Hablemitoğlu cinayetinde son perde kapandı mı?

Hablemitoğlu davasından tahliye edilen Nuri Gökhan Bozkır'ın firar etmesini değerlendiren Şengül Hablemitoğlu, 'davaya bir laubaliliğin hakim olduğunu' söyledi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Akademisyen Necip Hablemitoğlu cinayeti AK Parti iktidarında faili meçhul kalan en büyük cinayetlerden biri olarak kaldı. Bu cinayetin ardındaki sis perdesi 2015 yılında Nuri Gökhan Bozkır adlı eski bir özel kuvvetler subayının yaptığı açıklamalar ile aralanmaya başladı. Bozkır daha sonra ayrıntılandırdığı açıklamalarında Hablemitoğlu cinayetinin Genel Kurmay'a bağlı Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda Albay Levent Göktaş’ın başında bulunduğu bir grup subay tarafından işlendiğini iddia ediyordu.

Bozkır bu iddiasını bulunduğu Ukrayna’da gazetecilere ayrıntılı olarak aktardı. Bozkır, cinayetin, Albay Levent Göktaş’ın yönlendirmesi ile yine aynı birimde görevli Tarkan Mumcuoğlu tarafından işlendiğini ileri sürüyordu. Bozkır, 2022 yılının ocak ayında yakalanarak Türkiye’ye getirildi. Bozkır'ın yakalandığını bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan duyurdu. Bu olaydan sonra yurtdışında bulunan Levent Göktaş ise Bulgaristan’da yakalandı ve 16 Aralık 2022 tarihinde Türkiye’ye iade edildi.

Cinayetin aydınlanacağına ilişkin ilk defa bir umut belirmişti. Fakat görülen duruşmalardan sonra, cumhurbaşkanlığı seçiminin hemen ardından, 19 Mayıs'ta Hablemitoğlu cinayeti davasında yargılanan bütün sanıkların tahliye edildiği haberi gündeme düştü. Bozkır dahil bütün sanıklar delil yetersizliği iddiası ile serbest kalmıştı. Ancak Bozkır’ın IŞİD’e patlayıcı götürdüğü iddiası ile yargılandığı bir başka dava daha vardı. Bozkır o davadan dolayı 22 yıl hapis cezası almıştı. Fakat daha yakalama kararı çıkmadan Bozkır’ın kaçtığı anlaşıldı.

Bugün ise sanıkların yargılandığı davanın Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi'nde üçüncü duruşması var.

Bozkır’ın firar ettiğinin anlaşılmasının ardından Necip Hablemitoğlu’nun eşi, akademisyen Şengül Hablemitoğlu ile yaşanan bu süreci konuştuk.

Şengül Hablemitoğlu, firar etmiş sanıkların serbest kaldığını ve mahkemenin firar etme ihtimalini öngörebileceği birinin salıverildiğini söyledi. "Necip Hablemitoğlu’nu kimlerin öldürdüğüne dair bir öngörünüz var mı?" sorusunu yanıtlayan Şengül Hablemitoğlu, "Var tabii ki..." dedi.

'MAHKEMENİN FİRAR ETME İHTİMALİNİ ÖNGÖREBİLECEĞİ BİRİ SALIVERİLİYOR'

Nuri Gökhan Bozkır’ın itiraflara başlaması ve ardından Ukrayna’da yakalanıp Cumhurbaşkanı'nın duyurusu ile Türkiye’ye getirilmesi sürecinden sonra “delil yetersizliği” gerekçesi ile bırakılması sürecinde sizce neler değişmiş olabilir?

Açıkçası bunu bilmemiz mümkün değil. Bu soruyu benim yerime ilgililere yöneltmek daha doğru bence. Şöyle ki, 20 yılda ne değişmemiş ya da değişmiş, değişmiş mi, ne olmuş bizim bunu takip edecek bir yeteneğimiz yok. Kısaca şunu söyleyebilirim, suikast ve ardından Türkiye’nin yaşadığı pek çok süreç, bir şekilde çeşitli spekülasyonlarla bu cinayetle ilişkilendirildi. Hem insanlar sadece durdukları yerden bakarak değerlendiriyorlar/yorumluyorlar ya da yönlendiriyorlar hem de cinayet siyaseten bir araç oluyor. Suikastın ardından sürecin öznesi hiçbir zaman Necip Hablemitoğlu olmadı. Şimdi de öyle. Dava diye bir şey izliyoruz, içinde önemsediğimiz şeyler olan bir iddianame var. Tanıklıklar var, benim ifadelerim var. Bunlar dikkate alınmıyor. Örneğin, ilginç bir ilişkiler ağı var. Yoğun bir iletişim trafiği var. Ve dava sürecinde bakıyoruz; sürekli para konuşuluyor ancak, aynı zamanda iyilikseverlik, itibarlı olmak, hayır yapmak ve vatanseverlik vs. de konuşuluyor. Bu arada ne zaman dava gündeme gelse, bana hakaret mailleri gelmeye başlıyor. Savcılığa bildiriyoruz, sonuç yok. Trajikomik her şey, sanıklar tanıkları cümle aralarında tehdit ediyor falan. Bağlamdan koparılıp özellikle tuhaf şeyler konuşuluyor ki, bütün olarak durum ve geldiğimiz yer değersizleşiyor. Firar etmiş insanlar serbest kalıyor, mahkemenin firar etme ihtimalini öngörebileceği biri salıveriliyor. Öyle bir ara karar çıkıyor ki, neredeyse beraat kararı verilmiş çoktan. Yani ben ezcümle şöyle söyleyeyim, genel olarak, tüm unsurları ile davaya bir laubalilik hakim.

Necip Hablemitoğlu’nun öldürülmesine ilişkin, Nuri Gökhan Bozkır gazetecilere verdiği röportajlarda kendisinin cinayeti işlemediğini ancak kamuda görevli kişiler tarafından kendisine keşif görevi verildiğini söylemişti. Bir takım itirafların olmasına, savcılığın da belirttiği üzere Bozkır ve diğer kişiler hakkında aleyhe bir dizi deliller olmasına rağmen tahliye edilmelerini hukuken değilse de mağdur taraf olarak nasıl değerlendirirsiniz?

Hukuken de değerlendiririm de avukatım şimdi ‘’Aman Hocam böyle şeyler söylemeyin’’ der ve beni uyarır. Mağdur taraf olarak bizimle aleni dalga geçenlerin tümüne ve bu duruma emeği geçenlere iki cihanda (varsa eğer) en içten ‘’sevgilerimizi’’ gönderiyorum. Bunu hak ediyorlar. Necip Hablemitoğlu öldürüldüğü için ne kadar pişmandır, mahkemede neredeyse yapılan savunmalar da dahil suçlu çıkarıldı. Biz de ailesi olarak ‘’Pardon mağdur ettik sizi ya, yeter ki siz üzülmeyin. Mağdur olmayın vazgeçiyoruz biz’’ diyeceğiz. Bir adım sonrası özür dileyin de denebilir bize. Ülke böyle bir hukuk düzenini, fazlası ile hak ediyor. Ölmeyin ve öldürtmeyin kardeşim kendinizi!...

 

'MAHKEMEDE TANIKLIK EDİP DOĞRUYU SÖYLEMEYENLER OLDU'

Daha geriye gidecek olursak, Necip Hablemitoğlu’nun öldürülmesine ilişkin hep üç senaryo konuşuldu. Bunlar arasında MİT müsteşarlığı en çok tartışma yaratan senaryolardan biriydi. Siz Hablemitoğlu’nun o dönem MİT müsteşarlığıyla ilgili konuşmalarına tanık oldunuz mu?

Böyle bir şeye doğrudan tanık olmadım. Ben bu konunun hem özellikle yayıldığını düşünüyorum, hem de bazı şeylere bir zemin hazırlandığını da düşünüyorum. Ayrıca bu konuda irtibata geçenler olduğu da belli, kendisine bunu sunanların, bunun için ilişkiler içinde olanların bulunduğunu biliyoruz. Bunların ne ölçüde samimi/gerçek olduklarını, ne için böyle bir telkin içinde olduklarını bilmek mümkün değil. Bu kişilerin bir kısmının ifadeleri de alındı ancak, bu süreci bilip de suskunluğu tercih edenler olduğu belli. Susmak, bir konfor alanı yaratıyor tabii. Necip Hablemitoğlu’na bu konu ile gelinerek bir şekilde ilişki kurulmaya çalışıldığını da düşünüyorum. Çünkü mahkemede tanıklık edip doğruyu söylemeyenler oldu. Başka tanıklar da olacaktır, onlara dair de çok net olarak söyleyeyim yıllardır olduğu gibi yanıltacaklardır. Gerçi hep hastalık mazeretleri var tanıklık için. Belki de tanıklık etmezler.

Sizin, aradan geçen bunca yıldan sonra, gelişmelere bakarak bugün bu cinayetin işlenmesinin arkasında hangi sebeplerin olduğuna ilişkin bir kanaatiniz oluştu mu?

Benim bir kanaatimin oluşmaması mümkün değil tabii ki. Nedeninden çok sonrasındaki ilgisizlik ve soruşturmanın ört bas edilmesi, 15 Temmuz 2016 sonrasında soruşturmanın bir savcı bulabilmesi, bir iddianamenin hazırlanabilmesi ve şimdi bu duruma gelinmesi de fail(ler)e ve işbirliklerine dair çok şey söylüyor. Ortada bir suç ortaklığı var.

2002 yılından itibaren seyreden gelişmeler ışığında, kesin bir sonuca varmak mümkün görünmese de şüphelilerin ifadelerini/itiraflarını dikkate alıp parçaları birleştirdiğinizde Hablemitoğlu’nu kimlerin öldürdüğüne dair bir öngörünüz var mı?

Var tabii ki...