Korona günlerinde insan manzaraları

Madrid’te virüsten daha hafif hasta olmuş insanlara açılan oteller, lokantaların kapasitesini aşan hastanelere yemek sağlaması, gençlerin yaşlılara günlük gereksinimleri için yardımı”. Bunlar bu felaketin iyi yönde ikincil kazanımları. Çin’in büyük şehirlerindeki hava kirliliğinin azalması, Venedik’in kanallarının berraklaşması, İstanbul ve dünyanın diğer büyük şehirlerinde trafik sorunun azalması...

Google Haberlere Abone ol

M. Alper Şahiner*

Bugün 30 Mart. Dünyanın ekseninin ekliptik düzleme dik olduğu günden dokuz gün sonrası. Gece ve gündüzün eşit zamanlarda olduğu ama, daha önemlisi baharın başladığı 21 Mart’i da geride bıraktık. Yeni açan bahar çiçeklerinin ve kuşların ‘evde kalın bugün’ ü dinlemediği gün bugün.

İspanya’da 537 insanın Covid-19’dan hayatını kaybettiği gün aynı zamanda.

Neler yaşadık bugüne kadar, 2020’nin başında Çin’den gelen ilk mesajları öğrendiğimizden beri?

Önceleri yeni bir virüs hızla yayılıyor Çin’de haberleri. İşte her zaman önce hızla yayılan ama önemini kısa sürede yitirecek haberlerden biri. Sadece aramızda en paranoyakların ilgisini çekecek ama bir iki hafta içinde gündemden düşecek bir haber. İlk yorumlar, mevsimsel gripten az farkı olan bir hastalığın internette abartılı bir haber olarak dolaşması. Kısa sürede Çin’in aldığı sert tedbirler de bu algıyı pek değiştirmiyor bir türlü. Ne de olsa bunun benzerlerini yaşadık daha önceleri. Nasıl olsa Çin’in dışına sınırlı bir şekilde çıkar ve kaybolur gider kısa sürede.

Sonra Çin’in vaka ve ölüm sayılarının hızla yükselmesi ve çevresindeki ülkelerin paniği. Ama hâlâ sadece uzak Asya’nın sorunu olarak görmek durumu. Bir sonraki aşama İran. İran’ın “dış mihrakların oyunu” sürecinden kısa sürede acil duruma geçmesi yönetimindeki insanların bazılarının virüse yenik düşmeleri sonucunda. Ama konu İran ve Çin olunca, hâlâ Batı ülkelerinin duruma şüpheci yaklaşımları. Az zaman sonra İtalya alarmı birden. İtalya’daki vaka sayısının hızla artması ve yavaş yavaş küresel endişelerin oluşması.

Bundan sonra kısa sürede gelişen bir kaos dönemi başlıyor. Virüsün kendi ülkelerine hâlâ uzak olduğunu düşünen politikacıların önceleri durumu azımsama çabaları. Virüsün bu indirgeme çabalarına kulak asmayıp artan bir hızla yayılması ve pandemik sınıfına erişmesi.

Bu süreç içinden insan manzaraları şöyle:

Bir tepki “neden şimdi?” sorusu. Komplo teorisyenlerini neredeyse birbirine düşüren ‘arkasında Çin mi var ABD mi?’ sorusu sonra. Artık internette dolaşan yıllar önce yazılmış kitaplardan oynanmış alıntılar, Bill Gates’in ve ilaç endüstrisinin büyük aşı ve ilaç oyunu. Çin’in Batı'nın ekonomik baskısına intikamı. Özellikle Çin’deki yeni vaka sayısının son bir haftada azalması sonucu önceleri ABD’ye yönelik komplo şüphelerinin yeniden Çin’in üzerine çekilmesi. Diğeri, kapitalist sistemin halklar ve gelişmekte olan ülkeler üzerine kurdukları büyük planların bir parçası bu uydurma virüs. Tamam eğer virüs gerçekse bile “bu abartılı önlemler neden?” görüşü. “Mevsimsel grip her yıl daha fazla insanı öldürmüyor mu?” tepkisi. Belirsizliğin, bilinmeyenin getirdiği endişe ya da tam tersi umursamazlık ortada dolaşan. “Bu iş üç hafta içinde biter”den, “bu virüs insanlığın yüzde 80’ini silecek”e varan geniş bir düşünce yelpazesi.

Ama virüs dinlemiyor ki, politikacı, komplocu falan, hem vaka sayısı hem ölüm sayısı üstel bir şekilde ilerliyor tüm dünyada. İtalyan bir arkadaşın bir şekilde kendi ülkesini anlatmaya çalışması gibi: “Belki diğer Avrupa ülkeleri virüs İtalya’da hızlı yayılıyor çünkü İtalya ciddi bir ülke değil diye düşünüyorlar ama onlar da bu virüsün yayılma hızını hafife alıyorlar”.

Günümüze geldiğimizde sonuç, artık neredeyse bütün ülkelerin yöneticilerinin durumun ciddiyetini kabullenmeleri ve insanların zorunlu sosyal yalıtım sonucu gitgide birbirlerinden uzaklaşmaları ve yalnızlaşmaları.

İstanbul’da bir seyyar satıcının “tamam abi evde kalalım da benim kardeşime, anneme evime kim bakacak bu sebze, meyve tezgahını sabahın beşinde babamla birlikte kurmasak serzenişi”.

Bu virüsün getireceği ekonomik kriz sonucu işini kaybetme korkusu yaşayanlar, işyerleri kapanmış yarı zamanlı çalışanlar, işyerlerini kapatmak zorunda kalanlar. Gelecek kuşakların hayatı başka türlü tanımasına-“virüs kuşağı” olarak adlandırılmalarına- yol açabilecek derecede acımasız tecrit koşulları. Birbirinden uzak, yalnız insanlar, boş sokaklar, konserler, müzeler, spor sahaları. Günlük yaşamlarında üzerinde bir saniye bile düşünmeden olmasını doğal karşıladıkları, alıştıkları zevklerden yoksun insanlar.

İnsan manzaraları hep böyle karanlık değil ama. İspanyol arkadaşın yazdığı gibi “bu durumda güzel olan şey insanların nasıl cömert olduklarını ve dayanışmayı görebilmek. Madrid’te virüsten daha hafif hasta olmuş insanlara açılan oteller, lokantaların kapasitesini aşan hastanelere yemek sağlaması, gençlerin yaşlılara günlük gereksinimleri için yardımı”. Bunlar bu felaketin iyi yönde ikincil kazanımları. Çin’in büyük şehirlerindeki hava kirliliğinin azalması, Venedik’in kanallarının berraklaşması, İstanbul ve dünyanın diğer büyük şehirlerinde trafik sorunun azalması. İnsanların yıllardır unuttukları ya da yapmaya zaman bulamadıklarını iddia ettikleri hobilerine geri dönmeleri, hatta birçok insanın yeniden kitap okumaya başlaması gibi.

İnsan böyle zor durumlarda yine hızlı adaptasyon özelliğini gösteriyor. Herkes kendine göre bir rol buluyor bu kriz sırasında. Mühendisler, fizikçiler, matematikçiler eldeki verilerden modeller çıkarmaya, doktorlar, biyologlar virüsün etkisiz hale gelebileceği koşullara kafa yoruyorlar ortak yoğun bir çaba halinde. Ekonomiye kafa yoranlar, önümüzdeki krizin büyüklüğünü ve süresini tahmin etmeye çalışıyorlar. Sonunda bu bireysel bir sorun değil ki, hummalı bir insanlık çalışması gerektiriyor.

Baharın ilk günleri derin bir sessizlik hakim çevreye. Kuşların cılız seslerinden başka bir şey duyulmuyor sanki. Ama yine de havada bir birliktelik sessiz bir dayanışma var sanki. Sanırım bu, hepimiz bu işin içindeyiz, birlikte düştük ama eninde sonunda nasıl olsa birlikte çıkacağız umudu, beraberliği.

İlkbaharı da gördük ya, arkası kış olamaz nasıl olsa düşüncesi…

*Prof. Dr., Seton Hall Üniversitesi New Jersey, ABD

Etiketler salgın virüs Covid-19