Yengeç dansı

Bugün üç buçuk yıl oldu savaşa başlayalı. Üç yıl önce öleceğim öngörülmüştü oysa. Savaş hâlâ bitmedi ama ben direnemiyorum artık. Yengeçlerim bacağıma kan gitmesini zorlaştırıyor. Artık yürüyemiyorum.

Google Haberlere Abone ol

Uğur Aflay

İçimde yengeç var. Karnımı ve kasıklarımı kemirip duruyor. Bazen acılar o kadar dayanılmaz hale geliyor ki, oğlum morfinle susturmak zorunda kalıyor yengeçlerimi.

Ne zaman başladığını tam olarak bilemiyorum. Başlangıçta acısızdı, sadece basit bir şişlik. Gittikçe büyüdü ve sonunda açıldı. Hâlâ ağrısızdı. Korkuyla kırmızı karnabahar gibi açılmış kasığımdaki yaraya dokunurken bile ağrısızdı. Oğlum doktordu ama başka bir kentte çalışmak zorundaydı. Söylemedim ona, başka bir doktora da gitmek istemedim nedense. Sadece geçer diye oyaladım durdum kendimi. Ve sonra dans etmeye başladıklarında içimde dayanamadım artık. Hiçbir şey söylemediler, “Yapacak bir şey yok” dışında. Ama biliyordum içimde yengeç olduğunu. Onlar kanser diyor. Ama ben biliyordum oğlumun ders çalıştığı zamanlardan kanserin yengeç anlamına geldiğini. Eğer bıraksaydım 6 ay daha dans edeceklerdi yengeçler ve sonra duracaklardı çünkü canlı bir beden ya da dans pisti kalmayacaktı. Biçilen süre bu kadardı. Gecikmiştim.

Hiçbir şey veremediysem Yörüklerin tipik keçi inadını vermişim oğluma. Peşini bırakmadı. Tamam, içimde yengeç var ama ne tür bir yengeç ve büyüklüğü ne kadar onu anlamaya çalıştılar önce. Kimsenin göze alamadığı ameliyatı hocaları göze aldı. Ardından ilaçlar, ışınlar, sonra yine ilaçlar. Saçlarım dökülene, dilim kuruyana dek amansız bir savaş. Oysa anımsıyorum öğrenciyken ders çalışmanın dışında yengeçle özel olarak ilgilenmişti oğlum. Her fırsatta dergileri, kitapları devirdi. Bilgileri koca klasörlere yerleştirdi. İkinci klasör bitip, üçüncü klasör başlamak üzereyken durdu. Demlediğim çayı bardağına boşaltırken yavaşça fısıldamıştı neden teslim olduğunu itiraf etmek ister gibi. “Kanser bir gün çocuklarımızı daha güçlü kılacak”. Ne tuhaf cümleydi o. Beni güçlü kılmıyor ama ayakta durmaya gücüm yok artık. “Peki, neden savaşıyorsun çocuklarımızı daha güçlü kılacağını düşündüğün bir hastalıkla?” Bunu ona hiç soramadım. Sorsaydım, belki hazırda bir yanıtı da yoktu.

Bugün üç buçuk yıl oldu savaşa başlayalı. Üç yıl önce öleceğim öngörülmüştü oysa. Savaş hâlâ bitmedi ama ben direnemiyorum artık. Yengeçlerim bacağıma kan gitmesini zorlaştırıyor. Artık yürüyemiyorum. Yataktan bile kalkamıyorum. Canım yanıyor. Ve oğlum kendine soruyor “Üç buçuk yıl önce bırakmalı mıydım?” diye.

Düşüncelerini okuyabiliyorum senin. Garip bir suçluluk duygusu yaşıyorsun. Hiçbir şey yapmamakla, daha fazla riski göze alıp, daha fazla şey yapmak arasında gidip geliyorsun. Değer miydi diye düşünüyorsun üç acı dolu yıl için bu savaş. Oysa yaşam tüm acılarına rağmen güzel değil mi? Nasıl vazgeçerdim yaşamdan, savaşmadan? Gücün direnmek demek olduğunu, yaşamın vazgeçilmezliğinin nedeninin yapışkan düşler olduğunu senin yazılarından okumuştum. Şimdi sen kendi öğütlerine inat yengeçlerime beyninde yer açıyorsun. Üzülüyorum ve bu, yengeçlerin dansından daha fazla canımı yakıyor. Yengeçlerden daha fazla can yakabilecek bir şeyin var olduğunu düşünemezdim bile.

Artık yutkunmak dışında bir şey yapamıyorum. İniltilerimden canımın yandığını anlayıp morfin yapıyorsun. Bir süre sonra onu da yapmaz oldun. Gözlerine bakıyorum ve anlıyorum daha fazla morfinin sadece yengeçlerimin dansını değil, akciğerlerimdeki havanın da dansını durduracağını biliyorsun. Sadece elimi tutuyorsun. Acılarımı hafifletiyor bu, sanki daha fazla ilaç yapılmış gibi. Sevgi ne güçlü bir ilaçmış morfinden daha etkili. Bunu yaşamımın son anlarımda fark ediyorum, ne yazık.

Ağrılarım artıyor. İlaç yok. Elimi daha fazla sıkıyorsun ama o da çare olmuyor artık. Elimi yanağına dayayıp öpüyorsun. Öbür elinle dökülmüş cansız saçlarımı okşuyorsun. Gözlerini sımsıkı yummuşsun açınca bitecek bir kâbus olmasını umut eder gibi. Düşüncelerini görebiliyorum. Artık uyumam gerektiğini düşünüyorsun. Yarım kalmış oyalarım var bitirseydim, seversin sana bol şekerli bir kahve yapsaydım, bahçede içseydik karşılıklı. Ama gücüm yok artık, çok yorgunum. Biraz dinleneyim sonra. Şimdi uyumalıyım...