YAZARLAR

Hakikatin düşmanları: Seçimlere müdahale eden, dezenformasyon ustası Team Jorge

Kaos operatörleri bir seçime gerçekten müdahale edebilir mi? Olmayan sosyal medya profilleriyle ses getirip sonuç alacak “pozitif” ve “negatif” kampanyalar yürütülebilir mi? Kılıçdaroğlu’nun dikkat çektiği darkweb’de ne tür tehlikeler var? Peki bu tehlikeleri açık açık söylemek yerine, Kılıçdaroğlu’nun söylediği gibi sadece ima etmek yeterli mi? Gölgeler arasında bir gezinti…

1.

Bir tür operasyon odasındayız. Sıkıcı sayılabilecek bir oda, bir Hollywood aksiyonunda değil de düşük bütçeli bir filmdeymişiz gibi…

Filmde değiliz ama; gerçek hayattayız. Tel Aviv’in 35 kilometre uzağında, Modi’in şehrinde bir ofisteyiz.

Odanın ortasında kocaman bir masa. Çevresinde birkaç adam. Bir duvarda büyücek bir ekran. Bir başka duvar boydan boya beyaz bir yazı tahtasıyla kaplı.

Masanın etrafındakiler ilk defa bir araya geliyor; bunu biliyoruz. 

İçlerinden “alfa” görünümlü olan konuşuyor: “Benim adım Jorge… Lakabım da George. Aslında benim bir adım yok.” 

“Nasıl yani” diyor karşısında oturan, sadece sesini duyduğumuz adam. “Bir adınız yok mu?”

“Kapıda ne yazdığını görmedin mi içeri girerken?”

“Hayır”

“Hiçbir şey yazmıyordu.”

Etgar Keret hikâyelerine yakışacak, isabetli bir espri. Herkes gülüyor. Alfa da gülüyor. Sonra ekliyor: 

“Biz buyuz işte. Hiç kimseyiz.”

2.

“Bay Hiçkimse”nin meğer bir adı varmış. Jorge değil, George de değil. Tal Hanan… 

Kendisi hackleme ve dezenformasyon işleri yürüten “Team Jorge” isimli gizli kapaklı oluşumun arkasındaki esas adam. 50 yaşında. Eski bir İsrail özel harekâtçısı.

Team Jorge’nin birçok ustalığı var. Mesela seçimler… Dünyanın birçok yerinde seçimleri, geride hiçbir iz bırakmadan etkilemeleriyle biliniyorlar. Medya manipülasyonu yapmalarıyla, sosyal medyada operasyonlar yürütmeleriyle de. Görünen o ki, çeşitli ülkelerden iktidarlar ve güç odakları bu oluşumun müşterisi olmuş. Ortaya henüz çıkan bilgilere göre, Team Jorge sadece siyasilere değil, özel şirketlere de hizmet vermiş. 

Her şey bu kadar gizli kapaklıysa bugün nasıl biliyoruz? 

Team Jorge yıllardır yeraltındaydı. Birçok ülkeden gazeteciler bir araya gelince kimliği de ortaya çıktı. The Guardian, Le Monde, Der Spiegel, El Pais, Die Zeit, Haaretz gibi gazetelerden; The Marker, OCCRP gibi bağımsız gazetecilik kurumlarından gazeteciler bir araya geldi ve dokuz aya yayılan, onlarca ülkeyi kapsayan bir araştırma yürüttü. 2016’daki Amerikan seçimlerine müdahalesi ifşa olan Cambridge Analytica türü seçim hilelerine, yolsuzluklara ve potansiyel skandallara odaklanmışlardı. 

The Guardian'ın Team Jorge haberi.

Nihayet ipin ucunu İsrail’de yakaladılar. Gölgeler arasında iş gören Team Jorge’yi saptadılar. Bu iş geçen şubat ortasında patladı. 6 Şubat Depremi’nden günler sonra. Deprem bizim tüm gündemimiz haline geldiğinden doğal olarak, Team Jorge meselesi Türkiye’de yankı uyandırmadı. Haberimiz bile olmadı.

Müstakbel müşteri rolü oynayan üç gazeteci (Haaretz, Radio France ve The Marker’dan birer kişi), sözde patronları adına, bir Afrika ülkesindeki seçimleri etkileme talebiyle Tal Hanan’ın yanına gitti. Eski usul yöntemlerle de görüşmeyi kaydettiler. Yani gizli kamerayla. Altı saat süren detaylı bir görüşme kaydı. 

Az önce anlattığım, “Bay Hiçkimse” meselesi de işte bu görüşmenin ilk anlarıydı. 

Hanan, doğal olarak, bütün bu iddiaları reddetti ve yanlış bir iş yapmadığını savundu.  

3.

Bu bir endüstri.

Dezenformasyon endüstrisi… Son on yılda müthiş büyüyüp serpilmiş, gelecekte çok daha genişleyecek bir sektör. Bu endüstrinin yakıtı gerçekler. Buranın ustaları, gerçeği eğip bükerek, tuhaf tuhaf hallere sokarak, parayı bastıranların, egemenlerin, kendi hesapları ve çıkarları peşinde koşanların yeni bir dünya inşa etmesine katkıda bulunuyor. 

Açık kaynaklardan yararlanıyorlar, siber müdahalelerde bulunuyorlar, özel operasyonlar yapıyorlar, istihbarat topluyorlar. Seçimleri etkiliyorlar. Hanan, 33 ayrı başkanlık seçimi kampanyasına “katkıda bulunduklarını” söylüyor. Bunların 27’sinde başarılı olmuşlar. Yine kendi söylediği üzere, çalışanları devlet ve hükümet tecrübesi olan insanlar; finans bilgileri var, sosyal medya bilgileri var, kampanya bilgileri var; hatta psikolojik savaş bilgileri var. Bu kişiler işleri, dünyanın çeşitli şehirlerindeki altı ayrı ofisten yürütüyor.   

Team Jorge’nin manipülasyon için kullandığı bir yazılım var. AIMS. Advanced Impact Media Solutions. Gelişmiş Medya Etki Çözümleri. Havalı bir isim. Hanan’ın “müşterilere” yaptığı sunumdan gördüğümüz üzere, bu yazılım, “sosyal medyayı nasıl bir tehdit unsuru haline getirirsiniz”in uygulaması. Gazeteciler işin “nasıl”ını tamamıyla ortaya çıkaramamış ama Hanan’ın kendisi, küresel sinyal sistemi SS7’ın açıklarından yararlandığını iddia ediyor

Hanan’ın müşteri kılığındaki gazetecilere yaptığı sunumdan şunu öğreniyoruz: Team Jorge’nin elinde 30 bini aşkın sosyal medya profili var. “Var” dediysem, bunlar “yok” insanlar. Ama sistemin içindeler. Özel üretilmişler. Bunlar birer bot. Hanan’ın anlatımıyla “katmanlı” botlar. Twitter hesapları var, Instagram hesapları, YouTube hesapları var. Telegram, Facebook, aklınıza ne gelirse… Ama bunlar öyle basit botlar değil. Twitter “yumurtaları” değil. Her şeyden önce birer hikâyeleri var. Karakterleri. Fotoğrafları var. Açıkçası sizlerin sosyal medya hesaplarından farkları yok. 

Amerikan, Rus, Avrupalı, Asyalı, Afrikalı… Bir sürü kanlı canlı hesap. Bu kadar fotoğrafın nereden bulunduğuna gelince… Gazetecilerin araştırması, Team Jorge’nin gerçek kişilerden yararlandığını göstermiş. Yani sizler de bu kişilerden biri olabilirsiniz!

Ama esasen Team Jorge’nin bir çıkar hesabı var; o da bu hesapları parasını bastırana manipülasyon için kullandırtmak. Gazetecilerin ortaya çıkardığına göre (ve Hanan’ın kendi anlattığı üzere), bunu dünyanın her yerinde yapmış. ABD’de, Fransa’da, Birleşik Arap Emirlikleri’nde, Kanada’da, Hindistan’da, Fas’ta, Senegal’de, Ekvador’da, daha birçok yerde… (Bu arada biraz da şişiriyor olabileceğini de hesaba katmak lazım; çünkü o an at pazarlığı gibi bir pazarlık yürütmekte.)

4.

Buralarda birçok iş dönmüş. 

Örneğin Haaretz gazetesinin verdiği döküme göre, Nijerya’da Cambridge Analytica ile beraber 2015’te dönemin başkanı Goodluck Jonathan’ın lehine seçimlere müdahale etmişler (ve başarısız olmuşlar). 

California’da bir nükleer santralin süresinin uzatılmasını istemeyen valiye karşı kampanya yürütmüşler (ve başarılı olmuşlar). Tal Hanan’ın kendi söylediği üzere eski Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez hakkında yanlış bilgi yaymışlar. Geçen seneki Kenya başkanlık seçimlerinde, bir başkan adayının kampanya danışmanlarının hesaplarını hack’lemişler (Kenya’da seçim sonrası büyük olaylar çıkmasıyla beraber, neticede seçimi kazandıramamışlar).

Katalonya’daki bağımsızlık referandumuna DDOS saldırısında bulunmuşlar (ve başarısız olmuşlar). Britanya’da yanlış Covid sonuçları yayımlamakla suçlanan bir klinik hakkında “pozitif” kampanya yapmışlar. Katar’dan Hindistan’a birçok devlet görevlisi, bürokrat ve iş insanı hakkında suçlamalar içeren “negatif” kampanyalar yapmışlar. 

Şimdi…

Seçimler dahil, birçok noktada başarısız olduklarını da görüyorsunuz. Ama sıradan insanlar açısından başarı ya da başarısızlığın bir farkı var mı? Önemli olan tüm bunların yapılabiliyor olması. İstihbarat toplama, belge sızdırma, şantaj, telefon veya mail/sosyal medya hesabı hack’leme, son derece inandırıcı bot’lar vasıtasıyla kitlesel sosyal medya kampanyaları örgütleme… Bunlar var. Bunlar da artık dünyanın dört yanındaki kirli oyunlara dahil. Bir karanlık sanat gibi icra ediliyorlar; neticede tutuyorlar veya tutmuyorlar ama varlar. Ortadalar. 

5.

Tal Hanan’ın ve arkadaşlarının bütün bu iddiaları reddettiğini söylemiştim. Peki iddialar reddedildi diye başka tarafa mı bakalım? Bakmadığımız zamanlarda ne oluyor?

Uyuşturucu trafiği gibi. Sadece uyuşturucu yakalandığında var olduğunu hatırladığımız bir trafik. Ama şunu da biliyoruz; sınırda bir şey yakalanıyorsa, sınırdan bir şeyler de geçiyor demektir.

Bu iş de böyle. Tal Hanan’ı ya da Team Jorge’yi tanıyor olmamız, Cambridge Analytica’yı biliyor olmamız, işlerin onlarla başlayıp bittiğinden değil... Sadece iş üstünde yakalandıkları için. Daha neler var? İnternet, darkweb, büyüğüyle küçüğüyle kirli operatörlerle dolu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, geçen hafta attığı tweet’te bizleri bu tarafa, bu karanlığa bakmaya zorladı. Karşı tarafın, “dark web”de, internetin karanlıklarında seçimlere müdahale etmek için hazırlıklar içinde olduğunu ima etti ve bunları yapmamaları yönünde isim de vererek uyardı. 

Hakikat, hakikat sonrası, seçimlere dışarıdan müdahaleler, bir gazeteci olarak benim de çalıştığım bir alan ve bu konunun gündeme gelmesi, işin bu tarafına, bu tehlikelere yönelik ilginin diri tutulmasını olumlu buluyorum. 

Ama Kılıçdaroğlu’na yönelik bir eleştirim var: Darkweb, deepfake gibi konular imalarla yürüyecek konular değil. Buralar zaten hakikatin eğilip büküldüğü alanlar; bu yüzden “ben sizi biliyorum”, “elimde bilgi var” vs türü açıklamalar, ne tür bir tehlikeye işaret ederse etsin, hakikatin deformasyonuna katkıda bulunuyor. Hakikat, imalardan oluşan bir şey değil. 

Bu tür mevzuları engellemenin tek bir yolu var: Elinde bilgi olan açıklar! Kişisel olarak, cumhurbaşkanı olmasına bir adım kalmış bir siyasetçinin, bugün de ileride de bu yollarda daha net adımlar atarak yürümesini beklerim. Biz ne çekiyorsak imalardan çektik. Artık ima edilmesin, ne biliniyorsa söylesin isterim.

6.

Konuya dönersek…

Ne demiştim? Bu bir endüstri. Kârlı ve profesyonel bir endüstri. Asri zamanların en büyük tehlikelerinden biri haline gelen bir endüstri. 

Cambridge Analytica konusu patlayınca, tüm dünya bu endüstrinin neler yapabileceğini ve yaptığını gördü. Sosyal medyadaki güvenlik açıklarından yararlanarak kişilik profilleri oluşturmak; bu profilleri seçmen profilleriyle eşleştirmek; nihayet bu kişilere nokta atışı kampanya/mesaj bombardımanı yapmak bir yöntemdi. Bu tür müdahaleler, kararsız seçmeni sandığa gitmekten alıkoymak ya da bir tarafa angaje etmek gibi sonuçlar üretebiliyordu. Nitekim üretti de. ABD’de de üretti, Trinidad Tobago’da üretti.

Cambridge Analytica belli ki buzdağının görünen yüzü.  

Daha onlarca yöntem ve onlarca şirket var. 

Hayat değişti. Yapay zekânın giderek gelişen imkânlarıyla, yapılmayanı söylenmeyeni yapılmış ve söylenmiş gibi yaptıran “deepfake” teknolojisiyle ve sosyal medyanın her yanına bıraktığımız izlerin giderek daha kolaylıkla takip edilmesiyle kimseye güvenlik ve gizlilik alanı kalmadı. 

Suni ve hakiki olanın arasındaki eşik çoktan aşıldı. Bu farkı algılama becerimiz teknolojinin karşısında giderek irtifa kaybediyor. Daha ötesi, bu farkı umursayanların sayısı da giderek azalıyor. Bir şey daha... Mevcut durumun tek sorumlusu, bu kaos operatörleri mi yoksa platformlarında bu tür müdahaleler yapılmasını engellemeyen sosyal medya şirketleri mi? Çözüm ararken bu soruyu da hesaba katmamız gerekiyor.

Ne olacak? Yaşanabilecek en uç örnek zaten yaşandı: Seçim kaybetmiş bir başkanın hezeyanları ve akla zarar komplo teorileri yağmuru altında 2020 başkanlık seçimlerinin ardından Amerikan senatosu basıldı. Daha fazla ne olacak? 

Şu olacak… Yapacağımız her seçimde uyanık ve diri olmamız gerekecek. Ben şahsen bu tür operasyonlar için geniş zamanlar gerektiğini düşünüyordum ama belli ki artık kısa vadede sonuçlar almak da mümkün. Zaten sonuç dediğimiz ne ki? Bir seçimde yüzde 1 puan oynatmak bir sonuç değil midir?

Yine de… Azıcık güvendiğim bir şey varsa…

Bu  tür operasyonlar Türkiye’de tutar tutmasına da, zehir gibi politize olduğumuz için bizleri, zaten sandığa gitmemek için bin dereden su getiren bir kuzey Avrupalı’ya göre daha az etkiler.

Bizim hayatımız zaten siyaset olmuş. Maalesef. 


Yenal Bilgici Kimdir?

Yenal Bilgici, gazeteci. 1979 İskenderun doğumlu. Siyaset bilimi eğitimi aldı. 2000 yılında gazeteciliğe başladı. Nokta, Aktüel, Newsweek, GQ Türkiye, Habertürk ve Hürriyet’te çalıştı; yazılı ve görsel birçok başka mecrada yazdı çizdi anlattı. Siyaset, kültür, tarih üzerine röportajlar yaptı, yapmaya devam ediyor. 2022 Ocak’ında Türkiye’de son dönemde yaşananları hakikat-sonrası çerçevesinde ele aldığı “Memlekette Tuhaf Zamanlar - Hakikat Sonrasıyla Geçen İki Binli Yıllarımız” isimli eseri Doğan Kitap’tan yayımlandı. 2019’da tarihçi İlber Ortaylı ile “Bir Ömür Nasıl Yaşanır” isimli, büyük ilgi gören bir nehir röportaj kitabı yayımladı, bu kitabı 2022 Şubat’ında yine Ortaylı ile söyleştiği “İnsan Geleceğini Nasıl Kurar” takip etti. Özellikle Avrupa gündemini takip etmeyi, toplum ve teknolojinin kesişiminden türeyen yeni dünya üzerine düşünmeyi, edebiyatı ve bir de bloglarında 'Eski Usul' ve 'Tuhaf Zamanlar’ yazmayı seviyor.