Gri alan bizden sorulur, vazoyu ters çevirmekse aklımıza gelmez...

Hükümetin eli vazonun içinde, elmayı sıkıca tutmuş, tutuklu kalmış. Fakat, artık elmayı bıraksa da, vazoyu ters çevirip elmayı düşürse de ne gam, yiyemeyecek o elmayı.

Google Haberlere Abone ol

İris Cibre*

Konfüçyüs bir gün elinde bir vazo bir de elma sınıfa girer. Elmayı vazonun içerisine attıktan sonra 'Kim bu elmayı vazodan çıkarabilirse yiyebilir' der.

Hemen gözü pek ve karnı aç öğrenci atılır ve elini vazonun içerisine sokar, elmayı tutar. Fakat, o da ne, elmayı sıkıca tutuyor fakat yumruk olmuş eli vazonun boğazından geçmiyordur.

Bilge Konfüçyüs'e elmayı çıkaramadığını söyler.

Cevap ise çok basittir, “elmayı sıkıca tutman ve gerektiğinde bırakamaman seni de vazoda tutuklu bıraktı. Halbuki elmayı bırakıp vazoyu ters çevirdiğinde kolayca eline düşecekti”…

İşte ülkemizi yöneten hükümetin durumu tam da bana bu hikayeyi anlatıyor. Seçim elmasına öyle gözünü dikmiş ki vazoyu ters çevirmek dahi aklına gelmiyor.

Geçtiğimiz hafta yine bol türbülanslı, heyecanlı akıllarda 50 tilki ve 100 soru ile kalakaldık.

Önce piyasanın hiç beklemediği bir hamle ile 100 bps faiz indirildi. Ardından ertesi gece yeni kredi kısıtları açıklandı. Hükümet bankalara; sanayiciye yüksek faizle kredi veriyorsunuz, artık buna izin vermiyorum fakat düşük faizle de önünüze gelene kredi vermenize de izin vermiyorum dedi. Bu çok abuk bir karardı; hem kredi genişlemesi için faiz indirip hem de genişlemesin diye cezai şart konulmuştu. Aslında durum göz boyamaktan başka bir şey değil doğrusu. Ekonomiden anlamak zorunda olmayan tabana faiz sebep enflasyon sonuçtur bu yüzden indirmeye devam edeceğim, ilk hedefimiz büyümektir, size iş yaratmaktır ileri mesajı vermiş, arkadan çok istedikleri büyüme hedefine ulaşmanın yollarından en önemlisi, kredi genişlemesine darbe vurmuş-muydu acaba?

Öncelikle, bankalar hala kobilere ve bireysellere istediği oranda kredi vermeye muktedir, ayrıca ticari kredi kısıtını isterse delebilecek imkanları da mevcut, burada isterse kelimesinin altını çizmek isterim. Nasıl derseniz; her ne kadar üst limiti olsa da, alan memnun veren memnun durumunda, komisyon oranlarından istediği faize kredi verebilir. Diğer yöntem ise IRS, deyip geçiyorum mecburen, Google sizden sorulur...

Kısaca etrafından dolanmak mümkün. Gri alan mı dediniz? Bankalardan sorulur…

Bu gri alanlar ekonomi yönetimince bilinmiyor mudur? Umarım biliniyordur, yoksa ismi ekonomi yönetimi olmazdı değil mi, ülke için korkulu bir rüya olurdu !

Bahse konu ekonomi yönetimi bize birçok açıklama yapıyor ya da yaptırıyor. 

Akkuyu’ya 20 milyar dolar gelecek deniyor, 7 milyar geliyor ardından puf yabancı para ticari mevduat hesaplarından 2.5 milyar dolar yok oluyor ve TL mevduat hesabına geçiyor.

Suudilerden 20 milyar daha ortada yok.

300 milyar dolar borsaya açıklaması geliyor bir anda, Borsa İstanbul tüm endeksinin değeri 180 milyar dolar.

Sürekli algımızla oynanırken, zengini daha zengin, kulağı delik olanı milyarder yaparlarken, kur yükselmeye devam ediyor. İç borç faizi rekor kırıyor, ana parayı aşıyor. Mali disiplinden taviz verilmezken ek bütçe ile beraber bütçe açığı da rekora gidiyor. Cari fazla derken cari açık görülmemiş rakamlara ulaşıyor. Bakan, SPK’nın 109. maddesine aykırılık teşkil edecek şekilde borsaya yatırım yapın diyerek yatırım tavsiyesi vermesinin ertesi günü piyasa yüzde 2 düşüyor.

Bu listeyi ne yazık ki uzattıkça uzatmak mümkün.

Kısaca hükümetin eli vazonun içinde, elmayı sıkıca tutmuş, tutuklu kalmış. Fakat, artık elmayı bıraksa da, vazoyu ters çevirip elmayı düşürse de ne gam, yiyemeyecek o elmayı, PPK metninde geçen aktarım mekanizması kırıldı bir defa. 

Onu tamir edecek ve vazoyu ters çevirecek aklı başında, planlı programlı, popülizmden uzak tek derdi ülkeyi soktukları bataklıktan çıkarmak olan, acı reçeteyi uygulamaya gücü yetecek, yürekli bir hükümet aranıyor…

Konumuzla alakası olmasa da İskender’in Aristo’ya mektubunu da okumanızı rica ediyorum.

Halk ikiye ayrıldı ve birbirinden nefret eder hale getirildi, anlaşmaya giden bütün yollarımızı da tıkamak istiyorlar. Bir yolunu bulup anlaşmak zorundayız, ülkemiz, geleceğimiz, çocuklarımız için…

Büyük İskender, büyük filozof Aristo’ya bir mektup yazıp sorar:

'Zaptettiğim topraklardaki insanları tahakkümüm altında tutabilmek için neler yapmalıyım?'

1- Ülkenin ileri gelen insanlarını sürgüne mi göndereyim?

2- Ülkenin ileri gelenlerini hapse mi atayım?

3- Ülkenin ileri gelenlerini kılıçtan mı geçireyim?

Aristo’dan cevap gelir:

1- Sürgünde toplanıp sana karşı başkaldırırlar.

2- Hapishaneler militan yuvası olur, kontrolden çıkar.

3- Onlardan sonraki kuşak intikam hırsıyla büyür, tahtını sallar.

Aristo, çözüm olarak şu tavsiyede bulunur:

İnsanların arasına nifak tohumları ekeceksin. Birbirleriyle savaşınca, hakem olarak kendini kabul ettireceksin. Ama anlaşmaya giden bütün yolları tıkayacaksın!

*Finansal Piyasalar Uzmanı