Robert Fisk: Türkiye'de yeni darbeye hazırlıklı olun

İngiliz gazetesi The Independent'ın deneyimli Ortadoğu muhabiri Robert Fisk, Türkiye'deki askeri darbe girişimini değerlendirdi. Fisk'e göre, tarihsel sürece bakıldığında, 'giderek otoriterleşen' Erdoğan'ı devirmek için her an yeni bir darbe düzenlenebilir.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - The Independent gazetesinin Ortadoğu yazarı Robert Fisk, Türkiye'deki askeri darbe girişimini ele alan yazısında yeni bir darbe öngörüsünde bulundu. Yazının başlığı, "Türkiye'deki darbe başarısız olmuş olabilir - fakat tarih şunu gösteriyor ki, fazla uzun zaman geçmeden başarılı bir darbe yapılacaktır."

"Erdoğan ülkesi için seçtiği rolün bedelini idrak etmekte geç kaldı" diyen Fisk, "Artık ordunuza güvenemediğinizde, odaklanmanız gereken daha ciddi meseleler var demektir" yorumunu yaptı. Makalenin tam metni şöyle:

'ERDOĞAN ÜLKESİNİ ALAY KONUSUNA DÖNÜŞTÜRDÜ'

Erdoğan’ın başına bunun geleceği belliydi. Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden yaratacak olan bu adam komşularını düşmana, kendi ülkesini de bir alay konusuna dönüştürürken, Türk ordusu itaatkâr davranacak değildi. Fakat şu iki varsayım büyük bir hata olacaktır: Bir askeri darbenin, ordunun bundan sonra sultanına itaat edeceği şekilde kısa sürede, kolayca bastırıldığına inanmak; ve en az 161 ölüm ve 2 bin 839 gözaltıyı, Ortadoğu’da ulus devletlerin çöküşünden bağımsız olarak değerlendirmek.

'OTOKRATLAR SINIFININ ÜYESİ'

Zira hafta sonu İstanbul ve Ankara’da yaşananlar, sınırların ve devlete olan inancın çöküşüyle derinden bağlantılı. Devlet inancı, yani Ortadoğu uluslarının kalıcı kurum ve sınırlara sahip olduğu varsayımı Irak, Suriye, Mısır ve Arap dünyasındaki diğer ülkelerde benzer yaralar açtı. İstikrarsızlık artık bölgede yolsuzluk kadar bulaşıcı; özellikle de, bölgenin hükümdarları ve diktatörleri arasında. Ki Erdoğan da, anayasayı kendi lehine değiştirmesinden ve Kürtlerle kötücül ihtilafını yeniden başlatmasından bu yana bu otokratlar sınıfının bir üyesi.

'ABD, MURSİ GİBİ DAVRANABİLİRDİ'

Söylemeye gerek bile yok, Washington’ın ilk tepkisi ders içerikliydi. Türkler, ‘demokratik yollardan seçilmiş hükümetlerini’ desteklemeliydi. Açıklamanın ‘demokrasi’ kısmını hazmetmesi zordu. Aynı hükümetin, Mısır’da ‘demokratik yollardan seçilmiş’ Muhammed Mursi hükümetinin 2014’te devrilmesine tepkisini anımsamak ise daha da acı vericiydi. Washington Mısır halkına Mursi’yi desteklemeleri için kesinlikle çağrı yapmamış ve Türkiye’deki girişimden çok daha kanlı olan askeri darbeye hızla destek vermişti. Türk ordusu başarılı olsaydı, Erdoğan’ın tıpkı talihsiz Mursi gibi hor görüleceğinden emin olabilirsiniz.

'BATI'DAN BAŞKA NE BEKLENİR?'

Fakat Batılı uluslar istikrarı özgürlük ve onura tercih ettiğinde ne bekleyebilirsiniz ki? İran askerlerinin, sadık Iraklı milislerin ve Felluce’nin ele geçirilmesi sonrası ortadan kaybolan 700 Sünni’nin IŞİD’le savaşa katılmalarını kabul etmeye hazır olmalarının nedeni bu. “Esad gitmeli” rutininin sessizce bırakılmasının nedeni de bu. Beşar Esad şimdi Cameron’ın başbakanlığının sonunu görmüşken ve ömrünün Obama’nın başkanlığından uzun olacağı da kesin görünürken, Şam’daki rejim bu hafta sonu Türkiye’de yaşananları meraklı gözlerle izleyecektir.

'BOZUK DEVLET'

1. Dünya Savaşı’nın muzaffer güçleri Osmanlı İmparatorluğu’nu yok etti (ki Saray’ın Almanya’nın tarafını tutarak ölümcül hatayı yapması sonrası 1914-18 ihtilafının amaçlarından biri bu haline gelmişti). Ve o imparatorluğun kalıntıları Müttefikler tarafından küçük parçalara ayrılıp gaddar krallara, kötücül albaylara ve bol miktarda diktatöre teslim edildi. Erdoğan ve ordunun onun iktidarda kalmasına karar veren büyük kısmı, bu ‘bozuk devletler’ şablonuna uyuyor.

'PAKİSTAN'A BAK, TÜRKİYE'Yİ GÖR'

Uyarı işaretleri Erdoğan için de, Batı için de ortadaydı. Tek yapmaları gereken, Pakistan deneyimini hatırlamaktı. Bir diğer imparatorluğun (bu kez Hintlilerin) ‘parçası’ olan Pakistan, Amerikalılar tarafından Ruslarla savaşan ‘mücahit’lere utanmazca füze, silah ve nakit para akıtılması sonucu başarısız bir devlete dönüştü. Şehirleri devasa bombalarla yıkıldı, kendi yolsuz ordusu ve Taliban dahil Rusların düşmanlarıyla işbirliği yapan istihbaratının içine, sonradan bizzat devletin kendisini tehdit edecek İslamcılar sızdı.

'KIRILMA NOKTASI, SURİYE'

Türkiye de ABD için Suriye’de aynı rolü oynamaya başladığında, isyancılara silah gönderirken, kendi yozlaşmış istihbaray servisi Suriye’de devlet gücüyle savaşan İslamcılarla işbirliği yaparken, başarısız bir devlet yoluna girdi. Kendi kentleri devasa bombalarla vuruldu, kırsalına İslamcılar sızdı. Tek fark şu ki, Türkiye aynı zamanda kendi Kürtleriyle savaşı da yeniden başlattı. Şimdi güneydoğuda, Diyarbakır’ın bazı yerleri Humus ve Halep’teki bölgeler kadar yıkıma uğramış durumda.

'DAHA DA OTORİTERLEŞEBİLİR'

Erdoğan, ülkesi için seçtiği rolün bedelini çok geç idrak etti. Putin’den özür dilemek ve Netanyahu’yla ilişkileri onarmak zor değil. Fakat artık ordunuza güvenemediğinizde, odaklanmak gereken daha ciddi meseleler var demektir. Yaklaşık 2 bin kişinin tutuklanması, Erdoğan için ciddi bir darbe anlamına geliyor. İşin doğrusu, ordunun onun için planladığından büyük bir darbe. Bu kişiler, Türk ordusunda İstanbul’un Sultanı’nın ülkesini yok etmekte olduğuna inanan binlerce subayın sadece birkaçı olmalı. Tek mesele, NATO ile AB’nin bu olaylar karşısında ne kadar dehşete düştüğü değil. Asıl soru, (anlık) başarısının Erdoğan’ı daha fazla dava açmak, daha fazla gazeteciyi hapse atmak, daha fazla gazeteyi kapatmak, daha fazla Kürdü öldürmek ve 1915’teki Ermeni soykırımını inkâr etmeye daha fazla devam etmek açısından daha ne kadar cesaretlendireceği…

'KÜRTLERE 'TERÖRİST' DAMGASI SORUNLU'

Dışarıdan bakanlar için, Türkiye’nin her tür Kürt militanlığını nasıl bir korku ve neredeyse ırkçı bir nefretle ele aldığını anlamak bazen zor oluyor. Amerika, Rusya ve Avrupa, yani genel olarak Batı, ‘terörist’ sözcüğünün içini öylesine boşalttı ki, Türklerin Kürtlere nasıl ‘terörist’ dediğini idrak edemiyoruz ve onları, Türk devletinin varlığına yönelik bir tehdit olarak görüyoruz. Türkler, 1. Dünya Savaşı’nda Ermenileri de böyle görüyordu… Mustafa Kemal Atatürk, Adolf Hitler’in bile saygı duyduğu, sevdiğimiz türden bir laik otokrat olabilir. Fakat onun Türkiye’yi birleştirme mücadelesinin temelinde, tam da Türkiye’nin üzerinde dolanan bu kavgalar ve Batılı güçlerin devlete karşı plan yaptığına dair karanlık (ve rasyonel) şüpheler yatıyordu.

'YENİ DARBEYE HAZIRLIKLI OLUN'

Nihayetinde, Türkiye’de bu hafta sonu ilk bakışta göründüğünden çok daha dramatik şeyler yaşandı. Artık AB’nin sınırında, Türkiye’den Suriye, Irak, Mısır’ın Sina Yarımadası’nın büyük kısmına, Libya’ya ve Tunus’a uzanan bir anarşi ve başarısız devlet serisi bulunuyor. Bay Sykes ve Mösyö Picot, Bay Balfour’un da yardımıyla, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasını başlatmıştı. Fakat süreç bugün hâlâ devam ediyor. Ankara’daki hayata geçmeyen darbeyi, bu karanlık tarihsel çerçeve bağlamında ele almalıyız. Önümüzdeki aylarda veya yıllarda yeni bir darbeye hazır olun.

MAKALENİN İNGİLİZCE TAM METNİ