Hafıza oyunları ve Cumhuriyet: İzmir Fuar’ı ve bir mimarın iki eseri

Fuar’daki simge yapıların yıkımı Cumhuriyeti’n kurucu ekonomi ve kültür politikalarının kent ve ülke hafızasından silinmesi örneğidir. Operasyonun mimarı ise, yazık ki Cumhuriyet'in kurucu partisi.

Google Haberlere Abone ol

 Ayşegül Yaraman                                                              

Dedemin Anısına…

Mayıs 2023’te İzmir Büyük Şehir Belediyesi, Kültürpark’ın 9 Eylül ve Montrö Kapıları’nın “restorasyon”unu başlattığını duyurdu. Öncelikle İBB Başkanı Tunç Soyer’in bu vesileyle kullandığı “restorasyon” kavramı eserin tamamen yıkılmasını ne kadar içerir bu tartışılabilir. Ancak yine İzmir örneği üzerinden gidersek tedirgin olmamak mümkün değil:(1)

Mimarlar Odası yaklaşık bir sene önce, Alsancak Punta’daki eski Tekel Depoları’nı restore etmek üzere kolları sıvadı. Hem de ne sıvama... Önce binayı çelik bir iskele içine aldı. Sadece dört duvar kalmak üzere içini tamamen yıktı. Daha sonra da yıkılan yere yarı çelik, yarı beton yepyeni bir bina oturtarak inşaat yapmaya başladı. Binanın orijinali ile ilgili hiçbir iz kalmadı diyebiliriz.”

Konuyu mimari terim ve kaygılar dışında tarih ve siyaset sosyolojisi bağlamında değerlendireceğim. 

Şubat/Mart 1923’te İzmir’de toplanan ve henüz kurulmamış olan Türkiye Cumhuriyeti’nin ideolojik ve dolayısıyla ekonomik tercihinin açıklandığı, Mustafa Kemal’in açılış konuşmasını yaptığı İzmir İktisat Kongresi, İzmir Fuarı fikrinin de doğduğu platformdur. 1927’de İktisat Kongresi isim değiştirerek 9 Eylül Sergisi adıyla şimdiki Mithat Paşa Sanat Enstitüsü binasında açılır. 1930’ların ortasından itibaren ise hem bir modernleşme=Batılılaşma vitrini olarak hem de ulusal kapitalizmin dış dünya ile buluştuğu bir kapı olarak, 1922’deki yangın yerinin Kültürpark’a ve İzmir Enternasyonal Fuarı’na dönüşmesi projesi hız kazanır.

Osmanlı mirasının yangın yoluyla Türkiye Cumhuriyeti performans sahnesine dönüşmesi bu yıllarda başlar. Kurtuluş Savaşı’nın son durağı olarak İzmir’de Kültürpark/Fuar giriş kapıları bu mücadeleyi toplumsal hafızaya kaydetmede önem arz eder. Çoğunluğu Sanayi-i Nefise (Güzel Sanatlar Akademisi/Mimar Sinan Üniversitesi) mezunu değerli mimarların titiz çalışmalarıyla ortaya çıkan bu kapıların isimleri şöyledir: 9 Eylül, Montrö, Lozan, 26 Ağustos(2) ve Kahramanlar. Fuar’ın büyük ölçüde içinde yer aldığı semt de Punta’dan Alsancak’a(3) dönüşür. Dolayısıyla isim seçmekten kullanılan alana, mimariden öngörülen “eğlence” tarzlarına Erken Cumhuriyet Dönemi’nin kültür politikaları bu projeye içkin kılınmıştır.(4)

Aynı dönemin mimari ve şehir planlaması bağlamındaki uygulamaları sadece “yangın yerinin” ihya edilmesi için Kültürpark’ın/Fuar’ın inşasına indirgenemez. Zira, örneğin, yangından gayet görkemli biçimde kurtulabilmiş olan İtalyan Kız Okulu ve Sarıkışla, Osmanlı kültürünün silinmesi bağlamındaki politik tercihle yangından epey sonraki yıllarda yıkılmış olan aslında değerli mimari eserlerdir.(5) Uluslararası İzmir Fuarı’ndan çıkarak tanımlamaya çalıştığım Cumhuriyet modernleşmesinin İzmir vitrinidir.

Gelelim Kültürpark Kapıları’nın “restorasyon”a girmesine. Niyet okumayı sevmem, ama İstanbul’da örneğin AKM yıkıldığında gösterilen tepkinin (sonuç belki bu tepki sayesinde iyi oldu, bilemem) İzmir’de de, bu simgesel yapılar bağlamında kitleselleşmesini dilerdim.

Yıkılan eserlerden 9 Eylül Kapısı Fuar’ın aslında ana girişidir. Bu eserin mimarı Yüksek Mimar Mühendis Ferruh Örel’dir.(6)

Bu seneki (1939) Fuar’a yetiştirilen 9 Eylül antresinin hususiyeti aynı zamanda gazino olmasıdır. Ayni isimdeki meydan üzerinde olan bu bina, iki katlıdır. Plânı bir daire kavsi olup meydanı çerçevelemektedir. Zemin katta Fuar’ a girmek için dört küçük ve ortada bulunan bir büyük kapıdan ibarettir. Ayakların içinde, bilet gişeleri ve mergarinoya çıkılan merdivenler vardır. Üst kat, kışlık kapalı bir salonla helalardan ve büfeden ibarettir. Hariçte mütenazır şekilde büyük bir teras vardır. Bu antre fuara ilâve edilmiş güzel bir eserdir. Harıcan neş'eli ve muvaffak olmuş bir mimarı ifade etmektedir.”(7)

Fuar’ın o zamanlar en büyük binası olarak inşa edilen Sergi Sarayı da F. Örel’in eseridir.

Yüksek mimar Ferruh Örel’in sergi sarayı oldukça geniş bir saha işgal etmekte, sade fasadile bu fasadın aksına o girişin iki tarafına dizilmiş vitrinlerle bu cepheyi tezyin ediyor.”(8)

Sergi Sarayı da yakın bir tarihte yıkılmış, vaktiyle adeta şık bir vaha olan Göl, molozların atıldığı susuz bir çukura dönüşürken, onun kıyısında anlamsız koca bir toprak alan olarak bırakılmıştır.

Bu haliyle Fuar ve bir mimarın iki eseri örneğinden çıkarak yapmakta olduğum yorumlar aslında “örgütleşemeyen kent İzmir”in(9) tarihin bu aşamasındaki sisteme teslimiyet haliyle ilişkilidir. Erken Cumhuriyet’in hafıza mekânı olmaktan çıkarılmakta (o dönemde Osmanlı mirasını ulusal kültür politikası inşası için silmek amacıyla kullanılması gibi); adeta bir “yeni” Cumhuriyet’in ekonomi politikası gereği geç kapitalizme peşkeş çekilme stratejisiyle/ tehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktadır

 İzmir Fuar’ının imparatorluk hafızasını silen milli kültür inşa politikasındaki araçlığı, zaten 1960’lardan itibaren yerini kültürün çoğulculuk “versiyonuyla” piyasaya bırakmış; ama artık neoliberal peşkeşlere mi sıra gelmiştir?

Bu manada Fuar’daki simge yapıların yıkılması (Kapılar’ın durumu yeniyse de Sergi Sarayı için epey zaman geçti.) Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ekonomi ve kültür politikalarının kent ve ülke hafızasından silinmesinin örneğidir. Operasyonun politik mimarı ise, ne yaman çelişki ki Cumhuriyet'in kurucu partisi ve onun yerel yöneticileri gibi görünmektedir. Yanılmak dileğiyle…

NOTLAR:

(1) B.Bayhan; “Restore Etmek Tamamen Yıkıp Baştan Yapmak mı?” Arkitera, 24.04.2013. (Erişim 16.06.2023)

(2) Cumhuriyet tarihinin bir aşamasında 26 Ağustos tarih bilincinden çıkarılıp, aslında orduda atama tarihi olan 30 Ağustos önemlileştirilmiştir. Oysa 26 Ağustos’tan 9 Eylül’e (1922) Kurtuluş Savaşı’nın son etabı kesintisizdir. Sembolik manada aslolanın 26 Ağustos veya 9 Eylül olmasının tabiiliği bilinçli tercih olan bu kapı adlarından da bellidir. Kolektif hafıza birden değil; tedricen içeriğinden boşaltılarak silinir.

(3) Türkiye modernleşmesinin sürekliliği bağlamında aynı semtin 1914’te kurulan futbol takımının adı ise, millileştirme politikalarıyla ilgili bir başka örnek olarak Altay’dır.

(4) Paraşüt Kulesi, Tenis Kulübü, Golf Kulübü, Atış Poligonu, dans kulüpleri, açık hava tiyatrosu giderek İzmir Şehir Tiyatrosu, Inkılap, Sıhhat, Ziraat Müzeleri mekân ve faaliyet açısından önemsenen modernist kültür politikası örnekleridir.

(5) Bu uygulamalar kültürel birikim ve tarihsel sürekliliğin korunması bağlamında 2023’ten bakıldığında hayıflanılacak bir durum yahut olumsuz bir eleştiri olarak yorumlanabilir. Ancak Türkiye Cumhuriyet’inin kuruluşundaki örneğin alfabe değişikliği gibi radikal reformlar politik anlamda o dönemin ne kadar gerekliliği olarak değerlendirilebilirse, bu tespitim de aynı yönde algılanabilir.

(6) Ferruh Örel 1930’da Sanayi-i Nefise’yi bitirmiştir. Vali Fuat Tuksal ve Belediye Başkanı Behçet Uz tarafından yangın arazisini Fuar’a çevirmek için İzmir’e davet edilmiş ve 25 yıl İzmir Enternasyonal Fuarı Müdürlüğü’nde bulunmuştur. Kuruluş sırasında Sanayi-i Nefise’den tanıdığı ünlü mimarların Kültürpark’ın imarında çalışmasına vesile olmuş, 1985’te ölmüştür.

(7)  F.Örel, C.Çeçen; “1939 İzmir Beynelmilel Fuarı”, Arkitekt, Cilt: 1939 Sayı: 1939-09-10 (105-106), s.198-207. (Erişim 16.06.2023)

(8) Age.

(9) M.Kıray; Örgütleşemeyen Kent:İzmir, Bağlam Yayınları, İstanbul, 2018.