YAZARLAR

Diyarbakır neden seçimi değil de seçim sonrasını konuşuyor?

Sözün özü Diyarbakır, “Belediyesiz kent öksüzdür” diyor. Seçme seçilme hakkının bu kez ihlal edilmemesini, seçilmiş belediye başkanlarının bunca sorunun çözümü için seçmenlerinin isteklerini yerine getirmek üzere çalışabilmesini istiyor. Geçen dönem de hazırlanan ancak uygulanamayan ‘kent sözleşmesi’nin takibinde bu kez ısrarlı olunması gerektiği vurgulanıyor.

Türkiye seçimi, Diyarbakır seçim sonrasını konuşuyor! Şehirde geçen hafta düzenlenen iki önemli toplantıyı bu cümleyle özetlemek herhalde yanlış olmayacaktır. Birinci toplantı, 24 Şubat günü "Kürt Meselesinde Çözüm İçin Sivil Toplum Buluşması" adıyla düzenlendi. Kitle örgütleri, meslek, hak ve iş kurumlarının katılımıyla yapılan buluşmadaki temel vurgu, “Kürt sorununun çözümünün bölge halkı için ne kadar büyük önem taşıdığına” ve “bu sesin Meclis ve iktidar nezdinde karşılık bulması” talebineydi.

Şehirdeki hemen bütün sivil kurumları bir araya getiren bu buluşmada dile getirilen ‘sorun’ ve bu sorunun yarattığı tahribata dair yanıt ise 27 Şubat Salı günü Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM) tarafından düzenlenen ve izleme şansı bulduğumuz ikinci toplantıda anlatıldı.

“Diyarbakır Yerel Hizmetlerde Neleri Kaybediyor” başlıklı toplantıda sunulan, “Kent, Çevre ve Kültürel Miras” eksenli rapor Nevin Soyukaya’nın, “Kadınlar Gençler ve Çocuklar İçin Nasıl Bir Kent” raporu Meral Özdemir ve Dilan Kaya’nın, “Sosyo-Kültürel Yaşam ve Politikalar” raporu Reha Ruhavioğlu’nun, “İktisadi Durum ve Kırsal Kalkınma” raporu Mehmet Aslan’ın moderatörlüğünde hazırlanmıştı.  

***

Oldukça geniş konu başlıklarında odak grup çalışmaları ile hazırlanan raporlarda çözüm süreci sonrasında Diyarbakır’da yaşanan pek çok gelişmeye dair çarpıcı veriler ve bilgiler aktarıldı.

Birkaç örnek verelim:

Şehirde sistematik bir ‘metruklaştırarak yıkma’ süreci işliyor!

Çatışma süreçlerinin ardından özellikle Ali Paşa ve Suriçi’ndeki birçok yerleşim alanında metruklaştırma “boşaltma” ve “kamulaştırma” sonrasında da “kentsel dönüşüm” için sistematik bir gerekçeye dönüştürülmüş. Metruklaşan alanların uyuşturucu madde bağımlılarının mekanına dönüşmesi, asayiş sorunlarının yaşanmaya başlanması, güvenlik kaygılarının oluşması şikayetlerin başlamasına yol açmış.

Metruklaşmanın temel nedeni ise kentsel dönüşümün ilk etabı olan Ali Paşa, Lale Bey, Ziya Gökalp ve Melik Ahmet’te kayyım tarafından yönetilen belediyece su ve elektrik kesintilerine gidilmesi, başta kanalizasyon olmak üzere altyapı hizmetlerinin aksatılması… Bu sıkıntılar, söz konusu mahallelerde doğal bir terk etme süreci başlatmış, ciddi bir nüfus azalışına yol açmış. Ve nihayet kayyım ile yönetilen Sur Belediyesi 16 Şubat 2024 tarihinde belediye sınırları içinde bulunan 13 ‘metruk’ yapının yıkılması için ihaleye çıkmış!

Dicle Nehri’nin yanındaki şehirde ‘su’ bir soruna dönüşmüş!

Temiz ve atık su, arıtma sistemleri, çöp toplama ve ayrıştırma sistemleri, yağmur drenaj kanalları ayrı ayrı sorunlu alanlar. Şehir suyunun kullanımında ve arıtılmasında önemli aksaklık yaşanıyor. Bu da bağlı enfeksiyon ve sağlık sorunlarının yaygınlaşmasına neden oluyor. 2002-2003 yıllarında oluşturulan arıtma sistemlerinde yaklaşık 20 yıldır kayda değer yatırımların yapılmaması, kapasite artırımına gidilmemesi, kollektörlerin yenilenmemesi, buna bağlı olarak da rezerv su miktarında istenilen düzeyde filtrelenme yapılamaması nedeniyle sorunlar yaşanmaya devam ediyor. Ayrıca aşırı yağmurda su baskınları artıyor. Yani su var ama Diyarbakır için düzgün şekilde kullanılamıyor. Bu sorunların yol açtığı bir diğer sonuç da Dicle’nin kirlenmesi…

Diyarbakır’da uyuşturucu sorunu 8 yaşında bir çocuğun tedavi için hastaneye yatırılması noktasına kadar gelmiş!

Çatışma, göç, zorla yerinden edilme gibi sorunların da etkisiyle çoğunluğunu 15-24 yaş aralığındaki işsiz, yoksul ve kalifiye olmayan gençlerin oluşturduğu nüfusta uyuşturucu madde kullanımı yüksek seyrediyor.

Kadınlar için bütün çözüm yolları ‘sessize’ alınmış!

Kayyımların belediyelerde yaptığı ilk işin kadınlara dair ne kadar birim varsa kapatmak olduğu belirtiliyor. Kadına yönelik erkek şiddeti bütün yakıcılığıyla devam ederken, başvuru mekanizmalarının işlevsizleştirilmesi şiddete uğrayan kadını savunmasız bırakıyor.

Kürtçe’nin en yoğun şekilde konuşulduğu şehirlerden biri olan Diyarbakır’da belediyenin Kürtçe etkinlikleri paralı!

Sezai Karakoç Kültür Merkezi’ndeki etkinlikler buna örnek olarak veriliyor. Üstelik istenen bedeller de az değil. Sorun, “Kürtçe etkinlik izlemek bir sınıfsal soruna dönüşmüş durumda” diye tarif ediliyor.

Ekonomik duruma dair en çarpıcı veri: 2013’te 10 milyon dolarlık Diyarbakır ekonomisi, 2023’te yüzde 30 küçülerek, 7.7 milyon dolara gerilemiş!

Bu durum “siyasetin ekonomiye etkisinin en yüksek olduğu şehir Diyarbakır” tarifiyle açıklanıyor. Örneğin şehir, makarnalık buğday konusunda oldukça rekabetçi bir yapıya sahip olmasına rağmen, fiyatlar Konya’da belirlenenin altında gerçekleşiyor.

Bölgedeki diğer şehirlerle makas olumsuz anlamda açılmış!

Kişi başına gelir 2013’te Antep’te 8 bin 600 dolar, Mardin’de 6 bin 300 dolar, Urfa’da 4 bin 800 dolar seviyelerindeyken Diyarbakır’da 6 bin 300 dolar olarak hesaplanmış. 8 yıl sonra, 2021’de ise Antep ve Mardin’le fark açılmış, Urfa neredeyse 2 bin dolarlık farkı kapatıp Diyarbakır’a yetişmiş! Şehir ekonomisine dair gelecek için umut veren tek şey bilgi iletişim alanındaki katma değerin Urfa ve Mardin’in toplamında 2 kat fazla, Antep’den yüzde 20 daha yüksek olması. Bu da söz konusu alanda çalışan Diyarbakırlı gençlerin başarısı…

***

Hazırlanan raporlarda sıralanan bütün sorunların çözümü için öneriler de yer alıyor. Ancak yıllardır seçilmiş belediye başkanları hapse gönderilen, yerlerine atanmış kayyımların getirildiği şehirde ‘çözüm’ ne kadar mümkün? Ve Diyarbakır’ın seçimden çok seçim sonrasını konuşmasının başka bir nedeni olabilir mi?

Sözün özü Diyarbakır, “Belediyesiz kent öksüzdür” diyor. Seçme seçilme hakkının bu kez ihlal edilmemesini, seçilmiş belediye başkanlarının bunca sorunun çözümü için seçmenlerinin isteklerini yerine getirmek üzere çalışabilmesini istiyor.

Peki kayyım ve benzeri uygulamalar devam ederse?

Orada görev girişte andığımız ‘kent inisiyatifi’ne düşecek gibi görünüyor.

Geçen dönem de hazırlanan ancak uygulanamayan ‘kent sözleşmesi’nin takibinde bu kez ısrarlı olunması gerektiği vurgulanıyor. Olur mu? Olabileceği 6 Şubat depremlerinde görüldü aslında. O karanlık günün sabahında, devlet kurumlarının henüz harekete bile geçemediği çok erken saatlerde henüz birkaç ay önce kurulan Diyarbakır Kent Koruma ve Dayanışma Platformu şehrin kısa sürede toparlanması ve barınma, gıda, ısınma gibi sorunların çözülmesi için hızla hareket edebilmişti. Hatta bu hızlı dayanışma ile depremden daha çok etkilenen çevre illere de destek sağlanmıştı.

Deprem gibi olağanüstü bir durumda ortaya çıkan yerel inisiyatifin gücü, kadim şehrin geleceği için de en önemli umut ışığı…