Cannes 2023: Bizi neler bekliyor?

Bu yıl 76'ncısı düzenlenecek Cannes Film Festivali, 16 Mayıs-27 Mayıs'ta gerçekleşecek. Festivalin onurlandıracağı isimler arasında Martin Scorsese, Harrison Ford ve Michael Douglas yer alıyor.

Google Haberlere Abone ol

Ahmet Boyacıoğlu

Bir dostunuza "Ben Fransa’ya gidiyorum, Cannes Film Festivaline" dediğinizde size özenir, bunu da belli eder. Oysa durum çok farklıdır. Her şeyden önce Cannes biraz bizim Bodrum gibi inanılmaz derecede pahalı bir kenttir. Festival sırasında fiyatlar daha da artar. Örneğin otel fiyatlarının ikiye, üçe, dörde katlanması gayet normal karşılanır. Bir çiçekçide festivalden önce 10 euro'ya satılan bir orkidenin festivalin ilk günü 20 euro’ya çıktığını hiç unutmuyorum. Ancak yine de Bodrum Cannes’dan daha kötü galiba. Daha bir hafta önce Bodrum’da üç pide, bir makarna, salata ve sudan oluşan bir yemek için 6 bin 300 lira hesap geldiğini duydum. Neyse, bu Bodrum’a gidenlerin sorunu, biz konumuza dönelim. 

Cannes Film Festivali insana sıkıntı veren, çile çektiren bir etkinliktir. Her sabah saat yedide bilgisayarın başına geçip biletlerinizi rezerve etmeniz gerekir. Bazen bu da yeterli olmaz, çünkü nedense bazı gösterimlerde yer kalmamıştır. Gala gösterimlerinde kapıdaki güvenlik görevlisi kıyafetinizi beğenmezse, biletiniz olsa da sizi salona almaz. Derdinizi anlatacak kimse bulamazsınız. Bu bir çeşit işkencedir, ancak kimse şikayetçi olmayı düşünmez. Bir gösterim için bir saat önceden sıraya girmek kimseyi rahatsız etmez. Hava sıcaksa smokin ve papyon ile festival sarayının kapısında ter içinde kalırsınız. İşin tuhaf tarafı festivalde gösterilen bazı filmler birkaç hafta sonra Netflix’te karşınıza çıkabilir, ya da ticari bir sinemada gösterime girebilir. Bunu da herkes bilir.

76. Cannes Film Festivali afişi.

SCORSESE CANNES'I ONURLANDIRACAK

Biz bu yılki festivale dönelim. Önce Martin Scorsese haberi geldi. 47 yıl önce, 1976’da ‘Taksi Şoförü’ ile Altın Palmiye kazanan yönetmenin ‘Killers of the Flower Moon’ adlı filmiyle festivali onurlandıracağı ve filmin yarışma dışı gösterileceği açıklandı. Filmin oyuncularını soracak olursanız: Leonardo DiCaprio ve Robert De Niro. Daha ne olsun?

Sonra beşinci ve şimdilik son ‘Indiana Jones’ filminin festivalde gösterileceği ve Harrison Ford’a bir onur ödülü verileceğini öğrendik. Bence yakışır. Harrison Ford 1942 doğumlu olmasına karşın hala macera peşinde koşan arkeolog rolü için ter döküyor. 

Festivalin afişi de açıklandığında çok ilgi çekti. Catherine Deneuve’ün 1968 tarihli bir fotoğrafına kim dudak bükebilir? Pahalı da olsa satın alınıp evin duvarına asılabilecek bir afiş işte.

Daha sonra da Michael Douglas’ın (1944) ve Jane Fonda’nın (1937) Festival’e konuk olacağı açıklandı. Michael Douglas’a bir onur ödülü verilecekmiş. Jane Fonda’nın neden geldiği hakkında henüz bir bilgi yok. 1979 yılında, Cannes küçük ve sevimli bir festival iken kentin deniz kenarındaki ana caddesinde burun buruna geldiğim Jane Fonda’yı yeniden görmek benim için ilginç olacak. O zamanlar ünlü yıldızlar koruma ordularıyla gezmez, halkın arasına katılmaktan çekinmezlerdi. Festival de kentin küçük salonlarında halka açık gösterimlerle herkesin katılabileceği bir etkinlikti.

Hazır Michael Douglas ve Jane Fonda’yı biraraya getirmişken 1979 yapımı ‘The China Syndrome’u da gösterseler pek iyi olurdu. Güncelliğini hiç yitirmemiş, çok güzel filmdir, Cannes’da gösterilmiş ve Jack Lemmon’a 'En İyi Oyuncu Ödülü'nü getirmişti.

Yarışma filmleri açıklanınca ‘Olağan Şüpheliler’in tam kadro olarak listede yer aldıklarını gördük. Ken Louch, Nuri Bilge Ceylan, Nanni Moretti, Wim Wenders, Aki Kaurismaki ve Hirokazu Kore-Eda gibi daha önce festivalde 'Altın Palmiye' dahil birçok ödül almış isimler yarışmanın doğal katılımcıları olarak bu yıl yine Cannes’da olacaklar. Aslında daha önce ödül almış, altmış yaş üstü yönetmenler için bir özel bölüm açsalar sanki daha iyi olacak.

CANNES: GÖLE MAYA ÇALMAK GİBİ

Birkaç yıl önce filmiyle Cannes Film Festivali’ne başvurduğunu söyleyen genç bir yönetmene "Göle maya çalmak gibi olmuş" demiştim, çok kırılmıştı. Ancak bu ne yazık ki gerçek. Cannes ünlü isimlerin filmlerini, ünlü oyuncuları bekliyor ve programına alıyor. Arada bir festivale seçilme başarısını gösteren tanınmamış bir yönetmenin filmini araştırdığınızda arkasında kocaman bir satış-dağıtım şirketinin olduğunu görüyorsunuz.

Festivalin programı açıklanınca biz de dünyanın önümüzdeki on iki ay içinde hangi filmleri izleyeceğini öğrenmiş olduk. Sistem şöyle çalışıyor: Tüm dünyadan dağıtım şirketleri Cannes programındaki filmleri satın alıyor, bu filmler farklı ülkelerde gösterime giriyor, festivallerde yer alıyor, daha sonra da televizyonlarda gösteriliyor. Özetle Cannes Film Festivali seçici kurulunun o yıl dünyada hangi filmlerin gösterileceğini belirlediği de söylenebilir. Artık film yapmak hiç kolay değil, ancak bir filmi görünür kılmak daha da zor. Bunun yolu da Cannes Film Festivali’nden geçiyor.

Son olarak 2004 yılından bu yana Cannes Film Festivali’nin yönetmenliğini yürüten Thierry Fremaux ile ilgili bir haberi aktarayım. Fremaux yıllardır üyesi olduğu, hangi Fransız filminin Oscar’da ülkeyi temsil edeceğine karar veren kurulda artık yer almıyor. Dedikoduya göre son yıllarda Cannes Film Festivali’nde yarışan filmlere öncelik tanımış olması kuruldan çıkarılmasına neden olmuş. Bu Fransızlar bizim gibi değil, sinemaya çok önem veriyorlar, bu nedenle hataları hiç affetmiyorlar.