Inclusion rider ya da bir kadının kayışı koparması

Frances McDormand, ikinci Oscar'ını almak için çıktığı ve “kayışı kopardığı” Oscar ödül töreni sahnesinde, şık hanımefendi ve beyefendilere işte bu çağrıyı yaptı: “Taşın altına elinizi koyun, sorumluluk alın ve değişimin bir parçası olun”.

Google Haberlere Abone ol

Hanife Altuntaş

Artık yeni şeyler söylemekten ve seyirciyi şaşırtmaktan giderek uzaklaşan Oscar ödül törenlerinde bu yıl, Frances McDormand, Three Bilboards Outside Ebbing, Missorui filmindeki rolüyle en iyi kadın oyuncu ödülünü almak için sahneye çıktı. Üzerinde Oscarlarda görmeye alışık olmadığımız, albenisiz bir elbise vardı ve beyaz saçları başının üzerinde biçimsizce salınıyordu. Altmış yaşındaydı ve Hollywood’un belirlediği güzel kadın standartlarına hayli uzak görünüyordu, ezcümle sıradandı. Heykelciği aldı, yere koydu, başını okşadı ve Oscar ödül törenine imzasını atan o şahane sahne performansına başladı.

Önce diğer kadın adayları ayağa kalkmaya davet etti. "Meryl sen kalkarsan herkes kalkar." İki anlama kapı açıyordu bu daveti. Oscar’ın yıldızı, Hollywood’un starı Meryl Streep, bugüne değin hiç “ayağa kalkmamıştı” ve belki de bu ayakta olmama hali nedeniyle sistemin onu getirdiği yerden hoşnuttu. Ama davet çok açıktı ve içinde barındırdığı iltifata karşı koymak da çok kolay değildi. Meryl kalktı, diğer adaylar da onu takip etti. Kadın film yapımcıları, yönetmenler, yazarlar, besteciler, sinematograflar da kalktı ayağa. İşte Frances McDormand’ın “kayışı kopardığı” yer tam da burasıydı.

Oscar töreni üzerine yazılan kimi yazılarda, McDormand’ın kollarını iki yana açıp bedenini titreterek kendinden geçercesine çığlıklar attığı bu an için kullanılan tanım buydu işte: “kayışı koparmak”. Eril bakış açısının bir kadında görmeyi en son beklediği bu tuhaf çığırtkanlık hali kimilerine sevimsiz ve rahatsız edici gelse de, birçok kadın ve belki de erkek, “yeni şeyler söylemenin, sarsmanın, kendini dinletebilmenin, var ola gelenin dışına çıkmanın, sormanın, sorgulamanın ve heyecan duyup, heyecan duyurmanın yollarından biri olarak gördü bu “tuhaf” sahne performansını. Bu çılgınlık anıyla bütün dikkatleri üzerine toplayan Frances, sonraki birkaç dakikayı da çok akıllıca kullandı. ”Hepimizin anlatacak öyküleri, para bulmamız gereken projeleri var. Bunları bu akşamki partilerde konuşmayalım. Ya davet edin ofislerinize gelelim ya da siz bizimkilere gelin.”

Ülkemizdeki, kadın emeğinin sömürülmesi ve kadının her alanda olduğu gibi, iş hayatında da gerilerde tutulmasına tanıklığımızın bir yansımasını, büyük Amerika’nın görkemli ve şık Oscar töreninin tam ortasında görmek içimizi mi rahatlattı yoksa daha mı çaresiz hissettik? Bu belki de ayrı bir yazma konusu olmalı ama Frances salondaki bütün yapımcılara üstü örtülü şunu söyledi: “Bize maval okumayın. Gerektiğinde tam da böyle delirebilen kadınlarız biz ve yerde, ayaklarımın yanında duran Oscar heykelciğiyle avutulamayacak kadar haklı ve kızgınız.”

Ve McDormand tam o şahane performansı ve akıllıca sözleriyle bizi avucunun içine almışken, “Bu gece size iki kelime bırakıyorum: Inclusion Rider” diyerek, sahneyi terk etti.

Araştırmacı ve aktivist Stacy Smith, filmlerdeki cinsiyet eşitsizliği üzerine TED’de yaptığı bir konuşmada, Amerika’da 2007 ve 2015 yılları arasında yapılan 800 film ile ilgili araştırma sonuçlarını paylaştı. Filmlerdeki karakterleri, cinsiyet, ırk, LGBTI ve engelli şeklinde gruplara ayırdıkları bu çalışmada, kadınların, konuşan karakterlerin üçte birinden daha az olduğunu ve bu oranın yarım yüzyıldır hiç değişmediğini anlattı. 2014 yılının en iyi 100 filminin 48’inde repliği olan siyahi karakterin olmadığını, Asyalı kadınlar ve engelliler söz konusu olduğunda bu sayıların daha aşağılara indiğini, kadın karakterlerin büyük ölçüde cinsellikleriyle ön plana çıktığını öğreniyoruz bu konuşmadan ve kadın yönetmenlerin filmlerinde daha eşitlikçi rol paylaşımları olmasına karşın, onların oranının da erkek yönetmenlerin sadece yüzde 4’üne karşılık geldiğini biliyoruz artık. Stacy Smith, cinsiyet eşitliğini sağlamanın ve nüfus unsurlarının gerçeğe en yakın şekilde beyaz perdede yer almasının gerekliliğinin altını çizerken, bunun yolunu da söyledi bize: “Inclusion rider.” Sektörün yıldız oyuncularının kontratlarına eşitlik ve temsil edilmeyenlerin yapıma dahil olma şartlarını koymaları ve bu konuda ısrarcı davranmalarıydı yapılması gereken. Ancak bu şekilde Amerikan film endüstrisi, beyaz perdesine yansıtmaktan çok hoşlandığı o “yüksek değerlere” yaklaşabilirdi belki de.

Frances McDormand, ikinci Oscar'ını almak için çıktığı ve “kayışı kopardığı” Oscar ödül töreni sahnesinde, şık hanımefendi ve beyefendilere işte bu çağrıyı yaptı: “Taşın altına elinizi koyun, sorumluluk alın ve değişimin bir parçası olun”.

Konuşmasını bitirdiğinde televizyonlarının karşısındaki milyonların kalbinde hiçbir ödülün satın alamayacağı bir yeri vardı artık.