CHP Esenyurt Belediye Başkan Adayı Ahmet Özer: Bülent Kerimoğlu ve Burcu Köksal AKP’nin değirmenine su taşıyor

CHP Esenyurt Belediye Başkan Adayı Prof. Dr. Ahmet Özer, hem adaylığını hem de kendisine yönelik partisinin belediye başkanı Bülent Kerimoğlu'nun açıklamalarını değerlendirdi.

Google Haberlere Abone ol

İSTANBUL - Türkiye'nin en büyük ilçesi Esenyurt'ta CHP ve DEM Parti'nin 'kent uzlaşısı' ile aday gösterilen Prof. Dr. Ahmet Özer seçim çalışmalarına devam ediyor.

Seçim sürecinde iktidara yakın medyada yayınlanan haberlerle hedef gösterilen Prof. Dr. Ahmet Özer hakkında son olarak CHP Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu'ndan da benzer açıklamalar geldi. Kerimoğlu, katıldığı bir televizyon programında, "Esenyurt Belediye Başkan adayının kitaplarıyla da ayrımcı bir Kürt siyaseti istediğini biliyoruz. Bugün mevcut Esenyurt'taki aday CHP'liler arasında çok sempatiyle karşılanmadı. Maalesef oradaki CHP'lilerin bu adaya karşı gönül kırgınlıkları var" dedi.

Bu açıklamaların ardından görüştüğümüz Prof. Özer avukatlarının Kerimoğlu hakkında suç duyurusunda bulunduğu belirtti ve ekledi: "CHP’ye de kendisini disipline vermeleri konusunda müracaatta bulunacağım."

Özer, medyada hedef gösterilmesini ise, "Korkunun ecele faydası yok. Kaybedeceklerini gördüler, karalama kampanyalarına ve iftiralarına başlıyorlar" yorumunu yaptı.

CHP Esenyurt Belediye Başkan Adayı Prof. Dr. Ahmet Özer, sorularımızı yanıtladı...

CHP Esenyurt Belediye Başkan Adayı Prof. Dr. Ahmet Özer muhabirimiz Ferhat Yaşar'ın sorularını yanıtladı.

Ne kadar zamandır Esenyurt'ta yaşıyorsunuz? Bu soruyla başlıyoruz çünkü rakipleriniz propagandalarında sizin "Esenyurtlu" olmadığınızı, bu yüzden kazanamayacağınızı anlatıyor...

Doğru bir yaklaşım değil. Ben 2011’de milletvekili adayı oldum. 2019’da da yine Esenyurt’ta belediye başkan aday adayı oldum. Bunun yanısıra 10 yıldır İstanbul’dayım. İstanbul Büyükşehir Belediyesi danışmanlığını, İstanbul Planlama Ajansı danışmanlığını yürütüyorum. Ayrıca ailemin önemli bir kısmı uzun yıllardır Esenyurt’ta oturuyor. Bunu söyleyenler aslında seçimi kaybetme korkusu ve telaşı içinde oldukları için söylüyorlar. İkincisi, kimse "Esenyurtlu" değildir. Onların kendilerinden haberleri yok. Örneğin AK Parti Esenyurt Belediye Başkan Adayı Hamit Öncü Mardinlidir. Ben Vanlıyım. İlçe başkanımız Tokatlı. Geriye gittiğinizde, iki kuşak öncesinde Esenyurt’ta doğmuş büyümüş kimse yok. Esenyurt, Türkiye’de 81 ilin göç vererek oluşturduğu bir ilçedir. Kaldı ki bir şehri yönetmek için illa oralı olmak gerekir diye bir kaide de yoktur. Şimdi Ankara’yı yönetenler Ankara’da mı doğup büyümüş? Murat Kurum Ankaralı mı? AK Parti’nin adayı Esenyurtlu mu? Son yıllarda Türkiye göç hareketliliği ile nüfus mobilitesiyle karşı karşıya. Önemli olan o yerin sorunlarını bilmek, o yetkinliğe ve birikime sahip olmaktır. Benim rakiplerim, projeleriyle nitelikleriyle, bilgileriyle ve duruşlarıyla boy ölçüşemeyecekleri için ya karalama kampanyaları yapıyorlar ya da bu tür eften püften şeyler söylüyorlar. Önemli olan Esenyurt’u yönetebilmektir. Ben Esenyurtlu ile doğulusuyla, batılısıyla, kuzeylisiyle, güneylisiyle hemhal oldum. Herkes de bizi kucakladı. 

İlçenin en önemli sorunu olarak neleri görüyorsunuz? Bunları nasıl çözeceksiniz?

Ben aynı zamanda bir kent bilimcisiyim. Esenyurt çarpık bir kentleşmeyle karşı karşıya. Özellikle AK Parti döneminde Esenyurt’a aç kurtlar gibi saldırılmış ve bir beton yığınına dönüştürülmüş. Bunlar da imara uygun bir biçimde yapılmamış. İmar şehrin anayasasıdır. Bu ihlal edilmiş. Bazı yerlerde 20 kat için ruhsat alınmış ama 40 kat yapılmış. Bazı yerlerde kaçak katlar ve çıkmalar yapılmış. Bunlar da mahkemeye gidildiği için iptal edilmiş. Şu anda Esenyurt’ta yanlış imar uygulamalarından, insanı odak almayan, daha çok rantı odak alan bir anlayıştan dolayı Esenyurt aynı zamanda 30 bin konut mağduru ile karşı karşıya. Vatandaş parasını vermiş, konutu da yapılmış ve belki boş ama yine de giremiyor. Bunun nedeni insanı odağa almak yerine daha çok eşi dostu zengin etmek uğruna yapılmış atraksiyonlardır. Bu çarpık ve düzensiz kentleşmenin bir yerde durdurulması gerekiyor. Ben Esenyurt’u gezdiğim zaman içim acıyor. Zararın neresinden dönülürse kârdır. Biz Esenyurt’u alacağız ve ileriye götüreceğiz. Hatta şöyle bir seslenişim var:

Benim adım Esenyurt

Bir zamanlar genç ve güzeldim

Bir tarafım yemyeşil diğer tarafım da mavi ile çalkalanıyordu

Sonra birileri geldi…

Birileriyle birlikte oldu ve ak göğsüme beton kuleleri dikti

Soluğum kesildi, kör oldum, bağırdım sesimi duyan olmadı

Artık bana güzel diyen yok

Hoşçakal güzel kentim, hoşçakal Esenyurt’um

CHP adayısınız ama aynı zamanda 'kent uzlaşısı adayı' olarak da seçime giriyorsunuz. Bu ifade çok konuşuldu ancak uygulanabildiği az sayıda bölgeden biri de Esenyurt oldu. Peki sahaya nasıl yansıdı? Nasıl tepkiler alıyorsunuz?

Bu durum sahaya olumlu yansıdı. Biz herkesten oy alıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi adayıyım. DEM Parti bizi destekliyor. TİP, bizim adımıza feragat edip seçime girmedi. Demokrat Parti ve bağımsız adaylar da aynı şekilde feragat etti. Ayrıca AK Parti’ye oy veren muhafazakar Kürt seçmenden de ciddi miktarda oy alıyoruz. Bu seçimi Allah’ın izniyle açık ara kazanacağız. 

Yoğun göç ve çarpık yapılaşmanın getirdiği olumsuzluklar Esenyurt'ta nasıl sorunlar yaratıyor? Örneğin bir kültürel çatışma riski görüyor musunuz? Bu sorunların çözümüne ilişkin neler yapacaksınız?

Şöyle söyleyeyim. Burada 81 ilden insan var. Ama bu insanlar Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları ve Esenyurtlular. Bir de iktidarın yanlış politikaları nedeniyle Suriyeli sığınmacılar var. Onları ayrı tutuyorum. Bizim iktidarımızda Suriye sorununu çözdüğümüzde geri gönderiyoruz. 81 ilden göçle Esenyurt’a gelenler bir nimettir. Fakat basiretsiz yöneticiler bunu külfet olarak görüyor. Göçle oluşmuş kentler büyük bir dinamizme sahip oluyor ve ileri gidiyorlar. Göçle gelen genç nüfusun oluşturduğu bir yapı var. Örneğin burada 3 bin fabrika var. Gelenlerin hepsi Türkiye’nin çeşitli illerinden gelenlerdir. Burada iş güç sahibi olmuş, iş alanları oluşturulmuş. Bu İstanbul’un dörtte bir sanayisini barındırıyor.

Türkiye gayrisafi milli hasılasının yüzde 6’sı Esenyurt’ta üretiliyor. Bu anlamda da Esenyurt’un güçlü bir yanı var. Göçün aslında regüle edilmesi hükümetin görevidir. Ama hükümet köyden göç ederek gelenlere sırtını dönmüş. Burada asıl problem şu. Göçle gelenlerin kent üzerinde bir hakkı var. Beslenme, barınma hakları var. Bu hakları siz ona vermek durumundasınız. Bunları verdikten sonra onlardan görevlerini yerine getirmelerini beklersiniz. Fakat bu görevlerini yerine getirmek belli bir kentleşmeyi gerektiriyor. İster zorunlu göç olsun, ister gönüllü göç olsun, kendi köyünden, kasabasından kopup gelenler bir umutla geliyorlar. Ama o olanaklar verilmediği zaman onların umutları beton bariyerlere çarparak tuzla buz oluyor. Büyük bir kısmı yoksulluğun pençesinde kıvranıyor. Köylü olmaktan çıkıyor, kentli de olamıyor ve arada kalıyor. Bugün Türkiye’nin büyükşehirlerinin çeperlerindeki en büyük trajedi bu arada kalma trajedisidir. Bizim bunu gidermemiz lazım. Mesela ben dolaşıyorum, Esenyurt’ta birkaç Esenyurt var. Bir taraftan Avrupa şehirleri gibi bir yer, öte taraftan Bangladeş gibi bir yer karşına çıkıyor. Bir de emeklilerin olduğu bir yer var. Bu üç yerin fotoğrafını çek, bir Avrupalı’ya göster, bunun aynı şehir olduğuna inanmaz. Bir belediye başkanının görevi bunu mümkün mertebede birbirine yaklaşmaktır. Çünkü bunu gideremezseniz geleceğe bir takım riskler de taşır.

Arada hem ekonomik hem kültürel uçurum olursa sosyal patlamaları yaratır. Gelecekte kapanması zor, derin yaralar açar. Türkiye’de bunların olmamasının bir tek nedeni var. Aslında Türkiye bu aşamayı çoktan geçti. Bu hükümetin basiretsiz politikaları sonucu toplum patlama noktasını çoktan geçti. Niye Fransa gibi ya da Almanya gibi patlamıyor? Çünkü biz Müslüman bir ülkeyiz. Dayanışma var. Fitre var, zekat var. Bizim köylerimizle bağlantılarımız var. Çünkü aç insan kızgın insandır. Oralarda komşuluk dayanışması bu tür şeylerde emniyet subabı görevini görüyor ve toplumsal patlamaların önüne geçiyor. Ama bu hiç olmayacak anlamına gelmez. Kentlerin varoşlarındaki bu yoksulluk giderek tazyiklere neden olabilir. Bunu gidermemiz lazım. Gidermenin yolu da şudur: Bir şehirde katma değer yaratabilirsiniz. Sadece onu yaratmak önemli değil, onu tabana yayarak sağlayacaksınız. Bunu da toplumsal barış içinde yapacaksınız. Biz bunu bir medeniyetler şehri şeklinde bir güç olarak görüp ona göre organize edebiliriz.

Esenyurt kavgalarla, mafya çatışmalarıyla, kadın cinayetleriyle, uyuşturucu sorunlarıyla Türkiye gündemine geliyor. Esenyurtlu, bir Beşiktaşlı, bir Kadıköylü gibi göğsünü gere gere 'ben Esenyurtluyum' diyemiyor. Esenyurt’ta yaşayanlar bunları hak etmiyor.

Adaylığınızla birlikte iktidara yakın medyada sizi hedef alan haberler gördük. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Kendinize ya da seçim çalışmanıza yönelik bir olumsuzluk yaşıyor musunuz?

Ben buraya geldim ve toplum tarafından kabul gördüm. Kazanacaklarımızı gördükleri zaman bizimle televizyonlarda tartışmak yerine karalama kampanyalarına başladılar. “Ey ahali siz Kandil'e mi oy vereceksiniz yoksa yurtseverlik duyguları yüksek birine mi?” diyorlar. Şimdi bu işin Kandil'le ne alakası var? Mayıs seçimleri öncesi de Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı da bu tür suçlamalar ve montaj videolarla kazanma yoluna gittiler. Ama bu kez onlara o fırsatı vermeyeceğiz. Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin en genç profesörlerinden biriyim. Bölüm başkanlığından rektörlüğe kadar bütün görevlerde bulundum. Devletin bütün kademelerinde çalıştım. Devlet Planlama Ajansı’nda, GAP projesinde çalıştım. Milli Eğitim Bakanlığı’nda çalıştım. Bugünlere kadar kimsenin aklına gelmemiş kaşının üstünde gözün var demek. Bugün geldim Esenyurt’ta aday olduktan sonra mı geldi? Benim yetiştirdiğim öğrenciler kaymakam, vali, bakan, milletvekili oldu. Ben bu ülkeye hizmet ettim. 36 kitap yazdım. Kitaplarım ödül aldı. Ben bir fikir adamıyım. Bütün Türkiye beni tanıyor. Korkunun ecele faydası yok. Kaybedeceklerini gördüler, karalama kampanyalarına ve iftiralarına başlıyorlar. Onlara çağrıda bulunuyorum. Siz bunları yaparak hem Türkiye’ye hem de gelecekte bu ülkede yaşayacak insanların çocuklarına haksızlık yapıyorsunuz. Buna hakkınız yok. Eğer varsa, savaşa değil seçim yarışına giriyoruz. Gelin, projelerimizi konuşturalım. Gelin, kim daha iyi yapacak onları anlatalım. Kendimizi anlatalım. Bunlarla toplum bir karar alsın. Ben az önce bir yerdeyken, bir partinin otobüsü geçerken, “Vatan için, ezan için, Kur’an için” diye anons ediliyordu. Bu seçimin bunlarla ne alakası var? Bu kendisi gaflet içinde olanların milletin de gaflet içinde olduğunu sanmasından başka bir şey değildir. Geçen seçimde, “Sisi’ye mi oy vereceksiniz yoksa bize mi oy vereceksiniz?” demediler mi? Kim şimdi Sisi’nin arkadaşı? Ben topluma açık çağrıda bulunuyorum. Uyanın, birileri 'cambaza bak' diyerek malı götürmeye çalışıyor. Ama biz onlara bu ülkeyi, bu kentleri soydurmayacağız. Artık işin sonuna geldik. Bu ülke, bu yöntemleri ve söylemleri hak etmiyor.

"Devletin bütün kademelerinde çalıştım. Devlet Planlama Ajansı’nda, GAP projesinde çalıştım. Milli Eğitim Bakanlığı’nda çalıştım. Bugünlere kadar kimsenin aklına gelmemiş kaşının üstünde gözün demek. Bugün Esenyurt’ta aday olduktan sonra mı geldi?"

CHP Afyonkarahisar Belediye Başkan Adayı Burcu Köksal’ın DEM Parti'ye yönelik açıklama seçim gündemindeyken Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu da sizinle ilgili şu ifadeleri kullandı: “Esenyurt Belediye Başkan adayının kitaplarıyla da ayrımcı bir Kürt siyaseti istediğini biliyoruz. Bugün Esenyurt'taki mevcut aday CHP'liler arasında çok sempatiyle karşılanmadı. Maalesef oradaki CHP'lilerin bu adaya karşı gönül kırgınlıkları var." Bu sözler için ne söylersiniz?

Bülent Kerimoğlu’nun kim olduğunu bütün Türkiye biliyor. Bir kere bunu hazımsızlığından dolayı yapıyor. Aday yapılmadığı için. İBB adayı, üstelik Kılıçdaroğlu tarafından açıklandığı halde, adaylık başvurusu yapacak kadar izandan yoksun bir adam. İkincisi, "Esenyurt’a geldim, konuştum” diyor. Yalan. Ben Esenyurt’un adayıyım. Madem geldi, ben niye onu görmedim? CHP ile her gün beraberim, beni bağırlarına bastılar. İddia ettiği gibi bir durum da yok. Bülent Kerimoğlu gibi insanlar kaybetmeye mahkumdur. Çünkü onlar CHP kaybetsin, "küçük olsun benim olsun", "ellerimize kına yakalım bekleyelim" diyorlar. Çok beklerler. Bülent Kerimoğlu gibi insanların CHP’lilikle alakaları yok. Onlar tamamen kendi çıkarlarının peşinde koşarlar. Benim avukatlarım da Bülent Kerimoğlu hakkında suç duyurusunda bulundu. Ayrıca CHP’ye de onu disipline vermeleri konusunda müracatta bulunacağım. Çünkü ben CHP’nin adayıyım. Kerimoğlu aday yapılmadığı için Ekrem İmamoğlu’na saldırıyor, bana saldırıyor. Üstelik de ipe sapa gelmeyen şeylerle ve AKP’nin ağzıyla konuşarak. AKP’nin değirmenine su taşıyor. Bu onun nasıl bir şahsiyet olduğunu, nasıl bir kimlik olduğunu zaten ayan beyan ortaya koydu. Onu çok dikkate de almıyorum. Afyonkarahisar Belediye Başkan Adayı Burcu Köksal’ın sözleri hakkında ise Sayın İmamoğlu bir açıklama yaptı. Aynen katılıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi’nde belediye başkanı olan herhangi biri bu sözü söyleme hakkına sahip değildir. Belediye kimsenin babasının malı da değildir. Yasal olarak kimsenin böyle bir hakkı yoktur. Belediye halkındır. Vergisini veren herkes belediyeye girer, işini yapar ve takip eder. Eğer böyle düşünüyorsa belediye başkan adayı olmayacak. Israr ediyorsa o zaman kendine başka bir yer bulacak. Başka bir parti arayacak. Cumhuriyet Halk Partisi böyle insanların partisi değildir.

Anketlere göre rakiplerinizden 5-6 puan önde görünüyorsunuz ancak anketlerle seçim sonuçları farklı olabiliyor. Sizce Esenyurt'ta nasıl bir sonuç alınacak?

Ben rekor bir oy bekliyorum. Sadece Eseyurt’ta değil, bütün İstanbul’da değil diğer bütün şehirlerde de rekor bekliyorum. Halk artık bu iktidardan ve bu iktidarın yaptıklarından, zammından, zulmünden ve hukuksuzluğundan bıktı. Artık bu iktidarı yolcu etmek istiyor. Yerel seçimler de bunun işaret fişeği olacak. Esenyurt önemli bir noktada. Allah’ın izniyle önce Esenyurt’u, sonra İstanbul’u alacağız. Ardından 2028’e giden yolda Türkiye demokrasisinin yolunu açacağız.