Moskova seçimleri: Putin hem kazandı hem kaybetti

Rusya halkı 8 Eylül’de Moskova Belediye Meclisi'ni ve 16 valiyi seçmek için sandık başına gitti. Moskova’da Putin’in partisi kan kaybederken ülke genelinde iktidar ağırlığını korumayı başardı. Ancak son seçimlerde Kremlin’in başını ağrıtan en önemli sorun seçime katılımın gittikçe düşmesi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Rusya, aralarında Moskova, St. Petersburg gibi şehirlerinde olduğu 12 bölgede yerel parlamento, 17 bölgede vali, üç bölgede yerel başkent belediye başkanlığı ve dört bölgede de boşalan Federal Duma milletvekilliği için sandık başındaydı.

Seçim sürecinin özellikle son bir ayında Moskova’daki protestolar, muhalif adayların susturulmasına dönük politikalar yalnızca Rusya’da değil, küresel kamuoyunda da yakından takip edildi.

Moskova’daki seçim süreci, bağımsız adaylık için yarışan isimlerle Kremlin arasında bir düelloya dönüşürken Rusya’nın geleceği konusundaki soru işaretlerini artırdı. Rusya’nın yerel seçimlerinde yaşananlara ve bunun anlamına bakmak Rusya üzerine söz söylemek için önemli bir eşik.

MOSKOVA’DA BİRLEŞİK RUSYA’NIN GÜÇ KAYBI VE AKILLI OY

Moskova halkı, Rusya’daki 15 bölge gibi sabah 8 ile akşam 17.00 arasında oy kullanmak için sandık başındaydı. Ancak seçim sürecinde yaşananlar ve sert polis müdahalesi halkın sandıkta değişim beklentisinin düştüğünü gösteriyor. 7 milyonun üzerinde kayıtlı seçmenin oy kullanması gereken Moskova’da seçime katılım yalnızca yüzde 22 oldu. Yani 7 milyon seçmenden yalnızca 1.5 milyonu sandığa gitti.

Seçim sonuçlarında Putin'in partisi Birleşik Rusya hem kazandı hem kaybetti. Birleşik Rusya Partisi (BRP), 45 sandalyeli Moskova Yerel Meclisi’nde (Moskova Duması) 26 sandalye elde etti. Onu 13 sandalye ile Komünist Parti ve üçer sandalye ile Yabloka (Elma) ve Sadece Adil Rusya Partisi izledi. Birleşik Rusya, 2014 seçimlerinde 28 sandalye kazanmış iktidarı destekleyen bağımsız 10 adayın seçimi kazanmasıyla bu sayı 38’e çıkmıştı. BRP’nin son seçimde sandalyesi 38’den 26’ya düştü. Mecliste çoğunluk hâlâ BRP’de, ancak 2021 Duma seçimlerinin provası olarak görülen bu seçim gelecek açısından soru işaretleri barındırıyor.

Moskova seçimleri başlamadan aralarında Aleksey Navalnıy’in de bulunduğu muhalif adayların ve partilerin seçime katılım için gerekli imza sayısına ulaşamadıkları gerekçesiyle yarışmalarının engellenmesi damga vurdu. Muhalif adayların seçim kurulu yoluyla seçimin dışına itilmesi, Rusya’da 2011-2012'den bu yana en büyük gösterilerin yapılmasına neden oldu. Binlerle ölçülen gözaltı, polisin sert müdahalesi, Navalnıy gibi birkaç muhalif adayın tutuklanması, Rusya’da seçimin dikkat çeken gelişmeleriydi.

Seçimde yarışamayan muhalif adaylar “akıllı oy” adıyla bir yöntem için seçmenlerine seslendi. Akıllı oy yöntemi, BRP ve onu destekleyen bağımsız adayların ifşası ve seçimi kazanmamaları için onlara karşı kazanma ihtimali yüksek adayın, partinin desteklenmesine dayanıyordu. Bu yöntemin kazananı meclisteki sandalye sayısını beşten 13'e çıkaran Komünist Parti oldu.

DÜŞÜK KATILIM MOSKAVA’YLA SINIRLI DEĞİL

Ülke genelinde 8 Eylül’deki seçimi St. Petersburg dahil valilikleri Birleşik Rusya kazandı. Diğer bölgelerdeki yerel seçimlerde de BRP ağırlığını korudu. Ancak Moskova seçimlerinde olduğu gibi ülkenin genelinde halkın sandığa ilgisi düşüktü, nitekim seçime katılım oranı yüzde 33 ile sınırlı kaldı. Seçim sonuçları bir yana katılımdaki düşüş dikkat çekici.

Rusya’nın seçime katılım ile imtihanı denebilecek bu manzara 2021’deki Duma seçimleri açısından önemli bir gösterge. 2016’da yapılan Duma seçimlerinde seçime katılım yüzde 48’de kalmış, 110 milyon seçmenden yalnızca 50 milyonu sandığa gitmişti. Bu durum parlamentoda çoğunluğu elinde tutan Putin’in partisi Birleşik Rusya açısından seçim galibiyetine gölge düşürdü. Parti 28 milyon seçmenin oyunu almıştı, ancak 110 milyon içinde 28 milyon oy ciddi bir meşruiyet sorunu demekti. Nitekim bu durumun farkında olan Kremlin, Fransa ve dünyanın diğer bölgelerinde de seçime katılımın düştüğünü bunun bir 21'inci yüzyıl toplum demokrasi ilişkisindeki sapma olduğunun altını çiziyordu.

İktidarın Duma seçimleri konusunda “bir bizde mi düştü canım, her yerde düşüş var” demesi entelektüel bir argüman olarak ele alınabilirdi. Ancak Mart 2018’de Putin’in favori aday olarak yarıştığı başkanlık seçimine katılımı artırmanın seçim kazanmanın önünce geçmesi, Rusya’nın kendine özgü çıkmazın farkında olduğu anlamına geliyor. Başkanlık seçiminin olduğu gün, köylerden otobüsler kaldırıldı. Halk oyunları, tiyatro gösterileri, envaiçeşit ikram sandığı gözden çıkaran seçmene cazip “buyurun gelin oyunuzu kullanın” davetiydi. Seçimden galip çıkması kesin olan Putin için kazanmak önemliydi, ama yüzde 50’nin altında katılım olursa ciddi bir meşruiyet krizi yaşanacaktı. Duma seçimleri üstüne Başkanlık seçimlerinde de halkının yarısından azı sandığa giderse, Kremlin uzun süredir tıkanmalar yaşayan rejimde alan kaybedeceğini biliyordu. Nihayetinde Başkanlık seçiminde seçime katılım yüzde 67 oldu, Putin de yüzde 77 oranında oy alarak dördüncü Putin dönemine “merhaba” dedi.

Peki halk neden sandıktan umudunu kesti? Rusya’da demokrasiyi yaralayan otoriter eğilimlerin iktidarın el kılavuzu olması kadar, ekonomik sorunlar özellikle düşük maaşlar, emeklilikteki yaş düzenlemesi Putin iktidarı açısından en büyük sorun. 2000’den bu yana rejimin başarısının arkasında Rusya’nın ekonomik olarak toparlanması vardı. Ancak 2008 ve 2014 krizleri hâlâ toplumu etkiliyor. Buysa rejime olan güvenin azalması demek. Dahası 1990’ları görmeyip 2000 ve sonrasında doğan yeni nesil için Putin cazip bir alternatif değil. Bu faktörlerin yanında ekonomik sorunlar dağ olurken, Kremlin 2012’den bu yana milliyetçi ve Batı karşıtı bir dil kullanıyor, güvenlik eksenli politikalarla iktidarını konsolide etmeye çalışıyor. Değinilen bu faktörler genel anlamda seçmenin memnuniyetsizliğini sandığa gitmeyerek göstermesine neden oluyor.

2021’de yapılacak Duma seçimleri Rusya’da Putin iktidarı ve Rusya’nın yönü açısından önemli ipuçları sunacak, zira BRP yalnızca seçimi kazanma değil, katılımı da artırmak durumunda.