Seçim yolunda İran 1- Edebiyat ve siyaset evliliğinin çocuğu

Şu an İran’da tek adayın Hasan Ruhani olduğu sarahatle söylenebilir. Hâlihazırdaki İran Cumhurbaşkanı Ruhani, karşısında güçlü bir rakip olmadığı için bir önceki seçim gibi oyların yüzde 50’sini almaya muktedir bir adaydır.

Google Haberlere Abone ol

Türkiye’de insanların düşüncelerinde hâkim olan İran ile ilgili “yakını uzak görmek” mevzusundan ne kadar dem vursak da, yine de ileriye dönük çözüm odaklı bir arayış olmayacağı hepimizce aşikârdır. Fakat İran’ı anlama konusundaki gayretimiz neticesinde “tanıma” ve “tanımlama” bilgilerimiz muhakkak bir gün güncel halini alacaktır. Bu yüzden biz ne zaman İran’ı tanımlamaktan ziyade tanımaya çalışırsak belki o zaman tam anlamıyla edebiyat ve siyaset evliliğinden meydana gelen Fars ülkesinin toplumsal yapısını da idrak etmiş olacağız.

Bu, bilinçaltımızda her zaman zinde olması gereken hayatımızın ayrılmaz bir parçası olmalıdır ve aynı şekilde bu mezkûr düşünce ekolü, İran’ı tanıma ve anlama açısından lüzumiyetten ziyade elzemiyet ifade eden bir hayat perspektifidir. Ülkemizde böyle bir düşünceye sahip insanların varlığı da oldukça fazladır ve fikriyat açısından ülkemiz için bir arada bu şekilde öbeklenmiş olmak elbette ziyadesiyle bizi mutlu etmektedir İran araştırmacıları olarak. Bu yazı serisi bir nebze bile İran’ı anlama babında ülkemiz için faydalı olursa, bu satırların yazarı olarak kendim için önemli bir paye sayarım.

GEÇMİŞE HASRETİN ADRESİ İRAN PLATOSU

İran denince şimdiki coğrafya aklımıza gelmemelidir. Bunu yanlış aktarılmış bir bilgi olarak değerlendirirsek sanırım bu beyanatın sahipleri karşısında bir malumatfuruşluk (bilgiçlik) veya muhaliflik tavrı takınmamış olurum. Çünkü İran, şimdiki birkaç ülkeyi de içine alan platoya denir. Peki, bu ülkeler hangileridir? Şimdiki İran, Afganistan, Tacikistan ve diğer bazı ülkeler İran Platosu’nu oluşturmaktadır. Afganistan ve Tacikistan’ın da resmi dilinin Farsça olması hasebiyle İran’a önemli bir siyasi misyon yüklemiştir. İran Platosu’nu açıklayan cümledeki söylemler İran tarafından hep dile getirilen bir düşüncedir. Bu düşünce belki de geçmişe hasretle yaşayan bir toplumun bilinçaltından dışa vurulmuş bir gerçekliği de ifade etmektedir. Geçmiş... evet geçmiş bir tarih... Geçmişinde Med, Pers ve Sasani gibi büyük imparatorluklara sahip bir ülkedir İran.

İran’ın iç ve dış politikasını bu minval üzere değerlendirmek belki daha sağlıklı olacaktır ve İran’ı anlamamız açısından birinci adım olarak dış politikasından ziyade iç politikasını değerlendirmemiz gerekir. Bu iç politikasını da cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerinden irdeleyerek bir nevi İran’ın siyasi, toplumsal ve kültürel alandaki faaliyetlerine de aşina olacağız. Fakat şunu da ifade etmek gerekir ki İran’da seçimler toplumun kimyasını anlamak için her zaman birinci etken olmamıştır. Buradaki maksat İran’da demokrasinin varlığı veya yokluğunu iddia etmek değil belki farklı bir açıdan İran’a aşina olmaktır.

ruhani-ic Hasan Ruhani

TEK ADAY HASAN RUHANİ

Sahadaki çalışmalarım neticesinde şunu öncelikle belirtmek istiyorum; şu an İran’da tek adayın Hasan Ruhani olduğu sarahatle söylenebilir. Hâlihazırdaki İran Cumhurbaşkanı Ruhani, karşısında güçlü bir rakip olmadığı için bir önceki seçim gibi oyların yüzde 50’sini almaya muktedir bir adaydır. Bilindiği üzere İran’da çok fazla parti vardır, ama bu partiler reformist ve muhafazakar diye iki grup şeklinde seçimlere girerler. Reformistler ılımlı ve dış dünyaya açık bir kesimken, muhafazakarlar ise reformistlerin tam tersi; radikal ve dış dünyaya kapalıdır. Elbette bu iki kesimin içinde de farklı görüşlere sahip tabakalar da mevcuttur. Yani şunu demek istiyorum: “Ne Batı, ne de Doğu sadece İran” diyeni de var, “Batı’yla bir olmamız gerekir” diyen garp zedesi de. İran toplumunda iki zıt düşünce mevcuttur. Farklı bir deyişle “İslam için mi İran yoksa İran için mi İslam?” düşüncesini ele alırsak varılan sonuç reformist ve muhafazakar kesimi anlatmaya kifayet eder diye düşünüyorum. Çünkü bu, seküler-laik veya şeriat (çı) yanlısı kesimi belirleyen öncelikli bir anlayıştır.

Böyle bir düşünce etrafında toplanmış iki tiz mütezat grubun olduğu İran’da, gerçek bir taraftarlık hissi olmayan bir toplum psikolojisi de etkindir. Bunun için böyle bir toplumda cumhurbaşkanlığı seçimleri, her zaman mihenk taşı olmamıştır. 2009 cumhurbaşkanlığı seçimleri buna en bariz örnektir. Hatırlarsanız seçim sonuçlarını şaibeli gören muhalif kesim sokaklara dökülmüş ve kitlesel halk gösterileri ülke sokaklarında yankılanmıştı. Binlerce kişi çıkan olaylarda yaralanmış ve bazıları ise ölmüştü. Liderliğini hâlâ ev hapsinde olan Mir Hüseyin Musevi ve Mehdi Kerrubi’nin yaptığı Yeşil Hareket bu protestolarda bir nevi “İran için İslam” düşüncesini tekrardan aktif etmiş ve İran’ın uluslararası arenada olması gereken konumuna atıfta bulunmuşlardı. Fakir bir hayat süren halk da bu çağrılara kulak vermiş ve milyonlarca kişi sokaklarda devleti protesto etmişti. Fakat gösteriler çok sert bir şekilde bastırılmış ve dönemin cumhurbaşkanı Ahmedinejad seçimi tekrardan kazanmıştı.

İRAN'DA KAOSUN ETKİSİ SÜRÜYOR

Bu kısa tarihi olayı anlattıktan sonra en başa gidip biraz da İran İslam İnkılabı’nın portresini anlatan ilk dönem üzerine tarihi bir serüvene çıkalım: Daha yeni inkılap olmuş ve akabinde ise Tebriz ve Mahabat’ta iki yeni devlet kurulmak isteniyor; bir iç karışıklık ortaya çıkmış. Bu iç karışıklıkları takiben, başta merkezi şehirler olmak üzere birçok yerde devlet adamlarına birtakım suikastlar düzenlenmiş ve bu suikastlar sonucunda dönemin cumhurbaşkanı gibi önemli devlet adamları hayatlarını kaybetmiş ve bu vahim olayları takip eden sadece İran tarafında en az 220 bin insanın öldüğü ve 800 bin kişinin de yaralandığı sekiz yıl sürecek olan İran-Irak Savaşı başlamış. Bir tarafta başta Baas rejimi gibi dış güçlerle savaşan İran, diğer tarafta da ülke içinde muhalifleri sert bir şekilde bastırmıştır. Toplu idam fermanlarının sadır olduğu hengamede, İran halkı kendisini bir kaosun ortasında bulmuştu. İran toplumunda bu kaosun etkisinin hâlâ da devam ettiğini insanlar arasındaki konuşmalardan, hatta yüz ifadelerinden çok rahatlıkla anlayabilirsiniz. Bu menfi etki öyle gözüküyor ki yıllar sonra da devam edecek gibi. Bundan dolayı günümüzde yapılan seçimleri analiz etmek için, az da olsa hem tarihe müracaat edelim hem de geleceği ziyaret edelim ve bu müracaat ve ziyaret neticesinde ise elde ettiğimiz bulgu ve bilgileri günümüzdeki seçimleri analiz etmede kullanalım.

19 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminde şu an her ne kadar Ruhani kazanacak gibi görünüyor olsa da bu son anda değişebilir. Yukarıda bahsedildiği gibi 2009 olaylarına benzer şeyler yaşanmaması halinde, Hasan Ruhani tekrardan İran cumhurbaşkanı olabilir. Bundan dolayı isabetli bir analiz için en başa gidip mevzuya İran’ın ilk cumhurbaşkanı firari Ebul-Hasan Beni Sadr’la başlayıp Hasan Ruhani ile noktalayalım diyorum ve bu sadece bir girizgah olsun.