2019'da dünya siyaseti iç çöküşe devam edecek

2018 yılı uluslararası politikada sert restleşmelerin olduğu, herkesin birbirinin gücünü belki yeniden gözden geçirdiği, ittifakların çatıştığı, bozulduğu ve yeniden kurulduğu bir yıl oldu. 2019'da AB parlamentosu seçimleri var. Avrupa için de, dünya için de sert bir yıl olacak.

Google Haberlere Abone ol

2018 yılı Avrupa ve dünya siyasetinde 2017'den devralınan önemli konuların gelişme dönemi oldu demek yanlış olmaz. Sorunlar ağırlaştıkça, alternatifler oluşmadığından alışılagelmiş dünya siyaseti bir yıldız gibi içine doğru çökmeye devam ediyor.

2017 yılının en önemli konusu milyarder işadamı Donald Trump'ın 'Önce Amerika' retoriği ile ABD Başkanı olarak göreve başlamasıydı. Gerçekten de Trump, 2018'de uluslararası siyasete damgasını vurdu. 'Önce Amerika' söylemi Avrupalı müttefikleri biraz endişelendirse de seçimleri kazanmaya yönelik bir söylem olarak değerlendirilerek ciddiye alınmadı. Ancak Trump söyleminin ciddi olduğunu müttefiklerine göreve başladığı ilk aylardan itibaren zorlayıcı tarzıyla gösterdi. Önce iş adamı sonra başkan Trump, önce NATO'yu 'modası geçmiş-köhnemiş' olarak niteledi, sonra fikrini değiştirdi. "NATO'nun barış ve istikrar için temel önemde olduğunu", ABD'nin NATO'ya bağlı olduğunu dile getirdi. Fakat tüm NATO üyelerinin savunma harcamalarının yükünü paylaşması gerekliliğini vurgulamayı da ihmal etmedi. Ardından NATO harcamalarıyla ilgili olarak, Almanya Şansölyesi Angela Merkel'in Washington ziyaretinde Almanya'nın ABD'ye NATO'ya sağladıkları güçlü ve oldukça pahalı savunma için büyük meblağlarda borçlu olduğunu dile getirdi. Trump'ın sözleri AB içerisinde uzun uzun tartışıldı. Başkan Trump'ın NATO'yu eleştirdiği dönemde Rusya Devlet Başkanı Putin'le yakınlaşması, Rusya'nın Ukrayna'daki varlığı AB'de ciddi bir tehdit olarak algılanırken, Putin'e övgüler düzmesi Avrupalı müttefiklerini oldukça rahatsız etti.

Mayıs ayındaki NATO zirvesinin yankıları etkisini, yitirmeden ABD'nin yeni başkanı bu kez de AB'yi ek gümrük vergileri getirmekle, Dünya Ticaret Örgütü'nden (WTO) çekilmekle tehdit etti. Yazın ilk ayları AB ile ABD arasında ticaret savaşının başlayıp başlamayacağı kaygısını konuşmakla geçti. Almanya ve Fransa başta olmak üzere AB'nin geleneksel sabırlı, belki diplomatik tecrübesiyle ve belki biraz da Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker'nın Beyaz Saray'a ziyareti sırasında ABD Başkanı'na onun anlayacağı dilde üstü kapalı karşı tehditlerle bulunmasıyla kısmen bu kriz aşıldı.

Trump tarafından ekonomi, ortak savunma tartışmaya açıldığı andan itibaren AB kendi politikalarında ABD etkisini mümkün olduğunca asgariye indirme kararı aldı.

Son olarak Trump'ın Suriye'den askeri birliklerini müttefikleriyle koordinasyon kurmadan çekme kararı ABD'nin Avrupa için güvenilir bir müttefik olup olmadığı sorusunu bir kez daha gündeme getirdi. ABD, IŞİD yenilmiştir dese de bu Avrupa tarafından böyle yorumlanmıyor. ABD'nin Suriye'den çekilmesi Rejim'in ve Rusya'nın bölgedeki hakimiyetinin güçlenmesi anlamına geliyor ki, bu da AB için tercih edilen bir durum değil. Bu nedenle AB, 2019'da Suriye'de çözüm arayışlarında daha etkili olmak isteyecektir.

AB İÇİN BREXIT 2019'UN DA ANA KONUSU

2017'den 2018'e devreden bir başka konu da İngiltere'nin AB'den ayrılma kararıydı. İngiltere'nin 29 Mart 2019'da AB'den ayrılması öngörülüyor.

Başbakan Theresa May'in AB ile yaptığı Brexit anlaşmasına gelen tepkiler üzerine AB ile yeniden müzakere yapmak istemesine Brüksel'den olumsuz yanıt geldi. İngiltere'nin anlaşmalı veya anlaşmasız AB'den çıkması 2019'un tartışılacak başlıca konularından biri olacak.

AVRUPA'DA IRKÇILIK YÜKSELİŞE DEVAM EDECEK

Aşırı sağ partiler Avrupa'nın her yerinde büyüdü. Almanya için Alternatif Partisi'nin (AfD) bu yıl yapılan genel seçimlerden üçüncü büyük siyasi parti olarak çıkmış olması Almanya gündemine oturdu. AfD'nin son seçimlerden sonra da 16 eyaletin parlamentosunda temsiliyeti mevcut. Irkçılığın yasak olduğu AB ülkelerinde yükselen popülist sağ partiler milliyetçi duyguları kullanarak ırkçılık yasağını delmeye çalışıyorlar. Bu radikalleşme sadece Almanya, Avusturya,İsveç sağında değil, ülkelerdeki göçmen gruplarında da mevcut. Örneğin Almanya'daki Türk sağında da bu büyüme söz konusu. Osmanen Germania gibi aşırı Türk milliyetçisi gruplar da hem büyüyor hem daha cesur davranıyorlar. Almanya'nın yeni yılda konuşacağı, tartışacağı önemli bir konu da yükselen aşırı sağ milliyetçi gruplar; DİTİB'in Ankara'dan bağımsız hale gelmesi; Almanya'nın kendi imamlarını yetiştirerek radikal dinciliğin ve aşırı sağ milliyetçiliğin önüne geçmeye çalışması ve Türkiye hükümetinin destek olmasını umdukları uyum politikaları olacak.

2019 MERKEL'İN GÜCÜNÜ ORTAYA KOYACAĞI YIL OLACAK

10 yıl Almanya’yı, 18 yıl CDU’yu yöneten ve dünyanın en güçlü kadın lideri olan Angela Merkel, bu yılın son ayında partisinin genel başkanlığını kendisinin de desteklediği bir isim olan Annegret Kramp-Karrenbauer'e bıraktı. Merkel, başbakanlığının son üç yılında mülteci ve göç meselesi, euro bölgesinin reformu, Brexit konusu, AB’nin ortak ordu oluşturması gibi konularda ciddi ilerleme kaydetmeye çalışacak. Özellikle AfD'nin daha da büyümesini engellemek için 2019 Merkel için mülteci konusunun büyük oranda ilerleme kaydedileceği bir yıl olmak zorunda. Bu nedenle de Merkel ve AB için Suriye'de yaşanan son gelişmeler kilit öneme sahip. AB için son derece önemli bir lider olan Merkel, AB'nin müttefikleriyle ilişkisinde, Türkiye -Almanya ilişkilerinde ve Ortadoğu politikalarında hem kendi etkisini hem de Almanya'nın politik arenadaki etkisini aktif bir biçimde arttıracak.

2018'in sonbaharı Türkiye ve Almanya arasındaki ilişkilerin normalleşmesinin zirve zamanı oldu. İki ülke ittifaklarını yeniden tazeledi. Türkiye'de tutuklu bulunan Alman vatandaşlarının sayısı da azaldı. 2019 yeniden güçlenen ilişkilerin aynı zeminde tutulmaya çalışılmasıyla stabil kalacak. Her iki ülkenin de buna ihtiyacı olduğu açık. Bu nedenle de planlanan ortak ekonomik projelerin 2019'da hayata geçeceğine tanıklık edeceğiz.

YEMEN, SURİYE, SUUDİ ARABİSTAN

Suriye dışında dünya için bu yıl yaşanılan en önemli konuların başında Washington Post’ta çalışan Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın 2 Ekim'de İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda öldürülmesi geldi. Suudi Arabistan'ın zenginliği bu cinayetle ilgili bir yaptırımla karşılaşmasına engel oldu. Ancak Suriye'deki gelişmelerin rejim lehine olmasına Suudiler nasıl tepki verecek göreceğiz. Ayrıca Yemen'deki savaşın ve 14 milyon insanın açlıkla karşı karşıya olmasının müsebbibi olan Suudi Arabistan 2019'da uluslararası kamuoyunun eleştirisi konusu olmaya devam edecek.

2018 yılı uluslararası politikada sert restleşmelerin olduğu, herkesin birbirinin gücünü belki yeniden gözden geçirdiği, ittifakların çatıştığı, bozulduğu ve yeniden kurulduğu bir yıl oldu. 2019'da AB parlamentosu seçimleri var. Avrupa için de, dünya için de sert bir yıl olacak.