şunu dediğini duyabiliyorum “biz güncel olaylar (genellikle afetler) hakkında fikir beyan eden bilim insanlarının hangisine güvenebiliriz?” Cevap basit tabii ki konuyla ilgili en çok bilimsel yayını (yukarıdaki süreçlerden geçmiş) olan kişiye. Bunun ardından da şu soru gelecektir, peki biz bunu nasıl bileceğiz?

Elinizde internetiniz var ise bu aslında basit. 3 farklı platform kullanarak fikir sahibi olabilirsiniz. Bunlardan ilki Google Akademik (scholar) olup sadece "Google araştırma alanına" araştırmak istediğiniz kişinin ismi ve "Google scholar" yazmanız yeterlidir. Şayet bu kişi Google Akademik platformuna kaydını yaptırıp elektronik postası ile o platformu kendisinin yarattığını onaylamış ise karşınıza çıkacaktır. Şayet kayıt etmiş ise en üst kesimde çalışma konuları yer alır ve genellikle en çok atıf alan yayınından en aza doğru yayınları listelenir. Araştırma konuları iki nedenle önemlidir; ilki isim benzerliği var ise araştırmacıları buradan ayırt edebilirsiniz, ikinci ve daha önemlisi ise maalesef bugün uzmanlık alanı dışında birçok araştırmacı fikir beyan etmektedir. Bir araştırmacıya güvenip güvenmeyeceğinizin ilk kriteri budur. Kardiyoloji konusunda fikir beyan edip ama araştırma konusu ortopedi olan birisinden sanıyorum ki kalp konusunda fikir almak istemezsiniz. Listelenen yayınların karşısında yayın yılı ve aldığı atıf miktarı belirtilmektedir. Yeni yayınlanmış bir yayının çok atıf alması beklenmez ancak eski yayın yılına sahip bir eserin atıf sayısının belli bir yükseklikte olması beklenir. Kısaca ne kadar çok atıf varsa o kadar iyidir. Yayın yıllarına göre de sıralama yapabilirsiniz. Bu da size bu kişinin ne kadar aktif çalıştığını gösterir. En son yayını 10 sene önce olan bir bilim insanının güncel gelişmelerden uzak olacağını sizler de tahmin edebilirsiniz. Sayfanın sağında ise toplam atıf miktarı ile H ve İ10 katsayıları yer alır. Bu sayılar ne kadar yüksek ise o kadar iyidir. Alttaki grafikte ise yıllara göre kişinin aldığı atıf sayıları yer almaktadır. Bunun da yıllar içerisinde artışa geçiyor olması gereklidir. Google Akademik kullanarak en azından araştırmak istediğiniz kişileri sayısal olarak karşılaştırabilirsiniz. Google Akademik herkese açık olmakla birlikte isteyen kişi bu platformda taranmak üzere başvurduğu için bazı bilim insanlarını bulamayabilirsiniz. Bu platformda taranmak istememiş olabilirler. Google Akademikte listelenen yayın ve atıflar aşağıda anlatılan diğer platformlara göre daha yüksektir. Google Akademik ağ içeriğinde sizin isminizin yer aldığı her şeyi ve onlara verilen tüm atıfları (ulusal ya da uluslararası) listeler.

Diğer platform ise “Scopus” tur. Bu da uluslararası bir tarama platformu olup bazı endekslerdeki makaleleri (çoğunlukla uluslararası) taramaktadır. Bu platform İngilizcedir ancak artık arama motorları sayfa çevirisi yapabilmektedirler. Yazar adı seçeneği seçilip yazar soyadı ve adını yazıp tarattığınızda bilim insanının taranan eserleri ve ilgili atıfları listelenir. Yine Google Akademikte olduğu gibi atıf sayısı H ve İ10 katsayıları listelenir. Yıllara göre alınan atıfları da bu platform ile görebilirsiniz.  Scopus Google Akademik gibi her eseri taramaz bu nedenle daha çok uluslararası eserler listelenir. Doğal olarak da uluslararası alınan atıflar yer alır. Google Akademikte önerilen tüm değerlendirmeler bu platform için de geçerlidir. Scopusa kayıt diye bir durum olmadığı için mevcut bilim insanı uluslararası bir yayın yapmış ise otomatik olarak listelenir.

Üçüncü ve en eski tarama platformu “Web of Science (Knowladge)”dır. Scopus'a benzemekle birlikte bazı farklı indekslerdeki dergileri taradıkları için farklılık gösterir. Bu platform da İngilizce olup çeviri seçeneğini kullanmanız önerilir. Scopus'a benzer şekilde yayınlar, yayın yılı ve almış olduğu atıf sayıları listelenir. Yine H ve İ10 katsayısına bakabilirsiniz. Bunun yanında yıllara göre yayın sayısı ve alınan atıflar grafik olarak gösterilir. Kişilerin çalışma konularını da buradan çıkartma şansınız vardır. 

Gelelim başta sorduğumuz sorunun cevabına (Neden her ünvanlı olan bilim insanına itimat etmememiz lazım?)

  • Bir bilim insanı ne kadar çok bilimsel eser üretir ve bunları uluslararası platformlarda yayınlatır ise o kadar iyi bir bilim insanıdır. İtibar edebilirsiniz.
  • Çok yayını olup az atfı olan bilim insanlarının (yeni olmamak kaydı ile) eserleri yayınlanmış olmakla birlikte bilimsel camia tarafından çok da taktir edilmemişlerdir. Bu bilim insanlarına şüphe ile yaklaşmakta fayda vardır. Ya hiç anlaşılmamışlardır ya da yaptıkları yeterince ilginç değildir.
  • Çok atfı olan bilim insanları yüksek H ve İ10 katsayısına sahiptirler. Bu bilim insanlarını tercih ediniz.
  • Bilimsel eseri (yukarıdaki kriterlere uygun) olmayan ya da çok az olan, bununla birlikte çok eskiden bilimsel eser üretmiş ancak üzerinden çok uzun zaman geçmesine rağmen bir üretimde bulunmamış kişilerin söylediklerine çok da fazla itibar etmeyin.
  • Çalışma alanı başka olup başka bir alan hakkında fikir beyan eden kişilere itimat etmeyin.

 

Ancak tüm bu bilimsel tartışmaların ve de bilim insanını nasıl değerlendireceğiz metninin ardından şayet İngilizceniz var ise ya da tercüme edebilir iseniz, Celal Şengör hocanın “How scientometry is killing science” başlıklı yazısını da okumanızı tavsiye ederim. Bu bir çeşit kuzey Amerika bilimsel camiasının bilime yaklaşımına dair eleştiridir. Kısaca kontrolsüz bir bilimsel üretim anlayışının bilim insanını değerlendirmede kullanılmasının bilimin ilerlemesinde o kadar da önemli bir gösterge olmadığını anlatmaktadır.

Yukarıdaki cevapların sonucunda herkesin şunu soracağını tahmin ediyorum; madem bu insanların bilimsel eserleri yok ya da çok zayıf, neden bu insanların (hocaların) bilimsel unvanları var?

Açıkçası bu sorunun muhatabı ben değilim.

*Prof. Dr. /İstanbul Teknik Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü