Arap dünyasında geçen hafta: İran ve İsrail arasında neler oluyor?

El Arabi El Cedid gazetesi başyazarı Beşir El Bekir’e göre ufukta bir İran - İsrail savaşı görünüyor ve savaşta sadece sıfır noktasının ve savaşın kapsayacağı coğrafi alanın ilan edilmesi kaldı. Yazara göre bu savaş Suriye’de olacak.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Muhtemel İran-İsrail savaşı bu hafta Arap basınının birinci gündem maddesiydi. İki ülke arasındaki restleşmeler, ABD başkanı Donald Trump’ın İran ve 5+1 ülkeleri arasında imzalanan nükleer anlaşmayla ilgili gerginliği yükselten açıklamaları, Arap basınında “ufukta savaş belirdi” şeklindeki yoruma neden oldu.

Bölgede savaş tamtamlarının çalmasıyla özellikle Lübnan’da gergin bir bekleyiş hüküm sürerken, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın son açıklamalarını yorumlayan Rai Al Youm gazetesi, Hizbullah’ın savaşa hazırlandığını yazdı.

12 Mayıs’ta Irak’ta yapılacak parlamento seçimleri de Arap basınında geniş bir şekilde yer alan bir diğer konuydu. Söz konusu seçimler Amerika’nın Irak’ı işgalinden sonra düzenlenecek olan dördüncü parlamento seçimleri olacak.

Ortadoğu uzmanı İngiliz gazeteci Robert Fisk'in, Independent gazetesindeki bir yazısında, Katar ve Suriye arasındaki ilişkilerin düzelmeye başladığı yönündeki ifadeleri, Arap dünyasında oldukça ilgi gördü. Bazı Arap gazeteleri, özellikle El Cezire televizyonu olmak üzere Katar basınının Suriye konusundaki üslubunu nispeten değiştirdiğine dikkat çekti.

İRAN VE İSRAİL ARASINDA SAVAŞ TAMTAMLARI ÇALIYOR

El Hayat gazetesinde Lübnnanlı yazar Halit Gazal tarafından kaleme alınan yazıda, bölgede İsrail ve İran arasında ciddi bir şekilde savaş tamtamları çaldığına dikkat çekildi:

“Dünya, ABD başkanı Trump’ın İran ile varılan nükleer anlaşma konusundaki tutumunu açıklayacağı 12 Mayıs’ı bekliyor. Ancak bu tarihten önce İran ve İsrail arasında savaş tamtamları çalınıyor. İsrail’in İran’a yönelik tehditleri, İran’ın Suriye’deki hedeflerinin vurulmasıyla vücut buluyor. Bütün dünya ve özellikle de Lübnanlılar, bölgedeki ABD ve İsrail tehditleri karşısında İran’ın meydan okumasına şahit olup olmayacağını merak ediyor.

ABD’nin tutumu bu krizin nereye evrileceği konusunda bir anahtar teşkil ediyor. İran ile yapılan nükleer anlaşmadan çekilmek ABD Başkanı Trump’ın seçim vaatlerinden biriydi. Trump seçim döneminde vaat ettiklerini gerçekleştiriyor. Obama’nın uygulamaya koyduğu sağlık sistemini kaldıran Trump dışarıda ise Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdı. Ancak İran ilke nükleer anlaşma mevzusu Avrupa ve Rusya ile bağlantılı olması dolayısıyla daha zor bir konu olarak duruyor.

Bu konuda esas noktalardan biri Lübnan ve Hizbullah’ın rolünün ne olacağıdır. İran, Hizbullah’ın füzelerini ortaya çıkarıp İsrail’i vurarak Lübnan sahasını kullanma yoluna gidecek mi? Şüphesizdir ki Hizbullah İsrail’e 2006 savaşıyla kıyaslanmayacak ölçüde zarar verebilecek bir güce sahip. Ancak Tahran’daki rejim ve Hizbullah, Lübnan’ın kullanılması durumunda buna karşılık ne düşündüğünü çok iyi bilmektedir. Ki İsrail de bunu her zaman, Lübnan’ın yerle bir edilmesi ve taş devrine çevrilmesi, güneyde ve Batı Bekaa’da herhangi bir yerleşim yerinin kalmaması şeklinde açıklamaktadır.

Belki işaret edilenlerden hiçbiri gerçekleşmez. Belki bir uzlaşmaya gidilir ve herkes bunun bir parçası olur. Ancak durumun patlak vermesi ihtimali de her zaman vardır.”

'İRAN-İSRAİL SAVAŞI SURİYE’DE OLACAK'

El Arabi El Cedid gazetesi başyazarı Beşir El Bekir’e göre ufukta bir İran - İsrail savaşı görünüyor ve savaşta sadece sıfır noktasının ve savaşın kapsayacağı coğrafi alanın ilan edilmesi kaldı. Yazara göre bu savaş Suriye’de olacak:

“Herkes İsrail’in İran’a karşı savaşının Suriye’de olacağı konusunda hemfikir. Bunun başlıca temel sebepleri var. Birincisi, İsrail uzun yıllardır İran’a karşı Suriye’de böyle bir savaş yürütüyor. Ve bugün geriye sadece bu operasyonların çerçevesini genişletmek kalıyor. İkincisi böyle bir savaş İsrail açısından hem maddi, hem de manevi yönden daha az külfetlidir. Böyle bir savaş için savaş uçakları ve uzun menzilli füzelerden başka bir şey gerekmiyor. Yani karadan müdahaleye gerek kalmıyor.

Üçüncü sebep, İsrail’in hedefinde olacak askeri noktalar bellidir. İsrail’in hedefi olacak noktalar İran Devrim Muhafızları’na ve Hizbullah’a ait hedefler ile, Suriye rejimine ait ve gelişmiş silahların olduğu hedeflerdir. Dördüncü sebep ise Rusya’nın, İsrail’in Suriye’de İran ve Hizbullah’a ait hedefleri vurmasına yönelik muhalefet etmemesiyle ilgilidir. İsrail ve Rusya arasındaki ilişkileri yakından takip edenler, Rusya’nın İran ve Hizbullah’a ait hedeflerin İsrail tarafından vurulmasını desteklediğini görmektedir. Bunun nedeni de Rusya’nın İran yükünü ayrıştırması ve Suriye dosyasına tek başına hükmetmek istemesidir.”

IRAK SEÇİMLERİNİN VERDİĞİ MESAJLAR

Irak el Sabah gazetesi yazarı Hüseyin Ali El Hamdani, bu seçimlerin Irak halkı açısından yeni bir döneme başlamak için önem arz ettiğini yazdı.

“Önümüzdeki 12 Mayıs’ta yapılacak olan Irak genel seçimleri, gerek içeriye gerekse de dışarıya birçok mesaj vermektedir. Belki de bu seçimlerin verdiği en önemli mesaj, Irak halkının birliği ve Irak’ta yakın geçmişte olan bitenlere rağmen Irak halkının uzun vadede bir değişim aracı olarak seçim sandıkları ve demokratik araçlara yönelik eğilimidir.

2018 seçimleri Irak’ın teröre karşı büyük kazanımları ve Irak kentlerinin terör örgütlerinden kurtulmasından hemen sonra geliyor. Dolayısıyla Irak halkı bu seçimleri yeni bir döneme başlamak için beklemektedir.

İkinci önemli mesaj Irak kentlerinin hepsinde bütün Irak vatandaşlarının anayasanın ve seçim kanunun belirlediği şartlar dahilinde aday olabilmesiyle alakalıdır. Bu da iktidara ulaşmanın belli bir kesimin veya partinin tekelinde olmadığını, aksine herkese açık olduğunu göstermektedir. Bu, Irak’ta demokrasinin geliştiğine ve güçlü adımlarla 2005’ten bu yana dördüncü parlamentoyu seçmek için doğru yol alındığına işaret etmektedir.”

IRAK SEÇİMLERİ VE DİĞER ARAP DEMOKRASİLERİ

Şark’ül Awsat gazetesi yazarı Abdurrahman Erreşad, Irak’ta yapılacak seçimlerin önemine değindiği yazısında, bu seçimlerin bütün eksikliklerine rağmen diğer bazı Arap demokrasilerine nispeten daha iyi olduğunu savundu:

“Irak’ta başbakanın da belirleneceği parlamento seçimlerine az bir süre kaldı. Bu seçimler, Saddam Hüseyin rejiminin yıkılmasından sonra yapılan dördüncü seçimler olacak. Birçoğu bu seçimleri dini odakların etkisi, siyasi yolsuzluk ve yabancı güçlerin müdahalesinden dolayı çarpık demokrasi olarak nitelendiriyor. Ancak yine de diğer Arap demokrasilerine nispeten daha iyi.

Bazı taraflar ABD’nin Irak’tan çekilmesinden sonra parlamenter rejimin yıkılacağını bekliyordu. Lakin mühendisliğini Amerikalıların yaptığı parlamenter sistemde ABD’nin çıkışından sonra ikinci seçimler yapılacak.

Önümüzdeki seçimler, siyasi sistemin tam olarak oturması açısından önemlidir. Ancak söz konusu seçimler, kalkınma, askeri otoritenin zayıflatılması ve Hamaney rejiminden kurtulması gereken ülkenin durumunu tam düzeltmeyebilir.”

KATAR VE SURİYE İLİŞKİLERİ DÜZELİYOR MU?

Rai Al Youm gazetesi, İngiliz gazeteci Robert Fisk’in Katar ve Suriye arasındaki ilişkilerin düzelmeye başladığı yönündeki yazısını gündeme taşıdı. Gazete, Katar ve Suriye arasındaki ilişkilerin düzelmesi durumunda Türkiye’nin tutumunun ne olacağına dair farklı bakış açılarına yer verdi:

“Ortadoğu konusunda uzman İngiliz gazeteci Robert Fisk’in Independent gazetesinde işaret ettiği Katar-Suriye ilişkilerinde somut düzelmelerin olduğu ve bu ilişkilerin gelişmeye aday olduğu yorumu bizi şaşırtmadı.

Fisk, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın Suriyeli gazetecilerle kapalı bir toplantı gerçekleştirdiğini ve onlara bazı önemli konulardan bahsettiğini yazdı. Esad’ın bahsettiği konular arasında Katar-Suriye ilişkilerinin tekrar başladığı, ancak bu ilişkilerin düzeyinin mütevazi olduğu da vardı.

Burada akıllara gelen soru, Katar’ın en güvenilir müttefiki Türkiye’nin bunun karşısındaki tutumunun ne olacağıyla ilgili. Zira Türkiye’nin Katar’ın topraklarında bir üssü bulunuyor. Ve Katar’a ambargo uygulayan ülkelerin orada rejimi devirmek için bir askeri operasyona girişmesinin engellenmesinde büyük rol oynamıştır.

Türkiye’nin tutumunun ne olacağıyla ilgili iki farklı bakış açısı var. Birinci bakış açısına göre Türkiye, Katar-Suriye yakınlaşmasına olumlu bakıyor, çünkü Suriye rejimini devirmek için gösterdiği çabalar bir çıkmaz bir yola girdi. Diğer taraftan Ankara ve Şam arasında güvenlik ve istihbarat açısından gizli bir ilişki var.

Diğer bakış açısına göre, Türkiye ve Katar arasındaki ilişkiler, Türkiye’nin topraklarında bulunan bazı Katar destekçilerine yönelik tutumunda değişiklik olması hasebiyle, zannedildiği kadar ileri düzeyde değil. Katar destekçilerinden kastedilen Müslüman Kardeşler Teşkilatıdır. Bazı kaynakların verdiği bilgilere göre Türkiye, İstanbul’da bulunan ve İhvan’a ait bir televizyon kanalından Mısır yönetimi aleyhindeki üslubunu hafifletmesini istedi.”