'Gorbaçov, sosyalizmi batırmadığı gibi, kurtaramazdı da'

Evrensel yazarı Cihan Tuğal, Gorboçov'un hain ya da kahraman olmadığını, SSCB'nin dünyanın yarısı üzerindeki karşı-devrimci kontrolünü korumak için arayışa giriştiğini ama başarısız olduğunu yazdı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR- Evrensel gazetesi yazarı Cihan Tuğal, "liberal dünyanın büyük bir ikonu" olarak nitelendirdiği Gorbaçov'un liberallerin belirttiği gibi kahraman olmadığını, Sovyetleri "Kuzey Avrupa ülkelerine benzeyen birer sosyal demokrasiye dönüştürmek" istediğini ama "beceriksizliği, dünya sisteminde durduğu yer, ve sınıfsal projesinin çöküşü" nedeniyle, girişimlerinin piyasa hakimiyetiyle sonuçlandığını yazdı. 

Tuğal, Gorbaçov’u hain ilan eden sosyalistlerin de "1980’lerde Sovyetler Birliği Komünist Partisinin artık devrimcilikle bir bağlantısı kalmamış olduğunu görmezden geldiklerini" ileri sürdü. 

Cihan Tuğal'ın "Mağlup reformist Gorbaçov: Ne kahraman, ne hain" başlıklı yazısı şöyle: 

"Gorbaçov da Albright gibi, dünyanın tamamen Amerikan emperyalizminin kontrolü altına alınabileceği, her ülkenin liberal demokrasiyle yönetilebileceği ve piyasanın devletin yerini alabileceği ütopyasına hizmet etti. Bu hülyanın yerinde şimdi yeller esiyor. Amerika istemeye istemeye çekildiği (Veya çekilmek zorunda kalacağı) ülkelere kan ve gözyaşından başka bir şey götüremedi. Amerikan yörüngesine giren Doğu Avrupa ülkelerinin birçoğu da, dünya devine sağdan direnen ülkeler de hızla faşizme kayıyor artık. Piyasa ilkelerinin yayıldığı toplumlarda gemi azıya alan finansal kaos, yavaşlayan büyüme, yoksullaşma, çevre felaketleri, depresyon ve sağlık sorunları, devletin ekonomiye giderek daha fazla ağırlık koymasını kaçınılmaz hale getiriyor. Sadece 'Doğu'da değil, Batı’da da.

Ancak, Albright ile Gorbaçov arasında ciddi bir fark var. Biri liberalizmin diktasını bile isteye kurdu. Diğerinin ise beceriksizliği, dünya sisteminde durduğu yer, ve sınıfsal projesinin çöküşü piyasa hakimiyetiyle sonuçlandı.

Sosyalistler arasında, Gorbaçov’a hain muamelesi yapma eğilimi güçlü. Oysa 'reformist' Gorbaçov, Sovyetler Birliği’ni ve uydu devletlerini Amerika’ya ve piyasaya teslim etmek değil, Kuzey Avrupa ülkelerine benzeyen birer sosyal demokrasiye dönüştürmek istiyordu. Bunu yaparken de, liberal referanslar kadar komünist tarihe de başvuruyordu. Kendi sınıfının, yani kapitalistleşmekte olan bürokratların, dünyanın yarısı üzerindeki hakimiyetini ancak bu şekilde kurtarabileceğini düşünüyordu.

Başka bir deyişle, liberallerin Gorbaçov’a kahraman muamelesi yapması, ya bilmezlikten, ya bilip de bilmiyor görünmekten. Liberal zaferin temelinde reformizmin başarısı değil, yenilgisi var.

Gorbaçov’u hain ilan eden sosyalistler ise, 1980’lerde Sovyetler Birliği Komünist Partisinin artık devrimcilikle bir bağlantısı kalmamış olduğunu görmezden geliyorlar. Gorbaçov bu partiye ve davasına ihanet etmedi. Partinin, dünyanın yarısı üzerindeki karşı-devrimci kontrolünü koruyabilmek için bir arayışa girişti. Ve başarısız oldu.

Gorbaçov’un hayatını ve siyasi çizgisini en derinlemesine belgeleyen tarihçilerden Stephen Cohen’in çok önemli gözlemleri var. Ama maalesef bazı Perestroika dönemi Marksist akademisyenlerinin düştüğü tuzağa düşmüştü merhum Cohen: Reformcu siyasetçilere sosyalist muamelesi yapma yanılgısı. Gorbaçov ve yandaşlarının sosyal demokrasiye yönelişlerini, Buharin’in piyasaya dayanan bir sosyalizm kurma çabalarına benzetmişti.

Ölümünün hemen ardından, Gorbaçov’un asıl kahramanının Lenin olduğunu ilan eden Ronald Suny, Cohen’den de bir adım ileriye gitti. Bu liderin aynen Lenin gibi demokratik bir sosyalizm kurmaya çalıştığını söyledi. Bunu destekleyecek bulgular da sundu.

Kuramsal ve dünya-tarihsel bir kavramsallaştırmadan bağımsız, Gorbaçov’un Buharin (ve hele Lenin) öykünmelerini abartanların kör noktası şu: 1920’lerde, devrimci bir işçi devletinin yönetici kadrosundayken, o devleti küresel karşı-devrimden koruyabilmek için piyasa mekanizmalarında çare aramak başka... Komünizme çoktan sırt çevirmiş, karşı-devrimci bir dünya imparatorluğunu kurtarmak için piyasaya başvurmak başka.

Hataları ne olursa olsun, Buharin komünist bir önderdi, bir bürokrat değil. Asıl amacı devrimi yaşatmaktı. Buharin ve 1920’ler hakkında Cohen’den öğrenilecek çok şey var. Ancak Gorbaçov’un yeni bir Buharin olduğu tespiti isabetsiz.

SSCB’nin ulus politikalarının belki de en iyi tarihçisi olan Ronald Suny’nin Lenin benzetmesi ise sanırım Gorbaçov’un ölümünün verdiği duygusallıkla dile getirildi. Bu karşılaştırmanın hiçbir kuramsal temeli yok.

Toparlarken, liberallerin, bazı sosyalistlerin, ve Cohen ve Suny gibi ayrıksı kalemlerin ortak hatasına gelelim: SSCB ve uydularının çöküş ya da 'kurtuluş'unun sorumlularını -ya da, Cohen-Suny örneğinde olduğu üzere, mağlup kahramanlarını- yönetici “komünist” kadrolar içinde aramaları. Bu hata, dünya kapitalizmiyle en azından 1970’lerden beri bütünleşmekte olan sözde komünistlerin, sınıfsal konumunu anlamamaktan kaynaklanıyor.

Gorbaçov, sosyalizmi batırmadığı gibi, kurtaramazdı da. Dün olduğu gibi bugün de, işçi sınıfının kurtuluşu, ancak kendi eseri olabilir. Elbette organik önderlerinin ve mazlum halkların da katılımı ve örgütlenmesiyle." (YAZININ TAMAMI