Doğa direnişi: Hawaii Mauna Kea örneği

Mauna Kea Dağı'na yapılmak istenen gözlemevi Hawaii halkı tarafından protesto edildi. Eyalet başkanı, yüzlerce güvenlik gücüyle karşılık verdi. Ancak ne ana akım medya yalanları, ne amansız mahkeme kararları halkın kararlığı karşısında bir anlam ifade ediyor. Hawaii’deki yerli halkın direnişi halkın kutsalına ve doğa tahribatlarına yol açacak projecilere dur diyecek herkese yol göstericidir.

Google Haberlere Abone ol

Abidin Kaya*

Türkiye’de son zamanlarda doğa tahribatları gerek yazılı basında gerekse sosyal medyada tartışılmaktadır. Türkiye'de yapılan bu tartışmanın nedenleri her proje/doğa tahribatı için farklılıklar gösterse de büyük bölümü kamu kaynakları kullanan belirli bir sınıfın/kitlenin egemenliği/varsıllığı. Üzücüdür ki, yapılan tartışmalar ve gösterilen tepkiler genelde etkisizdir ve de devlet gücü ile bastırılır.

Örneğin, Erizcan’ın İliç ilçesinde işletilen ve siyanürle arama yapılan altın madeninin doğaya yaptığı tahribat eğer incelenseydi, Kaz Dağı'nda veya başka bir yerde hiçbir neden ile doğanın yok edilmesine değil izin verilmesi bunun konuşulması dahi düşünülmezdi. Çünkü bilinirdi ki, o güzel dağlarda altın madenin oluşturduğu tahribatlarla artık keklikler bile yaşayamayacaktı, teker teker ölecekti.

Bu yazının konusu Türkiye’de olan doğa tahribatını değil, Hawaii’lilerce kutsal kabul edilen Mauna Kea’da yapılmak istenilen '30 metre' çapındaki gözlemevi, bu gözlemevinin yapılmaması için halkın direnişi ve devletin bu direniş karşısındaki çaresizliğidir. Bu yazı sadece Hawaii halkının kararlı direnişi ile devletin gücü ne olursa olsun, halkın direnişi karşısında çaresiz kaldığını anlatılacaktır. Yerel Hawaii halkının direnişi gösteriyor ki, halk izin vermedikçe doğanın tahribatı imkansızdır, doğanın tahribatına karşı çıkmayanlar en az doğayı tahrip edenler kadar doğanın tahribatında sorumludurlar.

KUTSAL MAUNA KEA DAĞI

Hawaii halkının direnişini anlatmaya başlamadan okuyucunun hoş görüşüne sığınarak, okurların Mauna Kea Dağı ile aşinalığı olmadığını düşünerek biraz teknik bilgi vermek gerekir.

Mauna Kea, Büyük Ada, ya da Hawaii Adası denilen ada 4 bin 207 metre yükseklikteki bir volkanik dağdır. Yüksekliği ile Hawaii Adaları'nın en yüksek noktasıdır. Eğer yüksekliği deniz tabanından ölçülürse 10 bin metreyle dünyanın ek yüksek dağı konumundadır. Mauna Kea'da son volkan patlaması 4 bin ile 6 bin yıl önce olmuştur. Hawaii’de kar sadece iki dağa yağar: Manue Kea ve Mauna Loa. Mauna Loa Dağı, Mauna Kea’nın karşısıdır ve Mauna Kea’dan sadece 38 metre daha alçaktır.

Mauna Kea, yerli halk mitolojisinde kutsaldır. Tartışılmakla beraber, bu dağın tepesine yalnızca Hawaii’nin yönetici sınıfının (Ali’i) gidişine izin verildiği söylenir. Bugün, Mauna Kea’nın kutsallığı birçok yerel şarkı ve dini törenlerde görülür/söylenir. Yerel halk hala Mauna Kea’ya giderek dini ritüellerini yerine getirirler.

Mauna Kea coğrafi ve meteorolojik özelliklerinden dolayı gözlemevleri için mükemmel konumdadır. Coğrafi özelliklerinden dolayı, 1960 ve 1970 yılları arasında 13 gözlemevi inşa edilmiştir. ABD Ulusal Bilimler Akademisi, Avrupa Büyük Teleskobu ile yarışması için 2000 yılında buraya gelişmiş bir teleskop yapılmasını tavsiye etmiştir ve bu tavsiye doğrultusunda, 'kar amacı gütmeyen' TMT Observatory Corporation (30 Metre Teleskop Şirketi) kurulmuştur. 2009 yılında gözlemevinin dizaynı tamamlanmış bu süre zarfında, TMT'nin kuruluşuna Japonya ve Hindistan da katılmıştır. Maliyeti 1.4 milyar dolar olarak hesaplanan gözlemevi tamamlandığında yaklaşık 65 metre yüksekliğinde olacaktır.

GÖZLEMEVİNE PROSTETOLAR

Gözlemevinin yapılması için gerekli olan prosedürler devam ederken yerel halk da protestolara başladı. Protestocular mahkemeler aracılığı ile projeyi durdurmaya çalıştılar. 2014 yılında resmi olarak projenin başlaması planlandı ve Mart 2015'te Doğa ve Doğa Kaynakları Eyalet Bakanlığı diyebileceğimiz kurumdan (Hawaii State Department of Land and Natural Resources) başlaması için gerekli izni aldı. Tabii ki bu arada yerel halkın projeyi durdurma mücadelesi mahkemeler aracılığı ile devam etti. Beklendiği üzere, bütün mahkeme kararları projenin yapılması yönündeydi. Gerekçeli karar şu veya bu şekilde yapılan projenin bilime yapacağı katkılar üzerine kuruluydu.

20 Haziran 2019’da Eyalet Başkanı David Ige, gözlemevi inşaatının başlayacağını duyurdu. Bu duyuruda, Ige'ın hemen yanında dağı korumakla görevli iki kişi vardı: Doğa ve Doğa Kaynakları Eyalet Bakanı ve Hawaii Üniversitesi Rektörü, ve de Adalet Bakanı diyeceğimiz kişi! Tabii ki eyalet başkanı ve diğerlerinin gerekçeli kararları mahkeme kararlarına uymak, projenin ekonomiye ve bilime katkısıydı. Oysa, gerçek anlamda projenin Hawaii ekonomisine katkısı çok ama çok sınırlı, çünkü tüm gözlemevi ekipmanları Hawaii dışında yapılacak. Hawaii'de olacak olan ise sadece ve sadece proje için gerekli olan beton ve işçilik.

Halkın protestolara başlamasıyla, eyalet başkanı hemen olağanüstü durum ilan edip, halkın dağa çıkışını yasakladı. Tabii bunu yine yanındaki kişilerle yaptı. Olağanüstü hal ile birlikte inanılmaz sayıda polis ve askeri de protestocuların olduğu alana gönderdi.

Halkın tepkisi ise çok kararlıydı: şiddetsiz protesto. En yaşlılar en önde olmak üzere kendilerini yolun üzerindeki barikatlara bağladılar ve mahkemeye gittiler. Bu tepki karşısında devlet, içlerinde yaşlı ve hastaların da olduğu 30 kadar kişiyi tutukladı. Hemen arkasından, David Ige protestocuların alkol ve uyuşturucu kullandığını açıkladı. -Sanırım okuyucular bu açıklamayı tanıdık bulacaktır- Oysa daha sonra devlet yetkilileri, ki bunların arasında Eyalet Başkan Yardımcısı Joshua Green de var, hiçbir şekilde alkol ve uyuşturucu kullanıldığını görmediklerini belirttiler. Diğer bir deyişle, eyalet başkanını açıkça yalanladılar.

Yerli halk, şiddetsiz protestosuna güçlenerek devam etti. Ana akım medya inanılmaz ölçüde direnişin bilimi ve araştırmaları engellediğini, halkın geleceğini körelttiğini yazıp/söyleyip durdu. Bu arada, az sayıda da olsa, önce kısık sonra sesli bir şekilde protestoları destekleyen politikacılar ortalıkta görülmeye başlandı. Protestocuların kararlılığı karşısında, büyük devlet gücüyle projenin kararlılıkla yürütüleceğini açıklayan, güç gösterisi yapan, eyalet başkanı, üniversite rektörü ve diğerleri için protesto alanını ziyaret etmekten başka bir seçenek kalmamıştı. Bu arada üniversite, öğrencilerin protestoya katılıp aynı zamanda derslerinden uzak kalmamaları için bilgisayar ortamında ders olanakları sunmaya başladı!

Yine bu arada Eyalet Başkanı David Ige, projenin başlama tarihini iki yıl uzattı. Yani, halkın direnişi karşısında eyalet başkanı diz çökmekten başka yol bulamadı. Ne ana akım medya yalanları, ne amansız mahkeme kararları halkın kararlığı karşısında bir anlam ifade ediyor. Hawaii’deki yerli halkın direnişi halkın kutsalına ve doğa tahribatlarına yol açacak projecilere dur diyecek herkese yol göstericidir.

*Doçent Doktor