Bilal Erdoğan: Devletin vakıfların kasasına para aktarması imkansızdır

Bilal Erdoğan, 3-6 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek Etnospor Festivali için, "Ne olur beni sevmiyorsanız bana rağmen bile gelin" derken, Okçular Vakfı'na kamu kurumlarından kaynak aktarıldığı iddialarına ilişkin ise, "Devletin herhangi bir vakfın kasasına para aktarması imkansızdır," ifadelerini kullandı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın oğlu ve Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı Bilal Erdoğan, CNN Türk'te Ahmet Hakan'ın konuğu oldu. Erdoğan, 3-6 Ekim tarihleri arasında Atatürk Havalimanı'nda düzenlenecek olan Etnospor Kültür Festivali hakkında açıklamalarda bulundu.

Erdoğan, festival için "Ne olur beni sevmiyorsanız bana rağmen bile gelin" derken, Okçular Vakfı'na kamu kurumlarından kaynak aktarıldığı iddialarına ilişkin ise, "Devletin herhangi bir vakfın kasasına para aktarması imkansızdır. Malazgirt anmalarında Kültür ve Turizm Bakanlığı'na 'Konser verilmesi gerekiyor, yapın' dedik; Ulaştırma Bakanlığı’na 'Buranın yolunun halledilmesi gerekiyor, yapın' dedik; Milli Parklar Genel Müdürlüğü'ne 'Burayı park alanı yapın' dedik. Harcanan paralar Malazgirt etkinliklerinin yapılması için kurumların bizimle yaptığı protokol çerçevesinde kendi harcadıkları miktarlar" ifadelerini kullandı.

Erdoğan, birçok sivil toplum kuruluşunun devlet desteği aldığını söylerken, "Devlet desteği olmadan dünyanın neresinde yaşayabilmiştir kültür sanat? Bu gibi konularla ilgili devletin bu kurumlara destek olması kadar normal bir şey yok. Türkiye'de futbolun arkasında devletin olmadığını düşünelim, futbolu konuşabilir miyiz? Türkiye buna önem veriyor ve destek oluyor" açıklamasında bulundu.

'TÜRKİYE'DE FUTBOLUN ARKASINDA DEVLET OLMADIĞINI DÜŞÜNELİM, FUTBOLU KONUŞABİLİR MİYİZ?'

Bilal Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle oldu:

"Devlet, bazı sivil toplum kuruluşlarına kamuya yararlı dernek statüsü veya vergiden muaf vakıf statüsü verir. Bunu neden yapar? Der ki 'ben sana bu statüyü vererek sen kamu hizmetini ikame etme yetkisine benim nezdimde sahipsin. Yani ben sana hizmet edeceğim alanlarda ortak proje sağlayarak destek veririm'. Neden, özellikle topluma dokunan konularda, insanı ilgilendiren konuda devlet ne yapıyor, sosyal hizmet uzmanıyla bir mağduru muhatap ediyor. Ama işin bir de gönüllülerini oraya sevk edebildiğiniz zaman, onların enerjisinin devlete eşlik etmesi dünyanın her tarafında uygulanan meseledir. Kültür-sanat alanı da böyledir, devlet desteği olmadan dünyanın neresinde yaşayabilmiştir kültür sanat? Bu gibi konularla ilgili devletin bu kurumlara destek olması kadar normal bir şey yok. Türkiye'de futbolun arkasında devletin olmadığını düşünelim, futbolu konuşabilir miyiz? Türkiye buna önem veriyor ve destek oluyor.

'DEVLETİN HERHANGİ BİR VAKFIN KASASINA PARA AKTARMASI İMKANSIZDIR'

"Okçular Vakfı yıkılmış, yok olmuş, bizim kültürümüzün önemli bir köşe taşı olan bir yerin ihya edilmesiyle başladı. Bir yıkık minare vardı, bir de eski mutfağın duvarları vardı. Oradan yükseldi. Devlet burayı, buraya sahip çıkacak birilerine havale etmek durumunda. Buraya inanan, tarihine, misyonuna inanan birilerine veriyor burayı. Kaynak aktarma değil bunlar, mesela ben diyorum ki turnuva düzenleyeceğim. Kulüpleri bu kadar özel bir mekana getiriyoruz. Bütün bunlar yapılırken diyoruz ki 'gelen sporcularımızın yeme-içme hizmetini sağlar mısınız?'. Bu tür hizmetler. Temizlik güvenlikle ilgili personel koydu belki kendi kurumunda. Para yok. Devletin herhangi bir vakfın kasasına para aktarması imkansızdır. Ortak hizmet protokolü denen mevzuatta karşılığı olan mesele var. Kamu kurumu, kamuya yararlı kurumla ortak proje yapılabilir. Diyelim ki para harcanacak iş var, idare doğrudan kendisi yapar. Bunların hepsinin mevzuatı, kanunu var.

"Türkiye'de bizden önce vakıflar bu iş için kullanılmış, istismar edilmiş. Adı vakıf olan kurumların bazılarının sorgulanması gerekiyor. Ne olur insanlar sorgulasın? Bizle ilgili her şeyi üreten insanlar, o derneklerin ne vakıfçılık yaptığını sorgulasın.

'TÜRKİYE'NİN LİDERİNİN OĞLUYUM DİYE HİÇBİR ŞEY YAPAMAYACAK MIYIM?'

"Mesela bir dernekte şunu tartıştık. Filanca hesabımıza şu kadar para yatırmış.Bunu geri verelim mi. Çünkü filancanın şöyle şöyle beklentileri olabilir. Ben bana bağış yapan insanların ne düşünerek bağış yaptığını bilemem ki. 17-25 Aralık'ta 1 tane zimmet ithamı yok. Herhalde o olsaydı, 17-25 Aralık'ın polisleri, savcıları bunu bu işin içine koyardı. Ben Türkiye'nin liderinin oğluyum diye hiçbir şey yapmayacak mıyım? Ben birisinin bir işini çözmek için bir kuruş alıyorsam bu rant amacıyladır. Devletin buna karşı önlemi mal beyanıdır. Ben 5 yıllık süreden daha kısa sürede bu mal beyanını verdim.

"Ben 10 yıldır restoran işi yapan birisiyim. Amcam ve eniştemle ortak olduğum bir inşaat işi var. Bir ara gemi yapıp sattık ama şu an restoran ve inşaat sadece. Benim için tatmin edici bir para kazanıyorum.

'ŞU GÜZEL İŞLER SIĞ MESELELERE KURBAN OLUYOR, BUNA ÇOK ÜZÜLÜYORUM'

"Meral Akşener'in bahsettiği mesele Malazgirt anmalarıyla ilgili bir mesele. Bir Okçular Vakfı olarak kalktık ve bu mesele önemli dedik, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na sahne kurulması ve konser verilmesi gerekiyor, siz bunu yapın dedik. Ulaştırma Bakanlığı, buranın yolunun halledilmesi gerekiyor, siz bunu yapın dedik. Milli Parklar Genel Müdürlüğü'ne burayı park alanı yapın, burası sizin işiniz, siz yapın dedik. Bu bahsedilen miktarlar bize aktarılıp bizim harcadığımız miktarlar değil. İlgili kurul ve kuruluşların Malazgirt etkinliklerinin yapılması için bizimle yaptığı protokol çerçevesinde kendi harcadıkları miktarlar. Oraya yapıyorlar. Şu güzel işler siyasetin sığ meselelerine kurban oluyor, buna çok üzülüyorum.

Aktif siyasette yer almak istemiyorum. Siyaset ailemize yük oldu, iftiraları getirdi. Şuna inandım bu süreçte, Türkiye'de sivil toplumun güçlenmesi için çalışayım. Siyaset toplumun sinyallerini takip ederek gerekeni yapar. Kişisel olarak kendime siyaseti hedef olarak görmüyorum.

Eğer ben Türkiye'nin Cumhurbaşkanı'nın oğlu olmasaydım yaptığım işe bu kadar destek çekemezdim. Meral Hanım'ın o lafı bile ilgi çekiyor. Bir kısım hep menfi ilgiyle yaklaşıyor, insaflı insan şu yapılan işi beğenmez mi ya? 'Ne olur beni sevmiyorsanız bana rağmen bile gelin' dedim ben.

"Cumhurbaşkanı'mızla çok sık görüşemiyoruz. Ben şimdi arayıp da gündeminde yer açmak istemiyorum. Herhalde 2-3 haftada bir kere görüşüyoruz. Ankara'da bir saat fazla geçirmemeye çalışırım." (HABER MERKEZİ)