Türkiye’de rehin tutulan Almanlar

Şimdiye kadar Almanya referandum sonucunu bekledi diyebiliriz. Erdoğan’ın politik nezaketi oldukça zorlayan tüm ifadelerine, Alman vatandaşlarının Türkiye’ye girişine izin verilmemesine, Alman gazetecilerin, akademisyenlerin hukuki gerekçeleri ve kanıtları net bir biçimde ifade edilmeden Türkiye’de tutuklu veya tutuksuz yargılanıyor olmalarına, yurt dışı yasaklarının olmasına açıkça bir yaptırım uygulamadı.

Google Haberlere Abone ol

KÖLN - Geçtiğimiz Salı akşamı Cumhurbaşkanı Erdoğan TGRT'ye yaptığı açıklamalardan biri de Almanya gazetesi Die Welt'in Türkiye'de tutuklu bulunan muhabiri Deniz Yücel ile ilgiliydi.

Deniz Yücel’in Almanya'ya iadesine ilişkin olarak "Hiçbir surette olmayacak, ben bu makamda olduğum sürece asla" demiş, Yücel'in PKK ile bağlantısı olduğu iddialarına ilişkin olarak da, "Elimizde görüntüler, her şey var. Bu tam bir ajan terörist" demişti.

Ayrıca Almanya'nın Türk vatandaşlarını iade etmediğini, bu nedenle de Deniz Yücel'in de Almanya'ya iade edilmeyeceğini ifade etmişti.

Bu sözler Deniz Yücel’i Ankara'nın Almanya'dan geri istediği ve iadesi reddedilen kişilere karşı Yücel’in rehin olarak tutulduğu şeklinde anlaşıldı ve yorumlandı.

Türkiye'de Deniz Yücel gibi rehin durumunda olan toplam 19 Alman vatandaşı var. Bunlardan biri de barış metnini imzaladığı için işten atılan, gözaltına alınıp sonra Alman makamlarının devreye girmesiyle tutuksuz yargılanan sosyolog Sharo Garip.

Garip bir yıldan fazladır İstanbul'da bekliyor. Savcılık, yurt dışına çıkış yasağı getirdiğinden Almanya’ya gelemiyor. Henüz dava dosyası hazırlanıp bitirilmediği için mahkemesi de başlamamış.

Almanya’nın Ankara Büyük Elçisi Martin Erdmann, 16 ay önce Sharo Garip tutuklandığında bizzat dosyası ile ilgilenmiş ve belki de Erdmann’ın ilgisi sonucu Garip şimdi tutuksuz yargılanıyor. Ama anlaşılan o ki Alman makamlarının da çok fazla yapabileceği bir şey yok,

Erdmann son süreçte Garip’e yasal prosedürü takip etmesini önermiş. Büyükelçi Garip’e önceden de bu sorunu çok ses çıkarmadan, sakin ve sessiz halledelim demiş. Tüm bu bilgiler Frankfurter Allgemeine gazetesinde Michael Martens’in 16.04.2017’de yayınlanan Sharo Garip ile yaptığı söyleşide yer alıyor.

Sharo Garip’in Türkiye’deki durumu belki çok duyulmadı ama Deniz Yücel’in işi gereği belki daha çok Alman medyasında yer almasına, kamuoyunun sahiplenmesine rağmen, Berlin hükümeti Ankara’ya karşı en azından açıktan çokta sert bir yöntem izlemiyor. Alman vatandaşları resmen Türkiye’de olağanüstü hal koşullarında hukuk rafa kaldırılmış bir halde rehin tutuluyor, Cumhurbaşkanı televizyon kanalında açıkça bunu ifade ediyor ve bu duruma Almanya hükümetinden net bir açıklama, kınama gelmiyor.

Almanya temkinli olmayı elden bırakmıyor, çünkü referandum sonucu ne olursa olsun Almanya Türkiye’yi hala önemli bir ortak olarak görüyor. Şimdiye kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en sert açıklamalarına bile Berlin hükümeti sakin yaklaşmayı başardı.

Her ne kadar dışarıdan Almanya ile Türkiye arasında ilişkiler bozulmuş görünse de Cumhurbaşkanı Erdoğan Angela Merkel’i terörü desteklemekle suçladığı zamanlarda bile Almanya aynı sertlikle karşılık vermedi. Federal Almanya Devlet Bakanı Michael Roth (SPD) birkaç hafta önce Türkiye’yi ziyaret etmiş, ardından referandum sonucu ne olursa olsun Almanya ve Türkiye ilişkilerinin önemli olduğunu ifade etmiş, “Bu yüzden iyi bir ilişkiye ihtiyacımız var” demişti.

Şimdiye kadar Almanya referandum sonucunu bekledi diyebiliriz. Erdoğan’ın politik nezaketi oldukça zorlayan tüm ifadelerine, Alman vatandaşlarının Türkiye’ye girişine izin verilmemesine, Alman gazetecilerin, akademisyenlerin hukuki gerekçeleri ve kanıtları net bir biçimde ifade edilmeden Türkiye’de tutuklu veya tutuksuz yargılanıyor olmalarına, yurt dışı yasaklarının olmasına açıkça bir yaptırım uygulamadı.

Artık referandum sonucu belli oldu, Erdoğan başa baş geçen bir oylamayı az bir farkla kazanmayı başardı.

Önümüzdeki Mayıs Almanya eyalet seçimlerinin yapılacağı bir ay olacak ve o zamana kadar Berlin Erdoğan’a karşı sert bir tutum izlemeyecektir. Yarın Merkel hükümetinin yapacağı açıklamalar büyük ihtimalle sağduyulu ve demokrasi içerikli olacaktır.

Ancak Almanya eyalet seçimleri biter bitmez Merkel’in genel seçimlerde başarılı olup olmayacağı da belli olacak, belki ondan sonra Almanya Türkiye’de bulunan vatandaşları için Ankara’ya karşı daha açık bir tutum alacaktır.

Almanya’da şu anda Türkiyeli muhalifler, Türkiye’deki açlık grevlerine konsantre olmaya başladı. Ceza evlerinden gelecek olumsuz bir haber veya yaşanacak bir can kaybı kamuoyu oluşturmak için eylemleri daha çok arttıracaktır. Buna Alman kamuoyunun Türkiye’deki Alman vatandaşlarının yaşadıkları hukuksuzluğa verdiği tepki de güçlenerek eklenirse Berlin hükümeti ilişkileri germemeye çalışmakta daha da zorlanabilir.

Önümüzdeki günler Avrupa Türkiye’nin başkanlık referandumu sonrasında Venedik Komisyonu’nda alınan kararlara uyup uymayacağı, uymaması durumunda yaptırımların ne olacağı gibi konularla meşgul olacak.

Tüm bunların yanı sıra geçen haftaki yazımda da belirttiğim para ilişkisi büyük rol oynuyor bu ilişkilerde. Bu nedenle Alman Sanayi ve Ticaret Odası’nın (DIHK) internet sitesinde Türkiye ile Almanya arasındaki ekonomik ilişkilerle ilgili paylaştığı bilgilendirme oldukça önemli.

Yazılan metinde, Türkiye'deki gelişmeler nedeniyle özellikle küçük ve orta ölçekli firmaların yatırımlar konusundaki kuşkularının anlaşılabilir olduğu ifade edilerek, buna rağmen Alman firmalarının Türkiye'yi ekonomik bir ortak olarak görmeye devam etmesi gerektiği belirtildi.

Ayrıca Türkiye'deki iç tüketim, demografik gelişim ve çok sayıdaki büyük çaplı alt yapı projelerinin Alman firmalarına "gelecekte cazip işler” yaratabileceği yazıldı. Bu alt yapı projeleri arasında İstanbul'a inşa edilmesi öngörülen üçüncü havalimanı, Çanakkale Boğazı'na planlanan köprü ve Kuzey Marmara Otoyolu gösterildi.

Önümüzdeki ay oldukça belirleyici olacak Almanya’nın kimi nasıl destekleyeceği konusunda. Berlin tavrını vatandaşlarını korumaktan ve demokrasiden mi yana koyacak yoksa ekonomik çıkarlardan yana mı, belli olacak.