YAZARLAR

Geçinemeyen yaşlılara umut

Belli bir yaş üstü kadınların ev paylaşmasına yönelik bir sistem kurulması, aynı zamanda kadınlar için ve kadınlar eliyle bir toplumsal adalet projesi olarak, geçim sorunu yaşayan farklı toplumsal gruplar için de örnek teşkil edebilir.

İzlemek, dinlemek, üzülmek başka; harekete geçmek, dönüştürmek, eyleme geçmek başka. İyonyalı ozan Homeros, "Yapraklar gibidir insan soyu” der. “Bir yandan rüzgâr bakarsın onları döker yere, bir yandan bakarsın bahar gelir...”

Derin yoksulluk giderek daha da derinleşirken, Ece Temelkuran’ın geçtiğimiz günlerde ifade ettiği o meşhur “politik evsizlik” halimiz fiziki evsizliğe doğru da ilerlerken, ailesinin yanında temel ihtiyaçları karşılanamayan ve ailesinden koparılma riski bulunan çocuk sayısı 165 bini aşarken, ev kirasını ödeyemediği için 75 yaşındaki Nevzat Hülya Erinç’in intihar girişiminde bulunma hikayesi hepimizin yüreğini dağlarken, ama ne yapacağımızı tam olarak bilemezken, yoksunluğun ve yoksulluğun pençesine kapılan insan soyu ve umutları yaprak misali savrulurken baharın da yazın da gelmesi ne kadar anlamsızlaşıyor, değil mi?

Ancak onlara yardım eli uzatan, sessiz ve sesli imdat çığlıklarına duyarsız kalmayan sivil toplum kuruluşları ve aktivistlerin çabaları özellikle bu dönemde bir kat daha büyük bir anlama ve etkiye kavuşuyor; gelmez denen baharlar birçok insanın yaşamını kiraz ağacı dalları misali süslemeye başlıyor.

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) ve başkanı Canan Güllü, kadınlar için eyleme geçen, milyonlarcası için eyleme geçen ve “eyleyen” sivil toplum aktörlerinin başında geliyor.

Deprem bölgesinde büyük çabalar ve yoğun bir sponsor arayışına eşlik eden ciddi altyapı ve fizibilite çalışmalarının ardından birçok kentte Mor Yerleşkeleri deprem mağduru kadın ve kız çocuklarına açan TKDF, bir süredir de “mor anahtarlık” isimli bir kira yardımı yapıyor.

Pegasus’la başlayan, ardından Fransa Büyükelçiliği’yle, şimdi de Airbnb ile devam eden Mor Anahtarlık projesinde, başvuran kadınlardan İban numarası, ikametgâh ve kira kontratı isteniyor. Şu ana kadar Hatay özelinde 30 kişiye verilen destekte sırada 100 kadının daha 12 aylık kira borcunun ödenmesi geliyor.

Canan Güllü, bu yardımlara ek olarak, sürdürülebilirlik adına bir başka modeli daha uygulamaya geçirmeyi planlıyor.

Kanada’da emeklilerin birlikte yaşamasını teşvik eden, böylelikle onları hem yalnızlıktan hem de ekonomik zorluklardan kurtarmayı hedefleyen bir sosyal platform var.

Bu konu hakkında görüştüğüm Canan Güllü, Türkiye’de kadınların bir arada dayanışmasını sağlayacak bir platform kurulmasını öneriyor. “Aynı evde yaşayacak kadınlardan daha genç emekli olanın diğerine kira ödemeden yoldaşlık etmesi ve/veya onun için yemek yapabilmesi şeklinde modeller söz konusu” diyor.

Sistemin kurucusu şu anda 73 yaşındaki Pat Dunn. Kocası öldükten sonra beraber yaşadıkları teknenin giderlerini karşılayamadığını görünce, bir karavana taşınıyor ve yılın beş ayı boyunca Ontario’da bir karavan parkında yaşıyor. Geri kalan döneminde de kalacak başka bir yer arayışına giriyor. O sırada 69 yaşında olan Dunn, bir süre sonra bu evsizlik temposunu kaldıramayacak hale geliyor.

Bunun üzerine alternatif arayışına giriyor. Ancak maddi olanakları da kısıtlı. Kanada dünya çapında örnek bir sosyal refah devleti olarak bilinse de, geçim sıkıntısı çeken insanların olduğu bekleme listesinde sıranın kendisine gelmesi için uzun zaman geçmesi gerekiyor.

Bu süreçte Dunn, benzer durumda başka kadınların da olduğunun ayrımına varıyor ve bir Facebook grubu kurup benzer özellikler, ihtiyaçlar ve yaşam biçimlerine sahip oda arkadaşları aramaya başlıyor.

Günün sonunda, emekli maaşıyla bir evin kirasını bile ödemekte zorlanan Pat Dunn, 55 yaşını geçmiş ve yalnız başına yaşayan Kanadalı kadınların (veya kendini kadın olarak tanımlayanların) kira giderlerini ve bir evi paylaşmasını sağlayacak bir sistem kuruyor.

Sistemin ismi; Senior Women Living Together (SWLT). Türkçeye, Bir Arada Yaşayan Yaşlı Kadınlar şeklinde çevrilebilir. Sloganı ise, “Ortak Umutlar, Ortak Rüyalar, Ortak Yaşam”.

Dunn, başlangıçta bu arayışına 5-10 yanıt alacağını düşünürken, grubun Ontario çapında katılımcı sayısı giderek artınca, bunu bir websiteye dönüştürerek, üyelik üzerinden ilerlemeye başladı.

Üç yüz elli bine yakın yaşlı / yaş almış kadının yalnız yaşadığı Ontario’da birkaç yıl önce başlatılan sisteme olan ilgi ve talep her geçen gün artıyor ve sistem giderek yeni ihtiyaçları baz alarak gelişiyor.

Facebook üzerinden tanışan yaşlı kadınlar, birbirlerini çevrimiçi ardından da fiziksel olarak tanıdıktan sonra oda arkadaşı olup olamayacaklarına karar veriyorlar. Sisteme zaman zaman sponsorlar bulunması da ödeme güçlüğü çeken kadınlar için can simidi oluyor.

Örneğin Ontario’nun oldukça güzel noktalarından biri olan Manitoulin adasında ev sahibi olan Kelly, 70 yaş üstünde olan ve kira giderlerini karşılayamayan Hazel ile bu sistem üzerinden tanışmış. Önce websiteden konuşmaya başlamışlar; birbirlerini tanımışlar. Ardından Hazel evinden 6 saat uzaklıktaki Kelly’nin evine gitmiş ve beraber yaşayıp yaşayamayacaklarını anlamak için üç gün birlikte yaşamışlar. Şimdiyse genç kızlık dönemlerine nispet yaparcasına birlikte yaşıyorlar; çok eğleniyorlar; haftada bir kamp ateşi yakıyorlar ve her pazar akşamı dışarıya yemeğe çıkıyorlar. Hazel, Kelly’nin evini çevreleyen devasa bahçesinde bahçıvanlık yapıp harikalar yaratıyor; Kelly de alışık olduğu çevrede ve konutta (yerinde) yaşlanabiliyor.

“Türkiye’de benzer bir şey yapmak üzere çalışıyoruz. Bu konudaki görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Örneğin sırf böyle bir proje için bir Kadın Fonu yaratılabilir,” diyor Canan Güllü.

Böylelikle kadınlara yeni bir yaşam alanı yaratılması ve derin yoksulluğa karşı yeni bir dayanışma modeli geliştirilmesi sağlanabilir.

Projeyi salt bir ekonomik dayanışma girişimi olarak da görmemek lazım. Özellikle son dönem salgınlarından sonra giderek evlere kapanan, yalnızlaşan, kabuğuna çekilen ve bu yüzden de depresyon ve kanser başta olmak üzere birçok hastalığın da tetiklendiği kadınlar için tüm bunlar bir duygusal sağaltım, kardeşlik, yalnızlık kalkanı işlevi görebilir.

Kanada’da kurulan sistem sayesinde, huzur evine gidip odasında tek başına kalmak yerine, yaşama aktif şekilde katılabilecekleri ev arkadaşları bulan, kendi kendine yetebilen bağımsız kadınlar birlikte yemek, birlikte temizlik yapıyor; birlikte bulaşık yıkıyorlar. Dışarıdan basit ve rutin gibi görünen bu pratikler, kadınlara dayanışma yüklü bir toplumsallık kazandırıyor; yaşlanmaya adeta kafa tutuyorlar.

Bir nevi, benim jenerasyonumun da bayılarak izlediği, emekli olduktan sonra huzur bulmak için Miami'ye yerleşen ve aynı evde yaşamaya başlayan hayat dolu dört yaşlı kadının komik maceralarını anlatan Altın Kızlar (Golden Girls) adlı efsane dizinin modern çağın sınamalarına uyarlandığı bir örnek var karşımızda.

Belli bir yaş üstü kadınların ev paylaşmasına yönelik bir sistem kurulması, aynı zamanda kadınlar için ve kadınlar eliyle bir toplumsal adalet projesi olarak, geçim sorunu yaşayan farklı toplumsal gruplar için de örnek teşkil edebilir.

Zira örneğin son dönemde kiraların artması, hayat pahalılığı, enflasyon gibi sebeplerle yaşam standartları düşen akademisyenler ve memurlar, yaşları ne olursa olsun, giderek “anne evine” taşınıyor. Böyle bir dayanışma modeli, farklı meslek grupları için de spesifik projelere öncülük edebilir; psikolojik sağlamlığın artırılmasına katkı sunabilir.

Etkileyici karakterleri ve sürükleyici kurgularıyla çok sevdiğim, “gerçek” kimliği hakkında ise birçok spekülasyonun olduğu İtalyan yazar Elena Ferrante, “Biz küçükken her şey çok büyükmüş gibi gelir, büyüyünce de her şey çok küçükmüş gibi” der.

Her yaştan kadının insan hakları üzerinde çalışan güçlü ve samimi sivil toplum örgütlerinin mesafeleri ve zorlukları aşmaya yönelik projeleri, özellikle yoksulluk döngülerinin yaşamın tüm renklerini soluklaştırmaya ant içtiği şu günlerde kadınların omuzlarındaki yükleri hafifletmeye, zorlukları küçültmeye çabalıyor.

Türkiye’de 65 yaş ve üstü nüfus son beş yılda dörtte bir oranında arttı. Nüfus tahminlerine göre, 2080’de her 4 kişiden 1’inin 65 yaş üstü olacağı öngörülüyor. Küresel nüfus yaşlanırken, Türkiye’nin kendi nüfusunun yaşlanmasına ne kadar hazırlıklı olduğu hep sorgulanırken, yaşlılara yönelik uzatılacak böylesi bir yardım eli de bu açıdan çok büyük bir boşluğu dolduracak.


Menekşe Tokyay Kimdir?

Uluslararası ilişkiler alanında Galatasaray Üniversitesi'nde lisans, Avrupa Birliği bölgesel politikaları alanında Belçika Katolik Louvain Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimini tamamlayan ve Avrupa Birliği siyaseti alanında Marmara Üniversitesi Avrupa Birliği Enstitüsü'nden doktora derecesi olan Tokyay, 2010 yılından beri ulusal ve uluslararası haber ajansları için röportaj ve analizler yaptı. Uzmanlık alanları arasında AB siyaseti, Orta Doğu, çocuk hakları ve sosyal politikalar yer almaktadır. Kendisi Fransızca ve İngilizceden birçok kitabı Türkçeye kazandırdı. Aynı zamanda aylık klasik müzik dergisi Andante’de köşe yazarı olan Tokyay, bir yandan da sanat alanında önde gelen isimlerle ve müzik alanında üstün yetenekli çocuk ve gençlerle ses getiren söyleşi dizileri gerçekleştirdi.