YAZARLAR

Dünyanın bütün dilleri

Dil öğrenmenin ayrı bir beceri ve heves istediğini biliyorum. Dünya üzerinde konuşulan bütün dilleri bilmek arzusunun da romantik olduğunun farkındayım. Bu dillerde söylenen şarkılara eşlik etmenin, anlatılan masalları dinlemenin, okunan şiirleri anlamanın hazzı tarifsiz olurdu herhalde.

Emel Sayın “Bir Kızıl Goncaya Benzer Dudağın” şarkısını söyleyince kulak kesildim. Zaman zaman dinlediğim sevdiğim bir şarkıdır. Bilmem ortamdan mı, ruh halimden mi kaynaklanıyordu, “İyi ki bu şarkının sözlerini anlıyorum” dedim.
Hızımı alamadım, başka şarkı ve türkü isimleri de saydım. Ardından, “İyi ki Türkçe biliyorum ve bu dilin usta şairlerini kendi dillerinden okuyabiliyorum” diye devam ettim.
Esasında bu fikir, benim için yeni değil. Ortaöğretim ve üniversite yıllarında Fransızca öğrenemediğim için de zaman zaman hayıflanırım. Baudelaire, Rimbaud ya da başka bir Fransız şairini kendi dilinden okumayı kim istemez. Jacques Brel mesela, “Ne me quitte pas” şarkısını elbette çok güzel söyler ama keşke çeviriye ihtiyaç duymadan sözlerini anlayabilseydim. Böylece şarkı sözlerindeki has şiiri de daha iyi hissedebilirdim.
Dil öğrenmenin ayrı bir beceri ve heves istediğini biliyorum. Dünya üzerinde konuşulan bütün dilleri bilmek arzusunun da romantik olduğunun farkındayım. Bu dillerde söylenen şarkılara eşlik etmenin, anlatılan masalları dinlemenin, okunan şiirleri anlamanın hazzı tarifsiz olurdu herhalde.

***
Bunları karşımda oturan arkadaşıma da anlattım. Arkadaşım Kürtçe bilmiyordu ve ona “Keşke Kürtçe bilseydin ve örneğin Şivan Perwer’in ‘Xezal Xezal’ şarkısının sözlerini anlayabilseydin” dedim. Kürtçe şiirler ile roman ve öyküler zaten çok az çevriliyor Türkçeye. Bu nedenle mesela Ehmedê Xanî’den Cegerxwin’e Kürtçe şiirin melodisine vakıf olunamadığı hakkında da konuştuk.
Sözü uzatmayayım, buradan tek dilde hezeyan halinde ısrar etmenin ne kadar budalaca olduğuna vardık. Oysa Türkiye, “Bir dil bir insan” tekerlemesini benimsemiş gibi görünüyor, değil mi? Öyledir de ama bu benimseme hali bu topraklardaki kadim diller için geçerli olamıyor.
Bilinen bir şeydir: Kendisini memleketin sahibi Türk olarak hissedenler, çocuklarının diyelim İngilizce öğrenmesinde asla bir beis görmüyor, tam tersine, “Bir dil bir insan” şiarıyla destekliyor. Ama mesela Kürtçe öğrenme gayreti göstermediği gibi Kürtlerin Kürtçe eğitim görme ihtimaline karşı da cengaverce karşı çıkıyor. Bu tutum sadece Kürtçe için geçerli değil, otobüste Çerkesçe konuşan gençlerin saldırıya uğradığı hatıralardadır.
Bu tutum, devlet dediğimiz kademeden başlayarak sokağa taşıyor ve sıkça şiddet olarak tezahür ediyor.

***
Bir şarkıyı sevmek için dil bilmek şart mı? Elbette değil ve bilmediğim dillerde birçok şarkıyı severek dinlerim herkes gibi. “Gönül Yarası” filmi hatırlatılabilir. Filmde Şener Şen, “Kürtçe biliyor musun?” diye soruyor Meltem Cumbul’a. “Hayır” cevabını alınca, bu kez, “O zaman niye ağlıyorsun?” diye sorar. Meltem Cumbul’un, “Ağabey bu türküye ağlamak için Kürtçe bilmek mi gerek?” şeklindeki cevabı, dile pelesenk olmuştu.
Bunun filmin atmosferinden kaynaklandığını düşünüyorum. Çünkü eğer öyle olmasaydı Kürtçenin önündeki engeller kaldırılmış, Kürtçe şarkı söyleyenler barda ya da sokakta şiddet görmemiş olacaklardı. Kürtçeye baskının devam ediyor olması, filmin yüklediği duygunun izleyici tarafından içselleştirilmediğini de gösteriyor. Mardinli bir Kürt için ancak bir filmde ağladığı zaman hüzün duyuluyor memlekette, haklarını talep etmek için parti kurduğu, sokağa çıktığı, akademik çalışma yürüttüğü zaman kaşlar çatılıyor.
Bütün bu sıkıntılardan dolayı Kürtler dil meselesi ile çok ilgilenmişlerdir. Türkler ise egemen olmanın konforu içinde memlekette konuşulan diller hakkında kafa yormamış, örneğin komşusunun dilini öğrenme zahmetine girmemişlerdir. “Bir dil bir insan” veciz sözüne sımsıkı sarılıp yanıbaşında konuşulan dili inkar etme gafletinde bulunmuşlardır.

***
Bütün bunlar hakkında tartıştık arkadaşımla. Türkçe öğrenmek zorunda bırakılan Kürtlerin, Türkçe şarkıların sözlerini bildiği için zengin, Kürtçe bilmeyen Türklerin ise bu kültürel zenginlikten mahrum kaldığını da.
Sonra her Kürdün bir dil trajedisi olduğundan yola çıkarak bir hatıramı anlattım.
Yıllar önce Kızıltepe’de bir şiir dinletisine katılmıştım. Kızıltepe’deki bir etkinliğe ilk katılışımdı bu ve bu nedenle annem ve babam, etkinliğin yapılacağı salonda, sıcağa aldırmadan, saatler önceden yer kapmışlardı. Oğulları bir kitlenin karşısında şiir okuyacaktı, bu onlar için gurur vericiydi. Ancak şöyle bir sorun vardı, oğulları Türkçe şiirler okudu ve özellikle annem hiçbir şey anlamadı.
Bu durumdan utanması gereken bu koşullara, bu iletişimsizliğe neden olanlardı. Bunu biliyordum ve yine de anneme karşı mahcubiyet hissettim. Keyifli etkinlikten bir yarayla ayrılmıştım.
Türkçe yazan Kürt yazarların tümü zaman zaman bu mahcubiyeti hissetmiştir. Bunun nasıl bir zulüm olduğunu bilmeyen her kesimden yazar, “Türkçe şiir mi Türk şiiri mi” tartışmasını sürdürüyor. Dil politiktir. Benim kullanmayı tercih ettiğim “Türkçe şiir” ifadesi de politiktir ve Türkiye’de Kürtçe ile diğer dillere uygulanan baskıya dikkat çekmeyi hedefliyor.
Oğlum hazırladığı videoları ne Türkçe ne Kürtçe, İngilizce seslendirmeyi tercih ediyor ve ben onu anlamıyorum. Annemin beni anlamamasından biraz farklı bir durum bu. Yine de demiştim, Türkçe bilmediği için annem benim yazdıklarımı, İngilizce bilmediğim için oğlumun yazdıklarını anlamıyorum ve bu kişisel bir trajedidir, diye.
Türkiye’de diller meselesini kimi zaman böyle kişisel kimi zaman politik bir yerden, daha çok tartışacağız. Dillere musallat olan tek dil anlayışı bertaraf oluncaya kadar...


Vecdi Erbay Kimdir?

Mardin, Şenyurt doğumlu. Üniversite eğitimini tamamlayamadı. Çeşitli dergilerde yazıları, şiirleri, öyküleri yayımlandı. On yıla yakın bir süre Özgür Gündem gazetesinin kültür sanat editörlüğünü üstlendi. Çeşitli yayınevlerinde çalıştı. Yayımlanmış iki şiir kitabı var: Kuşkular Zamanı (Toplumsal Dönüşüm Yayınları, 1997), Yaz Sayıklamaları (Piya Kitaplığı, 2003). Öykü kitabı Masalın Ölümü, 2006 yılında Agora Kitaplığı'ndan çıktı. İnatçı Bir Bahar-Kürtçe ve Kürtçe Edebiyat derleme kitabı Ayrıntı Yayınları’ndan 2012’de çıktı. Şiir: Görülmüştür, Türkiye Barışını Arıyor, General Electric -Halil İncesu karikatür albümü yayıma hazırladığı kitaplardan birkaçı. Diyarbakır'da yaşıyor ve Gazete Duvar bölge temsilcisi olarak çalışıyor.