Dört sağlıkçının tutuklanmasına tepki: Cenevre Sözleşmesi var

Cizre'de biri doktor dört sağlık çalışanı sokağa çıkma yasaklarında hastaları tedavi ettikleri için önce gözaltına alındı sonra tutuklandı. Sağlık çalışanlarının yargılandığı davaya gizlilik kararı getirildi. Sağlık örgütleri ise tutuklamalara tepki göstererek Cenevre Sözleşmesi'ni hatırlattı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Şırnak'ın Cizre ilçesinde 2015 yılındaki sokağa çıkma yasakları sırasında hastaları tedavi ettikleri için 3 sağlık çalışanı ve 1 doktor 'silahlı terör örgütüne üye olmak' suçlamasıyla önceki gün tutuklandı. Sağlık çalışanlarının bu gerekçeyle tutuklanması tepkilere neden oldu.

Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ortak bir açıklama yaparak, tutuklanan sağlıkçıların derhal serbest bırakılmasını istedi. Konu Meclis gündemine de taşınırken sağlıkçıların tutuklanması daha önce yine Cizre'ye gitmek istedikleri için 14 sağlık çalışanı hakkında açılan davayı hatırlattı.

'İNSAN HAYATI EN YÜCE DEĞERDİR...'

Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Biçer, hekimlerin meslek hayatına başladıklarında din, dil, ırk, siyasi düşüncesi hiçbir ayrım gözetmeksizin hastaları tedavi etmeleri gerektiğine dair Hipokrat yemini ettiklerini hatırlatarak hekimlere karşı yapılan bu tip uygulamaların doğru olmadığını söylüyor. “Çünkü insan hayatı en yüce değerdir” diyen Biçer, şunları söylüyor: “İnsan hayatını korumak için çalışan meslek mensupları oldukları için hekimler de bu yemine uygun davranmak ve dolayısıyla da mesleklerini icraa ederken mutlaka ve mutlaka insanları iyileştirmek görevini öne alırlar. Cenevre Sözleşmesi savaşlarda önceliği kişilerin üzerlerinde taşıdıkları üniformalar değil, bu tedavi hizmetine acil olanların önceliği olduğunu ve hekimlerin kimsenin üniformalarına bakmaksızın yalnızca sağlığın uygunluğunu yerine getirmesini öğütler. Cenevre Sözleşmesi savaş, çatışma dönemlerinde dahi herkesin yaşam hakkını güvence altına almak için hekimlerin, sağlık kurumlarının korunması gerektiğini ve onların serbestçe mesleklerini icraa etmesi gerektiğini söyler.”

Biçer, sağlık emekçilerinin tutuklanmalarına gerekçe oluşturan iddiaların suç unsuru olmadığını belirterek, şöyle devam etti: “Kim olursa olsun bir hekimi, birilerini tedavi ettiği için tutuklamak asla ve asla kabul edilemez. Ne İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, ne Cenevre Sözleşmesi ne de bizim bu konudaki yaşamla ilgili, inançlarımızla ilgili temel değerlerine bakarsak hepsinde yaşam hakkının öncelikli olduğu, korunması gerektiği vurgulanmıştır. Dolayısıyla da bir hekimi bundan dolayı tutuklamak hiçbir şekilde kabul edilemez. Hekimler bu süreçte acil durumda olan insanları tedavi etmek dışında başka yol izleyemezler.”

'SAĞLIK EMEKÇİLERİNİN DOKUNULMAZLIĞI VARDIR'

SES Eş Genel Başkanı Gönül Erden de, sağlık çalışanlarının görevlerini yerine getirdikleri için yargılandıklarını söyleyerek bunun kabul edilebilir bir durum olmadığını söyledi. Erden, tutuklanmalara tepki göstererek şöyle konuştu, “Önümüze gelen hastaya, yaralanan, kim olduğuna cinsiyetine kimliğine inancına, rengine, diline, dinine hiçbir şeyine bakmaksızın işimizi yaparız. Onu yaşatmak için çaba sarf ederiz. Bizim görevimiz bu. Mesleki etik bunu söylüyor. Evrensel değerler bunu söylüyor. Daha önce de bunu denediler. Cizre'ye gidip yaralıları almak için yola çıkan arkadaşlarımız tutuklandı, sonra beraat ettiler. Çünkü bu bir suç unsuru olamaz, oluşturamaz. Biz de böyle bir şeyi kabul edemeyiz. Şimdi de aynı durum söz konusu. Uluslararası Cenevre Sözleşmesi çok net bir şekilde sağlık emekçilerinin savaş zamanında, çatışmalı ortamlarda bile görevlerini yapmaları için özel bir koruma getirmiştir. Sağlık emekçilerinin dokunulmazlığı vardır. Savaşta ve çatışmalı bölgelerde kendi işini yapmaları için çok net bir şekilde tarif edilmiştir” dedi.

Sağlıkçı tutuklanmalarının uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu söyleyen Erden şöyle devam etti: “Bugün bu yargılama ve tutuklanmayla aslında mevcut hukuk sistemi suç işliyor. Mevcut hukuk sistemi Türkiye Anayasası'na da uluslararası sözleşmelere de aykırı hareket ediyor. Onların cephesinden suç işliyorlar. Şunu net ifade edelim: Bunu yapmaya devam edeceğiz. Bizim işimiz insanları iyileştirmek, insanlara yardım etmek. Bunu her koşulda da yapmaya devam edeceğiz. Bunun suç olduğunu asla kabul etmedik ve etmeyeceğiz de. Bu arkadaşlarımızın da sonuçta beraat edeceklerine eminiz. Bir kez daha maalesef hukuk geç tecelli edecek.”

KONU MECLİS GÜNDEMİNDE

HDP Şırnak Milletvekili Nuran İmir ise sağlıkçıların tutuklanmasını Meclis gündemine taşıdı. İmir, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'e soru önergesi vererek sağlık çalışanlarının neden tutuklandığını sordu.

CİZRE'YE GELEN HEKİMLER İÇİN DE DAVA AÇILMIŞTI

Cizre’de sokağa çıkma yasaklarının sürdüğü 2016 yılında bir bodrumda ambulans bekleyen yaralılar için TTB ve SES üyesi 9 hekim ve 4 hemşire yola çıktı. Grup İdil’de durduruldu. Polisler, hekimlerin ‘eylemci’ olduğunu söyleyerek araçlarının Cizre’ye geçişlerine izin vermedi. Daha sonra 9 sağlık çalışanı hakkında Mardin 3'ncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı. 19 sağlık çalışanı hakkında açılan davada ikinci duruşmada beraat kararı verilmişti.

CENEVRE SÖZLEŞMESİ NE DİYOR?

Cenevre Sözleşmesi bu durumdaki sağlıkçılarla ilgili ne diyor? Türkiye'nin taraf olduğu Cenevre Sözleşmesi'nde hekimler için birçok ilkeye yer veriliyor. Sözleşmede, çatışma ya da savaş döneminde sağlıkçıların 'gecikmeden ve ayrım yapmadan asker ya da sivil tüm yaralı ve hastaların toplanması ve sağlık kurumuna ulaştırılması için gerekli önlemleri alması' ve 'sadece tıbbi temelde ayrım yapmaları tarafların yaralı ve hastaların bakımı için, pratik antlaşmalar yapma ve destekleme konusunda işbirliği yapmaları' isteniyor.

Sağlık hizmetinin engellenemeyeceği belirtilen sözleşmede, "Tıbbi personel, yaralanan kişilere tıbbi etik doğrultusunda tıbbi bakım sağladıkları ya da tıbbi etik ilkelerine aykırı tıbbi davranışı reddettikleri için cezalandırılmaz" deniyor.

Ortak açıklama: Yaşam hakkı kutsaldır

TTB, TİHV ve SES tarafından konuyla ilgili yapılan ortak açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"Öncellikle vurgulamak isteriz ki hem yasalarımızda hem de uluslararası hukukta tutuklama bir zorunluk değil, başvurulması gereken istisnai bir durumdur. Adresleri belli, işyerleri bilinen 3’ü kamuda çalışan, çağrılmaları durumunda her an ifade verebilecek konumda olan sağlık çalışanlarının adli kontrol uygulamasına dahi ihtiyaç duyulmadan ailelerinden ve hastalarından koparılarak tutuklanmaları kabul edilemez. Avukat görüşmelerinden ve mahkemedeki sorgulamalardan edinilen bilgilere göre tutuklanma gerekçeleri sokağa çıkma yasaklarının sürdüğü 2016 yılında sağlık hizmetine erişimin engellendiği ve neredeyse imkansız olduğu koşullarda, yaralı olarak başvuran '10 yaşlarındaki bir çocuğa' sağlık hizmeti sunma iddiasıdır. Bizler yaşamdan yana olan mesleğin mensupları olarak yaşam hakkının en kutsal hak olduğuna inanıyoruz. Bir “değer” olarak gördüğümüz sağlık hizmet sunumu “değer” olmasını her koşulda her insanı yaşatma çabasından almaktadır. Bu nedenle savaş veya çatışma alanlarında dahi bizlere ihtiyaç duyan herkese, her yerde gerekli sağlık hizmetini sunma sorumluluğumuz vardır. Varoluş sebebimiz olan iyileştirme ve yaşatma hizmetinden dolayı bırakın tutuklanmayı yargılanmayı dahi kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz."