Disturb or 'Do Not Disturb': İşte bütün mesele bu!

"Do Not Disturb", bir süredir karanlık tonlu anlatılar vesilesiyle dramalar deneyen Cem Yılmaz’ın sinemada yürümek istediği yolu müjdeliyor.

Google Haberlere Abone ol

Cem Yılmaz'ın "Karakomik Filmler" çalışmasından bir karakter olarak hatırladığımız Ayzek için çektiği "Do Not Disturb", Netflix'te gösterime girdi. Yılmaz tarafından yazılıp yönetilen film, türediği serinin çizgisini sürdürerek kâh komik kâh karanlık sahneler barındırıyor ve en son bir feribotta garsonluk yaparken bıraktığımız Ayzek'i karaya çıkarıp bir oteldeki gece yarısı mesaisini konu alıyor. Filmi değerlendirmeye geçmeden öyküyü kısaca aktaralım. 

DENİZDE VE KARADA KİŞİSEL GELİŞİM, BİR TUHAF RUHSAL EVRİM

Eczanesi, seyyar pilavcısı; cumbalı evleri, 80'lerden kalma arabalarıyla İstanbul'da tekinsiz bir ara sokak...  Sürprizlere gebe bir gece yarısı... Ortamla çelişen ihtişamlı duruşu, nevi şahsına münhasır müşterileriyle bir otel yükseliyor: Komodor Otel. 

Ayzek, gerçek adıyla Metin (Cem Yılmaz), pandemiyle birlikte işsiz kalmış, karadaki yaşamdan sıkılmaya başlamıştır. Günlerini kişisel gelişimci Peri Sönmez'in (Nilperi Şahinkaya) videolarını izleyerek geçirirken annesinin bir arkadaşının vasıtasıyla Komodor Otel'in gece vardiyasında iş bulur. Burada aileler arasında kendisine yakıştırılan Suhal (Ahsen Eroğlu) de çamaşırcı olarak çalışmaktadır. 

Otel, Ayzek'in ilk iş gecesinde bir şeylerden kaçtığı belli olan Davut'u (Bülent Şakrak) ve intihara meyilli Bahtiyar Bey'i (Celal Kadri Kınoğlu) misafir etmektedir. Bu deneme mesaisine daha sonra alkolik eczacı Saniye (Özge Özberk) ile evsiz Çarli (Diren Polatoğulları) de dahil olurlar. Bakalım Ayzek tüm bu karmaşada karaya uyum sağlayıp varoluş problemini çözebilecek midir?

RAHATSIZ EDİLMEK YA DA EDİLMEMEK İŞTE BÜTÜN MESELE!

Ayzek'in hikayesi "2 Arada", Karakomik film serisinde karanlık tarafta kalan hoş bir anlatıydı. Fiziksel kusurlarının yol açtığı ezikliği hayalci ve romantik yaşam tarzıyla kapatmaya çalışan Ayzek'in gerçek dünyadaki acımasız gerçeklerle mücadelesi anlatılıyordu. Kendini 'Aşk Gemisi' dizisindeki Ayzek'e benzeten Metin, bir varoluş problemi yaşamaktaydı. "Do Not Disturb", kahramanın koşullarını pandemi gibi toplumsal etkiler dolayısıyla kötüleştirirken ruhsal çatışmasını da kaldığı yerden derinleştiriyor. Yeşil reçeteli ilaç kullanan, kendisiyle ama daha önemlisi dünyayla barışmaya çalışan Ayzek, bir yandan da bilgiye erişmek, saygı görmek, önemsenmek istiyor. Ancak filmdeki tartışmalardan da hareketle asıl ihtiyacının sevgi olduğunu anlıyoruz. Ayzek kabul edilmek, anlaşılmak ve sevilmek istiyor. Kompleksli, narin ama küstah, anlayışlı ama yeri geldiğinde saldırgan bir adam...

PERİ SÖNMEZ'DEN PROFESÖR BAHTİYAR'A BİR AYDINLANMA SERÜVENİ

Dişlerinden ötürü kendini bir sıfır geride gören buna rağmen ikili ilişkilerde samimi bir biçimde "haddini bilen" Ayzek'in yaşamın daha sert geçtiği denizde bir tür eşitliğe sığınırken karada tam anlamıyla naçar düştüğünü görüyoruz. Bilgiyi, iyi yaşamı güçle, hayatta kalmayla özdeşleştiren karakter akıl hocasını internetten buluyor, kendine bir mentordan ziyade bir nesne seçiyor. Zaten Peri Sönmez de gerçek olamayacak kadar hayalci ama günümüzde karşılığı olan bir hesap... Bir hesap bir tabela takipçileri ve yol üstünde rastlayanları var. Gerçekliğini fark edilerek kazanıyor. Yine fark edilmek istenen Ayzek'in bir kurguya yönelmesi şaşırtıcı değil. Oysa Ayzek alttan alta kaynayan bir karakter. Örneğin yoksulluğun, yokluğun izlerini her fırsatta gösteriyor. Belki denizi de karadaki yoksulluktan kaçışın bir adresi saymış. Hâl böyle olunca ortaya başka bir çatışma çıkıyor. Fırsat eşitliğinin tartışıldığı bir çatışmaya giriyor Ayzek. Edebiyat profesörü olan, insanlara zaman zaman aşağılayarak bakan Bahtiyar özünde iyi biri. Film boyunca ölmek isteyen, alıntılarla, ağdalı bir üslupla değilse de yoğun duygularla konuşan Bahtiyar, Ayzek'in var olma kavgasında önemli bir yer tutmakta. Öyle ki Ayzek bir sahnede Bahtiyar'a "siz kasmasanız da oluyor, biz kassak da olmuyor" diyor. "Do Not Disturb"de sınıf farkı göndermelerine denk gelsek dahi genellikle üstü kapalı bir anlatım benimseniyor. Film, bir bakıma karnından konuşuyor. Bahtiyar'ı kıskanan Ayzek en önemli ayrımın sınıfsal olduğunu kestirse de bunu paylaşmıyor ahlaki bir noktaya, sınırları belirsiz bir iyi-kötü çelişkisine yöneliyor. Bahtiyar'ın ona buna para dağıtarak kendini sağlama almaya çalışan Davut'a koyduğu kötülük teşhisi ve kişiliğine dönük gözlemler finalde bu kez Ayzek'in ağzından dökülüyor. Ayzek aylarca izlediği Peri Sönmez videolarından öğrenemediğini bir gecede Bahtiyar'dan öğreniyor. 

KARANLIK ATMOSFER VE KARA BİR ANLATI

Cem Yılmaz, karakomik denemelerinde komediden ibaret olmadığını, aynı zamanda hikaye anlatma arzusunu ortaya koyuyordu. Oyunculuğu övülüyor, "Hokkabaz" tarzı filmlere yönelmesi gerektiği konuşuluyordu. Geleneksel seyir alışkanlığındaki değişimler Cem Yılmaz'ı da patlamış mısır-çevrimiçi platform tartışmalarına iterken o, her iki mecrada yayınlanmaya müsait, bir tür geçiş formunu andıran üslupları benimsedi. Süreyi ikiye bölüp komik ve karanlık hikâyeler anlattı, anlatma arzusunu doyurdu; komedyenliğe sıkışma, kendini tekrar etme tehlikesini savuşturdu.

"Karakomik Filmler" daha çok karanlık taraflarıyla öne çıktılar. Yılmaz, Erşan Kuneri ve Arif gibi komedi kökenli karakterlerinden sonra bu kez dramadan bir karakter kullandı. "Do Not Disturb", bu karaktere tahsis edilmiş ama esasen "yönetmen ve senarist Yılmaz"ın repertuvarına kattığı karanlık atmosferin hizmetine koşulmuş bir film. Cem Yılmaz, atmosfer yaratmada pek sıkıntı yaşamamış ve bir zamanda geriye gidişi yeğlemiş. Film günümüzde geçse de otelin etrafında karşımıza çıkan mekanlar farklı bir dönemi çağrıştırmak için zenginleştirilmiş. Pilavcı arabasından eski model otomobillere, eczanenin kepengine kadar bir nostalji rüzgarı estirilmiş. Bu rüzgarın oteldeki ortamla pekiştiğini belirtmeliyiz. Bodrumdaki çamaşırhane, lobi ve katlar bir zamansızlık tarifine katkı sunmuşlar. Yılmaz renk tercihinde de karanlıktan yana tavır almış. Hatta filmde Joker'den bahsedilmesi anlamlı. Hani biraz sis makinesi çalışsa bu palette bir Joker çekilebilirdi!

Yılmaz'ın bir artısı ise az karakter kullanması... Karakter sayısı azalınca ağırlıkları ve kendi içlerindeki çarpışma etkileri artıyor. Davut ile Bahtiyar oldukça dengeli kullanılmış. Birbirlerinden hoşlanmıyorlar ama açıkça kavga etmiyorlar. Suhal karakteri oldukça duru kalmış. O da Ayzek kadar dengesiz aslında. Filmin sürprizi ise şüphesiz eczacı Saniye... Ayzek ve Suhal'in duygusal gelgitlerini, Davut ile Bahtiyar'ın zıt kutuplardaki varlığını, tüm o çelişkiyi ve uzlaşmayı barındırıyor. Filmin temelindeki insan olma kaygısı statüsünden arınan mesleki formasyonundan azat edilen eczacı portresinde görünür kılınmış. Saniye, zaaflarıyla, arzularıyla, tepkileriyle toplumun özü konumunda ve kasıp kasmamak ikilemini boşa düşüren bir pervasızlıkla yaşıyor. Ajda mı Sezen mi? Cin mı votka mı? Mini disko topları, sesi patlatan hoparlörler... Uyuşmaya ve ulaşmaya aynı anda aynı miktarda aç bir temsil diyebiliriz Saniye için. Filmin en başarılı karakteri Saniye... Zira ideal değil, fantastik değil, iyi veya kötü değil kendi gibi... Diğer bir deyişle olması gerektiği gibi değil, olduğu gibi... 

FİLMİN KUSURLARI

"Do Not Disturb", iyi bir atmosfer yaratan fakat onu koyultamayan bir film. Kısacası ilk yarısında vaat ettiklerini ikinci yarısına ve finaline taşıyamıyor. Ayzek'in antipsikotik ilacını alamadığında yaşadığı endişe ve halüsinasyonları daha güçlü verilebilirmiş. Yine bıçaklanma ve otelin penceresinden düşme sahneleri sanrı mı gerçek mi ikiliği yaratılabilirmiş. Çünkü bu sahnelerin gerçekliği seyircinin kafasında tam oturmuyor. Bıçaklanan Ayzek, kısa süre sonra hiçbir şey olmamışçasına efor sarf edebiliyor. Yara hafif ama etkisini gördüğümüz sahneler çok kısa tutulmuş. Arabanın üzerine düştüğü sahneden hasarsız kalkması ise mucize... 

Kusur diyemesek de bir diğer eksik fikrin yaratıcılıktan yoksun oluşu... Ayzek'in olumlama, toksik kişiliklerden kaçınma ve alkali beslenme gibi sosyal ilişkilerinden, sınıfından uzak bir yaşam programına bağlı kalması, videolardan medet umması çatışmaya yardımcı olmuş. Ancak çatışmanın sığ bir yere evrildiği de gözlerden kaçmıyor. "Anlaşılmayan aydın" kompozisyonu orta sınıf alışkanlıkları, üstten bakışı ve hatta beyaz Türk karikatürünü ifade ediyor. Bu aydının ölümle yaşam arasındaki huzursuz varlığı günümüz okumuş orta sınıfın çektiği acılarla da örtüşüyor fakat nihayetinde kabak tadı veren bir kompozisyondan bahsediyoruz. Artık ona kimse bir yaratıcılık katamıyor. Taşra sinemacılarımız da katamıyor! Tabii buna bağlı olarak Ayzek'te toplumun duygusal çöküşünü yansıtan karakter ve yine Davut'tan seyredebildiğimiz çürümenin sonuçları da oldukça basit geçilmiş, avam kamarasında toplanmış. Cem Yılmaz'ın bu sularda yeni yeni yüzmeye başladığını göz önüne alırsak bu eksikliği ve yüzeysel işleyişi doğal karşılayabiliriz. 

OYUNCULUKLAR ÜZERİNE

Cem Yılmaz filmin merkezinde. Kendi filmi... Kendi karakterini yazıp yönetiyor. Ayzek'in öne çıkarılması film için doğru bir tercih... Ayzek bir köprü vazifesi görüyor öte yandan kendi iç savaşını da veriyor. Yılmaz, başarılı bir performans sergilemiş fakat filme hızlı duygu geçişleri egemen olduğundan anlatıyı jest ve mimiklerden takip etmek güçleşmiş, oyuncunun beden dili sıradanlaşmış. "Do Not Disturb", Yılmaz'ın ağır tempoda akan sahneler boyunca bedenini sakındığı bir film. Fiziksel performansın öne çıktığı birkaç sahnede de ekonomik oynuyor. 

Celal Kadri Kınoğlu, karakteriyle bütünleşen bir oyunculuk sergiliyor. Tereddütleri, korkaklığı, zamansız sivrilikleri ile bir aydın resitali izletiyor! Bülent Şakrak ve Ahsen Eroğlu'nun oyunculukları da ölçülü. Eroğlu'na bir parantez açmalıyız. Ayağından sakat olduğu biliniyor. Aksadığı sahneler izliyoruz. Bu sahneler sayıca fazla değil fakat oyuncu bu yoksunluğu tüm sahnelerinde hissettirmeyi başarmış, o sakatlığı adeta bakışlarına taşımış. Oyunculuğunu geliştirdiği anlaşılıyor. Özge Özberk, alkolik eczacıda başarılı. Şu aralar televizyon dizisi 'Dilek Taşı'nda da esrik bir karakteri canlandırıyor. Alkolik, taşkınlıklar yapan bir rolde. Temiz yüzlü Özberk'ten kötücül gülüşe sahip yeni bir Özberk'e geçmiş. Bu hareketli, davranışları kolay kestirilemeyen Özberk de ilgi çekici…

**

"Do Not Disturb", bir süredir karanlık tonlu anlatılar vesilesiyle dramalar deneyen Cem Yılmaz’ın kişisel serüveninde açtığı yeni yolu daha açık ve iddialı söylersek sinemada yürümek istediği yolu müjdeliyor. Çıkış noktası yenilik içermese ve beklenti yaratan temposu giderek düşse de sonuç itibarıyla iyi bir film. Az sayıda karakteri işlevsel kullanan, mekanda kontrolü sağlayan dahası toplumsal meseleleri bireyler üzerinden aktarabilen "Do Not Disturb", salt Ayzek’ten değil başka bir Cem Yılmaz’dan da söz etmekte!