Arap dünyasında geçen hafta: Türkler Rus çemberinde hapis

BAE El Arab gazetesi: "Türkler, Suriye'de belli bir oranda Amerikan-Rus çekişmesine oynama noktasında başarısız oldu. Aksine sadece ABD’yle aralarına daha fazla mesafe koydular ve kendilerini Rus çemberinin içine hapsettiler."

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Suriye’deki gelişmeler ve Türkiye’nin Suriye konusundaki adımları ve açıklamaları Arap basınında geniş yer buldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın TRT’ye yaptığı açıklamada Suriye ile istihbarat birimleri düzeyinde temas olduğu yünündeki açıklamaları, Türkiye’nin Suriye politikasında geri adım olarak yorumlandı.

Arap basınında bu hafta Suriye ile ilgili çıkan bazı yorumlarda, ufukta savaşın biteceğine dair bir işaretin henüz olmadığı ve sahada halen askeri seçeneğin en birincil seçenek olduğu kaydedildi.

Daha önce Suriye’den çekileceklerini açıklayan ABD başkanı Donald Trump, bu sefer de IŞİD’in bir hafta kadar tamamen yenileceğini söyledi. Trump’ın bu açıklaması Arap dünyasında tatmin edici bulunmadı.

Arap dünyasının önde gelen ülkelerinden Mısır bu haftayı anayasa değişikliği tartışmalarıyla geçirdi. Cumhurbaşkanının görev süresinin en fazla sekiz yıldan 12 yıla çıkarılmasını öngören anayasa değişikliği kanun teklifi parlamentoda tartışılacak. Bu yasa teklifinin kabul edilmesi durumunda 2022’de görev süresinin bitmesi gereken Abdulfettah Sisi 2034 yılına kadar iktidarda kalabilecek.

“6 Şubat Kadın Sünnetine Karşı Sıfır Tolerans Günü” Arap basınında bu hafta dikkat çeken önemli konulardan biriydi. Mısır gibi bazı Arap ülkelerinde bu uygulamanın oldukça yaygın olması sebebiyle sivil toplum kuruluşları tarafından birçok kampanya düzenlendi. Ancak kanunlara rağmen Mısır’da bu uygulamanın halen yaygın olması oldukça dikkat çekiyor.

TRUMP’IN 'IŞİD YENİLDİ' MÜJDESİ(!)

“ABD Başkanı Trump, Suriye ve Irak’ta IŞİD ile mücadele koalisyonuna katılan devlet ve kuruluşlarının temsilcileriyle geçtiğimiz çarşamba günü yaptığı açıklamada, bir hafta sonra IŞİD’in tamamen yenilmiş olacağını söyledi. Bu süre de önümüzdeki çarşamba günü doluyor.

Trump yine aynı şekilde, koalisyonun daha önce IŞİD’in yönetimi altında bulunan toprakların yüzde yüzünde kontrolün sağlandığı müjdesini (!) verdi. Peki, IŞİD’ten geriye ne kaldı o zaman? Trump bunun da yanıtı veriyor: Geriye sadece artıklar kaldı.

Peki burada asıl zor soruya gelelim. IŞİD’e karşı zafer kazanmanın tanımı nedir? Askeri açıdan ve güvenlik açısından bile IŞİD’i tam olarak yenmenin tanımını yapmak çok zor.

Etrafımıza bir bakalım. Yemen ve Libya’ya örneğin. IŞİD’in yeniden görünür olduğuna şahit oluruz. Suriye ve Irak için de aynı durum geçerli. BM’deki uzmanlar tarafından hazırlanıp BMGK’ya sunulan raporda bile, IŞİD’in tekrar direnç göstermeye başladığı ve karşı saldırı yapacak güçte olduğu belirtildi. Raporda Suriye ve Irak’ta halen 14 ila 18 bin IŞİD savaşçısının olduğu ve bunların 3 bininin yabancı olduğu belirtildi.” (Meşari El Zaidi/Suudi Şark’ül Evsat gazetesi)

SURİYE’DE DURUMLAR HANGİ AŞAMADA?

“Rusya ve ABD arasında Suriye’de hem sahada hem de diplomatik alanda geleceği belirlemek için büyük bir savaş dönüyor. Halen yeni anayasa komisyonunun oluşturulması ve bu komisyonun Suriye’nin geleceği için anayasal sistemin taslağını hazırlayabilme imkânının olup olmadığı konuşuluyor. Bu komisyon birçok engelle karşı karşıya kalmış durumda. Bunlardan biri muhalefet içindeki bölünme ve ayrılıklar. Aynı şekilde sahadaki değişimler de komisyonda dengelerin kurulmasını engelliyor.

Sahada da, karışıklık, belirsizlik ve yoğun bir hareketlilik göze çarpıyor. Tarafların tutumuna bakıldığında ise herhangi bir adımda ölümcül bir sonuca yol açacak bir satranç tahtası görürüz.

Diplomatik eğilimlerin çeşitliliğine rağmen, birçok taraf arasındaki askeri bir çatışma senaryosu halen güçlü bir ihtimal. Bu da, Kuzey Suriye, İdlib ve Kamışlı’daki durumun hakiki anlamda netleşmesinin önüne geçmektedir.” (Muhammed Nureddin/BAE El Haliç gazetesi)

'SLOGANLARIN PERDE ARKASINDA GERİ ADIMLAR MI VAR?'

“Erdoğan, Fırat’ın doğusunda güvenli bölge oluşturulması hususundaki ısrarıyla ilgili açıklamalar yapmaya devam ediyor. Bu durum ABD’ye karşı bir meydan okuma anlamına gelse dahi. Ancak bu tip sloganların arkasında Ankara’nın tutumunda bir dizi geri adım var. Bunların başında da gerek Münbiç’teki yol haritası gerekse de Şam’la yakınlaşma ve bunu açıkça ilan etme konusunda Rus kuşatmasına teslim olmak geliyor.

Türkler, belli bir oranda Amerikan-Rus çekişmesine oynama noktasında başarısız oldu. Aksine sadece ABD’yle aralarına daha fazla mesafe koydular ve kendilerini Rus çemberinin içine hapsettiler. Özellikle de Moskova’nın Suriye dosyasını ayrıntılarıyla idare ettiğini göz önünde bulundurursak. Bu da Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde, ülkesinin Şam rejimiyle düşük seviyede istihbarat örgütleri aracılığıyla iletişim içinde olduğunu söylerken işaret ettiği tavizleri açıklamaktadır.” (BAE El Arab gazetesi)

6 ŞUBAT KADIN SÜNNETİNE KARŞI SIFIR TOLERANS GÜNÜ

“Kadın sünneti uygulaması, kadın ve erkek arasındaki eşitsizliği ve kadına karşı ayırımcılığı göstermektedir. Bunun yanı sıra bu uygulama, kadının sağlığı ve bedeni konusunda hakkının çiğnenmesi anlamına gelmektedir. Yine bu uygulama kadının yaşam hakkının da elinden alınması anlamına geliyor. Çünkü kadın sünneti bazen ölümlere yol açabiliyor.

Bu uygulama daha çok Afrika ve Ortadoğu’daki 29 ülkede görülmektedir. Ayrıca, Hindistan, Pakistan ve Kuzey Irak gibi Asya kıtasının bazı bölgelerinde de bu uygulamaya rastlanır.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Temmuz 2018’de yayınladığı bir raporda, kadın sünneti uygulamasına karşı mücadelede çabaların ve çalışmaların daha da arttırıldığını açıkladı. BM Nüfus Fonu, BM’nin New York’taki binasında bu konuyla ilgili duyarlılığı arttırmak için bir etkinlik başlattı. 6 Şubat’ta başlayan etkinlik 25 Mart 2019’a kadar devam edecek.

Dünya genelinde kadın sünneti uygulamasına maruz kalan kadınların sayısı 200 milyonu geçmiş durumda.” (Lübnan El Müstakbel gazetesi)

6 Şubat Kadın Sünnetine Sıfır Tolerans Günü

'KADIN SÜNNETİ MISIR’DA KANUNLARA RAĞMEN YAYGIN'

Mısır kanunları kadın sünneti uygulamasını suç sayıyor ve bunun cezası 5 ile 7 sene hapis cezası arasında değişiyor. Mısır hükümeti 20 yıldan fazladır, söz konusu uygulamaya karşı çeşitli farkındalık programları düzenliyor. Ancak UNICEF’in 2016’da yayınladığı bir raporda kadın sünnetine maruz kalanların sayısının 200 milyonu bulduğu belirtilmişti. Mısır da, Endonezya ve Etiyopya ile beraber bu sayının yarısını oluşturuyor.

Araştırmalara göre Mısır’da yaşları 15 ile 49 arasında değişen kadınların yüzde 87’si buna maruz kaldı. Ancak farkındalık programları sayesinde ülkenin gelişmiş bölgelerinde bu sayı giderek düşüş gösteriyor.” (BBC Arapça)

'MISIR YENİDEN ASKERİ İSTİBDADIN PENÇESİNDE'

“En başından beri birçoğumuz Mısır’ın yeniden bir askeri istibdadın pençesine düştüğünü gördük ve bundan dolayıdır ki 2014’te asker anayasasını reddederek referandumun boykot edilmesi çağrısında bulunduk.

Mevcut Mısır anayasasının 226'ncı maddesi cumhurbaşkanlığı görev süresinin bir dönem için dört yıl olmasını ve iki kere seçilebilmeyi öngörüyor. Mevcut ordunun parlamentosu ise bu maddeyi değiştirerek, görev süresini her bir dönem için altı yıla çıkarmayı planlıyor. Bu değişiklikle beraber 2022’de görev süresi dolması gereken cumhurbaşkanı bir 12 yıl daha görevde kalabilecek.

Mısır’daki anayasa değişikliği, Sisi’ye sınırsız yetkilerle donatılmış bir iktidarın kapısını açacak. Hatta belki oğluna da aynı imkânı tanıyacak.” (Ahmet Hasan El Şarkavi / Katar El Arab gazetesi)

'AMAÇ 2011 AYAKLANMASININ İZLERİNİ SİLMEK'

“Mısır’da 2014 yılında kabul edilen anayasayı değiştirme çabalarının ilk hedefi, cumhurbaşkanının ikinci görev dönemini mümkün olduğunca uzatabilmektir. İkinci hedefi ise cumhurbaşkanının mevcut siyasi sistemdeki konumunu yeniden dizayn etmek. Bununla belirli süreli bir cumhurbaşkanından kendi görev süresini kendi belirleyen bir cumhurbaşkanına geçiş gerçekleşecek. Yine cumhurbaşkanı, mevcut anayasayla halk ve kurumlar tarafından denetlenebilecek bir konumdayken, geniş yetkili bir cumhurbaşkanı olacak.

Söz konusu değişikle üçüncü hedef ise, saatleri geriye alıp demokratik 2011 intifadasından kalan ne varsa onun izlerini silmek ve halkın cumhurbaşkanını barışçıl yollarla değiştirme hakkını elinden almaktır.” (Amr Hamzawi / Kuds El Arabi gazetesi)