Emekliler Haftası ve Dünya Emekliler Günü

Emekliler için adil bir intibak yasası çıkarılmalı, sağlık kesintileri iptal edilmeli, insan onuruna yakışacak seviyede maaş ve yılda dört kez asgari ücret düzeyinde bayram ikramiyesi verilmelidir.

Google Haberlere Abone ol

 Hasan Aydın*

 Her yıl 28 Haziran-4 Temmuz tarihleri arası dünya genelinde 'Emekliler Haftası' olarak kutlanmaktadır.

Türkiye'de ise Atatürk'ün emekliye ayrıldığı 1927 yılı haziran ayının 30'u günü 'Emekliler Günü' olarak kabul edilmiştir.

Ülkemizde 2010 yılından itibaren emeklilerin toplum sosyolojisi ve ekonomisi açısından yeri ve güncel sorunlarına (!) dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak amacıyla kutlanmaya başlanan 'Emekliler Günü' yüksek enflasyon ve son zamlarla giderek açlık sınırı altında yaşamaya mahkum edilen milyonlarca emeklinin içinde bulunduğu bugünkü koşullarla çelişmektedir.

En son asgari ücretin 11 bin 402 lira olarak ilan edilmesi ve 8.8 milyon civarındaki emeklinin 7 bin 500 lira aylık maaş alması ortadayken 'Emekliler Günü' kutlaması ile nasıl bir farkındalık yaratılacaktır.

İtalya ve birçok Avrupa ülkesinde emekliler kendi sendikaları vasıtasıyla hükümetlerle toplu pazarlık için masaya otururken bizde emekliler, çalışanların alacağı zamma paralel artışa razı edilmiştir. İLO sözleşmelerine imza atan Türkiye'nin uygulamada bunlara uymazken yılda bir kez gerçekleştirdiği anmalarla emeklilere gerçek anlamda değer verdiğini de söyleyemeyiz.

Önemli 'özel gün' sayısının fazla olduğu ülkemizde her zaman yapıldığı gibi günün anlam ve önemine göre abartılı güzelleme yapılması da kaçınılmaz oluyor.

Yıllardır emekliler haftası ve emekliler gününde emeklilerin gerçek talepleri, geçim derdi ve sağlık sorunları tartışılmaz. Mahkemelerin emekli sendikalarını peş peşe kapatma çabalarının üstü örtülür. Yandaş medya  ise dostlar alışverişte görsün anlayışıyla emeklilerin maddi sorunlarına (!) şöyle bir dokunur geçer. "Eli öpülesi emeklilerin torunlarına bayram harçlığı veremeyecek hale geldiğinden" dem vurulur. Yazılı basında ise bazen "emeklilere müjde, ücretler artı, artacak" başlıklı asparagas haberler birbirini izler. Emekliye sahip çıkıyoruz tavrıyla iş biraz da dramatize edilir. Dökülen timsah gözyaşlarının ardından 'emekliyi enflasyon karşısında ezdirmeyeceğiz' cümlesi manşetlere çıkarılır. Açlık sınırının 10 bin 373 lira ve yoksulluk sınırının 33 bin 788 lira (TÜRK-İŞ Haziran 2023 araştırma verilerine göre) olduğu gerçeğinden ise hiç bahsedilmez.

'Emekliler Haftası' boyunca daha önce emeklilerin adını ağzına almayan pek çok kuruluş, dernek, sendika, siyasi parti ve resmi yetkili birdenbire emekli dostu kesilir. Emeklilerle ilgili dişe dokunmayan mesajları yayınlarlar.

Her yıl yapıldığı gibi özellikle özel bankalar; kendilerine emekli maaşının taşınması durumunda yüksek getirisi olan promosyon ödemesi yapacağını duyurur. Verilecek maaş promosyonlarının miktarları ile ilgili rakamlar da havada uçuşur. Halbuki geçen yıl emekliler 'üç kuruşluk' maaş promosyonları yüzünden hiç de hak etmedikleri mağduriyetler ve saatler süren kuyrukta bekleme çileleri yaşamışlardı. Üç yıl için peşin olarak ödenen promosyon tutarları, Türk parasının değer kaybetmesi, doğal gaz, petrol ve enerji fiyatlarının hızla artması ile şimdiden önemsiz bir seviyeye inmiş durumda. Bir anda' sevgi ve saygı' bombardımanına uğrayan emekli işin vahametini sonraları alım gücü düştüğünde yaşayarak öğrendi.

Geçmişte emeklileri, bankalar dışında bazı özel sigorta kuruluşları ve bazı sanayi kuruluşları da 'ilgi alanlarına' dahil etmişlerdi. Bunlar emeklilerin sorunlarına sahip çıkıyoruz imajı ile daha çok kendilerinin reklamlarını görsel ve yazılı basında öne çıkardılar.

Diğer yandan farklı emekli derneklerini bünyesinde barındıran, üyelerinin her türlü haklarını korumak geliştirmek ve üyeleri arasında her türlü dayanışmayı sağlamayı kuruluş amaçlarının başına koyan Türkiye Emekliler Derneği (TÜED) bu yılda 'Emekliler Günü nedeniyle Anıtkabir'e çıkacak. Dernek başkanı ve temsilcileri, Emekliler Haftası'na ilişkin konuşmalar yapacak, mesajlar paylaşacaklardır.

Çarşı, pazarda fiyatların uçtuğu ve emeklinin açlık sınırı altındaki bir maaşla geçinmeye çalıştığı günümüzde emekli derneklerinin emeklilerin sorunlarına ciddi anlamda sahip çıktığı söylenemez. Emeklilerin problemlerinin ilgili makamlar ve kişilerle görüşülerek çözülmediği de ortadadır. Günü kurtarmaya yönelik birtakım faaliyetler (taksitli odun kömür satışı, termal otellerden indirim sağlamak vb.) de emeklinin asıl sorunlarına çare değildir.

Seçim öncesi en düşük emekli maaşını 5 bin 500 liradan 7 bin 500 liraya çıkaran (kök maaşa zam yapmadan aradaki 2 bin liralık farkın hazineden karşılandığını gizleyen), iki bayram ikramiyesini de toplamda 4 bin liraya çıkaran, bu hamleleri ile ilginçtir oy alan iktidar, memur ve emeklilerin Temmuz maaş zam oranlarını TÜİK' in 5 Temmuz da açıklayacağı enflasyon oranlarına göre netleştirecek. Mart ayında en düşük emekli maaşına yaptığı zamla emeklileri bölerek sefalette eşitlemeye çalışan hükümet emekli aylıklarına kademeli bir artışı gündeme getirmenin de peşinde.

Yaşamlarının en verimli döneminde çalışarak ülke ekonomisine artı değer katan, maaşından her ay yapılan kesintileri hizmeti süresince devlete veren emekliye, şimdi gerçek anlamda yaşamını sürdürebilecek bir maaşın verilmemesi, O'nun fazlalık gibi görülmesi adaletli bir tutum mudur?

İstihdamdaki iki kişiye bir emeklinin düştüğü rakamlarla ifade edilerek emekli aleyhine bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Bu sonucun sorumlusu kesinlikle emekliler değildir. Dünya Bankası'nın Türkiye' de insanın yaşam süresinin uzadığını bahane ederek emekliler aleyhine tedbirler alınmasını öncelikli olarak önermesi de temelsiz ve kabul edilemezdir. Bu sonuçtan geçmişten bugüne, sosyal devlet anlayışını gerçek anlamda yaşama geçirmeyen yönetimler sorumludur. Çoğu yönetici, yıllar yılı emeklinin sorunlarına odaklanıp bunları çözüme ulaştırma yerine, emekliden nasıl nemalanırımın hesabı içinde olmuştur.

Önemli sayıda EYT'linin emekli olması ile  sayısal anlamda bir güç haline  gelen emekliler son seçimde iyi bir sınav vermediler. Emekli sendikalarının üretimden gelen güçleri olmadığı gerekçesiyle faaliyetlerinin engellenmesi başlı başına bir sorundur. Kimi emekli, yılgınlığa kapılmadan emekli sendikalarına üye olup aktif çalışma gösterirken, kimileri de mevcut durumdan şikayetçi olmaktan öte gerekli adımları atmıyor. Oy potansiyelleri ile iktidarı sandıkta değiştirebilecek emeklilerin, kimileri Stockholm sendromuna uygun tutum sergilediler. Bu durumun ortaya çıkması farklı bakış açıları ile de değerlendirilebilir. Statükoda ısrarcı olanların yanlış tutumlarının sonucunu da bugünlerde yaşayıp görüyoruz.

'Emekliler Günü' veya 'Emekliler Haftası' etkinlikleri ülke gerçeklerinden soyuttur.

Bugün fiyatlar yüksek diye kahvehaneye, lokantaya giremeyen, pazarda akşam saatlerinde çürük veya fiyatı düşmüş olan ürünleri almaya çalışan emekli, sanki bir cendere içine sıkışmış haldedir.

Yaş alan insan, doğal olarak yıpranır ve fiziksel aktiviteleri de zamanla yavaşlar Kronik sağlık sorunları öne çıkar. Bugünkü koşullarda emeklilerin sağlıklı kalmalarını beklemek de mümkün değildir. Emekliklerin toplumun hafızası ve değeri olduğunu ilan edenlerin emekliler lehine gerekenleri de yapmaları gerekmiyor mu?

Emeklilere ilişkin adil bir intibak yasası çıkarılmalı, sağlık tedavilerinde yapılan kesintiler iptal edilmeli, insan onuruna yakışacak seviyede maaş ve yılda dört kez asgari ücret düzeyinde bayram ikramiyesi verilmeli diğer yandan toplu sözleşmeli sendika örgütlenmesinin önü açılmalıdır.

Emekli, çağdaş, herkesin hakkını aldığı demokratik bir ortamın hakim kılınmasını isterken, sahte gün anmalarına ihtiyaç olmadığının da altını çiziyor.

*Eğitimci