Erdal Yazıcı yazdı: Kanal İstanbul neden yapılmamalıdır?

Kanal İstanbul projesini diğer kanallarla karşılaştıran Erdal Yazıcı, kanala dair doğru bilinen yanlışları ve çözüm önerilerini sıraladı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Yüksek Denizcilik Okulu mezunu mühendis Erdal Yazıcı, Deniz Kartalı sitesindeki yazısında Kanal İstanbul'u Süveyş ve Panama kanallarıyla karşılaştırarak gerekli olup olmadığını inceledi. 

Süveyş Kanalı'nın, gemileri Afrika kıtasını dolaşmaktan, Panama Kanalı'nın ise gemileri Güney Amerika kıtasını dolaşmaktan kurtardığını ifade eden Yazıcı, Kanal İstanbul'un İstanbul Boğazı’na paralel olduğunu ve kısaltacağı bir yol olmadığını belirtti. Kanala dair doğru bilinen yanlışları derleyen Yazıcı, diğer kanallarla bazı özelliklerini de kıyasladı.

Kanal Adı Kısalttığı yol
(deniz mili)
Seyir süresi Kazandırdığı süre
       
Süveyş 13 bin 200 30 gün  29 gün
Panama 10 bin 800 25 gün 24 gün
Kanal İstanbul 0 3 saat 0 gün

 

Yazıcı, Kanal İstanbul'a dair doğru bilinen yanlışları şöyle sıraladı:

 

  • İstanbul boğazında gemiler 1-2 hafta bekliyor (yanlış)
  • Boğazlardan geçen gemiler para ödemiyor (yanlış)
  • Kanaldan Türkiye yılda 8 milyar dolar kazanacak (yanlış)
  • Kanalda kaza ihtimali yoktur veya daha azdır (yanlış)
  • Boğazlardan geçen tanker ve gemi sayısının artacak olması (yanlış)
  • Yüksek tonajlı tankerler kanaldan daha emniyetli geçecektir (yanlış)

Kanalın yapımına sebep olarak gösterilen 1977 tarihli Independenta tanker yangınına ayrı bir mercek açan Yazıcı, yangının 7-8 ay değil 27 gün sürdüğünü ve kaza sırasında her iki gemide de kılavuz kaptan olmadığını hatırlattı. Kazada hiçbir yıkım veya zehirlenme olmadığını da ekledi. 

Erdal Yazıcı, bugüne kadar hiç kimse tarafından dile getirilmediğini belirttiği bir tehlikeyi ise şöyle açıkladı:

"Bazı yüzme havuzlarında yaratılan suni dalgaları gözlerimizin önüne getirelim. İstanbul’da beklenen 7.5 şiddetindeki deprem esnasında dar kanalın suları aynı bu havuzlarda olduğu gibi çalkalanacak ve her 2 duvar arasında metrelerce seviye değiştirecektir. Bu esnada kanalda olan tankerlerin havaya yükselip, dibe vurmaları ve gövdelerinin parçalanması kaçınılmazdır. Kanal, bir anda petrole boğulur hem Karadeniz, hem de Marmara denizimiz için geri dönülemez bir facia yaşanır. Biz denizciler kıyıya yakın sığ sularda aniden yükselen dalgaların, özellikle uzun gemilerin dibe vurup parçalanmasına yol açma tehlikesini çok iyi biliriz.  Aniden çıkan fırtınalardan ötürü, yükselen dalgalarda, gemi parçalanmasın diye, gemilerin halatlarını çözmeye vakit bulamayıp, baltalar ile parçalayarak, iskeleden açığa kaçtığımız çok olmuştur. Bu tür olasılıkların ve tehlikelerin şakası yoktur. Risk alınamaz."

Sonuç olarak 4 öneri sunan Yazıcı'nın yazısından bir bölüm şöyle: 

"1- Her 2 su yolunun önceden simülasyonu yapılmalıdır:

Kanalın tanıtımı için hazırlanan 3d görüntüler cezbedici, ancak yeterli değildir.
İlgili bakanlık basit bir iskeleye dahi onay vermek için, simülasyon çalışması istemektedir.

Kanal ve Boğaz geçişi için, yüksek tonajlı bir tankerin her türlü ağır koşullar altında acil demirleme, deprem dahil, yangın, infilak, römorkörler ile kurtarma ve yangın söndürme senaryoları simüle edilerek, hangi su yolunda gemilerin ve çevrede yaşayan insanların daha güvende olduğu, bilimsel olarak mukayese ve rapor edilmelidir.
Bu simülasyonun uluslararası boyutta çalışan, tecrübeli ve bağımsız bir kuruma yaptırılmalıdır.

 2-Sigorta konusu iyi etüt edilmelidir:

Kanalın yukarıda bahsi geçen ilave riskleri nedeni ile, buradan geçecek olan gemilerin ve yüklerinin tazmini yönünde, uluslararası sigorta şirketlerinin ek risk primi ve tazminat isteme haklarının olup olmayacağı, yine bu konunun uzmanları tarafından ve önceden kesin olarak incelenmesi ve rapor edilmesinde yarar vardır. Süveyş kanalında tıkanmaya yol açan son olayda Mısır Hükümeti, zararlarının tazmini için gemiye el koymuştur. Benzer bir hadise Kanal İstanbul ‘da gerçekleştiğinde, kim tazmin edecektir.

Sırf bu yüksek risk nedeni ile ve zaten hiçbir armatör, İstanbul Boğazı dururken, gemisini ve kendisini kanala yönlendirerek, riske etmez.

3- Montrö antlaşması riske edilmemelidir:

1550 sayfalık ÇED raporunda, sadece 1 satır olarak yer alan ve ileride Saros ‘dan başlayıp, Çanakkale Boğazını ‘da bypass eden 2. bir kanal yapımı dile getirilmektedir. Bu da son derece dikkat çekici olup, özellikle Montrö ‘nün hiçbir şekilde tartışmaya açılmaması, bunun için en ufak bir ihtimal bile olsa, dikkatli ve duyarlı olunması, ülkemizin ve halkımızın geleceği açısından son derece önemlidir.

Montrö sözleşmesi İstanbul Boğazı, Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi ni kapsamakla birlikte, ilk planda Kanal İstanbul, takiben de Saros Körfez Kanalı hayata geçirildiğinde, zaten Montrö ‘ye kesin bir değil iki darbe birden vurulmuş olacaktır.

Bu durumda, Montrö Antlaşması'nın halen bize ve Karadeniz‘e sınır ülkelere sağladığı güvence başta Rusya olmak üzere ortadan kalkacak ve Türkiye gereksiz bir şekilde, ABD ve RUSYA çatışmasının ortasında yer alacaktır.
Bu son derece kuvvetli ve tehlikeli bir ihtimaldir.

4- Çözüm önerisi: Kanal yerine boru hattı tercih edilmelidir:

Tüm riskleri ortadan kaldıracak, gerçekçi bir çözüm olarak, Rusya petrolünü doğrudan Akdeniz'e – Ceyhan‘a taşıyacak olan yeni bir petrol boru hattının yapımı tercih edilmelidir. Bu hat Novorossiysk – Ceyhan boru hattıdır.
Bu hat boğazlardaki tanker trafiğini tamamen ortadan kaldıracak, Montrö'yü tartışma zemininden, Türkiye'yi de en az 50 milyar dolarlık gereksiz bir borç yükü altına sokmaktan kurtaracak, ucuz ve akılcı bir çözümdür.
Ülkemize para kazandırması da kesin olan mantıklı bir yaklaşımdır.

Bu gereksiz harcama, daha doğrusu borçlanma, ülkemizin ve evlatlarımızın geleceği adına, ranta değil, tarımda ve sanayide üretime yönlendirilmelidir.

Gerekirse bu konu, tarafların özgür bir ortamda görüşlerini kamuoyu ile paylaşmaları sağlanarak, genel bir referanduma götürülmeli, vatandaşa bir faydası varsa, halkımızın isteği doğrultusunda gerçekleştirilmeli veya proje hemen iptal edilmelidir."

YAZININ TAMAMI