Mehmet Şanver: 15 Temmuz'da Efkan Ala'nın uçağının kalkış hazırlığını iptal ettim

15 Temmuz'da darbecilerin kızının düğününü bastığı Korgeneral Mehmet Şanver, aynı gece Erzurum'da kalkış hazırlığı yapan uçaklar olduğunu söyledi. Tuğgeneral Recep Ünal'a kalkış için hazır bekletmeyi iptal emri verdiğini belirten Şanver, "Daha sonra ceride kayıtlarından bu uçakların, dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın uçağına yönelik kaldırılma faaliyeti olduğunu öğrendim" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - 15 Temmuz darbe girişimi sırasında, Moda Deniz Kulübü'nde basılarak üst düzey komutanların kaçırıldığı düğünün sahibi emekli Korgeneral Mehmet Şanver, Akıncı Üssü davasında müşteki sıfatıyla ifade verdi.

Darbe girişimini öğrendikten sonra Eskişehir Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi'nde (BHHM) nöbetçi olan davanın sanıklarından Tuğgeneral Recep Ünal ile görüşüp talimatlar verdiğini söyleyen Şanver, bir görüşmede Erzurum'daki uçakların kalkış için hazırlık yaptığını öğrendiğini belirtti. Kalış için hazır bekleme (scramble) işlemini iptal ettiği aktaran Şanver, "Daha sonra ceride kayıtlarından bu uçakların, dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın uçağına yönelik kaldırılma faaliyeti olduğunu öğrendim" dedi.

15 Temmuz darbe girişiminin komuta merkezi olan Akıncı Üssü’nde yaşananlara ilişkin davanın duruşması, Ankara 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Sincan Cezaevi yerleşkesindeki salonda görüldü.

Duruşmada, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında kaçırılan üst düzey komutanların müşteki sıfatıyla beyanlarının alınmasına devam edildi. Eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Abidin Ünal'ın ardından, darbe girişimi gecesi kızının Moda Deniz Kulübü'ndeki düğünü basılan emekli Korgeneral Mehmet Şanver ifade verdi.

'EMİRLERİN KAYIT EDİLMESİNİ EMRETTİM'

Mehmet Şanver, darbe girişimini öğrendikten sonra dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal ve orada bulunan generallerle birlikte kriz masası oluşturduklarını ve karşı faaliyetleri telefonlarla organize ettiklerini söyledi.

Şanver, "Eskişehir Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi'nde (BHHM) nöbetçi olan (davanın sanıklarından) Tuğgeneral Recep Ünal ile sürekli görüşüp talimatlar verdim. Sürekli emirlerin cerideye (kayıt defteri) kaydedilmesi konusunda ikaz ettim. Emir veren emir alan komutanların cerideye kayıt edilmesi için emir veriyordum ve Recep Ünal da 'Başüstüne' deyip uyguluyordu" dedi.

'EFKAN ALA'NIN UÇAĞINA YÖNELİK KALDIRILMA FAALİYETİ OLDUĞUNU ÖĞRENDİM' 

BHHM'deki Recep Ünal ile bir görüşmesinde Erzurum'daki uçakların kalkış için hazırlık yaptığını öğrendiğini belirten Şanver, şunları söyledi:

"Emrimiz kesindi. Bizden izin almadan uçuş yapmak yoktu. 'Nereden çıktı bu scramble' (kalkış için hazır bekletme) dedim. Hava Kuvvetleri Harekat Merkezi'nden alınmış, Mutlu general aramış galiba, cerideden öyle okudum ben. Ancak bana onu söylemedi. 'Derhal iptal ediyorsun scramble. İptal et duyacağım' dedim. O 'Scramble iptal' dedi. Ben de duydum telefonda. Daha sonra ceride kayıtlarından bu uçakların, dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın uçağına yönelik kaldırılma faaliyeti olduğunu öğrendim."

Bir süre sonra Recep Ünal'ın telefonuna çıkmadığını ve Albay İsmail Ünal ile konuştuğunu ve emirleri onun aracılığıyla verdiğini anlatan Şanver, "Kriz masasında kaleme aldığımız 5 emri Albay İsmail Ünal'a gönderip, 'bunu bir generalin emri ile yayınla' dedim. Emir, saat 00.11 sıralarında Recep Ünal imzasıyla yayınlamış" diye konuştu.

'SEMİH TERZİ, EMRİME KARŞI ALBAYA KÜFÜR ETMİŞ' 

Bu faaliyetler sırasında Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görevli darbeci general Semih Terzi'nin emrine ileten albaya hakaret ettiğini aktaran Mehmet Şanver, şöyle devam etti:

"Harekat merkezindeyiz, herkes orada, emir ortada. Diyarbakır'dan iki uçak istenmiş. Diyarbakır bana bağlı. Ama başka bir kuvvete uçak tahsis etme yetkisi daha üst seviyedeydi. Kimse karar vermeyince ben dedim ki 'Vermeyeceksiniz'. Çünkü uçuş bizim kontrolümüzde değil. Bu kararı verirken çok zorlandım. Ben darbeye karşı harekat yapan bir faaliyeti mi engelliyorum, yoksa darbeye destek amaçlı bir faaliyeti mi engelliyorum. 'Vermeyeceksiniz' dedim. Söyledim, ilettiler. Sonra tekrar ilettiler bana. Birliğinin ateş altında olduğunu söylüyor. Üstelik oradaki albaya küfür etmiş. 'Siz ne yapmak istiyorsunuz' diye. Ben de kararımda direttim. 'Hayır vermeyeceksiniz' dedim. Bizim kontrolümüz haricindeki faaliyetlere Hava Kuvvetleri olarak biz destek vermeyeceğiz. Sonra öğrendim Semih Terzi olayını ve rahmetli şehidimiz Ömer Halisdemir'in cansiperane görevini. Bu da bizim ayrıca tarihe düşecek notlar olarak geçti" ifadelerini kullandı.

'DÜĞÜNE GELEN ASTSUBAY GENERALİN SOL TARAFINDAN ATEŞ ETTİ'

Kızının düğününe yapılan baskını da anlatan Şanver, gelen darbeci askerlerin Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal'a, "Komutanım sizi korumaya geldik" dediklerini söyledi.

Şanver, "Komutana, 'Komutanım bunlar bizi korumaya geldiyse, biz burada çalışıyoruz. Dışarı çıkıp bizi dışarıda korusunlar' dedim. Komutan, 'Ben sizi çağırmadım, sizi buraya kim gönderdi' diye sordu. 'Emir böyle, yüksektir' diye karşılık verdi. Komutan, 'O zaman çıkıp bizi dışarıda koruyun' diye bizzat kendi koruma şefine emir verdi. Adam dinlemedi. Tartıştılar. Astsubay silahını çıkarttı, mermiyi namluya sürdü. Önce Güneykaya'ya yöneltti, sonra yanından, sol tarafından bir el ateş etti. 'Bizi zor kullanmaya mecbur etmeyin' dedi" ifadeleri kullandı.

'GELİN VE DAMADA DA SİLAH DOĞRULTMUŞLAR'

Bu sırada dışarı çıkmak isteyen general İsmail Güneykaya'nın bir astsubay tarafından engellediğini kaydeden Şanver, şunları söyledi:

"Düğün sahibi olmanın sorumluluğu ile Güneykaya'nın yanına gidip oturmasını istedim. Durumun ciddiyetini anladık. Olayın vahameti bir kat daha arttı. Bir ara emir subayına, 'Çocukları buradan uzaklaştırın' dedim. Daha sonra öğrendim; gelin damadın üzerine bile silah doğrultup, pointerlarla insanları tehdit etmişler. İyi ki görmedik. Ben beyaz gelinlik üzerinde pointer görseydim, o zaman olaylar farklı olurdu. O masum, dünyanın en masum işini yapan iki kişiye böyle haince davranabilecek kadar gözleri kararmış, bir zamanlar silah arkadaşı bildiğimiz insanlar, kimisi özür diliyor, 'Bunları size yaşattığımız için' diye, kimisi de tehdit ediyor. İyi ki bu direktifi vermişiz ve çocukları oradan uzaklaştırmışız."

'KURTULDUK AMA KİMDEN KURTULDUK'

Kaçırıldıktan sonra bir helikopterle İstanbul üzerinde gezdirildiklerini, bu süre içinde 6-7 farklı yere helikopterin iniş-kalkış yaptığını anlatan Şanver, sabah saatlerinde Akıncı Üssü'ne götürülüp, elleri ve ayakları bağlanarak bir odaya kilitlendiğini söyledi.

Şanver, "Sabah Akıncı'da tutulduğum odaya siyah takım elbiseli tümgeneral olduğunu söyleyen bir kişi girdi. 'Komutanım kurtuldunuz, geçmiş olsun' dedi" şeklinde konuştu.

"Kendi kendime 'Kurtulduk da kimden' diye sordum" diyen Mehmet Şanver, şu ifadeleri kullandı:

"Yani bir zamanlar törenle karşılandığım üste, silah arkadaşımız bildiğimiz üst komutanı, harekat komutanı, göz bebeğimiz pilotlardan mı kurtulduk. Düşman bölgesine düşsek, kurtaracaklarından zerre kadar şüphemiz olmayacak MAK timlerinden mi kurtulduk? Bizzat silah teçhizatını onayladığım, daha modern imkanlarla görev yapmasını sağlamaya çalıştığım, komutanları emanet ettiğim komutan korumalarından mı kurtulmuştuk? Kimden kurtulmuştum ben? Bu nasıl bir düşmanlıktı. Bu nasıl bir görev anlayışıydı? İnsanın kurtulduğuna bile sevinesi gelmedi."

'HERHALDE DÜNYA TARİHİNDE BÖYLE BİR KURTARMA YOKTUR'

Odadan çıktığında karşısında Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal'ı gördüğünü belirten Şanver, "Ben o ana kadar komutanın Akıncı'da olduğunu bilmiyordum. 'Geçmiş olsun' dedi. Ben de 'size de geçmiş olsun komutanım' dedim. 5 dakika sonra ikinci komutanımız Akın Öztürk geldi. Elinde makas. 'Geçmiş olsun Şanver' deyip kelepçeyi kesti. Makası almak istedim ayaklarımdaki kelepçeyi ben keseyim diye. Müsaade etmedi, eğilerek ayaklarımdaki kelepçeyi keserek, bizi kurtardı. Herhalde dünya tarihinde böyle bir kurtarma yoktur. Hava Kuvvetlerinin 3'üncü kıdemdeki adamı ilk iki komutanı tarafından kurtarılıyor. Böyle bir kurtarılma hikayemiz var" diye konuştu.

'ÜLKEMİZİN NELER YAŞADIĞINI O ZAMAN GÖRDÜK'

Akıncı Üssü'nden Akın Öztürk, Yaşar Güler, Abidin Ünal ile birlikte ayrıldıklarını belirten Şanver, "Yolda polis kontrol noktaları vardı. Önce bizi biraz sorguladılar. Anlam veremedim. Arabalarda 4 yıldızlı plaka var. Daha sonra memleketimizin başına neler geldiğini gördükçe, binaların hallerini, barikatları gördükçe ülkemizin neler yaşadığını o zaman gördük" dedi.

'DÜĞÜNE KATILACAĞINI BİLDİREN 4 GENERAL KATILMADI'

Daha sonra 6 generalle birlikte İstanbul'a geçtiklerini ve Sabiha Gökçen Havaalanı'nda ifade için alıkonulmasını anlatan Şanver, düğüne gelmeyen komutanlarla ilgili sorulan soruya, "Düğün sahibi benim, davetiyeleri ben verdim. Akın Öztürk düğüne gelmeyeceğini bildirdi. 75 generale davetiye verdim. Bunların 66'sı havacı general. Bunların 24'ü katıldı düğüne. Onlar katılacaklarını bildirdiler ve katıldılar. Katılmayacağını bildiren arkadaşlarımız da katılmadılar. Ama katılacağını bildirip katılmayan 4 general var. Bunlar Tümgeneral Kubilay Selçuk, Tuğgeneral Hakan Evrim, Tuğgeneral Emin Ayık ve Tuğgeneral Bekir Ercan Van. Sonradan da bunların darbede aktif olarak görev yaptıklarını gördük maalesef" şeklinde konuştu.

'DARBEDEN HABERİM YOK DİYENLER KOMUTANIN ELİNİ BAĞLIYOR'

İfadesinin ardından şikayetçi olduğunu, mahkemeye katılmak istediğini belirten Şanver, Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın, "Buradaki sanıklar darbe girişiminden bilgileri olmadığını, koruma için düğüne gittiklerini sandıklarını söylüyorlar. Bu konuda ne diyorsunuz" şeklindeki sorusuna, "Bir generale astsubay silah sıkıyorsa, elini kolunu bağlıyorsa, bu darbenin ötesinde, darbe olmayacaksa ne olacak. Böyle güvenlik tedbiri mi olur? Bu darbenin ötesinde bir faaliyet, bu isyan, bu kalkışma, bu hainlik" diye cevap verdi. (ANKARA/DHA)