YAZARLAR

'Gidenler değil, dönenler sorun'

Günümüzde dünyanın farklı yerlerine yayılmış olan özel askeri şirketler var. Bunlar aslında çatışan taraflara hizmet sunuyorlar. Yani savaştırmak istedikleri insanlara, potansiyel militanlara, milislere askeri eğitim imkânı sunuyorlar. Belli alanların, stratejik bölgelerin filan korunmasıyla ilgili koruma hizmeti sunuyorlar. Savaşma hizmeti sunuyorlar.

Ukrayna savaşı ile birlikte paralı ve gönüllü askerlik konusu bir kere daha gündeme gelmiş oldu.

Peki paralı askerlik nedir, gönüllü askerlikle farkı ne, neden daha fazla görünür oldular gibi pek çok soru etrafında tartışılan bu konuyu bir bilenle konuştuk.

Çatışma bölgeleri ve silahlı gruplar gibi konularda çalışmaları ve analizleri ile tanınan Altınbaş Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç.Dr.Serhat Erkmen paralı ve gönüllü askerleri anlattı. Erkmen’e göre, bu olgularla daha sık karşılaşacağız.

Paralı askerlik nedir?

Kavramı biraz geniş almamız lazım. Yabancı gönüllü dediğimiz zaman paralı askerleri de içine alan daha geniş bir konseptten bahsediyoruz. Ukrayna-Rusya çatışmasında gördüğümüz şey, yabancı gönüllüler.

Gönüllü ifadesi bazılarını tam karşılamıyor olabilir ama gönüllülüğün motivasyonunu neyin oluşturduğuna bakarsanız paralı askerlik bu motivasyonların bir tanesi. Ancak yabancı gönüllüler dediğiniz zaman bunun içerisine ideolojik motivasyonu olanlar da girer, paralı askerlik yapmak için gidenler de girer, çatışma sonrası travma yaşayan ve çatışma bölgelerine dönmek için gerekçe arayanlar da girer, maceracılar da girer, savaş turistleri de girer.

Son 10 yıllık çatışma diliminde ister Suriye’de olsun ister Irak’ta, bugün de Ukrayna’da yabancı gönüllülerin çatışmalara katılma oranında önceki dönemlere göre büyük bir artış görüyoruz.

(Yabancı gönüllü askerlik) yeni mi başladı? Hayır, savaşların tarihi kadar eski bir olgudan bahsediyoruz.

Peki son dönemde neden daha fazla göze çarpıyor?

Çünkü, devletler doğrudan savaşa girmeye ya da doğrudan kendi unsurları ile müdahil olmaya yeltenemedikleri durumlarda bu unsurları (yabancı gönüllüler ve paralı askerler) ön plana çıkartıp savaş sahasında belli sorumluluklardan ya da daha ağır neticelere varabilecek birtakım girişimlerden uzak durmak istiyor.

Sanırım ister Orta Doğu’da olsun ister daha geniş coğrafyada olsun bundan sonra daha sık karşılaşacağımız bir durumla karşı karşıyayız.

Farklı motivasyonları olsa da yabancı gönüllü askerlerin sayısında artış olmasının nedeni ne?

Şöyle sayalım; bir kere, 100 yıl önce de bu tür insanlara rastlanıyordu. İspanya iç savaşına bakarsanız, orada da görürsünüz. Bundan 60 sene önce Filistin’e giden yabancı gönüllüleri de görürsünüz. Afganistan’a gidenleri, sonra El Kaide’yi oluşturanları da görürsünüz.

Son dönemlerde bunların hem sayılarının hem görünürlüklerinin arttığını görürsünüz. Neden?

1-Ulaşım kolaylığı; dünyanın herhangi bir yerine ulaşım önceki yüzyıllara, on yıllara göre daha kolay.

2-Örgütlenmeleri daha kolaylaştı. İnternet ve sosyal medya olgusu birbirini pek tanımayan insanların bir araya gelmesi için ortam yarattı. Onları kendi çatışmalarına çekmek isteyenlerin işini de kolaylaştırdı.

3-Örgütlenmeseler bile birbirlerini etkileme kapasitelerini artırdılar. Neden? Çünkü daha önce de insanlar çeşitli hikayeleri duyarak, kendi perspektiflerine göre, tırnak içinde söylüyorum, 'kahramanlık hikayelerini'; bir başka yerde inandığı değer uğruna savaşmaktan kaynaklanan 'kahramanlık hikayelerini' duyanlar bu konuda motive olabiliyorlardı. Geçmişte bu hikayelere ulaşım çok daha zorken şimdi sosyal medya aracılığıyla, birkaç saniye içinde dünyanın çok farklı yerlerine ulaştırılabiliyor.

Ukrayna’daki çatışma diğer benzerlerinden farklı birtakım yenilikler getirdi.

Bunların başında bir devlet, devletin resmi ve yasal organları, devletin başkanı çıkıp açıkça dünyanın farklı ülkelerinden insanların onun için savaşabilmesinin önünü açtı.

“Benim topraklarıma gelip Rusya’ya karşı savaşımda bana destek verebilirsiniz, vermelisiniz, bunun için de her türlü kolaylığı sağlayacağım size. Para vereceğim, üniforma vereceğim, sizden vize istemeyeceğim” dedi. Birtakım ülkelerdeki büyükelçiliklerine başvurmalarının ve burada formları doldurmalarının yeterli olduğu söyledi.

Gönüllü veya para amaçlı askerliğin sebeplerinden biri uzun süreli kaotik şartlarda yaşanmış olması olabilir mi? Bugün Rusya resmi olarak kayıt ofisi açsa Şam’dan binlerce insanın maddi şartlar sebebiyle gideceğine eminim.

Suriye’den gidenler başladı da zaten.

Paralı askerliğin tarihi gönüllü askerlikten çok daha eski. Yeterli askeri güç toplayamayan ancak belli bir maddi yeterliliğe ulaşmış herhangi bir otorite savaş sahasında paralı asker kullanıyor(du). Bu açıdan baktığınız hiç yeni bir şey yok.

Hatta bazı yüzyıllarda bugünlerle karşılaştırıldığında ordular içindeki oranları bugünküne göre daha yüksekti.

Günümüzde dünyanın farklı yerlerine yayılmış olan özel askeri şirketler var. Bunlar aslında çatışan taraflara hizmet sunuyorlar. Yani savaştırmak istedikleri insanlara, potansiyel militanlara, milislere askeri eğitim imkânı sunuyorlar. Belli alanların, stratejik bölgelerin filan korunmasıyla ilgili koruma hizmeti sunuyorlar. Savaşma hizmeti sunuyorlar. Bazı yerlerde, özel ekspertiz gerektiren savaş bölgeleri, uzmanlık gerektiren savaş biçimleri var ya da uzmanlık gerektiren savaş araç gereçlerinin kullanılması gerekiyor. Bunu kullanacak adamı yetiştirmekle kaybedeceğiniz süre zarfında size bu konuda deneyimi olan, dünyanın farklı yerlerinde savaşmış olan adamları getirip bunları sizin için kullandırıyor.

Fakat dediğim gibi; paralı askerlik bunun bir boyutu.

Libya’da Afrikalılar… Daha önce de kullanıldı. ABD’nin Irak’ı işgalinde özel askeri şirketler bunların işlemiş oldukları suçlar nedeniyle bir anda gündeme gelen olgulardı.

Bunların (yabancı gönüllü-paralı askerlerin) artmasının sebeplerini az önce sıraladık.

Bence en az bunlar kadar etkili faktör devletlerin doğrudan kendi vatandaşlarını ya da ordularını savaşa dahil etmek istemedikleri ya da oranlarını azaltmak istedikleri durumlarda (gönüllü-paralı askerlerin) bir araca dönüşmesi.

Eski askerlerin, milislerin, militanların ya da para amacıyla hareket edenlerin durumu anlaşılabilir belki. Ancak savaş görmemiş insanların bunlardan farklı motivasyonlarla davranıp hayatlarını ortaya koyabilmelerini biraz daha açıklamak gerekiyor sanırım. Mesela sinema, savaş oyunları gibi faktörlerin, kahramanlık imajının silah ile özdeşleştiği ürünlerin de etkili olduğunu söyleyenler de var. Gerçi Orta Doğu’da hayat birçok insanın hayatının bir parçası, filme filan gerek yok.

Tamam, bunlar da birer faktör ama benim gözlemleyebildiğim kadarıyla bu dediğiniz karakterler en önce gidenler ve en çabuk geri dönenler.

Çok büyük bir kısmı çatışma bölgesine gitmekle birlikte çatışma görmeden dönenler. Heyecan arayan, çevrelerinden saygı görmek isteğiyle ya da bunu bir şekilde kapitalize etmeye yönelik niyetlerle gidenler savaş bölgesinde fotoğraf çektirip orada bulunup doğru düzgün çatışma görmeyenler… Ya lojistikte görev alıyor, ya propaganda materyaline dönüştürülüyor. “İşte bakın bizim davamızı bütün dünya destekliyor” gibi. Ya da kendi ülkelerine döndüklerinde hangi taraftalarsa artık, o tarafa yönelik propaganda yapması isteniyor. O gruba, o ideolojinin emellerine adapte ediliyor.

Küçük bir parantez açmak istiyorum, savaş sahasına gidip bunun reklamını yapmak suretiyle kendisine gelir sağlamak isteyen figürler de çıkıyor ve bunlar paralı asker değil.

Çatışmaya dahil olanlar daha sıkı bir ideolojik background çerçevesinde bölgeye gidenler. Burada ister radikal bir dinci ideoloji olsun, ister sosyalizmin radikal saflarından gelenler olsun, ister aşırı sağdan gelenler olsun; bunlar çatışma sahalarında birebir bulunup çatışmalara doğrudan katılanlar oluyorlar.

Bunların geri dönme oranları daha düşük oluyor. Neden? Çoğu ölüyor ya da çatışmaya katıldıktan sonra artık bunlar savaşların içinde yoğrulan tipler olduklarından o çatışma bittiğinde bir başkasına gidiyorlar.

En çok korkulan, en büyük tehlikeyi yaratanlar bunlar olduğundan kimse de geri (ülkelerine, evlerine) dönmelerini istemiyor doğrusu.

Devletler neden paralı asker kullanır ya da yabancı gönüllüleri mobilize eder?

20.inci yüzyılın ikinci yarısından itibaren doğrudan savaşa girmenin maliyeti bütün devletler için çok ağır. Her devletin farklı nedenleri var.

ABD, Vietnam tecrübesinden sonra bunun maliyetlerini hem toplumsal sorunlar olarak hem de maddi boyutları ile yaşamaya başladı. Bir askerin yaralanması veya hayatını kaybetmesi ile ortaya çıkarmış olduğu mali yük bazı devletler için küçümsenemeyecek ölçeklerde olabiliyor. Hele ki toplum tarafından haklı görülmeyen bir savaşın toplumsal ve siyasal maliyetleri çok yüksek olabiliyor.

Diğer boyutu; atom silahları çağına girdiğimiz andan itibaren, devletlerin kitlesel ölüm saçabilecek kudretlere ulaşmaları savaşa giren devletleri iki kere düşündürüyor.

Çünkü savaşa girdiğiniz andan itibaren devletinizin hem ekonomik hem askeri anlamda yıkıma uğraması ihtimali var. Oysa burada doğrudan savaşlara katılmaktan ziyade birtakım araçları kullanmak suretiyle çözebileceğiniz hususlar ya da idare edebileceğiniz süreçler varsa o sizi resmi ve hukuki olarak savaştan alıkoymak suretiyle işe yarıyor.

Ya da (bir bölgeye, gruba vs) araç-gereç gönderiliyor. Bunların bir kısmı sofistike araç gereçler. Bunları kullanmak için adam yetiştirmek yerine hali hazırda bu tecrübeye sahip ve herhangi bir ülkenin ordusunun parçası olmadığı için kullanan tarafa sorumluluk yüklemeyen insanlara başvurmak hukuki açıdan da daha kolay oluyor.

Bir devlet bir silahlı grubu desteklediğinde veya paralı asker sağlayan bir şirketle çalıştığında bu askerlerin işledikleri savaş suçlarından sorumlu tutulmaz mı? Bir ordu, bir silahlı grubu neye dayanarak eğitir veya destekler? Ukrayna örneği üzerinden bunlar iyice karmaşıklaştı.

Resmi olarak ordu eğitmiyor zaten. Örtülü operasyonlar çerçevesinde yapılan bu tür faaliyetler açığa çıkarılabilirlerse ve kanıtlanabilirse yargılama olabiliyor.

Ukrayna’ya baktığımızda, Ukrayna bunları (gönüllüleri) çağırdı ve ordusuna dahil etti. Rusya, ‘ben bunlara paralı asker muamelesi yaparım’ dedi. Aynı şekilde Rusya tarafı da kullanıyor.

Savaşın da bir hukuku var ve savaşan taraflar buna tabiler. Bunların (gönüllülerin) savaş hukuku açısından durumlarının ne olduğu hukukçular arasında bir bölünmeye sebep oldu.

Ukrayna ile birlikte paralı-gönüllü askerlik neyin kapısını açacak? Mesela, gönüllüler çok korkunç sivil katliamları yaparlarsa bu suçtan destek verdikleri taraf mı sorumlu tutulacak yoksa gönüllülerin kendileri mi?

Gittikçe daha karmaşıklaşan bir şey haline geliyor. Bir süre sonra devletlerin oturup bu konuda bir karar vermesine yol açacak. Ancak henüz o safhaya geldiğimizi zannetmiyorum.

Çünkü birçok devlet iç hukukunda bir başka devletin çatısı altında silahlı grupları destekleme ya da onların adına savaşma konusunda düzenlemelere sahip. Bazılarında bunun cezası ağır, bazılarında düzenlemeler çok net değil.

Ama bu düzenlemeleri uygulama niyetleri var mı? Bu, büyük bir soru işareti. Neden? Çünkü devletlerin, (gönüllülere ve paralı askerlere) günbegün medyalarında siyasal söylemlerle desteklenen, diğer yanıyla da o devletlerin vatandaşları farklı ülkelerdeki savaşlara gittiğinde “ya aslında keşke yapmasaydınız. Yaparsanız da ne olacağı belirsiz. Biz sadece gitmemenizi tavsiye ediyoruz” şeklindeki yaklaşımları bu işin hukuki boyuttan çıktığını ya da en azından bir kenara konulduğunu ve siyasal tavrın daha ön plana çıktığını gösteriyor.

Benim anladığım kadarıyla, pek çok devlet için gidenler sorun değil, dönenler sorun. Macera veya maddi amaçlarla gidenleri kastetmiyorum. Hatta paralı askerler ideolojik motiflerle savaşlara katılan gönüllülere göre daha kontrol edilebilir. Çünkü şirketlere çalışmaya devam edebilmeleri için belli standartlara uymaları gerekiyor.

Ancak herhangi bir ideolojik motifle bir çatışma bölgesine gidip orada ciddi bir askeri kapasite kazanıp ülkesine dönenler potansiyel birer tehlike.

Gönüllü-paralı asker kullanımının artması, yaygınlaşması, Ukrayna savaşı ile birlikte normalleşmeye başlaması devletleri daha da cesaretlendirmez mi?

Evet, zaten bu da istatistiklere yansıyor. Devletler arası savaşlar azalırken çatışmalar ve iç savaşlar artıyor.


Hediye Levent Kimdir?

Gazeteciliğe 2003 yılında başlayan Hediye Levent, 2008’den itibaren 13 yıl Suriye, Lübnan ve Irak’ta yaşadı. Bu süre boyunca çeşitli yerli-yabancı medya kuruluşlarında ve köşe yazarı olarak Evrensel Gazetesi’nde Ortadoğu’da olan biteni yerinden, sahadan aktardı; yazdığı analizlerle bölgedeki gelişmelerin aydınlatılmasına büyük katkı yaptı.