Halkların Köprüsü: Depremzedenin Türkü, Kürdü, Suriyelisi olmaz, sadece insanız

Suriyeli depremzedelere yönelik politikalara dikkat çeken Halkların Köprüsü Derneği, “Gelin hep birlikte ayrımcılıkla ve ırkçılıkla mücadele edelim" dedi.

Google Haberlere Abone ol

İZMİR - Halkların Köprüsü Derneği, depremin ardından mültecilere yönelik hedef gösterme politikalarına ilişkin basın toplantısı düzenledi. Toplantıya dernek yöneticilerinin yanı sıra Derneğin Kurucu Başkanı Cem Terzi ile İHD, TÖP, HDP, İzmir Dayanışma Akademisi ve çeşitli sivil toplum kuruluşu temsilcileri de katıldı.

Dernek Başkanı Nuray Pehlivan, depremzedeler ile dayanışma faaliyetlerini anlatarak, “Üye ve gönüllülerimizin desteği sayesinde bizler de diğer STK'lar gibi hızlı bir refleksle çalışmalara başladık. Bu süreçte özellikle İzmir'e olan yoğun göç nedeniyle sokakta kalan aileler oldu. Onlar için özellikle barınma arayışına girdik. Tabii ki bu barınma sorunu derneğimizin tamamıyla altından kalkabileceği bir durum değil. Kamu kurumlarının bu konuda büyük sorumluluğu var. Onun dışında topladığımız gıda ve hijyen malzemelerini ailelere ulaştırarak çalışmalarımıza devam ediyoruz. Öte yandan hepimizi derinden yaralayan depremlerin ardından bölgeden gelen şiddet haberleri de korku ve endişe yaratıyor. Bu endişeyi derinden yaşayan bizler de mültecilerin yağmacı olarak damgalandığı bu sürecin tehlikelerine dikkat çekmek istedik” dedi.

'TÜRKİYE'DEKİ DEPREMLER HER ZAMAN DAHA ÖLÜMCÜL'

Pehlivan'ın ardından açıklama yapan Kurucu Başkan Cem Terzi, Türkiye’deki depremlerin her zaman daha ölümcül olduğuna dikkat çekerek, “Çünkü kamu otoritesi bir deprem ülkesinde beklenen bir tehlikeye karşı örgütlenmemiş, hatta bu tehlikeyi görmezden gelmiş. Deprem düzenlemeleri uygulanmıyor, yasa ve yönetmelikler deliniyor; bürokraside ve inşaat sektöründe liyakatsiz kişiler en önemli pozisyonlara getirilmişler. Bağımsız ya da özerk çalışması gereken devlet kurumları, denetleme kurumları etkisiz hale getirilmiş, yolsuzluk yapan küçük bir azınlığın çıkarları kamu yararının üstünde tutuluyor” dedi.

Bu felaketin yönetiminde AFAD’ın başarısızlığının aslında başkanlık sistemi ile inşa edilen tek adam yönetiminin başarısızlığı olduğunu belirten Terzi, güç tek bir kişinin elinde merkezileştirildiğinde yerellerin, kurumların yetki ve müdahale gücünün ortadan kalktığını söyledi.

'SURİYELİLER HEDEF GÖSTERİLİYOR'

Dayanışmaya her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğunu ifade eden Terzi, uzun zamandır hem kutuplaştırılmış hem de atomize edilmiş bir toplumsal yapı içinde yaşandığının altını çizdi. ‘’Ya bizdensin ya düşmansın’’ söyleminin toplumu siyasi kutuplara böldüğünü, bütün bu olumsuz koşullara rağmen bazı siyasiler ve basın mensuplarının açık bir ayrımcı diskurla nefret suçu işleyerek Suriyelileri hedef gösterdiğine dikkat çeken Terzi, “Ön yargıları pekiştiren açıklamalarla nefret söylemini tepeden aşağı doğru yaymaktan geri durmadılar. Oysa mülteciler de depremzede ve hayatta kalma, hayatlarını sürdürme gayreti içerisindeler. Mağdurlar arasında ayrım yapmak, hatta mağdurların haklı öfkesini başka bir mağdur gruba yöneltmesini sağlamak, onları adalet talebinden uzaklaştırmaktan başka ne amaç taşıyabilir?” dedi.

'İKTİDARIN FELAKETİ YÖNETEMEMESİNİ ELEŞTİRMESİ BEKLENEN SİYASİLER NEFRET KAMPANYASI YÜRÜTÜYOR'

Kimi siyasi muhalefet aktörlerinin de Suriyelilere karşı nefret kampanyası yürüttüğünü dile getiren Terzi, ırkçılığa varan bu "karanlık" zihniyetin Suriyelilerden bir suç çetesi, bir hırsız güruhu, bir yağmacı ordusu uydurarak asıl sorumluluk sahiplerini gündemden düşürdüğünü vurguladı. Nefret söylemi ve ayrımcılıkla mücadele etmesi gereken kamu kurum ve kuruluşlarının da mültecileri yalnız bıraktığını söyleyen Terzi, İl Göç İdareleri ve valiliklerin, yurttaşlara sağlanan konaklama, gıda, giyecek ve hijyen ürünleri gibi destekleri mültecilere vermediğini belirtti.

'HEP BİRLİKTE AYRIMCILIKLA VE IRKÇILIKLA MÜCADELE EDELİM'

Depremzede yurttaşlar için sağlanan her hizmetin depremzede mülteciler için de sağlanması gerektiğini, aksi takdirde nefret söylemlerinin eyleme, yani nefret saldırılarına dönmesinin yakın olduğunu dile getiren Terzi, “Biz Halkların Köprüsü Derneği olarak tüm demokratik kamuoyunu mültecilere yönelik nefrete karşı sorumluluk almaya çağırıyoruz. Çünkü bu nefret, yaşanan afeti tam bir felakete dönüştüren, yıkıntıların arasında can çekişen ceberut devlet zihniyetiyle birlikte toplumun çöküşüne neden olur. Umuyoruz ki bu toplumun dayanışmacı, yaratıcı, cesur ve yaşama dört elle sarılan sivil refleksleri, ceberut devletin gölgesinden korkmayı bırakır. Gelin hep birlikte ayrımcılıkla ve ırkçılıkla mücadele edelim. İnsan ayırmadan, depremden etkilenen bütün canlıları gözeterek dayanışmayı örelim. ‘Dayanışma ezilenlerin nezaketidir’ dedik her zaman. Şimdi betonların alında ezilerek hayatını kaybeden insanlara bir borcumuz var. Biz hayatta kalanlar, onların anısına ve birbirine saygı duyarak, birbirine dost olarak yaşamı yeniden kurmalıyız” diye konuştu.

'TÜRKİYE AB'NİN MÜLTECİ HAPİSHANESİ DEĞİLDİR'

Belçika Başbakanı Alexander De Croo'nun depremzede mültecilerin Türkiye'de barındırılması yönündeki açıklamalarına da değinen Terzi, “Belçika başbakanının bu açıklamaları insanlık dışıdır. Lanetliyoruz. Suriyelileri Türkiye'de hedef göstermektir. Burası AB'nin mülteci hapishanesi değildir. Avrupa sömürgeci, köleci, ırkçı geçmişini hortlatmış faşist başbakanlar tarafından mı yönetiliyor?” ifadelerini kullandı. Son olarak Türkiye'deki üç büyükşehirin mülteci depremzedelerin konaklayacağı bir il olarak kabul edilmediğini de belirten Terzi, İzmir'e gelen mülteci ailelere de valilik ve belediyelerin barınma konusunda destek vermediğini söyledi.