YAZARLAR

Evden kaçan kediler

Kediler arasında evlerinden kaçanlar bambaşkadırlar. Büyük bir maceranın öznesi olmaktan çekinmez, sevgiyi tek bir yerde aramaz ve sevgiyi koşulla sunanlara itiraz ederler. Nahid Sırrı Örik de Buldum adlı kedisiyle yaşadıklarından sonra sevgiye dair esaslı bir ders alır. Evden kaçan kediler insanın tahakkümünü, hadsizliğini anlatır.

Bakışmaları gitgide azalmış, sevgisi neredeyse tükenmiş gündelik hayat akarken müthiş bir hatırlatma olarak girdi hayatıma Bana Bakan Kediler (@banabakankediler). Bir Instagram hesabı. Adının güzelliği insan dışında bir canlıyla bakışmanın büyüsünde gizli. Sebep olduğu hatırlatma da bu yüzden daha kıymetli. Çağlayan Çevik, bakışını üzerinde hissettiği, bakıştığı kedilerin fotoğraflarını paylaşıyor Bana Bakan Kediler’de.

Kedilerle bakışmanın iç gıcıklayıcı, baştan çıkarıcı anları... Ve insan ister istemez sokaklarda, caddelerde, pencerelerde bir kedinin gözleriyle buluşmaya özeniyor, bunun için çaba sarf ediyor. Onlarla bakıştıkça dipsiz, ensiz koca bir dünya. Kedici Nurullah Ataç boşuna dememiş “Ben kediler içinde neler gördüm...” diye. Hayır, lafı kedici yazarlara, kediden ilham alan metinlere getirmeyeceğim. Lafı evden kaçan kedilere getireceğim. Evden çekip gidenlere...

Salâh Birsel’den okumuştum. 1957 yılının şubatında bir adam Tarlabaşı Caddesi’nde sabahlara kadar “Ofelya Ofelya” diye bağırmış. Bu bağıran adam Yeditepe Dergisi yönetmeni Hüsamettin Bozok’muş ve evden kaçan kedisini arıyormuş.

İtiraf etmeli kediler arasında evlerinden kaçanlar bambaşkadırlar. Büyük bir maceranın öznesi olmaktan çekinmeyenlerin, sevgiyi tek bir yerde aramayanların, sevgiyi koşulla sunanlara itiraz edenlerin vücut bulmuş halidirler. Üstelik kiminin ayrıldığı eve hiç dönmeyişi kiminin de günler, haftalar, aylar sonra hiçbir şey yokmuş gibi geliverişi evden kaçışın şiirini güçlendirir.

Kedisinin dönüşüyle sevinçlerin en büyüğünü yaşayan kedicinin aklına tüm o özlem dolu günlerden sonra hesap sormak gelmez. Zaten buna cesaret edebilir mi, emin değilim. Çünkü terk edildiği günlerde sevgi vermek ya da ölçmek hakkında bildikleri parçalanmış, un ufak olmuştur. Nahid Sırrı Örik bu parçalanışı müthiş anlatır. Madem kedilerle bakışan bir giriş yaptım, hakkını vereyim. Örik’in kedisi Buldum’u anlattığı öyküsü, kedilerin bakışlarıyla anlatabileceklerine dair edebiyatımızın en etkileyici metinlerinden.

Örik, Buldum adlı kedisiyle yaşadıklarından sonra sevgiye dair yakıcı ve esaslı bir ders alıp olanları “Kaybettiğim Kediye Dair” adlı öyküsünde anlatıyor.

Henüz yavruyken bir dükkân önünde bulunup Örik’in evine getirilen Buldum, yazara göre büyüdükçe mütevazı, komşu komşu gezmeye fazla düşkün ve bu yüzden de gittiği her yerden yara bere içinde dönecek, bazen acar bazen sünepe olacaktır. Gel gelelim Buldum, Nahid Sırrı’yı yanıltır. “... biraz büyüyünce fevkalade vakarlı, mağrur bir hayvan oldu. Sanki bir dükkân kapısına konmuş hasır parçasının üstüne büzülmeden önce kediler padişahının sarayında ipek örtülü tepsiler içinde dünyaya gelmişti de, sonra eşkiya tarafından kaçırılmış bir şehzade idi ve incecik damarlarından kedi cinsinin en asil kanı akıyordu.”

Hal böyle olunca Nahid Sırrı kendisine Buldum Bey diye hitap etmeye başlar. Hatta onu kendi mütevazı evine yakıştıramaz ve o günlerde yazmakta olduğu Sultan Hamid Düşerken adlı romanında zengin bir vezir konağında yaşatır. Yetmez, ihtiyar vezirin ipek entarisinin üzerinde uyutup tek taş pırlanta yüzüklü süslü eliyle okşatır.

Nahid Sırrı ve Buldum’un birlikte pencereden Boğaz’ı izlediği günler; yazarın çalışma masasında, onun ise kanepede uyuyarak geçirdiği geceler aniden bitiverir. Önce tuhaf bir ayrı gayrı başlar. Buldum eve girmeyip bahçede vakit geçirir. Yazar, bahçe hayatını seçip onu yalnız bıraktığı için Buldum’a gönül koyar. Gel gelelim asıl fark etmesi gerekeni gözden kaçırır Nahid Sırrı. Buldum’un eve girmesine birinin engel olabileceğini aklına getirmez.

Evde çalışan hanımın tüm kötücül hisleri  ve sevgisizliği misafirlerin yanında ortaya çıktığındaysa her şey için çok geçtir. Buldum, mırıldana mırıldana içeri girmeye çalışırken herkesin içinde, Nahid Sırrı’nın gözü önünde kadın tarafından sinirle, saldırganca kovulur.

Mağrur Buldum o gece bahçe duvarının üzerinden asfaltı seyreder durur. Nahid Sırrı’ya son kez o gece bakar. Güzel gözleriyle yazarı süzdükten sonra başını çevirip asfaltı izlemeye devam eder.

Bu son bakış öykünün en etkileyici yeri. Çünkü Nahid Sırrı, Buldum’un bakışlarıyla neler söylediğini kelimelere döker. Edebiyatımızın kedili sayfaları arasında en içlisi...

Evden kaçan tüm kediler bana Buldum’u, insanın tahakkümünü, hadsizliğini anlatır.

Not: Görsel olarak kullanılan fotoğrafı Bana Bakan Kediler’den (@banabakankediler) ödünç aldık.


Burcu Aktaş Kimdir?

Burcu Aktaş, 1980’de İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi’nde Antropoloji eğitimi aldı. Uzun yıllar Radikal gazetesinde çalıştı. Radikal Kitap’ın editörlüğünü yaptı. Selim İleri’nin iç dünyasını anlattığı Düşüşten Sonra adında bir anlatı kitabı ve Çarpık Ev, Durmayalım Düşeriz, İstasyonda Vals, Vahşi Şeyler isimli dört çocuk romanı var.