Diyarbekir Ermenilerine topraktan bakmak: Silvanlı köylüler ve Kazazyanlar arasındaki arazi anlaşmazlığı

Osmanlı Ermenilerini konu edinen çalışmalar genellikle etnik çatışma üzerinden inşa edildiğinden dolayı bölgedeki iktisadi ilişkileri ve iktisadi çatışma dünyası gölgeleniyor.

Fotoğraf: Arşiv
Google Haberlere Abone ol

1909 yılında Silvanlı Ermeni köylüler Kazazyan ailesini şikâyet ederek Dahiliye Nezaretine dilekçe yazdılar: “onlara karşı iktidarımız yok, zalimliklerinden kurtulmayı düşündükçe bir yol bulamıyoruz. Allah aşkına yardım edin”.

Diyarbekir’in en zengin ve varlıklı aileleri arasında bulunan Kazazyan ailesi, 1878 yılında Hovseb Kazazyan’ın Mebusan Meclisi’ne seçilmesiyle birlikte Diyarbekir’de nüfuzlarını daha da arttırmışlardı. 19. yüzyılın ortasından Ermeni kırımına kadar kent ve kırda varlıklarını sürdüren Kazazyan ailesi, Diyarbekir burjuvazisi arasında sayılmaktaydı. Tüccarlık, sarraflık ve idari görevlerde bulunan aile üyeleri kent ve kır hayatında da nüfuz sahibiydi.(1)

Osmanlı Ermeni mensubu Hosvep Kazazyan ve oğlu

Dolayısıyla ailenin Diyarbekir kırsalında da mülkleri bulunuyordu. Bu mülkler ise genellikle siyasi ve iktisadi zor bağlamında ediniliyor ve köylülerin geçimlik arazileri zapt ediliyordu. Bu yazıda da Diyarbekir’de toprak sahipliği ve köylülük arasındaki ilişki Kazazyan ailesi ile Silvanlı köylüler arasındaki anlaşmazlık üzerinden incelenecektir.

Yazının girişinde ifade edildiği gibi 1909 yılında gerçekleşen bu anlaşmazlık Silvanlı Ermeni köylülerin Dahiliye Nezaretine dilekçe yazmalarıyla duyulmuştu. Silvan Kiran köyünden Ohannes, Haco ve arkadaşları, Hovseb Efendinin oğlu Kazazyan Ohannes Efendinin kendi arazilerini zapt ettiklerini ifade ettiler:

İki yüz seneden beru karyemiz mamur kâr ve kesbemiz ziraat ve aba-ı ceddimizden  bu güne kadar mezkur arazimizde tasarruf ve senevi yirmi bin guruş hükümet-i seniyeye tekalif vermiş olduğumuz tasvirat-ı resmiye ile müştedir arazimiz bin beş yüz kildir ba makule bunun dört yüz kili kadar yirmi sene evvel zi nüfusu ve mesned Diyarbekirli Kazazyan Ohannes Efendiye virilmiş ise de mahlul ve bila tapu bulunan arazileri bağ ve bağçemizi yed-i zabtına geçirub kullarını büsbütün mahrum çoluk çocuklarımızla zükur (erkekler) ve inas (kadınlar) dört yüz nüfusu perişan ve karyemizde harab itmek maksadıyla mugayir-i adalete hariç karyeden adam bulup karyemize on dakika mesafede arazimiz derununde aslı olmayarak yeniden bir karye ahz itmekde iki senelik idare neşrimize münhasır güzden beru hazırlamış olduğumuz kağıtları acizanemizden çıkardığına büsbütün şaşırub ? bir haldeyiz ona karşu iktidarımız yok ve zalimesinden kurtulmak düşündükçe bir tarik bulamıyoruz Allah aşkına ve adalet merhametine zalimesinde salahiyetimiz bab-ı merhamet kanun dairesinde kulları hakkında icra maamule buyurulması umum ahali namına olarak arz ve istirhama cüret kılınır ferman.”(2)

Köylülerin ifadelerinden de anlaşılacağı gibi Ohannes Kazazyan Efendi köylülerin geçimliklerini elde ettikleri arazileri kendi tasarrufuna geçirmişti. Köylüler bu arazilerin iki yüz seneden beri kendilerinin olduğunu ve atalarından kendilerine kaldığını belirtmişlerdi. Bu bağlamda Ohannes Kazazyan Efendinin müdahalesi köylülerin görenek hukuklarının yok sayıldığı anlamına gelmekteydi. Köylüler, mülkiyet haklarını kanıtlayacak herhangi bir yasal belgeye sahip olmadıkları için toprakla kurdukları ilişkileri tarihsel olarak açıklamaya çalışıyorlardı. Birçok şikâyet dilekçesinde köylüler tarihsel bağlara vurgu yaparak toprakların “min el kadim”den beri kendi tasarruflarında olduklarını ifade ediyorlardı.(3) Bir bağlamda köylülerin faydalandıkları ortak alanlar Ohannes Kazazyan gibi toprak sahipleri tarafından gasp ediliyordu. Dilekçede aynı zamanda Ohannes Kazazyan’ın köylüleri kendi tasarruf ettikleri arazilerde maraba konumuna düşürdüğü de anlaşılmakta. Çünkü köylüler ekilen ürünün bir kısmının Kazazyan Efendi’ye verildiğini belirtmekte. Aynı zamanda hükümete de senelik yirmi bin guruş kadar vergi verildiğini de vurgulamışlardır.

Bu durum üzerinde Diyarbekir vali vekili Dahiliye Nezareti'ne olayı özetleyen bir yazı kaleme alır:

Silvan Kaymakamlığından gelen tahriratta tecavüze maruz olan Kiran karyesi dahilindeki Çamurlu arazisinin Kazazyan Familyasına aidiyeti karye mezbure ahalisi ikrar ve tasdik eyledikleri bildirilmesine mebni Kazazyanların ba sened uhde-i tasarruflarında bulunan ve fakat başkalarına icar edilerek kendulerine icar talep olunan arazi-i mezkureyi ahire icar eylemekte ve kefil ? tasarruf itmekde mahir olduklarından mütecavizlerin men-i müdahaleleri merkumun ba sened mutasarrıf oldukları arazi haricinde sarf  köylüye aid diğer yerler olduğu takdirde kanun ve usul tevessül itmeleri lüzumunun eshab imzaya tefhimi meclisi idare vilayet kararıyla cevaben mezkur kaymakamlığa yazılmış olduğu malumat-ı maruzdur olbabda emruferman hazreti menlehülemindir.(4)

Vali vekili ise bu arazilerin Kazazyan ailesine ait olduğunu bildirerek Kazazyanların aksine köylülerin müdahalede bulunduklarını belirtti. Köylülerin bu müdahalesinin menedildiğini vurgulayarak Kazazyan ailesinden taraf oldu. Çünkü Kazazyanların elinde tapu senedi bulunmaktaydı. Gülhane Hatt-ı Hümayun sonrasında mülkiyet haklarının tapu senedine bağlanmış olması bu vakada karşımıza çıkıyor. Özel mülkiyet tapu senedine bağlanarak mülk sahiplerinin mülksüzlerden korunması sağlanmıştır. Böylelikle mülksüzler mülk sahiplerinin arazilerine müdahalede bulunamayacaklardı.(5) Nitekim Diyarbekir kırsalında da bu arazi meselesi Kazazyanların lehine sonuçlanmış, köylüler ise mülksüzleşerek çoluk çocuk ve kadınlarıyla birlikte ortada kalmışlardı. Gülhane Hatt-ı Hümayun ile gelişen hukukun iktisadi bir güç olarak kullanıldığı ve hukukun mülk sahiplerinin lehine tasarlanması aynı zamanda görenek hukukunu ortadan kaldırmaktaydı. Bu bağlamda Kazazyanların lehine gelişen bu süreçte de tapu senedi meşrutiyetiyle köylülerin tasarruf ettikleri araziler görmezden gelinmişti.

Kazazyan ailesi ile Ermeni köylüler arasındaki arazi anlaşmazlığı bir bağlamda Diyarbekir kırsalı ve toplumu hakkında da detaylar vermekte. Osmanlı Ermenilerini konu edinen çalışmalar genellikle etnik çatışma üzerinden inşa edildiğinden dolayı iktisadi ilişkiler görmezden geliniyor. Özellikle 19. yüzyıl sonlarında cereyan eden Ermeni köylülerin toprak mücadeleleri ve sonrasında bölgede oluşan Ermeni devrimci hareketi Ermeni meselesi dahilinde oldukça önemli bir konumdadır. Şüphesiz ki Ermenilerin maruz kaldığı büyük trajedinin nedenleri arasında etnisite bulunmaktadır. Fakat bu süreçte Ermeni toplumunu yekpare bir toplum olarak görmek ve sınıfsal karakterlerini görmezden gelmek bazı sorunlara yol açmaktadır.(6) Bu sorunlar bölgedeki iktisadi ilişkileri ve iktisadi çatışma dünyasını gölgelemektedir. Bölgedeki toplumsal unsurları tanımlayamamak, bölgenin iktisadi gelişim süreçlerini izleyememek bugün dahi birçok soruna yol açacaktır. Oysaki bölgedeki ekonomik dinamiklerin görünür kılınması için bazı toplumsal unsurların kimliklerinden sıyrılması gerekmektedir. Nitekim bu ifade kimliksizleştirme veya herhangi bir gerçekliği yok sayma gibi algılanmamalıdır. Aksine inkâr edilmiş bir gerçekliği tüm boyutlarıyla ortaya koymak asıl amaç olmalıdır. Bu olayda olduğu gibi 20. yüzyıl başında Diyarbekir’de gerçekleşen bu arazi anlaşmazlığının zengin bir Ermeni aile ile Ermeni köylüler arasında gerçekleşmesi bu bakımdan madalyonun diğer yüzünü de göstermektedir.


NOTLAR:

(1) Oseb Kazazyan ve Kazazyan ailesinin Diyarbekir’deki yaşamları için bkz. Hüseyin Kurt, “İhanet ve Sadakat İle Sınanmış Bir Aile: Kazazyanlar”, Hafıza, 2 (1), 2020, 92-113.

(2) BOA. DH.MKT. 2755/72 10 B 1327 (28 Temmuz 1909).

(3) Nilay Özok-Gündoğan, “II. Meşrutiyet Devrimi’ne Çevresel Bir Yaklaşım, II. Meşrutiyet Sonrası Diyarbekir’de Köylü Arzuhallerindeki Toprak Anlaşmazlıkları”, Osmanlı Döneminde Diyarbekir’de Toplumsal İlişkiler (1870-1915), der. Joost Jongerden, Jelle Verheij, (İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2015), 210.

(4) BOA. DH.MKT. 2755/72 10 B 1327 (28 Temmuz 1909).

(5) Alp Yücel Kaya, “Balkanlar ve Batı Anadolu’da İlk Birikimin Gelişimi (1839- 1914)”, Devrimci Marksizm 45-46, (2021), 55.

(6) Ermenilerin bölgede tek parçadan oluşan bir bütün toplum olarak görüldüğü ve bölge tarihinin etnik çatışmalara indirgendiği bir yaklaşım yerine kırsaldaki toplumsal dinamikleri sınıflar üzerinden inceleyen bir yaklaşım için bkz. Yaşar Tolga Cora, “Osmanlı Taşrasındaki Ermeniler Üzerine Olan Tarihyazımında Sınıf Analizinin Eksikliği”, Praksis 39, 2015, 23-44.