İstiklal Caddesi'nde virüs tedirginliği

Her zaman kalabalık olan Taksim Meydanı ve İstiklal Caddesi'nde tedirginlik hakim. Ünlü markaların mağazaları bomboş. Dönerci Kubbettin Yılmaz, işlerin kötü gittiğini anlatıyor. Halep Pasajı'nda takı satan Aygül Gezici, bazen tüm gün 20 TL kazandığını anlatıyor. Midyeci Mehmet Çiçek, “Yarın ne olacağını bilmediğimiz için yarına hazırlık da yapamıyoruz" diyor. Meyhaneci esnafı ise işlerin kötülüğü nedeniyle devletten vergi muafiyeti istiyor.

Google Haberlere Abone ol

İSTANBUL - 'Salgın' (Contagion) filminin bir yerinde şöyle bir cümle geçiyor: “Herkes bilene kadar kimse bilmesin.” Çin’de başlayan Korona virüsü şu an tüm dünyada yayılmış durumda. İstanbul sokaklarında dolaşırken gördükleriniz şu an İtalya’da, Almanya’da ya da dünyanın başka bir ülkesinde de yaşanıyor. Korkunç bir aynılık… Virüs ne kadar saklı tutuldu bilinmez ama şu an herkes biliyor.

İstiklal caddesinde öbek öbek maske takan insanlar var. Yüzler tedirgin. Herkes birbirine şüpheyle bakıyor. Bir turist kafilesinin, ellerine dezenfektan yapmak için halka halinde toplandıklarını görüyorum. Fotoğraflarını çekerken gülümsüyorlar.

Distopya uzak gelecekte yaşanacak bir takım fantastik korkunçluklar gibi gelirdi. Ne ara içine düştük? Bu hissiyat biraz sersemletici. Devletler, sınır politikaları, ekonomi, kamu hayatının bağlı olduğu kurumlar, sağlık “sektörü” gibi çoğu şey bozguna uğramış durumda. Dünyanın çoğu yerinde kentlerin ışıl ışıl olduğu caddeler, meydanlar bomboş. Taksim Meydanı da… Sıkılan insanların doluştuğu AVM’ler de keza. İnandırıcı olmayan tarafı bu kadar kısa sürede dünya düzeninin tekleyeceğine tanıklık ediyor olmak. Bunun yanında virüsün devletlere militer bir yapı kazandırmada yardımcı olacağını düşünenler de var.

‘YERİ GELİYOR BURADAN KAZANDIĞIM 20 LİRAYI EVE GÖTÜRÜYORUM’

Yapı Kredi Yayınları’ndaki kasiyer dahi eldivenli. Market değil, eczane değil, kitapçı… Tuhaf gözükse de bu noktada olması gereken de bu zaten.

Ünlü markaların mağazaları bomboş. Çalışanlar konuşmuyor. Yetkiliye yönlendiriliyorum. Yetkili de mağazayı dezenfektan ettiklerini, bilgiler doğrultusunda kendilerini koruduklarını anlatıyor. Yanındaki iki çalışan ve ben dinliyoruz.

Beyoğlu Sineması kapatıldı. Pasajın içinde takı satarak geçimini sağlayan Aygül Gezici, korktuğunu, aslında tezgahı açmak istemediğini söylüyor. “Küçük esnafız. Yeri geliyor buradan kazandığım 20 lirayı eve götürüyorum. Başka bir yerden gelirimiz yok ki…”

İstiklal Caddesi'ndeki bir dükkanda döner kesen Kubbettin Yılmaz, işlerin 1 haftadır düştüğünü söylüyor. Son iki gün ise iyice kötüleşmiş. “Çalışanların elinde olsa inan bana hemen kapatırlar. O kadar insan var. Hangisinden korunacağız ki?”

‘CİDDİ BİR SORUN VAR, CİDDİ ÖNLEMLER ALINMALI’

Balık Pazarı’nda midye satan Mehmet Çiçek, “Dün pazardı. Hiç iş yoktu” diyor ve şöyle devam ediyor: “Yarın ne olacağını bilmediğimiz için yarına hazırlık da yapamıyoruz. Üsküdar’dan geliyorum. Bugün Marmaray tıklım tıklımdı. İnsanlar binemedi. Orada bir hastalık olsa olduğu gibi herkes hastalanacak. Şu an İstanbul’da önlem diye bir şey yok! Çoluk cocuk var. Eve gidince elimizi yüzümüzü yıkıyoruz ama yetmez ki…”

7- 8 meyhane esnafının sohbetine denk geliyorum. Bir haftadır yüzde 30 kapasiteyle çalıştıklarını söylüyorlar. “Kapatamayız, kira var” deniliyor. “Devletin bir şey yapması lazım… 1 ay mı? Tamam, sorun yok ama vergi, kira istemesinler. Esnafa destek olunsun. En azından ne yapacağımızı biliriz. İşçi de ne yapacağını bilir. Sağlık hepimizin için geçerli… Ciddi bir sorun var ortada. O yüzden de ciddi önlem alınmalı.”

Bindiğim taksici 15 dakikada bir limonlu su içtiğini söylüyor. Maskesini, dezenfektan malzemelerini, limonlu su karşımını gösteriyor. Kapı kollarının temiz olduğunu söylüyor. Başak burcu olduğunu belirtiyor. Burçlardan anlamadığımı söyleyince “Titiz adam” olduğunu ekliyor. Taksi müşterileri de azalmış ama “İşçiyim mecbur” diyor…

Eve varış… Uçağın iniş anlarında yukardan, hayranlık ve endişeyle binlerce hikaye olarak gördüğüm şehirlerdeki evlerin, hayatta kalmak için yaşam odalarına dönüşeceği hiç aklıma gelmezdi. Geldiğimiz nokta çok iç açıcı değil. “İlaç bulundu” haberini vereceğimiz günlerin bir an önce gelmesi gerek.