Almanya Türkiye aracılığıyla Ortadoğu'ya girer mi?

Başbakan Yıldırım Münih Güvenlik Konferansı’na katılmak için Almanya’ya gelmeden önce Die Welt Türkiye muhabiri Yücel serbest bırakıldı. Afrin'de Alman silahlarının kullanılmasına Almanya'da tepkiler artıyorken, iki ülke arasında ilişkiler olumlu döneme girdi. İki ülke arasındaki silah ticaretini, NATO, Türkiye-Almanya, Türkiye-ABD, Türkiye-Rusya ilişkilerini 2009-2017 yılları arası Almanya Sol Parti’de (Die Linke) milletvekilliği yapmış olan Jan van Aken’la Gazete Duvar için konuştuk.

Google Haberlere Abone ol

KÖLN- Almanya ve Türkiye arasında neredeyse bir yıldır gergin olan ilişkiler Türkiye’de cezaevinde tutulan veya Türkiye’den çıkmasına izin verilmeyen Almanların yavaş yavaş serbest bırakılmalarıyla düzelme sürecine girdi. Geçtiğimiz yıl Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) imamları, MİT’in Almanya’daki faaliyetleri neredeyse her gün tartışılıyorken bu konular artık konuşulmaz oldu. İki ülkenin dışişleri bakanları birlikte samimi resimler verdiler. Ardından Alman Hükümeti’nin Türkiye ile ilgili yaptığı sert eleştiriler yumuşadı. Başbakan Binali Yıldırım Münih Güvenlik Konferansı’na katılmak için Almanya’ya gelmeden önce iki ülke arasında yaşanan krizin en önemli ismi Die Welt gazetesi Türkiye muhabiri Deniz Yücel serbest bırakıldı. Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu’na teşekkür etmeyi ihmal etmedi. Afrin operasyonunda Alman silahlarının kullanılmasına Alman kamuoyunda tepkiler gittikçe artıyorken, iki ülke arasında ilişkiler bir anda olumlu bir döneme girdi. Almanya-Türkiye arasındaki silah ticaretini, NATO, Türkiye-Almanya, Türkiye-ABD, Türkiye-Rusya ilişkilerini 2009-2017 yılları arası Almanya Sol Parti’de (Die Linke) milletvekilliği yapmış olan Jan van Aken’la Gazete Duvar için konuştuk.

Aken, Federal Almanya Parlementosu Dışilişkiler komisyonunda uzun süre görev aldı. Milletvekili olmadan önce Greenpeace’te genetik mühendisi olarak çalıştı. BM’de biyolojik silah denetimcisi görevini yürüttü. Milletvekili olduğu dönemlerde Almanya’nın silah ihracatını durdurması, Alman ordusunun yurt dışında görev almaması ve barışcıl bir dış politika hedefiydi.

Şu anda Münih’te Münih Güvenlik Konferansı yapılıyor. Konferansın ana konusu ABD ve Trump yönetimi. Sizce Avrupa ABD’yi artık partner olarak görmüyor mu?

Avrupa'yla ABD tabii ki halen partnerler, ancak AB artık Donald Trump yönetimindeki ABD’yle ilişkileri son yıllara oranla daha eleştirel bir gözle görüyor. Münih Güvenlik Konferansı’nda bunu Sigmar Gabriel uygun bir şekilde söyledi: “ABD’ye en çok Almanya’nın minnet borcu vardır. Ancak bu demek değil ki, biz o ülke eleştiremeyiz!” Bir parça uzaklaşılsa bile, yine de partnerler.

Yani sorunun Trump olduğu konusunda hemfikiriz. Peki aynı çerçevede NATO’nun geleceğini nasıl görüyorsunuz?

NATO için sorunun Trump olduğunu düşünmüyorum. Şu anda NATO içindeki en büyük çelişki Türkiye ile ABD arasında. Bu ikilemde Almanya, Türkiye’nin yanında yer almaktayken ABD, tartışma yolunu seçiyor. Bu problem, bir Erdoğan problemi.

Tüm haberlerde ana sorunun Trump olduğunu okumamıza karşın bu, birden çok bileşenin rol aldığı bir sorun: Türkiye, hem Rusya’dan askeri teçhizat ithal ediyor, İran’la alışveriş içinde... İlişkilerin birçok çelişkileri olmasına rağmen Türkiye ile Almanya’nın hâlâ partner oluşlarını nasıl görüyorsunuz?

Bu benim de anlamadığım bir şey: Almanya, Türkiye’nin AKP hükümeti altında gittikçe sağa kaydığını ve insan hakları ihlallerinde bulunduğunu bilmesine rağmen yıllardır Erdoğan yönetiminin yanında bulunmaktan vazgeçmedi. Ben de kendime uzun süre sordum, Fransızlar ya da Amerikalılar Türkiye ile ilişkilerini gözden geçirirken, neden Alman hükümeti bundan vazgeçmedi. Bunun cevabı sanırsam, iki ülke arasındaki ilişkilerin büyük ekonomik çıkara dayalı olması. İki ülke arasındaki parasal ilişkilerin yanı sıra, Almanya’nın Türkiye üzerinden Ortadoğu’ya açılmak istediği de düşünülebilir.

İKTİSADİ ÇIKARLAR ÖNEMLİ

Ortak geçmiş de bir rol oynuyor mu sizce?

Zannetmiyorum. Sırf Almanlar yüz yıl önce Türklere Ermeni Soykırımı’nda yardımcı olduklarından böyle bir minnettarlıkla ilişkilerinin devam ettiğine ve iyi arkadaş kaldıklarına inanmıyorum. İktisadi çıkarlar günümüzde geçerli olan kıstas. Aynı şekilde Almanya’yla İran arasında da her zaman yakın ilişkiler olmuştur. Ancak günümüzde bu böyle değil. İlişkinin merkezinde, bugün nasıl bir çıkarım var ve gelecekte nasıl bir yatırım yapabilirim var.

Biraz önce belirttiğiniz Almanya’nın Ortadoğu planını biraz açar mısınız?

Alman hükümetinin, daha sonra Irak ve Suriye’deki değişimlerle bölgenin nasıl bir çehre alacağı konusunda özel taleplerinin olduğunu ve bu planı yürürlüğe geçirmek için somut adımlar attığını zannetmiyorum. Bence, düşüncem yanlış da olabilir, Almanya, savaştan sonra şekillenecek Suriye’de ve Irak’ta, komşusu Türkiye’nin büyük tesirinin olacağını bildiğinden, Türkler aracılığıyla bölgeye giriş arayacak.

Savaş demişken, Almanya ve Türkiye arasındaki silah satışına da değinelim: Gabriel, Leopard II tanklarının modernleştirilmesinin onaylanmayacağını söylemişti. Ancak birkaç gün sonra Rheinmetall ve Türkiye hükümeti arasında bu konudaki sözleşmenin imzalandığı duyuldu. Almanya Dışişleri Bakanı bu bilgiyi neden paylaşmadı?

Çünkü Sigmar Gabriel de Angela Merkel gibi ve Alman hükümetindeki herkes gibi, Almanya’da yasayan vatandaşların silah ticaretini doğru bulmadığını ve halkın yüzde 80’inden fazlasının silah satışına anlayış göstermediğini bildiğinden, kamuoyuna açıkça sunmuyorlar. Bunun hem rahatsızlık verici bir konu, hem de tamamen yanlış bir şey olduğunu biliyorlar, bu yüzden de susuyorlar.

'YÜCEL'İN SALINMASINA KARŞILIK SİLAH SEVKİYATINA YEŞİL IŞIK YAKILDIĞINI ZANNETMİYORUM'

Gelelim Deniz Yücel konusuna: Bu gazetecinin hukuksal nedenlerle tutuklanmadığı söyleniyor. Bu kanıyı paylaşıyor musunuz?

Tabii ki. Ancak bu gazetecinin salıverilmesine karşılık bire bir silah sevkiyatına yeşil ışık yakılmış olduğunu zannetmiyorum. Ancak büyük resimde, “Biz Alman hükümeti olarak, AKP ve Erdoğan’ın hem yanında, hem arkasındayız” mesajının altı çizilmiş oldu. Bu tabloyu, Merkel hükümetinin Almanya’da YPG bayraklarını yasaklayarak, Türkiye’nin kirli işlerini üstlenmesi de destekliyor. Ve bu büyük desteğin sonucunda Deniz Yücel’in tahliyesi gerçekleşti. Ama dediğim gibi, “Gazetecinizi verelim, karşılığında 100 tank alırsınız” anlaşması olmamıştır.

Bu olanların ışığında, iki ülke arasındaki ilişkilerinin devamını nasıl bekliyorsunuz?

Aslında Türk ve Alman hükümetlerinin arasında hâlâ yakın ilişkiler olmasını iyi buluyorum. Bence en kötü zamanlarda bile konuşmaya, anlaşmaya çalışılmalı. Ama Güvenlik Konferansı’nda, “Biz ortak çalışmaya devam edeceğiz” açıklamasında bulunmak yanlıştır! AKP hükümeti baskıdan beslenmektedir: Türkiye’de 150 gazeteci, 500 avukat ve on binlerce insan hapiste... Bu haldeki bir ülkeyi, haber alma, silah, polis ya da askeri düzeyde güvenlik politikasında destekleyemezsiniz! Yakınlaşmaya evet, dialoğa evet, ancak Almanya’nın bence güvenlik konusunda ortak çalışmaya hayır demesi gerekiyor.

Ancak bir yıl öncesinde DİTİB imamları ya da Almanya’da faaliyet sürdüren MİT ajanları gibi kimi tartışmalı konular vardı. Bu sorunlar çözüldü, bitti mi? Yoksa iki taraf da bu problemleri hiç açmadan ortak olarak paraya mı yüzlerini çevirdiler?

Bahsettiğiniz konuların çözüldüğünü sanmıyorum. Sadece Merkel hükümetinin temelde AKP hükümetiyle sıkı sıkıya çalışmak istediğini görüyorum. Bunu yapabilmek için de susmak gerekiyor.

Silah ihracatı bu durumda devam mı edecek?

Bu konuda yalnızca spekülasyon yapabilirim: Bence önümüzdeki yıllarda Almanya’nın Türkiye’ye silah satışı artacaktır.

Peki buna kim dur diyecek? Sivil toplum eylemleri ya da muhalefet partileri bir şey değiştiremez mi?

Buna karşı tabii tepki gösterilebilir: Daha önceden silah ihracatı konusunda hiç kimse konuşmuyordu. Ancak bundan sekiz yıl önce birçok aksiyon ve eylemle, kamuoyu bilgilendirilmeye başlandı. Şu anda herkesin bilgisinin olduğu ve en çok tartışılan bir konu. Eğer bu konu gündemde kalırsa ve herkes konuşmaya, yazıp çizmeye devam ederse, Alman hükümetinin bu baskıya dayanamayacağını ve bunu takip eden zamanda daha az silah satışı olacağını düşünüyorum. Yani sokaktan hükümete baskı uygulanabilir.

Münih Güvenlik Konferansı göz önünde bulundurulduğunda AB ve Rusya’nın durumu akla geliyor: Rusya ve Türkiye yakınlaşırken, Alman-Rus ilişkilerinin nasıl süreceğini öngörüyorsunuz?

Türkiye-Almanya ve Almanya-Rusya ilişkileri büyük paralellikler göstermekte: Hem Türkiye’nin, hem de Rusya’nın Almanya’yla sıkı ekonomik ilişkileri var. Kimi Hıristiyan Demokrat (CDU) politikacılar bile Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımlara karşı. Çünkü kendi şirketleri Rusya’yla iş yapıyor. Bu doğrultuda Gabriel de zaten yaptırımların adım adım hafifletileceğini açıkladı. Yani Alman hükümeti şimdiye kadar yaptığı gibi, yine iktisadi çıkarları ön planda tutacak. Bu yüzden Rusya-Almanya ilişkileri yine yakınlaşacak.

'30 YIL SONRA BİLE AB ORDUSU OLMAYACAK'

Güvenlik söz konusu olduğunda uzun zamandır konuşulan bir diğer konu da AB’nin ortak ordu kurması gerektiği oluyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Böyle bir şey yok. Ben AB destekçisi biriyim, ancak güvenlik politikasının hâlâ milli devlet sınırlarında belirlendiği açıktır. AB devletlerinin farklı çıkarları ve farklı koloni geçmişleri olduğundan, güvenlik politikası her zaman ulusal devlet meselesi kalmıştır. Ve bu yüzden de 30 yıl sonra bile ortak bir AB ordusu olmayacaktır.

Yani sadece halka sunulan pembe bir rüya.

Öyle. Ve öyle olduğu için de, bu konuyla ilgilenmemize gerek yok.

Almanya’nın Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinde NAV-DEM öncülüğünde Kürt halkının eylem yapması yasaklandı. Gelecekte bu yasağın değişeceğini düşünüyor musunuz?

Bunu ben de merak ediyorum. Artık buna Alman mahkemeleri karar verecek. Ancak on yıllardır Nazi eylemleri olacağı zaman tüm yetkili makamlar, “Nazi eylemlerini yasaklayamayız, çünkü burası özgür ve demokratik bir devlet” diyor, “düşünce özgürlüğüyle toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını yasaklayamayız” deniyor. Naziler hiçbir zaman yasaklanmamış olmasına rağmen, şimdi Kürtler’e topyekun eylem yasağı geliyor. Bu kararın mahkeme önünde kalıcılığına inanmıyorum. Ama diyelim ki mahkeme de bunu karara bağladı, o zaman Almanya’da bir daha asla bir Nazi eylemi görmeyeceğiz, çünkü onlar da yasaklanacaklar. Ve Almanya’da kimi şehir yönetimlerinin Kürt eylemlerini genel olarak yasaklamaları akıl almaz bir şey. Ama dediğim gibi bu uygulamanın mahkemece bozulacağına güveniyorum. Ayrıca partim de siyasi düzeyde bu yasağa karşı çıkacak: Burada düşünce özgürlüğü vardır, herkes için olan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı Kürtler için de vardır!

Yasaklı olan sizce Kürtler mi, bayrakları mı?

Bayraklar aslında yasaklı değiller. İçişleri Bakanı Thomas De Maizière’nin kararnamesine göre, bayraklar kimi eylemlerde bulundurulamazlar. Ancak bugüne kadar Amerikalıların silah gönderdiği bayraklar bunlar –işte absürt olan tam da bu. Zaten bayraklar karara göre yasak değiller; sadece eylemlerde kullanılmaları yasak. Bu yüzden içişleri bakanlığının kararı geri alması gerekmektedir. YPG Almanya’da terörist listesinde değildir. Böylelikle bu bayraklar da yasaklı olamazlar. Bu kadar basit.

Siz de şahit oldunuz mu bayrak toplamalara?

Evet, ben de Hamburg’da eylemdeyken, polis YPG bayraklarını topladı. İnanılmaz bir şey. Bu da Erdoğan’a karşı itaatı gösteriyor.

Anlaşılan, Kürtler’in eylem yapabilmesi ya da yapamaması, Türkiye-Almanya ilişkilerinin o gün nasıl seyrettiğine bağlı olacak öyle mi?

Şimdilik Almanya Hükümeti’nin politik tutumu bunu gösteriyor.