Siz bilirsiniz...

HDP ile ittifak yapmak, iş ve güç birliği yapmak hiçbir muhalefet partisini zayıflatmaz. Öncelikle CHP ve HDP başkanları bir araya gelmeli ve bir ortak eylemlilik çalışmasını başlatmalıdır. Daha güçlü bir muhalefet yaratılması ve mücadelesinden başka bu süreçten kurtulmak imkansız çünkü nasıl olsa bir gün gidecekler umursamazlığı ve beklentisi karşılığı olmayan bir iyimserlik…

Google Haberlere Abone ol

Mustafa Paçal

31 Mart yerel seçimlerinden yenik çıkan AKP-MHP ittifakı seçimler üzerinden daha beş ay bile geçmeden bu yenilgisini unutturmak ve İslamcı ve milliyetçi seçmen tabanını konsolide etmek için yeniden hukuksuz saldırılarına başladı.

Şimdilik Diyarbakır, Van ve Mardin belediye başkanlarının görevden alınmasıyla başlayan sürecin boyutları nereye kadar gidecek bu işin bilinmeyen tarafı...

Terörle mücadele adına ve Suriye’de Fırat’ın doğusuyla siyaseten senkronize olan bu görevden almaların bu sorunların çözülmesine katkı sağlayacağı hiçbir aklı başında insan tarafından kabul görmüyor.

Ancak iktidarın her şeye rağmen içeride otoriter baskıcı bir yönetiminin her alanda koşulları daha da çekilmez kılması, iktidara tutunmanın tek aracı olarak ellerinde kaldığını ve başkaca da bir siyasi çıkışlarının olmadıklarını görmek gerekiyor.

Sürdürülebilir bir siyaset olmadığı ortada olan ancak başkaca da bir çareleri kalmayan bu zorbalık koşullarının değişimine karşı tüm araçlarını seferber eden iktidar, bu durumuyla siyaseten daha da zayıfladığı ve Suriye’de olduğu gibi uluslar arası alanda da köşeye sıkışıyor.

Nereye kadar hukuksuzluk ve nereye kadar zorbalık...

Oysa ki son beş altı aylık süreçte “her şey çok güzel olacak” iklimi geniş halk yığınları tarafından kabul görmüş ve yeniden demokratikleşme umudu gündeme gelmişti.

Hele daha dün Sayın Selvi Kılıçdaroğlu, Sayın Başak Demirtaş ve Sayın Dilek İmamoğlu’nun buluşması son dönemin muhalefet açısından hem umutlu ve hem çok keyif veren görüntüsünü oluşturmuştu.

Bu gelişmelerin sağladığı umutvar havayı dağıtmak için pusuda bekleyen iktidar, bizleri bir pazartesi sabahında karamsar ve umutlarımızın sarsıldığın bir güne uyandırmak istedi.

Hukukçuların yasalardaki düzenlemelerin belediye başkanlarının “görevi sebebiyle işlediği suçlar nedeniyle” geçici görevden uzaklaştırmaları şeklinde okunması gerekir dediğini, iktidarın ise haklarında sürmekte olan soruşturmalar nedeniyle görevden süresi belirsiz şekilde alıyor olması niyetlerinin ne olduğunu açıkça ortaya koydu

Oysaki üç şehrin belediye başkanlarının adaylıkları için il seçim kurulları seçime girmelerinde bir sorun görmemişti. Her üç başkanda illerinde yüzde 50’nin üzerinde oy alarak halkın açık ve net desteği alarak başkan seçilmişlerdi.

Bu halk iradesi görevden alma kararı ile yok sayıldı.

Yasalar çok açıktı oysa ki yargılanmakta olanların veya soruşturmaları sürenlerin aday olmalarının önünde bir engel yoktu. Bu durum görevden alınan belediye başkanları içinde mahkeme kararı kesinleşinceye kadar masumiyet karinesi hakkı veriyordu.

İktidar bu kararı ile defalarca yaptığı bu hakkı da yok saydı.

Türkiye artık demokrasinin en temel göstergesi olan serbest seçimlerin bile olmadığı sıradan bir Ortadoğu ülkesine döndürülmüştür.

Bu durum aynı zamanda iktidarın neden batı ülkeleriyle ilişkilerini zayıflattığı ve hatta kopartmaya çalıştığı ve neden Rusya ve Çin eksenine yaklaştığı hakkında da fikir veriyor.

Özgürlükçü demokrasi ve hukuk devleti ile iktidarın kavgası var.

Almanya ve Fransa ölçüsünde bir demokrasiyi karşı Rusya ve Çin’deki despot rejim işlerine geliyor.

Batılı devletler kendi içinde denge ve denetleme sistemlerini kurabilmiş, devleti yönetenlerin hukuk karşısında hesap verebilir olduğu sistemleri kurabilmişlerdir.

AKP-MHP iktidarı, bunun tam tersine devleti her gün legal alandan illegal alana doğru çeken anayasa ve yasaları yok sayan,yargı bağımsızlığının tam olarak ortadan kaldırıldığı, denge ve denetim adına hiçbir işleyişin kalmadığı bir kabile devleti durumuna getirdi.

Yeniden ve yine başlatılan bu despotik sürecin ucu nereye kadar gider bilinmez. Bunun bir yanı iktidarın elinde olduğu kadar diğer bir yanı da muhalefet partilerinin elinde olacaktır.

Bu anti-demokratik ve hukuksuzluğa sessiz kalınırsa iktidarın daha da fazla otoriterleşeceğinden benim şüphem yok.

Bir yandan Fırat’ın doğusu için savaş tam tamları çalan diğer yanda ise İdlib’de kuyruğu kapıya sıkışmış olan iktidar, ekonomik kriz içinde kavrulan bir ülke ve dünyada sıfır itibar olanların kendi iktidarların korumak için yapamayacakları çılgınlık yoktur.

Buna karşı muhalefetin yapacağı da çok şey vardır.

Mecliste, sokakta her yerde bir bütün olarak eylemlilik içinde olması yaşamsal önem taşımaktadır.,

Nasıl ki 31 Mart ve 23 Haziran seçim zaferlerini birlik içinde olunacağı zaman kazandı. Şimdi de bu yakın zamanda yaşananlardan ders alınması bilmek lazım.

HDP ile ittifak yapmak, iş ve güç birliği yapmak hiçbir muhalefet partisini zayıflatmaz.

Ancak bu ittifaktan kaçarsanız, AKP iktidarının hukuksuz ve zorbaca dayatmalarına boyun eğerseniz işte bu sizi zayıflatır.

Bir başka açıdan da bakacak olursak bu despotik rejimin daha ne kadar vahşileşeceğinin sınırı belli değil...

Sıra herkese gelebilir.

Öncelikle CHP ve HDP başkanları bir araya gelmeli ve bir ortak eylemlilik çalışmasını başlatmalıdır.

TBMM’den istifa edilmesi seçeneği her zaman masada tutulmalıdır. Zaten meclisin yasama organı olma işlevinin içi boşaltılmıştır.

Aynı zaman seçilmiş tüm CHP’li ve HDP’li belediye başkanları hemen Diyarbakır’a gitmeli ve büyük bir mitingde buluşmalıdır.

Uluslararası alanda medya ve siyasi alanda yoğun bir bilgilendirme sağlanmalıdır.

Diğer taraftan ise sivil toplum örgütleri de bu muhalif birlikteliğe destek verecektir.

Bilinmeli ki İktidarın seçim intikamı doğuda belediye başkanlarını görevden almakla sınırlı kalmadı,İzmir ormanları yanarken yangına seyirci kalarak ta intikam almaya çalıştı.

CHP ve HDP’nin kuracağı iş ve güç birliği diğer muhalefet partilerinin üzerinde bir baskı oluşturduğu kadar tabanlarında da yönetimlere tepkiye neden olur.

Sürece özellikle İYİP kayıtsız kalırsa ya da MHP’den rol çalmaya kalkan kurnazlıkta bir siyaset izlerse ki öyle yapacağı anlaşılıyor. Bu durum MHP’ye yarayan bir siyasi sonuca neden olur.

Daha güçlü bir muhalefet yaratılması ve mücadelesinden başka bu süreçten kurtulmak imkansız çünkü nasıl olsa bir gün gidecekler umursamazlığı ve beklentisi karşılığı olmayan bir iyimserlik…

Bir gün gideceklerini bilmek için kain olmaya gerek yok ama o gün bizde olmayacağız…

Siz bilirsiniz…