Fransa'daki olaylar tıka basa insan öyküleriyle dolu

Son üç beş yılda Fransa sokaklarında insanların  hunharca katledilişi ne çabuk unutuldu. Yaşanan olayların bu vahşetle bağı nasıl görmezden gelinebiliyor? Halk gayriihtiyari Paris'in yaramazlıklarını, atıldığı sonu belirsiz maceralarını sezinlemiş ve bu duruma itiraz etmektedir.

Google Haberlere Abone ol

Sedat Kaya*

Bir aya yakın  süredir Paris başta olmak üzere  Fransa cadde ve sokakları alev alev. Salt cadde sokaklar mi? Eylemlerin boyutu itibariyle Fransa bütün olarak sarı alarm veriyor. Sarı Yelekliler hareketi etiketiyle başlayan olaylarda yaralıların yanı sıra hayatını kaybedenler var. Gözaltılar, tutuklamalar, yer yer çatışmalar durulmak bilmiyor.

Aslında olaylar çoktan Fransa sınırlarını aşmış durumda. Bütün dünya pür dikkatle bir şekilde çemberin içinde. Paris sokaklarındaki alevlerin bir şekilde etki bırakmadığı yer yok gibi.

Avrupa zaten eylemsellik itibariyle de olaylardan doğrudan etkilenmiş durumda. Bu yönleriyle 1789, 1968 benzetmeleri yersiz değil. Olaylar bir şekilde bütün gezegeni etkileme kabiliyetine haiz.

Göstericilerin taleplerine bakıldığında iki basit görünen konu ön plana çıkıyor. Akaryakıt zamlarına ve iktidarın getirdiği ağır vergi yüklerine itiraz. Bu itirazlar kahir ekseriyetle orta sınıf ve köylülerden geliyor.

Ancak olaylar çoktan bu iki talebin ve göstericilerin profil boyutlarını aşmış durumda. Dünya sisteminde yaşanan sosyo - ekonomik ve politik sorunlar Fransa'nın tarihiyle kesişince ortaya bambaşka gözlerle bakmayı gerektiren bir kriz ortaya çıkıyor.

Gerçekte ne oluyor burada? Birileri uluslararası politikada yaramazlık yapan Paris'i cezalandırma yoluna mı gidiyor? Bu olasıdır ancak olayları bununla sınırlamak art niyetli değilse bile yetersiz. Bu ihtimaller Midas'ın kulakları gibi orta yerde duran krizin nesnel temellerini gizleyemez.

Fransa çatışmalı geçen yeni dünya düzeninde başarısız oldu. Bu vaki başarısızlığın, savaşlara sarf ettiği kaynakların faturasını halka kesmek istemekte. Halk -bilinçsiz de olsa- tarihsel refleksiyle bu haksız duruma itiraz etmektedir.

Krizin en önemli nedeni bu. Bu tesadüfi bir durum değil. Paris çağ açıp çağ kapatan bir sahne. Bütün dünyayı pençesine almış yeni küresel krize buradan reaksiyon gelmemesi eşyanın tabiatına aykırı olurdu.

Son üç beş yılda Fransa sokaklarında insanların  hunharca katledilişi ne çabuk unutuldu. Yaşanan olayların bu vahşetle bağı nasıl görmezden gelinebiliyor? Halk gayriihtiyari Paris'in yaramazlıklarını, atıldığı sonu belirsiz maceralarını sezinlemiş ve bu duruma itiraz etmektedir.

Halkın itiraz ettiği maceralar  Sarkozy ve Hollande ile başlayan Macron ile devam eden geniş bir paranteze tekabül ediyor. Libya, Suriye ve Mali'ye uzanan çirkin maceralar. Sonuçta ne oldu?

Sen kalk boyundan büyük işlere kalkış, olmadık hukuksuz çirkin ilişkiler ağına dahil ol, başarısız olunca da halkın, parlamentonun yalıtıldığı bir rejim inşa et ve bütün hatalarını halka fatura et. Fransa halkı buna itiraz ediyor, olup biten bu.

Mevzu bahis sahne Fransa hele hele Paris olunca her türlü yorum nakıs kalabilir. Fransa sokakları buram buram mitoloji, tarih, edebiyat ve sanat kokar. Bu yüzden kâh güncel nedenler tarihsel panoramanın önüne  kâh tarihsel panorama güncel nedenlerin önüne geçebilir.

Olaylara bir de Enis Batur'un  mekanlar eşliğinde iç yolculuk olarak yazdığı kitaplardan Paris'e ilişkin olanına Paris Ecekent kitabının merceğinden bakalım. Batur Paris için ''Bulvarlar, meydanlar, köprüler, ara sokaklar gece gündüz yürüyen, avâre dolaşan, şehrin kesintisiz biçimde farkında kalan yerli ve yabancı âşıklarıyla donandı, bir buçuk yüzyıldır. O şehirlerin içi tıka basa öyküler, dramlar, tutkular, taşkınlıklarla doluydu'' demektedir.

Bu tıka basa insan öyküleri nedeniyle Fransa'nın öncü hale gelmesini ise ''Paris, XIX'uncu yüzyıldan beri bu bağlamda öncülüğü üstlendi: Beş kıtadan sökün etmiş meraklılarıyla kendi mitolojisini büyüttü, benzersiz kıldı'' cümleleriyle özetliyor.

Sarı Yelekliler ister bilinçli ister bilinçsiz hem içsel hem dışsal neden ve motivasyonla Batur'un da değindiği öncülük rolünü yerine getiriyor olmuyor mu? Bu Fransa halkının mitolojik, tarihsel ve güncel nesnel boyutları olan krize tepki koymasından çıkış yolu arama çabasından başkası değil.

Ortaya çıkan görüntüler, estantaneler Batur'u haklı çıkardığı gibi sorunun salt Fransa ile sınırlı olmadığını da açıkça ortaya koyuyor. Bu olaylarda herkese rastlamak mümkün. Çünkü olayların içi tıka basa insan öyküleriyle dolu. Başrol de Fransa ve Avrupa halkları olsa da aslında bu hem geçmişe hem de geleceğe dair herkesin öyküsü.

*Hukukçu, yazar