8 Mart'ta en kızıl renk mordur

8 Mart’ta bir erkeğin, pro-feminist olsun veya olmasın, yapabileceği en anlamlı iş evinde oturmaktır. Heteroseksüelse ve bir kadınla beraberse, o gün ev işlerinin tümünü üstlenerek partnerinin 8 Mart eylemine aklı evde kalmadan katılmasını sağlamalıdır.

Google Haberlere Abone ol

Tunca Özlen

“Kadınlar Günü” mü, “Emekçi Kadınlar Günü” mü?

Erkekler 8 Mart yürüyüşlerine katılsınlar mı, katılmasınlar mı?

8 Mart kızıl mıdır, mor mudur?

8 Mart arifesinde bu tür soruların her sene tekrar tekrar gündeme gelebilmesinin sırrı, bir tarafın sanki bu konular ilk kez tartışılıyormuş gibi tartışmaya sıfırdan başlayabilme potansiyelinde yatıyor.

Feminist teoriyle ilişkileri başlangıç seviyesinde olanların, feministlerle girdikleri tartışmaları hep bu seviyede tutmak istemelerinin nedenlerini anlamak hiç de zor değil. Oysa ileriye taşınamayan tartışmalar yerinde saymaz, taraflarını daha da geriye çeker.

Feministlerin bu başlıklarda kafası olabildiğince net; bu ve benzeri soruları çoktan arkalarında bırakmış durumdalar. Dünyanın hiç bir yerinde feminist hareket her sene aynı tartışmalara mahkum kalarak güçlenemez.

İşin gerçeği ülkemizde feminist hareket, diğer tüm toplumsal dinamiklerden daha canlı, toplumsal karşılığı olan gerçek tartışmalar yürütüyor. Yukarıdaki sorular, feminist hareketin siyaset üretme becerisinin küçümsendiğinin de bir göstergesi.

KADIN EMEKÇİ KADINDIR

Mavi yakalısı, beyaz yakalısı, ev işçisi, seks işçisi, işsizi… Bu yalnızca demografik değil, aynı zamanda sınıfsal bir geçek: Kadınların çok büyük bir çoğunluğu işçi sınıfının bir parçası. Kadınlar adına söz söyleyen, kadınların sorun ve taleplerini gündeme taşıyan örgütlerin işaret ettikleri toplumsal kesim burası. “Kadınlar” denildiğinde ülkemizde akla gelen emekçi kadındır.

Dolayısıyla “Kadınlar Günü” ile “Emekçi Kadınlar Günü” arasındaki mesafe sanıldığı kadar uzun değil. Emekçi kimliği kadın kimliğine içkin. “Emekçi” vurgusunun yapılmadığı her yerde “liberal sapma” gören solcuların asıl sorunu ise emekçi kitlelerle kurdukların bağın zayıflığı.

Tam da emekçi kadınlarla güçlü bağlara sahip olduğu için, “Kadınlar Günü” isimlendirmesini tercih etmesi bu başlıkta feminist hareketin elini zayıflatmıyor. “Kadınlar Günü”ün başına “Emekçi” sıfatını ekleme dayatması ise, kadınların bağımsız siyaset yapma haklarına yönelik tahammülsüzlüğün bir ürünü. (1)

1 Mayıs’ta patronunuzla yürümek ister miydiniz?

Bu benzetme bana ait değil. 8 Mart yürüyüşlerine erkeklerin neden katılmaması gerektiğini izah eden bir kadın arkadaşım, solculara derdini anlatırken bu örneği vermişti: Bir işçi 1 Mayıs’ta patronuyla aynı kortejde yürümek ister mi?

Evet, 8 Mart’ta erkeklerin sınıfsal pozisyonu tam da budur:

“Tarihte kendini gösteren ilk sınıf çatışması, erkekle kadın arasındaki uzlaşmaz karşıtlığın karı-koca evliliği içindeki gelişmesiyle; ve ilk sınıf baskısı da dişi cinsin erkek cins tarafından baskı altına alınmasıyla aynı zamana rastlar. (…) Aile içinde erkek burjuvadır, kadın proletarya rolünü oynar”. (2)

Sanki 364 gün kadın sorunuyla yatıp kalkmışçasına takvimler 8 Mart’ı gösterdiğinde kadın eylemlerine katılmak için terlikleriyle sokağa fırlayan erkekler, aslında kadınların kendilerinden bağımsız siyaset yapma hakkını tanımadıklarını ortaya koyuyorlar.

8 Mart’ta bir erkeğin, pro-feminist olsun veya olmasın, yapabileceği en anlamlı iş evinde oturmaktır. Heteroseksüelse ve bir kadınla beraberse, o gün ev işlerinin tümünü üstlenerek partnerinin 8 Mart eylemine aklı evde kalmadan katılmasını sağlamalıdır. Çocuklu erkekler, tam da bu işleri çok sonradan öğrendikleri için beceriksizdirler, örgütlenip bir evde “partnerleri 8 Mart’ta olan erkekler buluşması” yapabilirler.

Kuir erkekler ise gökkuşağı bayrağını kapıp kadın kortejlerine kaynak yapmayı akıllarının ucundan bile geçirmesinler. Cisgender heteroseksüel erkeklerle aralarındaki derin eşitsizliklere karşın, kuir erkeklerin kadınların rızasını almadan yürüyüşe renklerini çalma girişimi, yine aynı kapıya, kadınların bağımsız siyaset yapma hakkının gasbına çıkar.

Onur Yürüyüşleri’nin yıllardır yasaklı olduğu bir ülkede 8 Mart’ta gökkuşağı bayrağını dalgalandıracak olanlar yine kadınlardır.

8 Mart’ın temel gündemini erkekler meşgul etmemeli. Yoksul, mülteci, kuir, seks işçisi, siyah vs. daha fazla kadına nasıl ulaşılacağı, kendisini cinsiyetsiz/non-binary olarak tanımlayan kişilerin nasıl kapsanacağı 8 Mart’ın asıl sorusu.

8 MART'TA EN KIZIL RENK MORDUR

Siz, “Onur Yürüyüşü’nde gökkuşağı bayrağı değil kızıl bayrak taşınsın” diyen bir tane sosyalist gördünüz mü? Göremezsiniz çünkü sosyalistler kuir hareketi çok uzun bir süre kapsanacak değil dışlanacak, marjinal, toplumsallaşmayı zorlaştıracak bir dinamik olarak gördü. Sol terminolojiyle söylersem, sosyalistler kuirlere bilinç taşımayı, öncülük etmeyi düşünmediler bile.

Ancak konu nüfusun yarısını oluşturan kadınlara gelince işler hızla değişiyor. Sosyalistler, bu “parsayı” feministlere bırakmamak için kapsamlı bir mücadeleye girişiyor. 8 Mart’ın “mor” değil aslında “kızıl” olduğu ve öyle kalacağı yönündeki sloganlar havada uçuşuyor.

Sosyalist hareket, kadınların sergilediği dinamizmden kadrolaşma ve toplumsallaşma sorununu aşmasına yardımcı olacak bir araç olarak yararlanma tutkusundan kolay kolay vazgeçmeyecektir. Diğer taraftan, feminist hareketin kadınlarla gerçek meseleler üzerinden kurduğu gerçek bağlara sosyalist hareketin bu tarzla sahip olma şansı yok. (3)

Bağımsız kadın örgütlenmeleri bir ihtiyacın ürünü, bu ihtiyaç sürdüğü müddetçe varlıkları güçlenerek sürecek. Hayatının bir döneminde sosyalist örgütlerde yer almış pek çok kadının bugün bağımsız feminist yapılarda siyaset yapmasının son derece gerçek nedenleri var. Düzenlenen “kadın konferansı”nın açılış konuşmasını erkek genel sekreterin yaptığı örgütlerle nereye kadar?

Bugün hepimizin kadın cinayetleri diye bir meselesi varsa, 8 Mart eylemleri hiçbir örgütün tek başına toplayamayacağı kalabalıkları bir araya geliyorsa, anti-feminizmi rehber edinmiş yapılar bile kadın seksiyonları kuruyorsa, bu feminist hareket sayesindedir. Kadınların kendinden menkul bir “öncülüğe” ihtiyacı yok; daha fazla bir araya gelmeye, konuşmaya, kendi yaşamları üzerinde söz sahibi olmaya ihtiyaçları var.

8 Mart kadınların uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günüdür.

8 Mart kadın sınıfının 1 Mayıs’ıdır.

8 Mart’ta en kızıl renk mordur.

(1) 'Hele bir devrim yapalım' kibri

(2) Friedrich Engels, Ailenin Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni, s. 78, 87, Sol Yayınları, 2010.

(3) Elbette feministlerle ilişkini farklı bir düzleme oturtan, sosyalist feminizmi programatik ve politik eksende benimseyen, bünyesindeki kadınların öz örgüt kurmalarının yolunu açan sosyalist örgütler var. Sekter sosyalistlere göre yeterince sosyalist, sekter feministlere göre ise yeterince feminist değiller.