Kim gelirse gelsin Merkel'den iyi olmayacak!

AB içinde kimileri için Merkel, Yunanistan'ı AB içinde tutmayı başaran, AB'nin finans krizini fazla yara almadan atlatmasını sağlayan bir liderken kimileri içinse AB'ye en sert kemer sıkma politikasını uygulatan, yatırımcıları, bankaları koruyan, finans krizinin faturasını sıradan insanın sırtına yükleyen vicdansız biri.

Google Haberlere Abone ol

KÖLN - 10 yıldır Almanya'yı, 18 yıldır CDU'yu yöneten Angela Merkel, aralık ayında yapılacak CDU kongresinde yeniden başkanlığa aday olmayacağını açıkladı. Açıklamasının ardından Avrupa'nın ve dünyanın gözü Almanya'nın siyasetine çevrildi. Dünyanın en güçlü kadın lideri, "Avrupa'nın Kraliçesi" önce parti başkanlığından sonra da yavaş yavaş siyasetten ayrılacak.

Aslında Merkel'in bu kararı alacağı son yapılan genel seçimlerde aldığı yüzde 33.0 oy oranından belliydi. Fakat bu kararı ne zaman vereceği, ne zaman kamuoyuyla paylaşacağı bilinmiyordu. SPD ile kurmak zorunda kaldığı büyük koalisyon hem SPD’nin hem de Angela Merkel’in son çırpınışıydı. Bu koalisyonla ilgili yazdığım 'Merkel'in Son İktidar Koşusu' başlıklı yazımda Almanya'da bu koalisyonun ‘Merkel’in intiharı’olarak yorumlandığını ifade etmiştim. Merkel’in partisi CDU’nun stratejik bakanlıklardan hiçbirini alamamış olması, partisi ve kendisi açısından gelinen yenilgi noktasını işaret ediyordu.

Bayern ve Hessen eyaletlerinde CDU'nun ve SPD'nin aldıkları oy oranları halkın bu koalisyona olan güveninin parçalandığını ortaya koyuyor. Büyük Koalisyon'un anlaşmakta zorlandıkları imajı nedenlerin başında geliyor. Hem Bavyera hem de Hessen seçiminin sonuçları aslında Berlin hükümetine ciddi bir uyarı niteliğindeydi. Halkın kızgın olduğu çok sayıda konu var: Kömür işletmelerinin çalışmaya devam etmesi, dizel meselesi, yaşlılık-hastalık bakımının zorlaştırılması vs. SPD bu mesajı henüz algılamazken Merkel bu öfkeyi ve verilen mesajı fark ederek zaten önceden aldığı politikayı bırakma kararını öne çekti. Şimdiye kadar politik ve ekonomik alanda başarılı olmanın seçmenleri ikna ettiğine inanan Merkel, geçtiğimiz günlerde "siyasilere olan güven eksikse, iyi ekonomik veriler yeterli değildir" itirafında bulundu.

Şimdi Almanya'nın iç politikasında en önemli tartışma konusu CDU'nun yeni lideri kim olacak? Merkel'in bu kararı koalisyonu nasıl etkileyecek? Avrupa Birliği'ne etkisi ne olacak?

İşin ilginç tarafı Merkel aday olmayacağını açıkladıktan çok kısa bir süre sonra birbiri ardına isimler CDU'nun genel başkanlığına aday olmak istediklerini ilan ettiler. İlk olarak parti içinde muhafazakar kanadın ve iş dünyasının sevdiği bir isim olan Friedrich Merz aday olacağını açıkladı. Merz, Federal Meclis eski Grup Başkanı. 2002 yılında Merkel Merz'e CDU/CSU Grup Başkanlığı görevini bıraktırdı. 2004 yılında seçildiği parti yöneticiliğinden istifa etti. Oldukça tecrübeli ve güçlü bir aday. Almanya'nın Sağlık Bakanı Jens Spahn da partinin muhafazakar isimlerinden ve o da adaylığını açıkladı. Merkel'in bizzat göreve getirdiği Parti Genel Sekreteri Annegret Kramp-Karrenbauer da adaylar arasında. Merkel tarafından da sevilen biri. Kimileri Merkel'in halefinin Karrenbauer olacağını düşünüyor. Adaylığını açıklayacaklar arasında Kuzey Ren Vestfalya eyaletinin Başbakanı Armin Laschet'in de adı geçiyor. Tabii daha başka isimlerde çıkabilir.

Merkel'in aday olmayacağını açıklaması parti içinde güçsüz olduğu anlamına gelmiyor. Merkel hâlâ gücünü koruyor ve destekleyeceği isimin başkanlık koltuğuna oturacağına da şüphe yok. Her kim seçilirse seçilsin partinin başına üç yıl boyunca Merkel'in gölgesinde kalmaya mahkum. Ayrıca bu üç yıl sıradan, unutulacak bir siyasetçi olmayacağını kanıtlayacağı bir dönem de olacak. Almanya'nın Suriye konusu dahil Ortadoğu ihtilaflarında daha aktif rol aldığına tanıklık edeceğiz.

Avrupa Birliği için de Merkel'in üç yıllık bu son dönemi çok önemli. İlerleme kaydedilmesi gereken Merkel'in başrolde olduğu mülteci ve göç meselesi, euro bölgesinin reformu, Brexit, AB'nin ortak ordu oluşturması gibi bir çok önemli konu var.

AB içerisinde Viktor Orbán gibi mülteci politikalarını eleştiren Merkel karşıtları, bu eleştirilerde haklı olduklarının ortaya çıktığını düşünüyorlar. Fakat İngiltere'nin Daily Telegraph gazetesi Hessen'de CDU'nun oylarının “ülkedeki en göçmen dostu" parti, Yeşiller'e kaydığını, sağcı parti AfD'ye çok fazla oyunun gitmediğini, bunun Merkel'in oy kaybettiği noktanın göçmenler konusu olmadığını gösterdiğini yazdı.

Merkel'in AB için anlamı büyük. Sonuç olarak on yıllardır AB'nin kaderini ellerinde tutan bir lider. AB bu kadar güçlü pozisyondaki Merkel'den üç yıl sonra ayrılmak zorunda. AB içinde kimileri için Merkel, Yunanistan'ı AB içinde tutmayı başaran, AB'nin finans krizini fazla yara almadan atlatmasını sağlayan bir liderken kimileri içinse AB'ye en sert kemer sıkma politikasını uygulatan, yatırımcıları, bankaları koruyan, finans krizinin faturasını sıradan insanın sırtına yükleyen vicdansız biri. Kimileri ise onu 2015'te mülteci konusunda verdiği kararla AB ülkeleri içinde sağ popülizmin hızla yükselmesine neden olan AB'nin derin ayrışmasında bizzat rol oynayan bir politikacı olarak görüyor.

Ancak hakkını vermek lazım Merkel dünya liderleri arasında belki de hem skandalsız hem de en aklı başında, en kontrollü olanı. Otokratik, diktatör eğilimli liderlerle ortak hesaplara girişse de en azından demokrasi değerleri çerçevesinde iş yapmaya çalıştığını gösteren bir lider. Şaşırtıcı olsa da dünyanın geldiği noktada Merkel demokrasiye öncelik veren gibi bile duruyor: Aşırı sağ yükselişte, birçok ülkede demokrasi ve insan hakları konusunda gerileme var. Finans krizi tamamen aşılmış değil, Batı'nın kendi içinde ekonomik savaşı var. Dengeler her an değişebiliyor. Bu nedenle Merkel'in bu son üç yılı Avrupa ve dünya açısından büyük önem taşıyor. Ama bu bir gerçek ki CDU'nun başına kim gelirse gelsin Merkel'den daha iyi olmayacak.