Zaman gazetesinin ilk duruşması görüldü

1 yılı aşkın süredir tutuklu olan Zaman gazetesi çalışanlarının ilk duruşması bugün görülüyor. Ağırlaştırılmış müebbet hapis talebiyle yargılanan gazeteciler haklarındaki suçlamaları reddetti. Savunma haklarının kısıtlandığını belirten Ali Bulaç, zamanında hükümetin tüm yöneticilerinin 'FETÖ'ye övgüler dizdiğini belirterek, "Devletin en tepesindeki insanları bu örgütü bilmemişse benim gibi birisi nasıl bilir?" diye sordu. Yazar Mümtazer Türköne ise “Yargılamalar biter, her şey yerli yerine oturduğunda 15 Temmuz darbesinin arka planda engellenmesinde çaba harcayan kim var  diye sorarlarsa ilk sırada ben varım. Vasiyetimdir, öyle bir şey olursa büstümü Çağlayan Adliyesi'nin önüne diksinler" ifadelerini kullandı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Kapatılan Zaman gazetesinin eski yazar ve çalışanlarının da aralarında olduğu 31 kişinin 'darbe girişimi' hazırlığı içinde oldukları iddiasıyla yargılandıkları davanın görülmesine bugün başlandı. Silivri Ceza İnfaz Kurumu Kampüsündeki adliye binasında, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davayı AK Parti Milletvekili İsmet Uçman, HDP Milletvekili Altan Tan, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Gazeteci-Yazar  Hasan Cemal ve Article 19’dan Georgia Nash de izledi.

Kayyım öncesinde Zaman gazetesinin yöneticisi olan ve 3 Haziran 2017’de tutuklanan Adil Gülçek’in dosyasının da davayla birleşmesi nedeniyle davada sanık sayısı 31, tutuklu sanık sayısı ise 22’ye çıktı. İlk savunmayı Cihan Medya’nın eski yöneticilerinden, tutuklu yargılanan Ahmet Metin Sekizkardeş yaptı. Sekizkardeş, “Suçun şahsiliği ilkesi doğrultusuna şahsıma iletilmiş net bir suçlama yoktur. Ben Cihan Medya Dağıtım Şirketi yöneticisi iken hangi kararımla suç işlemişim, lütfen açıklansın. Zaman ve fiil bildiren suçlama yoksa derhal tahliye edilmem gerekir”  dedi. Sekizkardeş, beraatini istedi.

Cihan Medya AŞ Dağıtım Direktörü, tutuklu yargılanan Alaattin Güner de savunma yaptı. Suçlamaları kabul etmeyen Güner, “Bugüne kadar hiçbir örgüte üye olmadım, netice itibariyle ülkesini seven biriyim, ülkemin kötülüğünü isteyeni de lanetliyorum. Tahliyemi ve beraatimi istiyorum” dedi.

Gülen cemaatinin darbe girişiminde bulunacağını düşünmediğini söyleyen gazetenin yazarlarından Şahin Alpay, "Zaman'da yazdığım için pişmanlık duyuyorum. Bu hareketin karanlık yüzünü göremediğim için fena halde yanıldım" diye konuştu.

BULAÇ: 14 AY SONRA HAKİM YÜZÜ GÖRDÜM

Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç savunmasında, “Savunma hakkı kutsaldır’ deniliyor. Bana getirilen dökümana 3 gün sonra ulaştım. Avukatım ile 10 dakika görüştürüldüm. 14 aydır ilk defa savcı yüzü ve mahkeme gördüm. 14 ay boyunca kendimi cezaevinde olarak değil, manevi hastanede hissettim” dedi.

15 Temmuz’un bir terör eylemi olduğunu söyleyen Bulaç, “Bülent Arınç, Binali Yıldırım, Süleyman Soylu, Bekir Bozdağ, Ahmet Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile daha nicesi ‘FETÖ’yü öve öve bitiremedi zamanında. Devletin en tepesindeki insanları bu örgütü bilmemişse benim gibi birisi nasıl bilir? Benim bu örgütü bilmeme hakkım yok mu?” diye sordu. Ayrıca, tutukluluğunun 17-25 Aralık sürecinden kaynaklandığını öne sürdü.

Duruşmanın öğleden sonraki oturumuna da Bulaç'ın savunmasıyla devam etti. Bulaç savunmasında özetle şunları söyledi:

KALDIRILMASAYDI İDAMLA YARGILANACAKTIM: Bugün burada 'FETÖ Terör Örgütü'ne üye olmak' ve '15 Temmuz hain darbe teşebbüsüne zemin hazırlamak ve bu yönde algı oluşturmak' suçlamasıyla yargılanıyorum. Benim için istenen ceza 15 yıl artı 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası. Demek ki idam kaldırılmasaydı yine 15 yıl artı 3'er kez idamla yargılanıyor olacaktım. Adalet denen sabır taşı çatlamıyorsa ilahi inayet sonucudur. Çünkü 6 yazısına yapılan atıfla bir yazar için istenen ceza ile 15 Temmuz'u planlayan ve 249 insanı şehit edenler içinde tamı tamına aynı ceza isteniyor" dedi.

CEMAAT GÜÇ ZEHİRLENMESİNE UĞRADI: 66 yaşındayım ve sağlık sorunlarıma rağmen 14 aydır tutukluyum. Bence Gülen hareketi  cemaatken iyiydi. Güzel hizmetlere imza atıyordu. Zaman içinde kötüye dönüştü. FETÖ oldu. Onu övenler, destek verenler suç ortakları değil, iyi vasıflarına hizmetlerine teveccüh gösterdiler, destek verdiler. Bir keresinde Cumhurbaşkanı şöyle sitem etmişti;  'Ne istediniz de vermedik?', doğru her istediklerini alabiliyorlardı. Çünkü istedikleri iyi şeylerdi. Fakat cemaat Allah rızasına dönük hizmet yolunda dev adımlar atarken güç zehirlenmesine uğradı. Hormonal büyüme onlarda kibre yol açtı. Her istediğimizi yaparız, yaptırırız vahmine kapıldı.

ERDOĞAN'I KORUDUM: Hüküm kurarak 17-25 Aralık'ın 'rüşvet ve yolsuzluk' olduğunu yazmadım, AK Parti'yi yolsuzluk yapmakla suçlamadım. Genel üslubuma uygun ve gündemle ilgili tarihi, sosyolojik ve fikri değerini araştıran yazılar yazdım. 2007 yılında verilen e-muhtırada AK Parti'nin yanında durdum. 2008 yılında AK Parti'nin kapatılmak istenmesine karşı çıktım. Sayın Erdoğan'ı hedef alan tek bir eleştiri yazım olmadı.  Erdoğan'ın önerdiği Başkanlık sistemine karşı çıkmadım. AK Parti'nin doğru bulduğum politikalarını destekledim. Gezi olaylarının başlamasından 2-3 gün sonra hükümete karşın kalkışmaya dönüştüğünü, şiddet ve terörün bu işe bulaştığını yazdım. Meşru iktidarı ve sayın Erdoğan'ı korudum. 11 Nisan 2016'da 'darbecilik alçaklıktır' diye yazdım. Darbeye zemin hazırlayan kişi böyle bir yazı yazar mı?" ifadelerini kullandı.

'AMELELER KALDI'

Yazılarında Erbakan ve Milli Görüş'ü savunduğunu kaydeden Bulaç, medyada yer alan ve 'FETÖ' içinde önemli olan isimlerin yurtdışına çıktıklarını kaydederek, geriye amele hükmünde kullanılan, her şeyden habersiz kimselerin kaldığını iddia etti.

Hakkındaki arama kararı sonrası kendisinin polise teslim olduğunu anlatan Bulaç, tahliyesini istedi.

'ASKERİ DARBELERİN MAĞDURU OLDUM'

Bulaç'ın ardından Zaman'ın yazarlarından Şahin Alpay'ın savunmasına geçildi. Hayatı boyunca askeri darbelerin mağduru olduğunu belirten Alpay, Zaman'da yazarlık yapma nedenini şöyle anlattı:

"Öteki gazetelerin hiçbirinde yazarlık yapma imkanı bulamamıştım. Hem yorum yazarak görüşlerimi paylaşmak alışkanlığı ve arzusundaydım. Hem de ek bir gelire ihtiyacım vardı. Zaman ciddi bir gazete olmak, toplumun tüm kesimlerine seslenmek arayışıyla çok farklı görüşte yazarlarına sayfalarını açıyordu. Ben de özgürlükçü demokrasiyi savunan görüşlerimle Zaman'ın okurlarına hitap etmekte yarar gördüm. Böylelikle muhafazakar kesimlerin demokrasinin ve hukuk devletinin erdemlerini kavramalarına bir katkım olabileceğini düşündüm."

'15 TEMMUZ, LİBERAL DEMOKRAT OLARAK BENİ ŞOK ETTİ'

Gülen cemaatini sözcülerinin demokrasiyi savunan açıklamalar yaptığını beliren Alpay, "AK Parti iktidarı gibi, Gülen hareketinin İslam ve demokrasinin bağdaşmasına hizmet ederek dünya çapında önem taşıdığı sonucunu çıkarıyordum" dedi.

15 Temmuz darbe girişimine kadar Gülen cemaatinin gayrimeşru işler yapacağını düşünmediğini ifade eden Alpay, "Kimi Gülen hareketi mensuplarının şu veya bu ölçüde 15 Temmuz darbe girişimine karışmış olduklarına dair emareler bütün yazarlık hayatım boyunca sivil yönetimi savunmuş, askeri darbelere askeri vesayete karşı yazmış ve konuşmuş bir liberal demokrat olarak beni şok etti ve derin bir yanılmışlık duygusuna boğdu" diye konuştu.

'FENA HALDE YANILDIM'

Gülen cemaatinin darbe girişiminde bulunabileceğinin "aklının ucundan" geçmediğini belirten Alpay, "Gülen hareketi mensuplarının bir askeri darbe girişiminde şu veya bu ölçüde rol alabilecekleri aklımın ucandan geçseydi asla Zaman gazetesinde yazmazdım. 15 Temmuz darbe girişimini lanetliyorum. Bu nedenle Zaman'da yazdığım için pişmanlık duyuyorum. Bu hareketin karanlık yüzünü göremediğim için fena halde yanıldım" ifadelerini kullandı.

'TAHLİYEMİ VE BERATİMİ TALEP EDİYORUM'

Herhangi bir cemaat ya da dini gruba üye olmadığını dile getiren Şahin Alpay, "örgüt üyeliği" suçlamasını da reddetti. AK Parti'ye yönelik eleştirilerinin ifade özgürlüğü içinde olduğunu savunan Alpay, hiçbir yazısına soruşturma açılmadığını söyledi.

Delil karartma ve kaçma şüphesi olmadığını öne süren Alpay, tahliyesini ve beraatini talep etti.

'BENİ KİMSE DARBECİLİKLE SUÇLAYAMAZ'

Tutuklu sanıklardan yazar Mümtazer Türköne'nin de savunması tamamlandı. Darbe karşıtı çok sayıda yazısı olduğunu belirten Türköne, darbe girişimini Ali Bulaç'tan öğrendiğini söyledi. Türköne, "15 Temmuz'da evde oturuyordum. Telefonum çaldı, darbe teşebbüsünü Ali Bulaç'tan öğrendim.  'Darbe başarılı olursa bizi yağlı kazığa oturturlar' dedim. Darbe başarılı olsaydı darbeciler 'Sen miydin bizi yağlı kazığa oturtan' diyebilirlerdi. 'Başarısız olurlarsa Silivri yolunu tutarız' dedim" diye konuştu.

Türköne, darbe girişimini protesto için 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne gidenler arasında yer aldığını iddia etti. 12 Eylül darbesinin mağdurlarından olduğunu dile getiren Mümtazer Türköne, “Bir darbenin maliyetinin ne olduğunu bildiğim için 15 Temmuz'da da aynı davranışı gösterdim. Beni kimse darbecilikle suçlayamaz. Aydınlar arasında bu konuda topluma önderlik eden, benim aldığım riski alan bir başkası var mı? Yanıma yaklaşan biri yok" dedi.

'BÜSTÜMÜ ÇAĞLAYAN ADLİYESİ'NİN ÖNÜNE DİKSİNLER'

Darbe girişimini engelleyenler arasında yer aldığını öne süren Türköne, “Yargılamalar biter, her şey yerli yerine oturduğunda 15 Temmuz darbesinin arka planda engellenmesinde çaba harcayan kim var  diye sorarlarsa ilk sırada ben varım. Benim büstümün dikilmesi gerekiyor. Vasiyetimdir, öyle bir şey olursa büstümü Çağlayan Adliyesi'nin önüne diksinler" şeklinde konuştu.

Tutuklu sanıklardan İbrahim Karayeğen, gazeteci olduğunu ve Zaman Gazetesi'nde 12 yıl gece editörlüğünü yaptığını anlattı. Karayeğen şifreli haberleşme programı "ByLock"u telefonuna indirmediğini ve kimseyle de mesajlaşmadığını savundu.

Yasal bir gazetede çalıştığı için yargılanmasının hukuki olmadığını belirten Karayeğen, “Şiddete karışmayan, sicili tertemiz bir insanım. Ne darbeci ne de örgüt üyesiyim. Darbeye hep karşı çıktım. 15 Temmuz'u da yapanların da en ağır cezaya çarpıtılmasını istiyorum. Suçsuzum, beraatimi ve tahliyemi talep ediyorum. Adalet istiyorum" ifadelerini kullandı.

Cuma Kaya, İsmail Küçük, Murat Avcıoğlu ve Mustafa Ünal da haklarındaki suçlamaları reddederek tahliyelerini istedi.

19 tutuklu sanığın savunma yaptığı ilk duruşma sona erdi. Mahkeme heyeti, duruşmayı 19 Eylül gününe erteledi.

DAVADA YARGILANAN İSİMLER 

Ahmet Metin Sekizkardeş, Ahmet Turan Alkan, Alaattin Güner, Ali Bulaç, Cuma Kaya, Faruk Akkan, Hakan Taşdelen, Hüseyin Belli, Hüseyin Turan, İbrahim Karayeğen, İsmail Küçük, Mehmet Özdemir, Murat Avcıoğlu, Mustafa Ünal, Mümtaz’er Türköne, Onur Kutlu, Sedat Yetişkin, Şahin Alpay, Şeref Yılmaz, Yüksel Durgut, Zafer Özsoy, Adil Gülçek tutuklu olarak,  Ahmet İrem, Ali Hüseyinçelebi, Süleyman Sargın, Osman Nuri Arslan, Osman Nuri Öztürk, Lale Kemal (Lalezar Sarıibrahimoğlu), Nuriye Ural, Orhan Kemal Cengiz tutuksuz olarak yargılanıyor. Sanıklardan İhsan Duran Dağı hakkında ise yakalama kararı bulunuyor.

31 kişi hakkında 'darbeye teşebbüs'ten 3’er kez ağırlaştırılmış müebbet, ayrıca 'silahlı terör örgütüne üye olmak' iddiasıyla 15'er yıla kadar hapis isteniyor.

NE OLMUŞTU?

15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından Gülen cemaatine yakınlığıyla bilinen medya kuruluşlarına yönelik operasyonlar başlamış, onlarca gazeteci ve medya çalışanı gözaltına alınmıştı.  Sanıklardan Osman Nuri Öztürk, Süleyman Sargın, Şeref Yılmaz, Ahmet Metin Sekizkardeş, Alaattin Güner, Faruk Akkan, Mümtaz’er Türköne, Şahin Alpay, Ahmet Turan Alkan, Lale Kemal, Ali Bulaç, Sedat Yetişkin, Murat Avcıoğlu, Yüksel Durgut, Zafer Özsoy, Cuma Kaya, Hakan Taşdelen, Osman Nuri Arslan ve Nuriye Ural 27 Temmuz 2016’daki ilk operasyonda gözaltına alınmıştı. Sanıklar 4 Ağustos’tan itibaren çeşitli tarihlerde tutuklandılar.

(Kaynak: Evrensel/DHA)