Kırmızı bize çok yakışıyor

Meğer onca TV, onca gazete, onca mitinge rağmen güçlü olan sadece insanlar ve onların yürekleriymiş. Meğer Şişli kişisel ikbal ile itibar arasındaki farkı çok güzel biliyormuş. Meğer “ bir aşk hikayesi” konusunda İstanbullu daha ciddi düşünülmek istiyormuş. “Kendimi çok taktir edicem Ayrılığı kutlayarak”. Türkiye biraz daha kızardı ve kırmızı çok yakışıyor yahu ...

Google Haberlere Abone ol

Leyla Alp

İnsan garip bir canlı. Hiç gitmediğin bir yer bir gün aklına takılıyor mesela. Gidesin geliyor... Hiç dinlemediğin bir şarkı diline dolanıyor. Hatta ezber ediyorsun. Yazının başlığına konu olan şarkı da böyle işte.

Meğer her şarkının bir gün sırası geliyormuş. Hayat…

31 Mart 2019 tarihi, coğrafi, istatistiki, ilmi, fenni, bilişsel, işitsel, hasılı kelam doğal, sosyal, matematik tüm bilim dallarına hürmet ettiğimiz bir gece oldu.

Her birinin üzerine önümüzdeki günler ve haftalarda uzun uzun yazılır, koca koca değerlendirmeler yapılır bazıları “ben demiştim” falan der zira bu seçim çok tespit kaldırır.

Ben müsaadenizle tespit falan değil en taze ve en kalbi duygularımla birkaç satır yazacağım.

Coğrafi olarak düşünecek olursak bence en uzun gece artık 21 Mart değil, 31 Mart geçmek bilmedi…

Tıbben nefesimizi, sükunetimizi ve akıl sağlımızı korumamızın zor olduğu saatler yaşadık.

Sevinmekle şaşmak arasında gidip geldiğimiz ne yapacağımızı, elimizi kolumuzu nereye koyacağımızı bilemediğimizi uzun saatler yaşadık.

Hani çok sevinmemeye, çok da umutlanmamaya çalışılan anları vardır aşkların. Kalbin deli gibi çarpar, karnına nedensiz ağrılar girer ama sen yiğitlik elden gitmesin diye bozuntuya vermezsin işte öyle. Ya olmazsa diye hani... Ya bu son anda en son anda bir terslik çıkarsa diye içine içine coşarsın işte öyle.

Herkesin bir nedeni vardı...

Bazıları bağrına taş basıp gitti.

Bazıları işinden edildiği için.

Bazıları başka bir türlüsünü denemek için.

Bazıları yorulduğu için.

Bütün kırgınlıklara, kızgınlıklara, hayal kırıklıklarına rağmen.

Büyük beklentilere girmeden, kendine ait bir hayal kurmadan...

Hiç kimsenin yada hiç bir yerin bilmem necisi olmadan

Yani “ben elimden geleni yapayım” diyebilmek için...

Yine de bir yanda sosyal medya kanallarına bir yandan saate bir yandan TV kanallarına kitlendi milyonlar...

Olur ya... diye

Bir türlü kırmızı olamadı İstanbul...

Halbuki ne güzel bir renkti.

Oldu!

Bu kez oldu...

Korkumuzdan sevinemedik ama oldu

Nefesimiz kesildi, genzimiz yandı ama oldu...

Ve çok da zarif oldu..

İnanması güç ama çiçek gibi oldu...

Sevinçten ortalığı yıkan insanlar olmadığımızı gördük.

Tek bir mermi atılmadı misal...

Birbiri ardına çalan kornalar, bağır çağır insanlar yok.

Şehre hakimiyet değil nezaket geldi.

İstanbul’dan sesleniyorum; Ankara, Adana, Mersin, Antalya sen de kırmızıyla çok güzelsin...

Meğer bağır çağır olmadan, büyük harflerle konuşmadan ve dahi yazmadan usul usul yürünebiliyormuş.

Meğer onca TV, onca gazete, onca mitinge rağmen güçlü olan sadece insanlar ve onların yürekleriymiş.

Meğer Şişli kişisel ikbal ile itibar arasındaki farkı çok güzel biliyormuş.

Meğer “ bir aşk hikayesi” konusunda İstanbullu daha ciddi düşünülmek istiyormuş.

“Kendimi çok taktir edicem

Ayrılığı kutlayarak”

Türkiye biraz daha kızardı ve kırmızı çok yakışıyor yahu ...

Son olarak sonuçlara şahane diyecek kadar iyimser bir insan değilim fakat bir kaç şahane şey var:

Rize’nin geri kalan ilçelerdeki hazinliğine rağmen Fındıklı çiçek gibi.

Hâlâ hapiste olan Selahattin Demirtaş’ın hatırı görüldüğü üzere epeyce yüksek. Sürekli başa kakılsın demiyorum fakat unutulmazsa güzel olur.

Şişli bensiz olamaz” diyen Mustafa Sarıgül’e verilen yanıt paha biçilemez.

İzmit’in artık kadın bir belediye başkanı var.

Binali Yıldırım 1 Nisan öğleden sonra yaptığı açıklamada “Seçimleri yaptık” sözlerinin hastasıyım.

Ve balkon da artık çok kullanışlı bir yer değil ?

Madem şarkıyla başladık öyle bitirelim ve tüm partilere selam edelim ; “kimse vazgeçilmez değil ve herkes kendi kaderini yaşar”