'Çember'in yönetmeni Ferhat Ertan: Arif'in gözünden dünyaya bakmaya çalışabilirler

'Çember'in yönetmeni Ferhat Ertan, "Filmi LGBTİ+’ların muhafazakar bir toplumda yaşadıkları sıkışmışlık hissini ortaya çıkartmak için çektik. Arif'in gözünden dünyaya bakmaya çalışabilirler" dedi.

Google Haberlere Abone ol

Uğurcan Boztaş

İZMİR - Ferhat Ertan’ın yazıp yönettiği kısa film 'Çember'de; Ali Kalaycı, Cemalettin Çekmece, Gamze Yeneş, Erdal Yenel ve Kazım Başer rol alıyor. Çekimleri 2022 yılında yapılan film, Arif adında bir karakterin cinsel kimliğini tanımasını konu alıyor.

Filmin yönetmeni Ferhat Ertan ile filmin yapım sürecini ve konusunu konuştuk.

‘KARAKTERİN İLK TOHUMU PANDEMİDE ORTAYA ÇIKMIŞTI’

Senaryonun ortaya çıkışından bahsedelim. Filmdeki Arif karakterinin cinsel kimliğini bir terzide keşfettiği bu fikir nasıl ortaya çıktı?

Senaryonun son halini alması epey uzun sürdü. Ancak karakterin ilk tohumu pandemide ortaya çıkmıştı. J.R.R Tolkien'in kitabını okuyordum. Tolkien kitapta Nazgul karakterini ‘Kara çarşaflara bürünmüş ölü krallar, atlarını sürüyor’ diye betimlemişti. O ara kara çarşaf (burka) giymiş bir 'erkeğin' insanların içinde yürüdüğünü düşünmüştüm. Sonrasında bu tohumu arkadaşlarımla paylaştım ve hep birlikte bu tohumu yeşerttik. Arif 20'li yaşlarında toy bir genç ve yaşamak zorunda kaldığı sosyal çevre tarikatların kol gezdiği bir yer. Arif, babasının terzi dükkanında çalışıyor. ‘Cinselliğini terzide keşfetmek’ demekten ziyade var olduğu yer terzi dükkanı olduğu için orada bunu yaşıyor. Başka bir yerde olsaydı yine onu yaşayacaktı. Tabi terzi dükkanı karakter dramaturjisini güçlendirmek için epey bir olanak sağladı.

 ‘DOSTLARIMIZDAN MADDİ MANEVİ DESTEK İSTEDİK’

Filmin çekilmeye başladığı günden bugüne nasıl bir süreç geçti?

Sinema, doğası gereği oldukça zor ve pahalı bir sanat. Bunun tüm zorluğunu filmi bitirene kadar hissettiğimizi söyleyebiliriz. Dayanışmayla üstesinden gelebilirdik ve öyle de oldu. Filmin ihtiyaçlarını karşılayabilmek için dostlarımızdan maddi manevi destek istedik. Sağ olsunlar dostlarımız da koşulsuz destek oldular. Yani filmin tüm giderlerini ve ihtiyaçlarını fonlanma meselesine girmeden kendi öz gücümüzle çektik. Koşullardan kaynaklı filmi bir günde bitirmemiz gerekiyordu. Ortalama 18 -19 saat aralıksız set süreci geçirdik. Set gününden bir gün öncesinde de bir grup arkadaşımız sabah 4’e kadar seti hazırladılar. Sabahında da sete girip filmi bitirebildik. Filmde deneyimlediğimiz nokta, bu işin sadece parayla değil gerçekten de dayanışmayla yapılabileceğini görmek oldu. Bir set emekçisini o kadar uzun bir süre parasıyla bile orada tutamazsınız gibi geliyor. Son dönemlerde çok sık duyduğumuz ‘dayanışma yaşatır!’ sloganı bir de şöyle kullanılabilir ‘dayanışma ürettirir!’

‘ARİF’İN GÖZÜNDEN DÜNYANIN NASIL GÖRÜNDÜĞÜNE BAKMAYA ÇALIŞABİLİRLER’

Seyirci filmde kendisini görebilir mi? Filmi izleyen seyirciden bir beklentiniz veya seyirciye tavsiyeniz var mı?

Görebilirler ancak pek de görmek isteyeceklerini sanmıyorum. Mesele belki burasıdır. Arif’in yaşadığı durumu gündeme getirmek. Elbette ki film, bu meselelerin sonunu getirecek iş değil ancak çemberi biraz da aşındırmaya çalışan orayı kırmaya çalışan bir noktada yer alıyor. Biz temel olarak filmi LGBTİ+’ların muhafazakar bir toplumda yaşadıkları sıkışmışlık hissini ortaya çıkartmak için çektik. Belki Arif’in gözünden dünyanın nasıl göründüğüne bakmaya çalışabilirler. Keza filmde de bu atmosferi elimizden geldiği kadar yaratmaya çalıştık.

‘ZORLANDIĞIM DURUM, İÇERİĞİNDEN ZİYADE FİLMİN BAĞLAMINI BULACAĞI YER OLDU’

Toplum ve cinsiyet konularını içeren bir film yazmak sizi zorladı mı? Ya da başka bir deyişle ne gibi zorluklar ile karşılaştınız?

Zorlandığım durum, içeriğinden ziyade filmin bağlamını bulacağı yer oldu. LGBTİ+ alanında mücadele eden, öznesi olan ve çalışmalar yürüten arkadaşların desteğiyle senaryoyu belirli bir denkleme oturtmuş olduk. Toplumun, çemberin bir parçasıyız o yüzden Arif'in hikayesine çok da yabancı değiliz. Her gün bir yerlerde LGBTİ+’ların neler yaşadığını nasıl zorluklar içerisinde yaşamını sürdürdüğünü -belki sürdüremediğini- görüyoruz. Bir noktada da kameramızı buraya çevirmemiz gerektiğini düşündük. İyi ki de çevirmişiz.

‘BİZLERİ ÇAĞIRIN FİLMİ ALIP GELELİM’

Son olarak bizim aracılığımızla seyirciye neler söylemek istersiniz?

Türkiye’de çekilen kısa filmlerin büyük bir kısmı festivallere sıkışmış durumda. Bizler de filmi sadece festivallere sınırlandırmak istemiyoruz. Alternatif bir gösterim alanını yaratmaya çalışıyoruz. Bu yüzden filmi etkinliklerinde, çalışmalarında göstermek isteyen herkese açık çağrı olsun. Bizleri çağırın filmi alıp gelelim biz gelemiyorsak da filmimizi gönderelim onlar seyirciyle buluştursun.