Dikkat bu söyleşiye erişim engeli gelebilir 

Son günlerde çok sayıda haber ‘kişilik hakları ihlal edildiği’ gerekçesiyle erişime engellendi. Bu kararların siyasi niteliğinin ağır bastığını söyleyen İfade Özgürlüğü Derneği’nin kurucularından Prof. Dr. Yaman Akdeniz, Ekim 2020’ye kadar 140 bin URL, 42 bin tweet ve 11 bin Youtube videosunun engellendiği bilgisini paylaştı. Bu engellemeleri kamuoyuna duyuran derneğin iki içeriğinin de engellendiğini belirten Akdeniz: “Bu söyleşiyle ilgili de bir erişim engelleme tehlikesiyle karşı karşıyayız."

Google Haberlere Abone ol

ANKARA – Türkiye son aylarda 'kişilik hakları' gerekçe gösterilerek 'erişim engeli' getirilen haberleri duyurmak için yapılan haberlere de 'erişim engeli'nin getirildiği kısır bir döngüyü yaşıyor. Mahkemeler, sahte diploması yargı kararıyla ortaya çıkarılan ya da hakkında yolsuzluk soruşturması başlatılanlar hakkındaki haberlere, ‘kişilik haklarının zarar gördüğü’ gerekçesiyle erişim engeli getirip yayından kaldırılmasını isterken bu kararı duyuran haberler de yeni erişim engeli kararlarıyla karşı karşıya kalıyor.

‘EKİM 2020’YE KADAR 140 BİN KADAR URL’NİN ENGELLENDİĞİNİ TESPİT ETTİK’

Türkiye'den erişime engellenen web sitelerini, haber ve sosyal medya içeriklerini tespit ederek kamuoyuna duyuran İfade Özgürlüğü Derneği’nin kurucularından Prof. Dr. Yaman Akdeniz, Ekim 2020’ye kadar yaptıkları incelemelerde 140 bin URL’nin, 42 bin tweetin ve 11 bin Youtube videosunun engellendiğini tespit ettiklerini söyledi. Haberlere getirilen erişim engellemelerinin duyurusunun yapıldığı EngelliWeb’in içeriklerine de erişim engeli getirildiğini söyleyen Akdeniz, erişim engeli kararlarına yapılan itirazların çoğunun “kapı komşusu” hakimliklerce hiçbir gerekçe belirtilmeden reddedildiğini vurguladı: 

İfade Özgürlüğü Derneği Türkiye'den erişime engellenen web sitelerini, haber ve sosyal medya içeriklerini tespit ederek kamuoyuna sunuyor. 2020 yılında nasıl bir tablo vardı?
Henüz 2020 yılı istatistiklerini açıklamadık.  Ekim sonuna kadar 448 bin web sitesine ulaştık. Ama daha kasım ve aralık ayı ayıklamamız bitmedi. Ekim 2020’ye kadar 140 bin kadar URL’nin engellendiğini tespit ettik. 42 bin kadar Tweet, 11 bin kadar Youtube videosunun da yine engellendiğini tespit ettik. Haberlerle ilgili kısmı daha ayıklamadık. Temmuzda kanun değişti ve buna kadar tek yaptırım erişim engellemeydi. Ağustos başı itibariyle bir de içeriğin yayından çıkartılması uygulaması var. 2020 raporunda açıklayacağımız istatistiklerde bu iki farklı yaptırımı da dikkate alacağız. Dönemsel olarak bazı inişler çıkışlar olabiliyor. Bu kararları ve uygulamaları hem EngelliWeb Twitter hesabından hem İfade Özgürlüğü Derneği’nin sitesinden duyuruyoruz. Bu kararların siyasi niteliği hep daha ağır basıyor. Engelleme haberini haber yapıyorsunuz o da engelleniyor.

‘KÜRT HABER SİTELERİ ÜZERİNDE ÇOK DAHA CİDDİ BASKI VAR’

Bugün çok sayıda sitenin haberlerine erişim engeli getiriliyor. Üzerine, erişim engeli getirildi haberlerinin de erişiminin engellendiği kısır döngü hissi yaratan bir süreç. Haber alma hakkının, ifade özgürlüğünün her geçen gün daha da tırpanlandığı bir süreç mi yaşanıyor?
Bir taraftan tekil olarak bu haberlerin engellenmesi veya çıkartılmasına karar verilirken bir de topyekûn engellenen haber siteleri var. 2020 yılı içinde milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması amacıyla Oda TV’nin 4 defa, Independent Türkçe’nin dört defa engellendiğini gördük. Kürt haber siteleri üzerinde çok daha ciddi baskı var. Bu zamana kadar Jinnews kadın haber sitesi 27 defa erişime engellendi. Bu site sadece 2020 yılında 9 defa erişime engellendi. Arka arkaya Türkiye’nin dört bir yanındaki hakimlikler aracılığıyla sol ve Kürt haber siteleri toptan engelleniyor. Hatta bu engelleme kararlarında hangi içeriğinden dolayı erişime engellendiği anlaşılamıyor. Burada sistematik bir sansür uygulaması söz konusu.

ERİŞİM ENGELİNİ DUYURAN DERNEĞİN İÇERİKLERİ DE ENGELLENİYOR

İçeriklere erişim engeli getirildiğini duyuran İfade Özgürlüğü Derneği’nin içeriklerine yönelik de erişim engeli kararı alındı mı?
İki örnek var. Bir tanesi 10 Aralık tarihinde Ankara 8’inci Sulh Ceza Hakimliği’nden geldi. Bizim duyurduğumuz erişim engeli içeriği ‘FETÖ’nün kapatılan bankasının yöneticisinin Diyanet’e müdür yapılması’ haberleriydi. Buna ilişkin içeriğin yayından çıkartılması karar verildi ve yayından çıkardık. Buna itiraz ettik ve itirazımız reddedildiği için konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşıdık. İkincisi de 21 Ocak 2021 tarihinde Anadolu 4’üncü Sulh Ceza Hakimliği’nden geldi. Kararı talep eden kişi Cumhurbaşkanı’nın eski avukatı Mustafa Doğan İnal. 6 Ocak tarihinde Cumhuriyet, İleri Haber, T24’ün haberlerinin erişime engellendiğini duyurmuştuk. Cumhuriyet’in haberi ‘Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan'ın yeni kitabı yargıdaki durumu ortaya koyuyor’du. İleri Haber’in haberi, ‘Erdoğan’ın avukatı hakkında rüşvet iddiası’, T24’ün haberinde ise Ahmet Şık’ın bir yazısıydı. Bu haberlerin erişime engellenmesi kamuoyunu yakından ilgilendirdiği için biz de bu kararı ve uygulamayı duyurduk. Ama bu duyuruya erişim engellemesi kararı geldi. Gerekçesiz bir karar. Karar da neden ve niye bizim duyurumuzun başvuranın kişilik haklarını ihlal ettiğini söylemiyor.

‘İKİNCİ DERECEDEN YAPILAN DUYURULAR İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMELİ’

Senin yazdığın bir haberin içeriği ile senin haberinin erişim engellenmesi veya içeriğinin çıkartılması kararı iki ayrı konu. Bir tanesi yargı konusu olabilir ama ben içeriğinden bağımsız, haberlerin engellenmesi kamuoyunu ilgilendirdiği için duyuruyorum. Örneğin, Berat Albayrak gitti Ekşi Sözlük’ü engelletti. Neden? Özge Ulusoy’la ilişkisi olduğu iddiası vardı. Ekşi Sözlük’te yazan her şey doğru diye bir şey yok tabii ki. Ama Albayrak engelletme kararı aldığı anda bu kamuoyunu ilgilendiren bir habere dönüşür. Engelletme kısmından bahsederken iddiadan da bahsediyorsun. Tabii bu iddia doğru anlamına gelmiyor. Dolayısıyla ikinci derecede yapılan bu tip haberler ve duyuruların kesinlikle ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum. Bizim kamuoyunu bilgilendirme, dolaylı olarak da hem basının hem de kamuoyunun bilgilenmesi fonksiyonumuzun zorlaştırılacağını düşünüyorum.

‘YERLİKAYA’YLA İLGİLİ KARALAMA YOK, MAHKEME KARARI VAR’

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu’nun geçmiş yönetim döneminde yolsuzluk yapıldığı iddialarını içeren haberler, Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan'ın yeni kitapları Cendere'deki iddialarla ilgili haberler, Cumhurbaşkanı'nın avukatının aldığı vekalet ücretleriyle ilgili haberler gibi çok sayıda içerik ‘Kişilik haklarını ihlal ettiği’ gerekçesiyle erişime engellendi. Özellikle iktidar kanadına dair herhangi bir haber ya da paylaşımda bu engellemeler artık refleks gibi açığa çıkıyor. Mahkemelerin refleksle hareket ettiğini düşünüyor musunuz?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin geçmiş yönetimine ilişkin iddiaları içeren haberlere dair kararları Ulaştırma Bakanı’nın aldırdığı ortaya çıkıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski döneme istinaden bir soruşturma açmış, yolsuzluk iddiası var. Bu bir olgu aktarımıdır. Hamza Yerlikaya’yla ilgili olayda da bir iddia yok. Karalama, yalan haber yapma yok. Yerlikaya’nın lise diplomasının sahte olduğuna dair mahkeme kararı var. Mahkeme kararı diplomaya sahte diyor ve haber bunu aktarıyor. Belli bir konuda bütün haberler aynı anda engelleniyor. Bu haberlerin ortak noktası nedir, talep edenin isminin geçmesi. Ama bütün o haberlerde kişilik haklarının ihlali söz konusu değil ki.

‘HAKİMLİKLERİN KAPI KOMŞUSU TARAFINDAN KARARLAR DENETLENİYOR’

Hakimlerin üzerinde de ciddi bir baskı var ve kişilik haklarının ihlali gerekçesiyle yapılan başvurularda 24 saat içinde karar vermeleri öngörülmüş. Şubat 2014’de değişiklik yapıldı. Öncesinde yine tek bir hâkim karar veriyordu ama en azından ismi Sulh Ceza Mahkemesi’ydi. Sulh Ceza Mahkemesi’nin kararlarına eskiden itiraz edildiği zaman gerçekten bir üst mahkeme olan Asliye Ceza Mahkemelerine gidiyordu. Daha kıdemli üst bir hâkim tarafından bu kararlar denetleniyordu.  Şimdi ise yeni sistemde Sulh Ceza Hakimliklerinin kapı komşusu tarafından bu kararlar denetleniyor. Sen İstanbul 4’üncü Sulh Ceza Hakimliği’nin kararına itiraz ettiğin zaman kapı komşusu İstanbul 5’inci Sulh Ceza Hakimliği karar veriyor. Aynı seviyedeki bir başka hakimlik itirazı değerlendiriyor. Yüzde 99.99 yapılan bütün itirazlarda tek cümleyle, ‘usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir’ denerek reddediliyor.  İtiraz gerekçeleri bu kapı komşusu hakimlikler tarafından değerlendirilmiyor.

‘DÖNÜYORSUN, DOLAŞIYORSUN BİR HÂKİME TOSLUYORSUN’

Daha enteresan bir örnek vereyim. Canan Kaftancıoğlu (CHP İstanbul İl Başkanı) ve Fahrettin Altun (Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı) arasındaki bir olayla ilgili İstanbul Anadolu 8’inci Sulh Ceza Hakimliği tarafından bir erişim engelleme kararı verilmişti. Arkasından Fahrettin Altun’un şikayetiyle Canan Kaftancıoğlu hakkında soruşturma başlatılmıştı. Soruşturma sonucunda İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı takipsizlik kararı verdi. Altun’un avukatları takipsizlik kararına itiraz ettiler. Takipsizlik kararını kim kaldırdı? İstanbul Anadolu 8’inci Sulh Ceza Hâkimi, yani erişim engelleme kararını veren aynı hâkim. Kaftancıoğlu HSK’ya İstanbul Anadolu 8’inci Sulh Ceza Hâkimi tarafsızlığını yitirmiştir diye başvuruda bulundu. Birkaç hafta öncesinde, Canan Kaftancıoğlu’nun bu hâkimi şikâyet ettiğine dair haberler yapıldı ve bu haberlere de erişim engellendi. Bakıyorsun kim engellemiş bu haberleri diye İstanbul Anadolu 7’nci Sulh Ceza Hakimliği karşınıza çıkıyor. Canan Kaftancıoğlu adına bir itiraz sunduk. Kararı veren 7’nci Sulh Ceza Hakimliği çıktığı için itirazı kim değerlendirecek, 8’inci Sulh Ceza Hakimliği. Dosyaya baktığımızda erişimin engellenmesini talep eden de İstanbul Anadolu 8’inci Sulh Ceza Hâkimi çıktı. Dönüyorsun, dolaşıyorsun bir tane hâkime tosluyorsun. Bu kabul edilebilir bir mekanizma değil. Biz de hâkimin reddini talep ettik. 8’inci Sulh Ceza Hâkimi, 7’nci Sulh Ceza’nın kararını zaten talep eden kendisi olduğu için nasıl ‘usul ve yasaya aykırılık vardır’ diyebilir. Bu AKP döneminin bir özeti.

‘TÜRKİYE TARAFINDAN ZAPTURAPT ALTINA ALINMAYA ÇALIŞILAN PLATFORM TWİTTER’

Twitter'dan bugüne kadar en çok 'hesap kapatma' talep eden ülke Türkiye. Son rapora göre 99 bin 840 talep iletilmiş. Twitter’ın Türkiye’de temsilcilik açmama kararı da sürerse yakın dönemde bant daraltılmasıyla karşı karşıya kalacak. Sadece bu veri Türkiye’nin sosyal medyaya bakışını özetliyor mu sizce de?
İlk başta Rusya merkezli sosyal medya platformu VKontakte, “Türkiye’ye geliyorum” dedi. Kimse kaşını dahi kaldırmadı. Çünkü Türkiye açısından ciddi bir sorun yaratan bir platform değil. Google, Youtube geliyorum dediği zaman iş biraz ciddileşti. Arkasından TikTok, Linkedın, Vimeo ve son kertede de Facebook ve Instagram temsilcilik açacağını duyurdu. Geriye kim kaldı diye baktığınızda reklam cezası verilen Twitter, Periscope ve Pinterest. Pinterest’in de siyasi anlamda bir şeyi Türkiye’de yok.

Ben temmuzdan bu yana aynı şeyi söylüyorum. Ana hedef, bir numaralı hedef Twitter. Türkiye tarafından zapturapt altına alınmaya çalışılan en önemli platform hangisi diye sorsan bunun cevabı Twitter’dır. Arkasından kim geliyor dersen, Youtube, Facebook ve Instagram denebilir.  Dönüp dolaşıp Twitter’a geliyoruz. Twitter’ın istatistikleri de ortada. Twitter’a 2020’nin ilk altı ayında 158 doğrulanmış gazeteci hesabıyla ilgili 333 hesap kapatma talebi gönderilmiş, bunların 142 tanesinin Türkiye’den gönderildiğini söylüyor. Birgün Gazetesi, Sol Haber, Sözcü Gazetesi, HDP Genel Merkezi, Can Dündar, İsmail Saymaz, Barış Yarkadaş’ın sosyal medya hesaplarıyla ilgili toptan kapatma kararı var. Twitter bu kararları uygulamaktan haklı olarak imtina etti.  Türkiye’de bir şirket ya da temsilcisi olursa bu kararları uygulamak zorunda kalabilir. Uygulamadığı zaman çok ciddi idari ve adli para cezalarına çarptırılabilir. Hakkında davalar açılabilir. Dolayısıyla kolay kolay buraya geleceklerini düşünmüyorum ama bir sonraki aşamada bant daraltma cezasına doğru süreç gidiyor.

‘HÜKÜMET TÜRK KAHVESİ İÇMEYE DAVET EDER GİBİ DAVET EDİYOR’

Hükümet kanadı sosyal ağların temsilcilik açması yönünde çağrısını dile getiriyor. Bunu yaparken biraz davetkar bir üslup takınıyor. Arka tarafta bu şirketlere ‘temsilcilik açın, imtiyazlar sağlanacak’ gibi vaatler verildiğini düşünüyor musunuz?
Öyle bir durum şu anda söz konusu. Youtube’un, TikTok’un, Facebook’un yaptıkları açıklamalara bakarsan hep bu söylediğini söylüyorlar. Hatta Youtube bazı medya kuruluşlarıyla yaptığı görüşmelerde hep bunu söylemiş. “Merak etmeyin, hiçbir şey değişmeyecek. Biz ifade ve basın özgürlüğüne saygılı olarak devam etmeye devam edeceğiz” mesajını veriyor sosyal medya platformları. Hükümet, Türk kahvesi içmeye davet eder gibi davet ediyor.

Burada tüzel kişilik kurulursa tüzel kişiliğin başındaki kişilerin Türk vatandaşı olma zorunluluğunu koymamışlar. Dolayısıyla Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde Google’nın bugün kurduğu şirketin başında kim var diye bakıyorsunuz Kenneth Hohee Yi diye Amerika’da bir avukat çıkıyor. Bu adam kim diye bakıyorsun dünyanın dört bir yanında Google şirketlerinin ya direktörü ya yöneticisi konumunda gözüken birisi. Türkiye’de bu kişi temsilci. Bu modeli Türkiye kabul etmiş durumda. İki taraf için şu an kazan kazan durumu söz konusu. Hükümet geri adım atmak ve çok ciddi reklam geliri olan Facebook, Google gibi şirketlere reklam yasağı uygulamak zorunda kalmadı. Türkiye’nin bu reklam gelirlerinden vergi elde ettiğini unutmayalım.  Hükümet temsilcilik açacağını belirten bu platformlara şimdilik bant daraltma cezası uygulamak zorunda da kalmayacak. Bu, sebebi ne olursa olsun yurtdışında Türkiye’nin tepki çekeceği bir yaptırım olacaktır. Dolayısıyla son kale Twitter kaldı. Onun da sessizliği devam ediyor. Benim kestiremediğim konu, kafamdaki en büyük soru işareti bu. Şimdilik dirsek mesafesinde devam eden ilişkinin bundan sonraki aşamasında ne olacak? Bir sonraki aşamada Türkiye’nin baskısı artınca, sosyal ağlar uygulamadığında ne olacak? Bunu ilerleyen dönemde göreceğiz.

‘BU SÖYLEŞİNİN İÇERİĞİNİN ENGELLENMESİ TEHLİKESİYLE KARŞI KARŞIYAYIZ’

Devletin internet sansür mekanizmasını özellikle son dönemde çok aktif kullandığını görüyoruz. Yakın zamanda yapılan çok sayıda düzenlenmeyle de bu alanı şekillendirmeye dönük adımlar atıldığı ifade ediliyor. Peki ya gelecek? Bu adımlarla ve kararlarla devam edildiğinde nasıl bir internet ortamıyla karşı karşıya kalacağız?
Yavaş yavaş olmasa bile tüm yollar kapanıyor diyebiliriz. Seninle yaptığımız konuşmanın özeti, devletin karmaşık bir internet sansür mekanizmasının olduğu. Bunun varlığında bir şüphe yok. Bu hem teknik altyapısıyla hem de hukuki mekanizmasıyla mevcut. Daha önce olmadığı kadar işlemeye ve gelişmeye devam ediyor. Temmuzda yapılan değişikliklerle süreç ağırlaştı. Seninle şu yaptığımız yarım saatlik konuşma içinde bir sürü isim geçti. Cumhurbaşkanının avukatı, Hamza Yerlikaya dedik. Bunların hepsini yazdığın takdirde, ki yazabilirsin, senin ve benim emek harcadığımız bu söyleşiyle ilgili de bir erişim engelleme hatta içeriğin yayından çıkartılması kararı verilmesi tehlikesiyle karşı karşıyayız.

‘ADLİYELER YARGILANAN VATANDAŞLARLA DOLUP TAŞMAYA BAŞLADI’

Sosyal medya paylaşımları nedeniyle gözaltına alınan ve tutuklananların sayısı da her geçen gün artıyor. İnsanların kendilerini ifade etmekten kaçındığı, paylaşımlarını birkaç kez süzgeçten geçirdiği bir dönem.  İktidarın bir süredir henüz somutlaştırmadığı bir reform söylemi var. Bu alana dair yapılacak en büyük reform ne olur? Hangi adım atıldığında şaşırırsınız?
Otosansür sadece vatandaşlar için değil basın için de geçerli. Ciddi bir baskı mekanizması söz konusu. İçişleri Bakanlığı ara ara istatistikleri yayınlıyor, binlerce kişi ve hesap hakkında sürekli soruşturma yapılıyor ve bu soruşturmaların bir kısmı da ceza yargılamasına dönüşüyor. Adliyeler sosyal medya paylaşımları nedeniyle yargılanan vatandaşlarla dolup taşmaya başladı. Medya bilinen kişilerin yargılanmasını gündeme getirirken binlerce vatandaş bu tehditle karşı karşıya kalarak yargılanıyor.

Reform kelimesi beni Türkiye siyasetinde her zaman rahatsız eden bir kelimedir. Çünkü reform dediğin zaman hep daha kötüsü olmuştur. Vatandaşların kişilik haklarını korumak için erişim engellemesi yaptırımı öngördük dediler, biz az önce bahsi geçen kişilerin kişilik haklarının korunduğunu görüyoruz. Beni ne şaşırtır dersen 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un yırtılıp atılması. İkinci aşamada yerine ne geleceği daha önemli. Ama bundan daha kötüsü zaten olamaz. Topyekûn engellemelerin sorunlu olduğunu, haber sitelerinin toptan kapatılmaması gerektiğini düşünüyorum. İçerik çıkartma yaptırımı da ağır ve sorunlu. Bu kararlar verilirken yargılama yapılmıyor. Bunlar tedbir niteliğinde ve tek taraflı verilen kararlar. Sulh Ceza Hakimliği karar verirken dönüp yayın organına savunmanızı sunun da öyle karar vereyim demiyor. Dolayısıyla yargılama yapılmadan veya içerik sağlayıcının, basın organının savunması alınmadan içerik çıkartma kararının verilmemesi gerektiğini düşünüyorum.