'İşini kaybedenlere kaynak yok'

Prof. Dr. Selva Demiralp: Türkiye’nin bu şartlarda dış borç bulması epeyce zor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Prof. Dr. Selva Demiralp yetkinreport.com’da yayınlanan yazısında para ve maliye politikasının koordinasyon içinde çalışmasına bugün her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğunu belirterek, hükümetin açıkladığı salgın paketinin artılarını ve eksilerini tartıştı. "Paketteki en büyük eksiklik, başka ülke örneklerinden farklı olarak salgın nedeni ile işini ya da gelirini kaybedenlere yönelik ciddi bir kaynak aktarımının bulunmaması" diyen Demiralp'in yazısından bir bölüm şöyle:

Hükümet tarafından açılan paketin bu genel çerçeve ile ve dünyadaki örneklerle tutarlı adımlar içerdiğini görüyoruz. Hizmetler sektörü başta olmak üzere, salgından en çok etkilenen sektörler için vergi yükümlülüğü, SGK primi ve kredi borçlarının ertelenmesi, Kredi Garanti Fonu’nun limitlerinin yükseltilmesi, kısa çalışma ödeneği ile üretime ara veren işyerlerinde çalışanlara geçici bir gelir desteği gibi önlemler dünya uygulamalarına benziyor.

PAKETTEKİ EKSİKLER NELER?

Paketteki en büyük eksiklik, başka ülke örneklerinden farklı olarak salgın nedeni ile işini ya da gelirini kaybedenlere yönelik ciddi bir kaynak aktarımının bulunmaması. Bunu sağlamadan ekonominin çarklarını tekrar döndürebilmek çok zor. Bu durumda ya sınırlı kaynakların en etkin şekilde kullanılabilmesi adına önceliklerin tekrar belirlenmesi ya da paketin miktarı büyültülerek gelirini kaybeden geniş kitlelere destek olmak gerekiyor. Belki her ikisini de yapmak daha faydalı olabilir.

Halihazırda bütçeye 100 milyar TL yük getireceği söylenen mevcut paket daha da büyültülerek işe gidemeyen, ücretsiz izine ayrılmak zorunda kalan ve işini kaybedenlere kaynak aktarımı yapılamaz mı? Ya da kayıt dışı üretimin oldukça yüksek olduğu Türkiye’de kim daha çok etkilendi sorusunu hiç sormadan “helikopter para” dediğimiz türden bir transferle herkese para yardımı yapılabilir mi?

DEĞİRMENİN SUYU NEREDEN GELECEK?

Maliye politikasının ekonomiye daha fazla destek verebilmesi için bir şekilde kaynak bulunması lazım. Bu da borçlanma ile gerçekleşiyor. Yani devlet tahvil çıkaracak, bu tahvil ya iç piyasada ya da dış piyasada satılarak finansman sağlanacak.

Son günlerde hızla artan risk primimiz global faizler düşse de dış borç maliyetimizi artırıyor. Buna bir de ABD tahvili bile tutmak istemeyip nakite kaçan yatırımcıyı eklersek Türkiye’nin bu şartlarda dış borç bulması epeyce zor. Fed ile bir swap imkânı işleri kolaylaştırabilir ancak halihazırda böyle bir imkân Türkiye’ye sağlanmış değil.

Peki finansmanı Merkez Bankası (TCMB) sağlayamaz mı? Bu alternatif şu anda Fed ve ECB’nin uyguladıkları miktarsal genişleme (QE) politikalarından prensip olarak çok farklı değil. QE’de de merkez bankası para basıp büyük miktarlarda tahvil satın alıyor. Biz neden benzerini yapmayalım?

Bunun sebebi TCMB’nin parasının olmaması değil. Merkez bankasının TL cinsi parası bitmez, bunu unutmayalım. Çünkü Merkez Bankası istediği kadar para basma yetkisine sahiptir. Sınırsız para basmamızın önüne geçen faktör bunun çok tehlikeli bir silah olması ve ehil ellerde olmayıp para doğru zamanda piyasadan çekilmezse enflasyon doğurmasıdır.

Eğer ABD’de olduğu gibi enflasyon yüzde 1,5 civarında seyredip ciddi bir ekonomik daralma da bekleniyorsa enflasyonist etkiler hemen devreye girmeyebilir. O şartlarda, para basalım insanların üzerinde helikopterle para yağdıralım bile diyebilirsiniz! Çünkü bu politikalara rağmen enflasyonun aşırı kontrolden çıkması beklenmez. Fed’in enflasyon yaratmadan parayı zamanında geri çekip fiyat kontrolünü sağlayacağına inanç vardır. Ayrıca ABD hükümetinin iflasından kimsenin şüphesi olmadığından krizin en alevli zamanlarında dahi ABD tahvilinden büyük kaçışlar olmaz ve tahvil faizi çok yükselmez.

YAZININ TAMAMI

Etiketler paket virüs korona