Cumhuriyet: Hayali suçlamalar iddianamede

156 gün sonra hazırlanan iddianameye Cumhuriyet tepki gösterdi: Suçlamalar dayanaksız çıktı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Cumhuriyet gazetesi, yönetici, yazar ve avukatları hakkında 156 gün sonra hazırlanan iddianameye Cumhuriyet tepki gösterdi. Cumhuriyet iddianamenin  "hayali suçlamalar ve iftiralar"dan oluştuğunu söyledi. Gazete haberinde 'Derhal bırakın!' ifadesini kullanarak 5 ay sonra tamamlanan iddianamenin savcısının FETÖ sanığı olduğunu hatırlattı.

Cumhuriyet'te yer alan habere göre, iddianamenin medyaya servis edilmesi değerlendiren hukukçular ‘hukuksuzluk’.dedi.  Yargıçlar Sendikası Başkanı Mustafa Karadağ, iddianamelerin mahkemeden önce yandaş basına verilmesinin cemaatin kullandığı yöntem olduğunu söyledi.

Yargıçlar Sendikası Başkanı Mustafa Karadağ: Bu durum 2007’den bu yana süregelen hukuksuzlukların hükümet icraatı olduğunu gösteriyor. Akıncı iddianamesine bakan müdahalesi, Atilla Taş tahliyesindeki hükümete yakın yazar müdahalesi ve Ankara başsavcısı ve vekilinin görevden alınması, 2007 cemaat dönemindeki görevden almaları, manipüle etmeleri hatırlatıyor. İddianamenin 3. kişilere servis edilmesi; adil yargılanma hakkının ihlali, savunma hakkının ihlalidir. Aynı zamanda da kirlenmeme hakkının da ihlalidir.

Ankara Barosu Başkanı Hakan Canduran: İddianamenin üçüncü kişilere verilmesinden önce mahkemeye sunulması ve mahkemenin bunu kabulü gerekiyor. Bir iddianamenin hazırlanması tek başına bir şey ifade etmez. İddianamenin gazetelerde sayfa sayfa çıkması hukuken yanlış bir durum. Belki de hiç kabul edilmeyecek bu iddianame. İddianamenin servis edilmesi yanlı tutum sergilendiğini gösterir. Sanığın hakları ihlal ediliyor. Oysa sanıkların da haklarının korunması gerekir.

Cumhuriyet gazetesinin bugünkü (5 Nisan 2017) nüshasında manşetten gördüğü haber şöyle:

'ÖRGÜTÜ SEVİMLİ GÖSTERDİ'

İddianamede, Cumhuriyet gazetesinin yayın politikasının, son üç yıllık dönemde, bilhassa da 15 Temmuz kanlı darbe teşebbüsüne uzanan süreç ve sonrasında, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu’nda yaşanan değişikliklerle eş zamanlı olarak, 90 yıllık geçmişinin ve kuruluş felsefesinin tam aksi yönde değişime uğradığı öne sürüldü. Gazetenin, yıkıcı ve bölücü manipülasyonlara yönelik haberlere imza attığı, terör örgütleri liderlerinin ve yöneticilerinin şiddet çağrısı yapan açıklamalarına yer verdiği, terör örgütlerini ‘sevimli ve meşru’ gösterdiği, Türkiye Cumhuriyeti Devletini uluslararası terör örgütleri ile irtibatlandırdığı, adeta terör örgütleri tarafından ‘ele geçirildiği’ yönünde okur şikayetleri olduğu iddia edildi. İddianamede, “ Cumhuriyet gazetesine, silahlı terör örgütü FETÖ/ PDY tarafından özellikle 2013 yılından itibaren adeta el konulduğu, şüpheli Can Dündar’ın gazetinin başına geçmesi ile birlikte gazetenin, amaç ve hedeflerinin dışına çıkarak farklı bir yörüngeye oturduğu belirlenmiştir. Gazete bu dönemde adeta FETÖ/PDY, PKK/KCK ve DHKP/C terör örgütlerinin savunucusu ve kollayıcısı olmuştur” denildi.

'ERDOĞAN'I HEDEF GÖSTERDİ'

Gazetenin, 2013 yılı sonrasında Türkiye’ye yapılan uluslararası açık ve örtülü operasyonlarda aktif rol aldığı ileri sürülen iddianamede, terör örgütleri FETÖ/PDY, PKK/KCK ve DHKP/ C’nin eylemlerini perdeleyerek, basın özgürlüğü ve evrensel hukukun sağladığı ağır eleştiri içeren haber ve yorum yapma hakkının çok ötesinde geçtiği, kayıt dışı illegal siyasete zemin hazırlayarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı asimetrik savaş yöntemleriyle hedef tahtası haline getirerek yoğun bir algı operasyonu başlattığı öne sürüldü.

FUAT AVNİ'Yİ HABERLEŞTİRMEK SUÇ

İddianamede, başka bir çok basın yayın kuruluşunda yer alan haberler, Cemil Bayık röportajı, Hurşit Külter ve MİT TIR’ları haberleriyle, Fuat Avni isimli Twitter hesabından yapılan açıklamaların haberleştirilmesi, terör örgütlerinin eylemlerini meşrulaştırılma amacı olarak nitelendirildi. Gazetenin, terör örgütleri ile mücadeleyi, ‘saray savaşı’ olarak nitelendirerek, etkisizleştirmeye çalıştığı ileri sürülen iddianamede, şu ifadeler yer aldı: “Cumhuriyet gazetesi ile eş zamanlı olarak PKK/ KCK’nın da yayın organlarında terörle mücadele eden güvenlik güçleri için aynı nitelemeleri yaptığı görülmüştür. Bir dönem FETÖ/PDY’nin adeta yayın organı gibi çalışan Taraf Gazetesinde de ‘asker savaşmak istemiyor’ algısı yaratan manşetlerin attırıldığı, ‘Ordu Soruyor: Neden ölüyoruz?’ denildiği, Kobani olayları ile ilgili PYD övgüsünü yaptığı bilinmektedir.”

SUÇ SAYILAN HABERLER

İddianamede, gazetede yayımlanan haber suç delili olarak gösterildi: “Ya Apo Kandil’e ya biz İmralı’ya”, “Kandil’den Hakan Fidan için sarsıcı açıklama”, “MİT suç işledi”, “Erdoğan’la IŞID’i yenemeyiz”, “O TIR MİT’in”, “İşte Erdoğan’ın yok dediği silahlar”, “Nusaybin yerle bir”, “Bodrum’a baskın: onlarca ölü”, “Hükümetin planı, seçim sonrası savaş”, “1 Numara Erdoğan’dı”, “Yüce Divana gitse hayatı bitmiş olurdu”, “Tekbirle patlattı”, “Pimi çektiler”, “Gece yarısı bir el durdurdu”, “O savcılar gitti”, “Yedi TIR’lık kriz”, “Çöküş korkusu”, “Katliam ülkesi”, “Kadınlar Çelik’e saldırdı.” İddianamede, daha önce takipsizlik kararı verilen, Cumhuriyet Savcı Mehmet Selim Kiraz’ı katleden militanlarla yapılan “Bu eylem mecbur bırakıldığımız bir yöntem” başlıklı habere de geniş yer ayrıldı.

'SULH BAŞLIKLARI İDDİANAMEDE'

Yazarımız Aydın Engin’in 13 Temmuz 2016’da yayımlanan “Cihanda sulh, peki yurtta ne?” başlıklı yazısı, şöyle yorumlandı: “Aydın Engin’in darbe teşebbüsünde bulunan FETÖ/ PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kendilerini tanıttıkları ‘Yurtta Sulh Konseyi’ ismini 13/07/2016 tarihli yazısının başlığında kullanması ve itirafçı darbecilerden alınan bilgilere göre bu tarihin darbe teşebbüsünün alt kademeye iletildiği tarih olması son derece manidardır. Nitekim Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının Akıncı Üssüne ilişkin iddianamesinde BYLOCK kullanıcısı olduğu belirtilen FETÖ/ PDY silahlı terör örgütünün firari Hava Kuvvetleri imamı Adil Öksüz’ün 11 Temmuz 2016’da Amerika’ya gittiği ve darbe talimatıyla 13 Temmuz 2016’da Türkiye’ye dönüş yaptığı açık kaynaklara da yansımış bir bilgidir. ”

KİME KAÇ YIL İSTENDİ?

Can Dündar, Mehmet Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Aydın Engin, Bülent Yener ve Günseli Özaltay’ın, “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” suçundan ayrı ayrı 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi. Akın Atalay, Mehmet Orhan Erinç ve Önder Çelik’in “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından ayrı ayrı 11.5 yıldan 43 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi. Bülent Utku, Musa Kart, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör, Hikmet Aslan Çetinkaya’nın da “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından ayrı ayrı 9.5 yıldan 29 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmasını istedi. Ahmet Şık’ın ise “PKK ve DHKP/C” silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etmek” suçundan 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması istendi.