İHD: Cezaevlerinde hak ihlalleri artıyor

İHD Adana şubesi tarafından hazırlanan rapora göre cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinde artış görülüyor. Raporda cezaevi yönetimlerinin keyfi uygulamalarına dikkat çekiliyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana Şubesi Hukuk ve Cezaevi Komisyonu, Adana Barosu Cezaevi Komisyonu, Çukurova Bölgesinde bulunan cezaevleri ile ilgili kapsamlı rapor hazırladı. 21 sayfadan oluşan raporda geçmiş yıllara göre cezaevlerinde hak ihlallerinde artış olduğu kaydedildi.

Adalet Bakanlığı verilerinden hareket eden üç komisyon 24 Ekim itibariyle cezaevlerinde 229 bin 790 tutuklu ve hükümlünün bulunduğuna işaret edilirken, 384 cezaevinin kapasitesinin 207 bin 339 olduğu ifade edildi. Yine Adalet Bakanlığı verilerine göre cezaevlerinde 2 bin 800 çocuk, 9 bin 708 kadın hükümlü ve tutuklu bulunuyor. İHD Cezaevi Komisyonu'nun yaptığı başka bir çalışmaya göre 357’si ağır, olmak üzere toplam 1025 hasta tutuklu bulunuyor. Üç komisyonun hazırladığı raporda verilerin her geçen gün arttığına dikkat çekildi. Raporda, bu tablonun ana sebebi, sosyo ekonomik yaşamın her alanında olduğu gibi, cezaevlerinde de uygulanan devletin güvenlikçi politikalar olduğu yönünde görüş birliğine varıldı.

Raporun giriş bölümünde 20 Temmuz 2016 tarihinde yürürlüğe giren OHAL yasakları ile tüm baskı kabul edilemez hukuk dışılıklar, anayasa ve uluslararası sözleşmelere aykırı KHK ile yasallık ve meşruluk kazandırılmaya çalışıldığı tespiti yapılıyor.

Bölge cezaevlerinde 32 hasta mahpusun bulunduğunu belirten İHD Adana Şube Başkanı İlhan Öngör; hasta mahpusların ivedilikle tedavi edilmelerini istedi.

Öngör, Mevcut infaz yasası uyarınca, maruz kaldığı bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen veya toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkumun ceza infazı üçüncü fıkrada belirtilen usule göre cezası iyileşinceye kadar ertelendiğine dikkat çekerek Adli Tıp Kurumu’nun mevcut kurumsal yapısının mevcut iktidara bağlı olması nedeniyle bağımsız davranmadığını söyledi. İlhan Öngör, “Adli Tıp Kurumu halen resmi bilirkişi konumunu sürdürüyor. Dolayısıyla bağımsız olmadığı açıkça ortada. Adli Tıp Kurumu’nun, resmi bilirkişi uygulamasına son verilmediği sürece sorunlar devam edecektir. Adli Tıp Kurumu objektif değerlendirme yapmamaktadır. Bu da hasta ve ağır hasta sayınının artmasına neden olmaktadır” dedi.

CEZAEVİNDE BEBEKLİ ANNELER

Öngör tarafından verilen bilgilere gör Tarsus T Tipi Cezaevi'nde sadece siyasi mahkumların bulunduğu koğuşlarda 6 mahpus bebekleri ile beraber yaşıyor. Özellikle gelişim çağındaki bebekler hijyenik ortamdan , gerekli güneş ışığından besin değeri yüksek gıdalardan yoksun şekilde büyümek zorunda kalıyorlar.

İlhan Öngör, Genel olarak bölge cezaevlerinde hak ihlalleri olduğunu tespit ettiklerini ifade ediyor. İHD Adana Şubesi Tespit edilen hak ihlallerinin gerek OHAL ve KHK’lerden kaynaklanan yasaklar olduğu gerekse keyfi tasarruflardan kaynaklandığı tespitini yapıyor. Öngör, sorunun temelinde Özellikle cezaevi personelinin yasaları uygulama konusundaki bilgisizliği ve sorunları çözme konusundaki deneyimsizliğinin yattığını vurguladı. Öngör konuyla ilgili “Sorunun temeli, insancıl hukukla değil, güvenlikçi anlayışla pratikleşen yönetim anlayışıdır. Öncelikle cezaevlerinde mahpusun ‘ İnsan’ olduğu , insanın da ancak haklarıyla insan olduğunun farkındalığıyla hareket eden bir yönetim bakış açısına ihtiyaç var.” tespitini yapıyor.

Adana Barosu Cezaevi Komisyonu Başkanı Tugay Bek ise KHK ve OHAL uygulamalarının dışında cezaevi yönetimlerinin keyfi uygulamalarına da dikkat çekiyor. Tugay Bek, avukat müvekkil görüşmesi keyfi şekilde dinlenip kayıt altına alındığını, her cezaevinin keyfi şekilde avukat müvekkil görüşmesine sınırlama getirdiğini ifade ediyor.  Bu uygulamanın tüm cezaevlerinde aynı anda uygulanmasının merkezi karar olduğunun göstergesi olduğunu söyleyen Tugay Bek,  "Son dönemde savaş söylemlerine paralel olarak cezaevlerinde ki siyasi mahkumlara baskı artmış durumda. Baroların, TBMM’nin cezaevlerini yerinde gözlenmesi ve sivil denetim Adalet bakanı tarafından engelleniyor. Bölge cezaevlerinde ki baskı ve kötü muamele iddialarına ilişkin, milletvekillerinin cezaevlerine yapmak istedikleri ziyaret engellendi’ diyor."

Adana F Tipi Kapalı Cezaevi'nde , FETÖ, PKK, İŞİD davalarından yargılanan mahpusların aynı koridorda tutulduğunu kaydeden Bek “Bu mahpuslar aynı anda açık görüş yapmaya zorlanıyor. Bu durum 12 Eylül döneminde ‘ Karıştır barıştır ’politikalarını hatırlatıyor. Bu uygulamayı protesto etmek için PKK’lılar açık görüşe çıkmıyor. Tarsus Kadın Kapalı Cezaevine sevk edilen kadın mahpuslar, çıplak aramaya tabii tutuldu ve darp edildi. Cumhuriyet Savcılığına yapılan suç duyurusundan sonuç alınamadı.” diyor.

Tespit edilen bazı hak ihlalleri şu şekilde sıralanıyor:

Cezaevine girişte çıplak aramaya maruz kalmaları.

Hasta mahpusların tedavileri yapılmaması veya geç yapılması.

Hasta mahpusların muayeneleri kelepçeli yapılması ve kadın hasta mahpusların erkek asker gözetiminde yapılması.

Tarsus T Tipi cezaevlerinde 16 kişilik koğuşlarda 19 ve daha fazla kişi kalıyor. Bazı mahpuslar yerde yatıyor. Bu durumun Osmaniye T Tipi cezaevinde de geçerli olduğu ifade ediliyor

Koğuşların yetersiz ışıklandırma ve küçük havalandırma alanlarına sahip olmasıışıklandırma yetersiz, havalandırma alanı küçüktür.

İçme suyunun sağlıklı ve hijyenik olmaması. ( Tarsus cezaevinde )

Hukuka uygun gerekçeler olmadan disiplin cezaları verilmesi Disiplin cezalarına yapılan itirazlarda savunma hakkı ihlal edilmesi, infaz hakimi ret kararı vermesi.

İnfaz yasa ve yönetmeliği uyarınca , mahpuslara tanınan haftalık sosyal kültürel faaliyet sürelerine uyulmaması.

Yasaklanmamış kitap ve dergilerin verilmemesi.

Sayımda askeri nizam uygulanması.

İnfaz koruma memurları, mahpuslara karşı provoke ve tahrik edici söylem ve davranışlarda bulunulması.

MAHPUSLAR KONUŞUYOR

Tarsus cezaevinde yatan Songül Bağatır’ 25 yıldır cezaevinde hükümlü olarak kalıyor. “Bugüne kadar Türkiye’de pek çok cezaevinde kaldım. Ancak hiçbir dönem, bu dönem kadar ağır baskılarla karşılaşmamıştık.” diyen Bağatır'ın bel fıtığı ve her iki ayağında da fıtığın etkileri var. Bağatır, tedavi amaçlı hastaneye götürüldüğünde doktorun kendisini kelepçeli olarak muayene ettiğini ve bu esnada yanında erkek askerler bulunduğunu anlatıyor. Songül Bağatır, “Yaşamın ilerlemesi nedeniyle Tarsus ikliminin nemli olması, çok kalabalık odalarda kalmamız nedeniyle hastalığım daha da ilerlemektedir. Tedavi görmek istememe rağmen bu konuda izin verilmemektedir” diyor.

11 aydır örgüt üyeliği iddiasıyla tutuklu olan Nusret Yiğit bir hafta önce Muş Hapishanesinden Tarsus'a getirilmiş. Yiğit'in şu anda bulunduğu C-5 koğuşu 16 kişilik olmasına rağmen koğuşta 19 kişi kalıyor. Koğuştaki diğer üç kişi de yerde yatıyor .Yiğit, “Odalar çok küçük , iklimin nemli olması nedeniyle hastalıklara yakalanıyoruz” diyor.

Tarsus Cezaevi'ndeki ortak sorunloardan biri sular çok sıcak olduğu için banyo yapılamaması ve içme sularının koku nedeniyle içilemez durumda olması. Dört aydır tutuklu olan Helin Kaya hastalandıklarında revire çıkamadıklarını ve gardiyanların çok sert davrandığını söylüyor.

Raporun öneriler bölümünde güvenlikçi politikalardan vazgeçilerek 2016 tarihli Avrupa Cezaevleri kuralları tavsiye kararlarına uyulması, hasta mahkumların tedavilerinin tam teşekküllü hijyenik ortamlarda tedavi edilmesi ve bu tedaviler sırasında Türkiye'nin de taraf olduğu İstanbul Protokolü'ne uygun davranılması cezaevlerinde yaşamını idame ettiremeyecek veya cezaevi koşullarının sağlığını olumsuz yönde etkilediği tespit edilen hasta mahpusların cezalarının ertelenmesi, cezaevlerinde hijyen koşullarının sağlanması, keyfi uygulamalara son verilerek evrensel hukuk ilkelerine uygun mahpusların sosyal kültürel faaliyetlerine imkan tanınması, cezaevlerinde bulunan bebekli annelerin infazının ertelenmesi için yasal düzenlemeler yapılması gibi maddeler yer alıyor.

Cezaevi yönetimi ve personelinin tutum ve davranışlarıyla ilgili ayrımcılık, şiddet ve kötü muamele de bulunan personel hakkında etkin soruşturma yapılması,  cezaevlerinin düzenli olarak idari denetleme ve sivil bağımsız heyetlerin izlemesine imkan sağlanması,  Yasal olmayan disiplin cezalarından vazgeçilmesi, Adil yargılama hakkının ihlali olan, avukat -mahpus arasındaki görüşmenin kayıt altına alınmasına son verilmesi,  mahkumlara yönelik  sevk ve sürgün edilmesi uygulamasının kaldırılması, adil yargılama hakkının tesisi için tutuklu mahpusların yargılamalarını yapıldığı şehirde tutulmaları, hükümlü mahpusların ise, ailelerinin ikamet ettiği yakın bölge cezaevlerinde bulundurmalarına özen gösterilmesi,  cezaevi personelinin, mahpuslarla avukatlarla iletişim ve yasal mevzuat konusunda insan hakları bakış açısı çerçevesinde meslek içi eğitime önem verilmesi gibi maddeler yer alıyor.