İnternet kafelerden oyun evlerine: Bilgisayar oyunları etrafında kurulan yeni hayatlar

Espor turnuvalarındaki takımların oyuncularının yanı sıra koçları, diyetisyenleri, analistleri ve içinde yaşayıp, bütün gün sadece bilgisayar oyunu oynadıkları evleri var. Bu evlere İngilizce gaming house, yani oyun evi deniyor. Bu evlerde oyuncular birlikte yaşıyor ve çalışıyorlar. Çalışmak dediğimiz de günde en az 12 saat bilgisayar oyunu oynamak. Ağır rekabetli espor sektöründe 12 saat çoğu zaman yetersiz bile kalıyor...

Google Haberlere Abone ol

Önder Can

Beş genç bir evde yaşıyor ve sürekli olarak bilgisayar oyunu oynuyor. Oyun oynamanın milyar dolarlık bir ekonomik sektöre, yani gelecek vaat eden bir işe dönüşmesiyle, artık bu bir meslek ve böyle bir yaşam mümkün. Bilgisayar oyunları sadece keyif için yapılan bir aktivite olmaktan çıkalı bayağı oldu. Bu konudaki ilk somut adımlar Güney Kore’de 2000 yılında KeSPA (Korean e-Sports Association) yani Kore e-Spor Birliği'nin kurulmasıyla atıldı. Bu yöndeki bir açılımı, yoğun genç işsizliği, ekonomik buhran ve yeterli teknolojik altyapı ekseninde düşünmek gerekli. Ülkeyi adeta internet kafelerle ören, bilgisayar oyunu maçlarını yayınlamak için kanallar kuran ve bütün bu süreçleri düzenlemek için KeSPA’yı yürürlüğe sokan Güney Kore dolayısıyla bugün espor yani elektronik spor denen spor dalının da temellerini atmış oldu. Evet, espor diye bir şey var artık ve bu spor dalında gençler bilgisayar oyunlarında yeteneklerini yarıştırıyor, para kazanıyor, kendilerine yeni bir gelecek çiziyorlar.

Bilgisayar oyunu dendiği anda karanlık odasında, saatlerce ekranın karşısında oturan bir genç hayal etmek kolay ama kapitalizmin yapıcı gücü bu karanlığı da kendince aydınlatıyor. Birincilerinin milyon dolarlar kazanabildiği espor turnuvaları, ligleri var. Bu etkinliklerdeki maçların sunucuları, analizcileri, yorumcuları, yayınlandığı kanallar veya sadece bunları yayınlamak için kurulmuş internet siteleri (twitch.com) mevcut. Bu turnuvalarda yer alan kulüpler ve takımlar da var tabii ki. Bu takımların oyuncularının yanı sıra koçları, diyetisyenleri, analistleri ve içinde yaşayıp, bütün gün sadece bilgisayar oyunu oynadıkları evleri var. Bu evlere İngilizce gaming house, yani oyun evi deniyor. Bu evlerde oyuncular birlikte yaşıyor ve çalışıyorlar. Çalışmak dediğimiz de günde en az 12 saat bilgisayar oyunu oynamak. Ağır rekabetli espor sektöründe 12 saat çoğu zaman yetersiz bile kalıyor çünkü profesyonel bilgisayar oyunu çok hızlı el-göz koordinasyonu, süratli karar alma yetisi ve oldukça koordine bir takım oyunu gerektiriyor. Oyun evleri de hem takım sahiplerinin maliyeti düşürdükleri hem de bütün oyuncuları sürekli olarak bir arada tutup, çalışma yoğunluğunu arttırdıkları için oldukça tercih edilen yerler. Ayrıca şunu da eklemekte fayda var, bu espor oyuncularının yaşları genellikle 14 ile 26 arasında değişiyor. Yaşlandıkça refleksler yavaşladığı için 30’una yaklaşan espor oyuncuları en verimli dönemlerini geçirmiş oluyorlar.

Oynanan oyunların ne olduğunun da pek önemi yok. Her oyunun gerektirdiği bireysel yetenekler mevcut. Bu oyunlar League of Legends, DOTA veya WoW tarzı karakterlerin kuş bakışı görüntüyle savaştırıldıkları, Counter-Strike, Quake veya Overwatch tarzı birinci şahıs nişancı yani elde tutulan silahla düşmanın öldürülmeye çalışıldığı, Starcraft veya Age of Empires tarzı gerçek zamanlı karşılıklı stratejilerin yapıldığı, basketbol, futbol oyunları, araba yarışları veya Hearthstone tarzı sıralı strateji oyunları olabiliyor. Doğal olarak oyunun geliştirici firma tarafından nasıl hazırlandığı, oyunun profesyonel olarak oynanma şeklini de belirleyen en önemli etmen olarak ortaya çıkıyor. Esporda en çok oynanan oyunlardan League of Legends, Counter-Strike, DOTA ve WoW takım halinde oynanırken FIFA ve Heartstone oyuncular tarafından bireysel olarak oynanıyor. Dolayısıyla bu oyun evleri takım oyunları için daha da ideal yerler oluyor.

Türkiye’de şu anda 15 civarı oyun evi var. Hatta bunlardan üçü Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’ın. Bu oyun evleri genellikle yatırımcı bir takım sahibi tarafından kuruluyor ve takımlar sponsorluklar ve birinciliklerle gelir elde ediyor. Profesyonel bilgisayar oyuncularının çoğu da yaşları genç insanlar olduğu için espor çoğunun ilk işi. Bir oyun evinde yaşamak demek de birçok oyuncu için ilk kez aile evinden çıkmak demek, belki başka bir şehre hatta ülkeye taşınmak demek. Böyle bir durumda da işini kaybetmenin evini kaybetmekle eşdeğer olduğu bir süreç karşımıza çıkıyor. Sektördeki güvencesiz çalışma koşullarının örnekleri de sadece Türkiye’ye mahsus değil. Kazanılan paraların her gün biraz daha arttığı, bununla birlikte rekabetin ve ilginin de giderek arttığı esporda kapitalizmin canlandırdığı ve ekonomiye soktuğu bu yeni hayatların iş güvencesinin de sorgulanması gerekiyor.

Bu yeni yeni ortaya çıkan “oyun evlerinin” oyun oynamayı ve aynı zamanda bir işte çalışmayı nasıl değiştirdiğiyle ilgili biraz daha konuşmadan önce esporun büyüklüğünü ve ciddiyetini bir kere daha vurgulamak faydalı olacaktır diye düşünüyorum. Amerika Birleşik Devletleri profesyonel espor oyuncularına atlet vizesi veriyor artık. Dünyanın başka yerlerindeki üniversitelerde örneklerini gördüğümüz espor bursuyla da Bahçeşehir Üniversitesi’ne girmek mümkün. Bu espor rüzgarı ekonomik kazancı arkasına alarak hızla esmeye devam ederken de oyun evleri bu rüzgarın en yoğun hissedildiği yerler olarak karşımıza çıkıyor. Oyuncular bu evlerde diğer takım arkadaşlarıyla bazen koçlarıyla birlikte yaşıyorlar. Takım çalışmasının çok önemli olduğu bu oyunlarda takım içinde, oyuncular arasında bir anlaşmazlık olmaması çok önemli. İnternetten oyun oynayanlar bilir, “kanser” “zehirli” (İngilizce: toxic) gibi sıfatlar takıma uyum sağlamayan, takımı geri çeken oyuncular için en çok kullanılan sıfatlar. Takım arkadaşlarıyla birlikte yaşayan bu espor oyuncularının da bu sıfatları kazanmamak için sürekli olarak kişisel ilişkilerini de idare etmeleri gerekiyor. Evinde, arkadaşıyla yaşadığı bir sıkıntı aynı zamanda iş yerinde iş arkadaşıyla da yaşadığı bir sıkıntı demek oluyor çünkü. Oyun evleri, özel ve kamusal alanı birleştirerek, iş hayatına yeni bir boyut kazandırmış oluyor. Şu anki durumuyla da özel alanı, kamusal olana biraz da hapsetmiş oluyor diyebiliriz.

Sonuç olarak sonuca çok uzağız diyebiliriz. Yoğun bir bilgisayar oyuncusu olarak ben hayatım boyunca oyun evi gibi mekanların hayalini kurduğumu söyleyebilirim. Bu oyun evlerinin veya daha geniş ölçekte espor kariyerinin de birçok genç için hayali kurulan bir gelecek olduğu kesin. Ancak bu konuda atılması gereken adımlar, izlenmesi gereken yöntemler çok önem kazanıyor. Profesyonel bir spora dönüşen bilgisayar oynama pratiğinin ilk bakışta sunduğu sorunlar sırt, bel, el-kol ağrıları, göz bozuklukları, özel alana acımasızca girişi, uzun çalışma süreleri gibi gözüküyor. Her ne kadar büyük bir heyecan uyandırsa da bu sektörün kat etmesi gereken çok yol var. Bu anlamda espor, akademik çalışmalarla, tarafsız kurullarla biraz daha çalışılmalı, gerekli düzenlemeler gençleri yapmaktan hoşlandıkları bu spor dalında sömürülmeden, güvenle çalışabilecekleri ortamı sağlamalı.